Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU
NE kadar normalleşsek de eskisi gibi normal olamayız artık.
Zaten adı üstünde: Yeni normal!
***
BU virüs biter yenisi gelir. Yeryüzü imparatorluğu artık böyle yönetilecek.
Koronanın çaresi bulunur bir – iki seneye kadar.
Bu on dokuzuncu Covid.
Yirmincisi de gelir!
***
TEMİZLEDİK, arındırdık, virüsü bitirdik diyelim.
Bir kaldırım kafesinde dip dibe oturup çay kahve içebilecek miyiz eskisi gibi?
“Salgın bitmiştir” deseler bile.
Mesafe koyacağız yani. Uzak duracağız. Korktuk bir kere; korkmaya devam edeceğiz.
***
ESNAF lokantasındaki boş sandalyeye oturup, hiç tanımadığınız biriyle aynı masayı paylaşmaktan çekinmiyordunuz. Karşıdakinin ağız şapırtısıydı yemek yerkenki tek şikayetiniz.
Haydi yine eskisi gibi oturun şimdi, mümkün mü?
Karşıdaki ağzı şapırdaklı vatandaş senden, sen karşıdakinden korkacaksın artık.
***
MAĞAZADA beğendiğin pantolonu gömleği deneme şansın kalmadı. Kalıbını, numaranı, bedenini bileceksin; ona göre alıp çıkacaksın hemen.
Ayakkabı işi de öyle.
Market, Pazar alışverişi ona keza.
Ne kadar normal olsa da her şey, eskisi gibi normal olmayacak.
***
ÖLÜLERDEN DEĞİL DİRİLERDEN KORKUN!
TOKALAŞIP öpüşmekten korkuyoruz artık; daha çok korkacağız.
Sarılıp kucaklaşma eylemini unutacağız.
Kafa tokuşturmalar falan anılarda kalacak elbet.
Hijyeni çok önemsemiyorduk değil mi eskiden?
Günde kaç kez el yıkıyorsunuz şimdi?
Sabah akşam duş.
Tedirgin olmayacağınız tek ziyaret mekanı mezarlıklar olacak. Ölülere sarılıp hasret gideremeyeceğinize göre.. En yakın temas, mezar taşına dokunmak olacak.
Mezarlık korkusu olanlara derler ya hep, “ölüden değil diriden kork…”
Boş laf değil yani, diriden korkun!
***
DENİZE GİRMENİN KURALLARI VAR ARTIK
YAZ geldi, denize girip serinlemek ister herkes.
Belediyeler yeni normal düzene geçişle birlikte sahillere, plajlara ayar veriyor şimdi.
Plaja girişte kontrol şart. Öyle kafana göre havluyu hasırı seremeyeceksin kuma. Diğerleriyle aranda metrelerce mesafe olacak. Senin kalktığın yere lap diye bir başkası çökemeyecek. Kalktığın yeri dezenfekte edecekler!
Daha ilerisi, grup grup sokacaklar denize. A, B ,C bilmem ne diye ayırırlar; on beş dakika biri, on beş dakika diğeri… Su şakaları, deve güreşi, top oynamalar falan yasak!
En keyiflisi, denizden çıkınca bir cigara yakıp nefeslenmektir ya.. O da yasak! Plajlarda cigara içemeyeceksiniz. Ama tost, hamburger, lahmacun yenip yenmeyeceğiyle ilgili bir açıklama okumadık şu ana kadar…
Hem zaten denizde iki kulaç atıp serinlemek için bunca eziyete katlanmak istemeyeceksiniz. İçinizi kemiren ölüm korkusu, deniz keyfini bastıracak. Gitmeyeceksiniz.
***
BERBERLER kuaförler açıldı malum. Yeni dönemin kurallarına göre çalışıyorlar. Ne kadar önlem alınırsa alınsın insan gitmeye korkuyor şimdi. Benim berber “saçın uzamış, gel traş edeyim” dedi geçen gün.. “Yok” dedim, “ben saçları uzatıyorum…”
Sakalı da kendim hallediyorum zaten. Gerçi geçen gün bıyıkları düzeltirken derine daldırmışım makası.. Kökledim mecburen.
***
HER ŞEYDEN KORKMAMIZI İSTİYORLARDI.. KORKUYORUZ İŞTE!
BU salgın yaşamımızdaki öcüleri çoğalttı. Her şeyden korkmak gibi yaygın psikolojik rahatsızlıklar sarmalındayız.
İnsanı insandan uzaklaştırmayı başardılar.
Bu korku kalıcı olacak kuşkusuz.
Üç aydır evde herkes ayrı takılıyor. Biz hanımla mutfakta atıştırıyoruz bir şeyler.. Bizim kız salondaki masanın ucuna ilişip yiyor yemeğini.. Annem odasında karnını doyuruyor.
Biz zorunlu halden dışarıya çıktığımız için, ‘n’olur n’olmaz’ faslında sofrayı da, sohbeti de, yakın teması da, birlikte oturup televizyon izlemeleri, balkon çay keyfi yapmaları falan bıraktık artık.
Ama yarın ne olacak?
Okullar açılacak. Yeni normal koşullara göre okula gidip gelecek çocuklar.
Salgın geçip gitse bile, sabah okula gönderirken yaptığınız uyarıları hergün tekrarlayacaksınız.
Hâttâ yazılı notlar halinde eline tutuşturacaksınız çocuğun.
“Serviste kimseyle konuşma.. Maskeni çıkarma sakın.. Yanına kimseyi oturtma. Sınıfta maskeni çıkarma. Ellerini sürekli kolonya ile temizle. Tuvalete girip çıkarken dikkat et. Kimseyle temas kurma. Kantinden uzak dur. Teneffüslerde ayrı bir yerde dur, toplu halde koşup oynama. Kimseye kalem silgi verme, öğretmenlere çok yaklaşma…”
Yeni eğitim öğretim dönemi başladığında her sabah tüm evlerde bu muhabbetler olacak!
***
YENİ normal hayatın ibadet faslında da anormallikler yaşanacak elbet.
Öyle kafana göre camiye girip çıkamıyorsun. Zaten ilk başlarda cami bahçelerine yayacaksın seccadeyi.
Mesafeli duracaksın cemaate.
Eskisi gibi kalabalıklar olmayacak. Yerdeki halıya temastan korkacaksın zaten. Ne kadar temizlenirse temizlensin. Eskiden ramazan ayından önce bir tur temizlik yapılırdı camilerde. Şimdi hergün yıkansa o halılar, hergün silinse o camlar, ayakkabılıklar falan, yine korkacaksın.
***
EMİNİM hepimizin doktora, hastaneye gidesi var. Kiminin dişi, kiminin başı yani.. Meselâ benim gidip ilaçlar için rapor yazdırmam lazım, kontrol edilmem lazım. Haydi bu korku ortamında git hastaneye gidebilirsen!
Envai çeşit hastalık var, ama hastanelerin tümüne ‘korona hastanesi’ gözüyle bakıyoruz. Tek hastalık salgın!
İnsan korkuyor işte, gidemiyor, öteliyor.
***
BU SÜRECİN EN OLUMLU YANI: ÜRETMENİN MUTLULUĞUNU KEŞFETTİK!
YANİ dostlar, salgın geçip gitse bile etkisi uzun süre hissedilecek.
Alışkanlıklarımız değişiyor zorunlu halden.
Bunun iyi tarafı, salt tüketen yanımızı gördük. Küçük tefek de olsa üretmenin mutluluk veren yanını keşfettik.
Ekmek yapıyoruz meselâ evlerde. Bu konuda kalfalığa terfi ettiğimi söyleyebilirim. Çarşı işi ekmekten tutun da, mısır ekmeği yapımına kadar pek bi başarılıyım artık. Annem otuz gün ramazanda çarşı pidesini bıraktı, benim yaptığım küçük hamburger ekmeklerini yedi iftarda, sahurda.
Bu durumdan en mutsuz olan bizim kız. Mutfakta çalışmaya zaman bırakmıyormuşuz O’na. Mutfak sürekli işgal altındaymış. Bizi protesto ediyor!
Üretmek güzel şey.
Bayramın ikinci günü balkon demirlerini boyadık bizim hanımla. Demirleri paslanan salıncağa zımpara çektim, onu da boyayacağım. Bu arada tepemizdeki güneş elimizi yüzümüzü fena yaktı. Amele yanığı olduk!
Sonra evin merdivenlerine geliyor sıra. Ahşap merdivenlerdeki boyayı söküp eskitme çalışması yapmayı planlıyorum.
Yeni normal yaşamınıza ne olursa olsun ‘üretim’ kavramını yerleştirin. Hep başkalarına havale ettiğimiz işleri kendi başımıza halledebileceğimizi öğrenmemiz lazım artık.
***
GEÇMİŞ bayramınız kutlu olsun.