İSMİMİN geçtiği, ancak zerre kadar ilgim olmayan bir olay yaşanmış yakın geçmişte.
Olay dedikse, polisiye bir durum değil yani.
Siyasi ve idari bir şey!
***
BUGÜNE kadar sosyal medya paylaşımları dışında tanımadığım, oturup konuşmadığım, ses tonunu bile bilmediğim bir idareci, bürokrat, her neyse işte.. Günün birinde bir kurumun idareciliğine aday gösterilmiş.
İsim, mekan, zaman vermiyorum.
Olayı bilin kâfi.
“En iyi tercih olur, daha iyisini mi bulacağız, yaparsa o yapar” dedikleri kişi..
Atama beklerken, siyasetin yalan dolan harcına bulanmışların ayak oyunlarıyla devre dışı bırakılmış.
***
BİZİMLE ne ilgisi var bunun?
Bu vatandaş, iyiymiş hoşmuş ama, bendenizin sofra arkadaşıymış; bazı bazı rakı içermişiz kendisiyle.
Rakıdan ve benden ötürü ayağını kaydırmışlar adamın!
***
YAKIN zamanda, bilvesile rastlaştık, ilk kez sohbet etme olanağımız oldu kendisiyle.
Dedi ki: “Biz sizinle çok yakın arkadaşmışız…”
“Öyle mi, haberim yok vallahi…”
O da farkında değil yani arkadaşlığımızın!..
İyi arkadaşız, birbirimizden haberimiz yok yani…
Sonra, yakın geçmişte yaşadığı bu olayı anlattı.
Şaşırdık ilkin.. Öfkelenmedik desek yalan olur.
Zira, işin içinde yalan var, dolan var, iftira var. Bunların toplamı ‘politika’ oluyor haliyle.
Yani, olayın merkezinde bir politikacı var!
***
MİLLETVEKİLLERİNDEN biri..
Bu arkadaş için uygun görülen yeni görevi için referans olan yakınına, “Tarık diye bir gasteci varmış, onunla yakın arkadaşlığınız varmış, akşamları içki içiyormuşsun, o yüzden onun işi olmaz” demiş pek sayın vekil!
Burada uzun uzun ‘liyakat – sadakat’ çelişkisi üzerine kafa patlamaya gerek yok.
Ama besbelli işte, böyle durumlarda liyakatin hiçbir önemi yok.
Kişinin yeterliliği, tecrübesi, başarısı, çalışkanlığı, vizyonu, eğitimi hiç önemli değil.
Aslolan ne?
“Bizim gibi düşünecek, bizim gibi yaşayacaksın…”
Akşamları rakı içmeyeceksin meselâ!
***
AMA politikacı yalan söyleme hakkına sahiptir…
Hiç ilgisi olmayan kişileri, hiç ilgisi olmayan kişilerle yan yana getirip “bunlar örgütlü içici” iftirası atma hakkına da sahiptir!
***
BİR dahaki sefere benzer bir iftira, yalan, dolan icat etmek gerektiğinde..
Benim üzerimden yapmayın o işi.
Hiç ilgimiz, bilgimiz, müdahalemiz yokken.. Başkalarının yaşamına etki ettiğimiz, yolunu kestiğimiz, engeller koyduğumuz konuşulabiliyor işte.
Yine hiç bilmeden, gıyabımızda ne olumsuz cümleler kurulabiliyor.
Bunun vebali büyük.
O vebal, “liyakatine tüküreyim, yeter ki sadakate zeval gelmesin” modundaki politikacıların boynunadır tabi.