ŞU kadar asfalt döktük, bu kadar taş döşedik diyorlar ama..
Memleketin yollarında durum kötü!
Caddeler, sokaklar, şehir içi yollar, şehirler arası falan.. Yani şöyle toptan bir yol bakım onarım faaliyeti gerekiyor.
Kırsal mahallelerin yolları da var tabi.. En beteri onlar.
Oy çokluğu veya oy birliğiyle kabul edilen belediye faaliyet raporlarını okursanız, yolların cillop gibi olduğunu sanırsınız.
Kilometrelerce asfalt dökülmüştür, onarım yapılmıştır, taş döşenmiştir, altyapısı halledilmiştir falan.
Kağıttan okuyunca güzel.
Yakından görünce, durum vahim!
***
BÜYÜK iş makinaları çalışırken çekilen fotoğraflar, harıl harıl çalıştıklarının delili gibi olsa da..
Yolların halini görenler için, o fotoğrafların algı çalışması olduğunu düşünüyor insan.
Yani, asfalt atmıyorlar mı, atıyorlar.. Taş döşemiyorlar mı, döşüyorlar.. Onarım yapmıyorlar mı, yapıyorlar.
Belki de biz hep bozuk olanları görüyoruz.. Belki de koşullanmışlık var olumsuza.
Ama öyle değil; yollar gerçekten çok kötü.
***
KIŞIN karı, yağmuru, çamuru derken.. Ucuz etin yahnisi neyse, ucuz asfaltın serimi de o…
Caddeler, sokaklar, mahalle araları falan, delik deşik, köstebek yuvası gibi.
Küçük küçük obrukların oluştuğu asfalt zeminde araç sürücüleri drift yapıyor adeta.
***
Şehrin ana caddeleri, şehirlerarası bağlantılı yollar, coğrafyada ‘horst – graben’ dediğimiz türden.
Girintiler, çıkıntılar, çökmeler, şişmeler, kabarmalar, patlamalar, yarılmalar; hepsi bir arada, ortaya karışık.
Hani şu “üçüncü şeridi yaptık, trafiği rahatlattık” dedikleri Vasıf Çınar Caddesi meselâ.
Sonradan yapılan şerit kısmındaki çukurlar ve yamalar, amortisör patlatacak türden.
Milyon küsurluk araçlar, bozuk ve mühendislik hatalarıyla dolu yolların ‘hurda’ adayları!
***
ARAÇ kullanırken ne zaman bir çukura girse tekerim, “ulen bu belediye başkanları hiç mi araç kullanmıyor bu yollarda, hiç mi geçmiyorlar buralardan” diye sorarım hep.
Elbette kullanıyorlar.. Elbette makam araçları ve şoförleri eşliğinde o yolları arşınlıyorlar. Ama bakmakla görmek arasındaki fark durumlarını bilirsiniz.
Ya da farkındalar, “bunun için kaynağı nereden bulacağız” kaygısı taşıyorlar!
O sebeple seslerini çıkarmıyorlar.
Ya da memleketin valisi.. Ne bileyim işte, Körfez’e giderken, Bandırma tarafına seyahat ederken falan, “ne olmuş bu yollara, bu ne hal” diye sormuyor mu?
Şehirlerarası bağlantılı yolların hali gerçekten vahim. Hele de şu Balıkesir – Susurluk arası!
Yolda uzun uzadıya giden çökmeler mevcut. Derin çukurlar, şişmeler, yama üstüne yama yapıldığı için oluşan tümsekler, kar yağışında eriyen asfaltan geriye kalan irili ufaklı obruklar, silinmiş yol çizgileri; daha neler neler.
Karayolları Bölge’yi arayıp, “sorumluluk alanınızın bizim tarafta kalan kısmına pek bakmıyorsunuz” diye hesap sormaları lazım yani.
***
EDREMİT Caddesi’ne bakalım.. Ahmet Taprak’tan Adnan Menderes çıkışına kadarki bölümde, bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı az biraz asfaltlama yapmış, en azından biraz düzelmişti o kısım. Şimdi, sanki yıllardır asfalt yüzü görmemiş, kaderine terk edilmiş halde.
İlçe bağlantı yolları da farklı değil. Savaştepe yolunda çalışma var; Gazi Osman Paşa Mahallesi ile OSB arası çok kötü. Ağır vasıtalar, servis araçları, otobüsü, minibüsü vızır vızır çalışıyor. Kimisi değerli yük taşıyor, kimisi insan. Kavşaklar düzensiz, yol kötü.. Sonra, “Organize Sanayimiz hızla büyüyor” muhabbeti!
***
KIRSALIN yollarını şöyle asfaltlıyoruz, böyle asfaltlıyoruz diyorlar ama.. Pek çok kırsal mahalle yollarının kötülüğünden dertli. Komşu vilayetin sınırına yakın, uzakta, dağın tepesindeki köyler değil ha; bizim merkeze yakın, neredeyse merkezle birleşecek durumdaki köyler bunların çoğu.
Köyün muhtarı ilçe belediye başkanını arıyor, “bizim köyün yolu ne olacak?”
Aldığı yanıt: “Büyükşehir’in sorumluluk alanında…”
Büyükşehir’i arayıp, “ne olacak” diye sorarsanız..
Onlar da ilçe belediyesine atıyor topu!
***
ÖZETLE, memleketin yollarına bir el atın. Manisa sınırını geçer geçmez yolların nasıl güzelleştiğini görüyorsunuzdur. Bursa il sınırı tabelasını gördüğünüz an, önünüzde cillop gibi bir yol uzanmaya başlıyor.
Oraların seçilmişleri ve atanmışlarının bizimkilerden ne farkı var?
Beşti, altı oldu iktidar milletvekili sayımız. Altı vekil ne yapıyor? Bu yolları hiç mi arşınlamıyor?
Şu sıra hepsi köy hayırlarında boy gösteriyor. Köy yollarını hiç mi görmüyorlar? Ya da köylüler hiç mi dertlenmiyor?
***
KOMPLO teorisi üretmek de mümkün, şehirlerarası yollara dair. Hani bizim buradan otoyol geçiyor malum. Sürücüler otoyolu tercih etsin diye belki de bakım onarım yapılmıyordur; olabilir yani!
Ne ki, akaryakıt zamlarıyla beli bükülen sürücüler, bir de dünyanın otoyol parasını ödemeyelim diye devlet karayolundan ilerliyor mecburen.
O sebeple zaten otoyolda daha çok lüks otomobilleri falan görürsünüz… Araç fiyatlarının üçe beşe katlandığı günümüzde, çok kilometreli, hatta ağır hasar kayıtlı ikinci el araçlara yönelmek zorunda kalan yurdum insanı otoyola giremiyor maalesef!
Ama devlet, otoyola girmeyen için de para ödüyor yap – işletçilere. İşin o kısmı da var yani.
Haa; bir de otoyol gişesinde “on beş gün içinde ödeyebilirsiniz” diyorlar sürücülere.
“Oh, aman ne iyi” deyip ödeme yapmadan geçen vatandaş sonra elli liralık – yüz liralık otoyol parasını unutuyor. Bir ay sonra postacı icra kağıdı getiriyor kapıya!
Bir bakıyorsun, elli liralık otoyol parası, beş yüz lira olmuş… Ödeyeceksin mecburen.
Yani, her daim yap – işletçi kazançlı.
Yollara dair yazacak çok şey var daha.. Sırasıyla yazarız sonra.. Selam ederim herkeslere.