Göçebe kuşlardandır. Yuvasını evlerin damlarında, bacaların üstünde kurar, kurbağa, sıçan, yılan gibi tarlalara zararlı hayvanları yiyerek beslendiği için faydalı bir kuştur.
Leylek uzunbacaklılardandır. Gövdesi oldukça iri, bacakları çok uzun, kanatları kuvvetlidir. Boynu öne uzanmış olarak uçar. Çoğunun sesi yoktur. Ancak, gagalarını birbirlerine çarparak ses çıkarırlar.
Leyleğin en çok görülen cinsi beyaz leylektir. Bundan başka bir de «siyah leylek» vardır ki yalnız karnı beyazdır; insanlardan kaçar, ormanlarda yaşar. Beyaz leyleklere, genel olarak, Kuzeybatı Afrika’da Avrupa ülkelerinde, Anadolu’da Batı İran’da, Doğu’da Kore Yarımadasına kadar olan yerlerde rastlanır. Bunların erkekleri 3-4, dişileri ise 2,5-4 kilo ağırlıkta olur.
Leylekler en çok bataklık yerleri severler. Bunlar Almanya, Danimarka gibi bazı ülkelerde kutsal hayvanlar olarak kabul edilir, bir evin damına yuva yapmaları o ev halkı için uğur sayılırdı.
Leylekler, özellikle Türkiye’de en sevilen hayvanlardan biri. Öyle ki, leyleği havada görenlerin o yıl çok seyahat edeceğine, evinin çatısına leylek konanların da yakın zamanda ev sahibi olacağına dair inanışlar mevcut.
Türkçede leylek demek; “çok laklak etmek” demek…Erişkin leylek, gagasını birbirine çarparak, uzaktan makinalı tüfek sesine benzetilen yüksek tonda bir ses çıkarır. Çeşitli sosyal etkileşimlerde kullanılan gaga çarpma, uzadıkça daha da yüksek bir tona ulaşır ve duruma göre belirgin değişik ritimler alır. Türkçede leyleğin gaga takırtısına verilen “laklak” ismi ise kinayeli biçimde “çene çalmak, gevezelik yapmak, sesli dedikodu yapmak” anlamında bir deyim olarak kullanılıyor. “Laklak” kelimesi Arapçadan geçme ve “leylek” anlamına geliyor. Fakat Türkçeye leylek adı, Farsça “legleg” kelimesinden geçmiş.
Anadolu, sadece medeniyetler için değil; hayvanlar için de bir köprü görevi görüyor. Bahar ve yaz aylarını Avrupa ve İskandinav ülkelerinde geçiren göçmen kuşlar, Ağustos ayından başlayarak kışı geçirmek üzere Afrika ve Uzakdoğu’ya doğru göç etmeye başlıyorlar.
Yunan ve Roma mitolojilerinde leylekler, ebeveynlere gösterilen sadakatin sembolü.Her yıl dönüp dolaşıp aynı bacaya gelip yuva yapan ve tek eşli yaşayan leyleklerin ortalama 30 yıllık bir ömürleri var. Daha genç olanları yaşlı ya da sakat olanlarla ilgileniyor; onları besliyor ve kanatlarıyla destekliyor. Bu yüzden Yunan ve Roma mitolojisi, leylekleri ebeveynlere sadakat modeli olarak gösteriyordu. Leyleklerin yaşlanınca ölmediğine, adalara uçup insan şekline büründüklerine inanılıyordu.
Antik Yunanca leylek anlamına gelen “pelargos” kelimesinden türeyen ve “Pelargonia” adı verilen yasaya göre, yurttaşlar yaşlanmış ebeveynlerine bakmakla yükümlüydüler. Antik Yunan’da leylek öldürmek ölümle cezalandırılabiliyordu. Ayrıca Yunanca “güçlü doğal sevgi” anlamındaki “storge” terimi, leylek anlamına gelen İngilizce “stork” kelimesinin de kökeni. Romalılar da aynı biçimde çocukların ebeveynlerine bakmakla yükümlü olduğu “Leylek Kanunu” anlamındaki “Lex Ciconaria” yasasını geçirmişti.