Tüketiciyi Korum Derneği’nin tüm illerde eş zamanlı yaptığı “Geçinemiyoruz” temalı basın açıklaması birçok kesimi bir araya getirdi. Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda düzenlenen kitlesel basın açıklamasında tüketicilerin artan fiyatlar karşısında yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekildi.
TÜKODER’in öncü olduğu “Geçinemiyoruz” mitinginde üreticilerden siyasilere kadar geniş bir yelpazede yaşanan sorunlar dile getirildi. Tarımsal üretim yapan Ali Balcı köylerde yaşanan sıkıntıları, Edremit Körfezinde zeytincilikle uğraşan Kubilay Öztürk zeytin üreticisinin sorunlarını aktarırken, TÜKODER de vatandaşların yaşadıkları zorlukları anlattı. Açıklamada CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın da söz alarak geçim derdinde olan vatandaşların tek kurtuluşunun Millet İttifakı olduğunu ifade etti.
YILDIRIM: “EKONOMİK KRİZ ARTMAYA DEVAM EDİYOR”
TÜKODER Balıkesir Şubesi Başkan Yardımcısı Recai Yıldırım yaptığı açıklamada ülkede yaşayan vatandaşların yüzde 30’unun açlık, yüzde 60’ının da yoksulluk sınırında yaşadığını belirtti. Yıldırım, “Ülkede yaşayan vatandaşlarımız yaşam mücadelesi vermektedir. Tüketiciler aleyhine olan ekonomik politikalar ve ekonomik kriz devam ettikçe açlık ve yoksulluk da artmaya devam edecektir” diye konuştu.
“KITLIKLA BAŞ BAŞA KALACAĞIZ”
Hatalı tarım politikaları nedeniyle üreticilerin topraktan uzaklaştığına dikkat çeken Recai Yıldırım, “Hatalı tarım politikaları ile çiftçinin tarladan uzaklaştırılması verimli arazilerin betonlaşmaya yönelik projeler nedeniyle ülkemiz kıtlık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tarımda esas kıtlığını yaşadığımız akıl ve sürdürülebilir tarım politikalarıdır. Kıtlığını hiç yaşamadığımız şey ise üretim gücü potansiyeli ve verimli topraklarımızdır. Kendi kendine yeten yedi ülkeden biri iken, ulus ötesi şirketlerin talebine boyun eğilmiş, uygulanan neoliberal ekonomik politikalar nedeniyle yedi ürün üreten ülke haline geldik. Artık üreten, kendi kendine yeten bir ülke olmak istiyoruz” dedi.
“MAAŞLAR GÜNCELLENMELİ, ZAMLAR GERİ ÇEKİLMELİ”
Tüketiciler olarak ülkeyi yönetenlerden isteklerini de dile getiren Recai Yıldırım şunları söyledi:
“Vatandaşın gündeminden açlık ve yoksulluk sorunu çıkarılmalıdır. Zamlara bir son verilsin, yapılan zamlar geri alınmalıdır. Elektrik temel ihtiyaçtır, kamu hizmeti olarak verilmesi sağlanmalıdır. Açlıkla, yoksullukla yaşam mücadelesi verenler için ücret ve maaşlar güncellenmeli, insanca yaşam sınırı olan yoksulluk sınırı seviyesine getirilmelidir. Yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş emeklilerimizi bir kenara atıp ölüme terk edilmemelidir. Bayram ikramiyeli ve maaşlar güncellenmeli, insanca yaşayabilecekleri bir maaş uyarlaması yapılmalıdır. Tarım arazilerine göz dikilerek ranta kurban edilmemelidir. Çiftçilere indirimli akaryakıt, gübre ve tohum desteği sağlanmalıdır. Ulaşımda ücretler aşağıya çekilmelidir. Bunun için ulaşım hizmetlerinde kullanılan akaryakıtlarda ÖTV ve KDV kaldırılmalıdır. Köprüleri, otoyolları, havaalanlarını işleten şirketleri hibe yardımı etmek yerine halka para yardımı yapılmalıdır. Açlığı ve yoksulluğu ortadan kaldıracak ekonomik ve sosyal politikalar ivedilikle uygulamaya konulmalıdır. Tek asgari ücretli çalışan ailelere kira yardımı yapılmalıdır.”
KUBİLAY ÖZTÜRK: “ZEYTİNYAĞI İLE AYÇİÇEK YAĞI FİYATI EŞİTLENDİ”
Edremit Çevre Platformu Sözcüsü Kubilay Öztürk ise yaptığı konuşmada zeytin üreticilerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekti. Öztürk şunları kaydetti:
“Zeytinciler de geçinemiyor. Tarım sektörünün tamamında çok ciddi problem var ve zeytinciler de bunun dışında değiller. Üretim giderlerinin çok fazla artması, zeytin zararlısıyla mücadele konusunda yapılacaklar için ne yerel yönetimin ne de merkezi yönetimin yeteri kadar destek vermemesi enbüyük problemlerimiz arasında yer alıyor. Ayrıca bir de satış fiyatları konusunda hepimizin çok büyük dertleri var, malımız değerini bulmuyor. Zeytinyağı bugün neredeyse ayçiçek yağıyla eşitlenmiş durumdadır. Buna çare aramak gerekiyor. Çare aramak gerektiğinde de dünyada neler olduğunu bize söylüyorlar. Nedir dünyada olan? Ciddi bir ekonomik kriz ve bu bizde de var. Ama bizde diğerlerinden birkaç misli ekonomik kriz var. Bizde yönetilmesi gereken yeteri kadar yönetilmediği için problemler git gide artıyor. Çözüm istediğimizde zeytinciye “dökme zeytinyağı ihracatını durdurduk” deniyor. Sebep? “Dışarıya satamazsanız içeride daha ucuz satmak durumunda kalırsınız, biz de fiyatları aşağıya çekmiş oluruz” deniliyor. Peki, bu mantığı diğer ürünlerde niye uygulamıyorsunuz? Zeytinci nasıl kazanacak? Hayatını nasıl idame ettirecek? Tüm bunlar belirsiz.
“YÖNETMELİKTE BAŞARILI OLAMAYACAKLAR”
Bizim sektörümüzün karşısına başka sektörler koyuyorlar. Bunun en başında da enerji ve maden sektörü geliyor. Enerji ve maden söz konusu olduğunda zeytincileri sahadan çıkarmaya çalışıyorlar. “Siz zeytin için çok fazla bağırmayın, önce bunların dedikleri olsun” diyorlar. Halbuki hepimiz devletin evlatlarıyız ve eşit muamele istiyoruz. Bizi koruyan bir Zeytin Yasası var. Bunu değiştirmek için son 20 senede 7 defa meclise değişiklik önergeleri geldi. Her biri de bizim ve sektörün aleyhineydi. Sonuçta bu 7 değişikliği de başta üreticiler, Ziraat Odaları, üretici birlikleri ve çevre dernekleri siyasetçilerle bir oldular ve meclisten geri püskürttüler. Ama bu değişikliği yapamadıkları için en son Enerji Bakanlığının bir yönetmeliğine bir madde ilavesiyle zeytinliklerin maden karşısında korunmaz hale gelmesini sağladılar. Nedir bu; kamu yararı görülmesi durumunda zeytinlikler sökülüp taşınacak madenci ya da enerji sektörü gelip burada çalışacak. Şimdi bilim adamları söylüyorlar zaten zeytin elinden tutup dolaştırılan çocuk gibi bir şey değil, oradan oraya taşınamaz. Zeytini taşımanın da bir yöntemi var. Buna karar veren insanların zeytinciliğin geleceğini de düşünmeleri gerekiyor. Bu yönetmeliğe karşı bütün Türkiye’de direnç var. Bu güne kadar 200’e yakın dava açıldı ve bunda da başarılı olamayacaklar. Zeytinciler bir ayrıcalık istemiyorlar, sadece eşit muamele istiyorlar. Biz de geçinemiyoruz. Hepimizin, özellikle merkezi yönetimin, siyasetçilerin bunu duymasını; geleceğe de bunun uygun olarak hazırlanmasını istiyoruz.”
AHMET AKIN: “İKTİDARA DUYMAZDAN GÖRMEZDEN GELİYOR”
Basın açıklamasına destek veren CHP Balıkesir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın yaşanan sorunların çözümünün Millet İttifakı’nda olduğunu söyledi. Akın şunları dile getirdi:
“Mücadele ediyoruz. Ama sorunları yaşayan en iyi sizlersiniz. Vatandaş feryat ediyor, iktidardakiler uyuyor. Vatandaş feryat ediyor, iflas ediyor, zarar ediyor, elindekini, kolundakini satıyor, toprağına icra gidiyor ama uyuyorlar. Ama aslında vatandaşın ne çektiklerini, ne bedel ödediklerini görüyorlar. Tüm bu yaşanan olumsuzlukları görmezden gelip, duymazdan gelmeyi marifet sanıyorlar. Vatandaşımız şunu bilsin ki; bu zamlarla ne toprak ekilir ne de ürün büyür. Üretemeyen toplumlar ne olur? Yok olmaya mahkum olur. Burası Balıkesir, burası toprağın en çok kazandığı yer olması lazım ama Balıkesir’de köylerimiz bomboş durumda. Köylülerimiz üretmiyorlar. Ete bakıyoruz, et üreticisi mesleğini bırakmış. Süt üreticisi süt üretmeyi bırakmış. Kim üretecek sütü, eti, topraktaki ürünleri? Hayat pahalılığı almış başını gitmiş ama bunlarda hala hayaller gerçekler ise vatandaşın cebidir. Biz vatandaşımızın feryadını Millet İttifakı olarak her yerde dillendiriyoruz. Bunun çözüm önerilerini de her fırsatta dile getiriyoruz. Üretmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur. Üreten bir Balıkesir için, üreten bir Türkiye için önümüzdeki ilk seçimde AK Parti iktidarını göndereceğiz. Allah’ın izniyle göreceksiniz Millet İttifakı’nın iktidarıyla üretenin kazandığı bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.”
ALİ DUMAN: “15 YILDA MAL VARLIĞIMIN YÜZDE 80’İ GİTTİ”
Balıkesir’de tarımsal üreticilik yapan Ali Duman üretim yapamadıklarını ifade etti. Duman şunları söyledi:
“Ben tüketici olduğum kadar aynı zamanda da üreticiyim. Benim 80 dönüm tarlam, bir de çiftliğim var. Bu gün görüyoruz ki maalesef üretici olan köylü memleketimizin kölesi yapılmıştır. Tarlalarımız var tapuları bizim, hayvanlarımız var sahibi biziz. Bu işletmeleri en iyi şekilde işletmek bizim görevimiz, çünkü hepsi bizim malımız. Şeker pancarı, mısır su isterse gece tarlada yatarız, hayvanımız hastalanırsa ahırda sabahlarız. Hayvanımızın ömrü vefa etmez ölürse onun canıyla beraber bizim de canımızın yarısı gider. Bu kadar mükemmel bir şekilde işlettiğimiz bu işletmelerde sene sonunda bir bakıyoruz zarar etmişiz. Tarım Kredi Kooperatifine, Ziraat Bankası’na borç. Hanım sesleniyor “bu kadar çalışıyoruz niye borcumuz neyin nesi? Yılın 365 günü çalış, hatta bayramları millet bayram ederken biz hayvanlarımıza bakıyoruz ama Tarım Kredi ve Ziraat Bankası’na olan borç ne?” diyor. Aldım defteri kalemi elime oturdum maliyet hesabı çıkardım. Ürettiğimiz bütün ürünler ya maliyetin altında ya da maliyetinde satmışım. Böyle olunca para olur mu? Zaten zarar etmişim. Çalışmışım, çok çalışmışım, gece gündüz çalışmışım ama zarar etmişim. Bunun adını ben koyamıyorum. Bunun adına kölelik az kalır. Bunun adı olsa olsa tapulu kölelik olur. Yani biz malları, tapuları olan köleler olmuşuz. Üreticiye asıl kriz 2007-2008 yılında geldi. Hanımla beraber el ele verdik, çalıştık, çabaladık 40 tane büyükbaş hayvan edindik. 2007 yılında birden yeme zam geldi, bir çuval yem aniden 50 lira, 1 kilo gübre 120 lira oldu. O dönem süt 50 kuruş, sığır eti 7 lira, dana eti de 9 lira oldu. Yetiştiremedik Ziraat Bankası’ndan, Tarım Kredi Kooperatifinden kredi aldık. Zaman geldi Ziraat Bankası “kredini öde”, Tarım Kredi Kooperatifi “benim paramı ver” dedi. Kestik danayı verdik olmadı, kestik ineği verdik olmadı, kestik düveyi verdik olmadı bir de baktık ki mal varlığımızın yüzde 80’ini kaybetmişiz. 15 yıldan beri çalışıp kazandığımız heba olmuş gitmiş.”