İKLİM KRİZİNİN ETKİLERİ

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sürdürülebilirlik, sıfır atık projeleri, temiz enerji girişimleri, karbon ayak izi masalları…

Günümüzün hatta son yılların en büyük sorunu olan, 7’den 70’e herkesin ortak problemi olan iklim krizinin ülkemiz, şehrimiz ve insanlarımız üzerindeki etkileri ne yazık ki her geçen gün daha da belirin hale geliyor. Beklenen yağışların gelmemesi, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin çok üzerinde seyretmesi, gece ve gündüz arasındaki yüksek sıcaklık farkları hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor. Belki direkt olarak etkilenmiyoruz ancak yediğimiz, içtiğimiz her şeye yansıyor bu sorun. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, sağlıksız bir hayat sürüyoruz.

Mevcut sıcaklıklara aldanarak kış ayının ortasında açan filizler, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı nedeniyle doğal dengesi değişerek verimsiz hale geliyor. Hemen her gün zirai don uyarıları yapılıyor. Tarım endüstrisini başlı başına etkiliyor iklim krizi. İklim krizi, su krizini doğuruyor. ‘’Su Hayattır’’ sloganları, gereksiz su ve elektrik tüketimine karşı yapılan kamu spotları tekrardan hayatımıza girmek üzere. 2008 – 2010 yılları arasındaki her televizyon kanalında gördüğümüz, her gazete sayfasında okuduğumuz ‘’küresel ısınma’’ bugünlerin habercisiydi. Deodorant kullanımlarının azaltılmaya çalışıldığı, herkesin su ve enerji tasarrufuna yönlendirildiği dönemde başarılı olamamışız. Uzun yıllar kalmadı gündemimizde küresel ısınma. Bu kez daha dikkatli olabilirsek, bireysel önlemlerimizi daha özenli alabilirsek bu krizin üstesinden gelebileceğimize inanmak istiyoruz. Ancak bizler bireysel olarak ne kadar önlem alırsak alalım, ne kadar tasarruf yaparsak yapalım, denizdeki kum tanesinden fazla etki yaratamayız. Asıl önlem alıp tasarruf yapması gerekenler büyük şirketler. Sanayi tesislerinin bir günde kullandığı elektrik, kömür, doğalgaz ve su bizlerin toplum olarak belki de 3,4 yılda tüketeceğimiz seviyede. Tabi ki bu tesislerin faaliyetlerine devam etmesi, katma değer üretmesi istihdam sağlamaya devam etmesi gerek. Ancak bunu daha doğa dostu yollarla sağlamak mümkün. Kimse çevreyi bilerek, kasten kirletmek istemez, fakat doğa dostu çalışmadaki maliyetlerin karşılanabilmesi de bir hayli zor. Fabrikaların bacalarından çıkan dumanları filtrelemesi, üretim atıklarının geri dönüştürülmesi, su kanallarına fabrika giderlerinin bağlanması başlıca alınacak önlemler olabilir. Bu saydıklarımız zaten yapılması gerekenler.

Hava ve çevre kirliliği, iklim krizinin basit sebeplerinden biri olarak görülüyor. Kirlenen sular tarımda kullanılıyor, hava kirliliği tarımsal alanları etkiliyor, geri dönüştürülmeyen kimyasal atıklar toprakları etkiliyor. Böyle böyle tarım endüstrisi, distopik filmlerde izlediğimiz haplarla beslenmeye doğru evrilecek gibi görülüyor. İklim krizini biz çıkardık, ceremesini de biz çekiyoruz. Mevsimlerin dengeleri değişti, böyle giderse Haziran ayında kar görmemiz muhtemel.

Sürdürülebilirlik, sıfır atık projeleri, temiz enerji girişimleri, karbon ayak izi masalları… Her gün bir yenisi ekleniyor lugatımıza. Bu tarz doğa dostu projelerden bahsedip, bunları uygulayıp, hala iklim krizini konuşuyorsak bir noktada sıkıntı var demektir. Temiz enerji girişimlerine ciddi destekler sağlandı. Meralara, fabrika çatılarına, konut çatılarına güneş panelleri konuldu. Yüksek, dağlık bölgelere, denizlere rüzgar santralleri kuruldu. Ancak yeterli gelmiyor. Temi enerjiye tam anlamıyla geçiş yapamıyoruz. Bunun sebebi bunu yapamamamız değil tabi. Zamanında bütün yatırımlar tükenebilir enerji kaynaklarına yapıldı. Devletlerin, iş insanlarının paraları bu sektöre yatırıldı. Sonuçta arz – talep dengesi, piyasada arzı azalan ürünün fiyatı yükselir. Bugün kullandığımız kaynaklar tükenmek üzere herkes de bu durumun farkında. Bu sebepten son birkaç yıldır elektrikli araçlar bu kadar satılabiliyor. Bu nedenle temiz enerji girişimleri destekleniyor. Dünya üzerindeki petrol tükenmek üzere. Belki bizden 2, 3 kuşak sonrası petrolün ne olduğunu dahi bilmeyecek. Yıllardır bu sektörde başı çekenler, şimdilerde temiz enerji işindeler.

Karbon ayak izi son dönemde epey konuşulan konulardan biri. Kullandığımız piller, telefonlar, araçlarımıza aldığımız yakıtlar, doğaya saldığımız karbondioksit bunların tümü ve daha fazlası bireylerin doğaya bıraktıkları karbon ayak izlerini oluşturuyormuş. Bireysel önlemlerle doğaya bıraktığımız karbon ayak izlerini azaltmamız, daha yaşanabilir bir dünya için gerekliymiş. Bu nedenle toplu taşımanın, bisiklet kullanımının önemlerinden bahseden reklam filmleri, gazete manşetleri yayınlanıyor. Yani bizlere sorun etmemiz gereken yeni bir konu doğurdular. Yeni sorumluluklarımız ortaya çıktı. Plastik pipet kullanmayacağız, tek kullanımlık ürünlere yönelmeyeceğiz, gereksiz yanan ışıkları söndüreceğiz, suyu idareli kullanacağız… Bunlar bizlerin yeni bireysel sorumlulukları haline geldi artık. Herkes kendi özelinde bunlara dikkat etmeye çalışıyordur elbette. Yani kimse gereksiz yere ışık yakmaz gelecek faturayı düşünür. Bizlerde sorumluluk duygusu uyandırdı tabi bu projeler ama günlük ulaşımını helikopter ile, jet ile karşılayanlar ne yapacak. Ya da 6 bin motor benzinli araç kullananlar ne yapacak. Veya tükenebilir enerjilere yatırım yapanlar ne yapacak. Onlar da aynı sorumluluğu paylaşacak mı bizlerle. Bu şekilde yaşayan insanların sayıları hiç de az değil, azımsanacak bir oran değil yani. Az önce de dediğim gibi bizler yine bireysel sorumluluklarımızı yerine getirelim ancak büyük değişimler yaratamayız maalesef. İklim krizi de bu şekilde ortaya çıkıyor. Küresel ısınmadan bahsettiğimiz günlerde sanayileşmeyi daha temiz hale getirmek için çabalasaydık bugün böyle bir konumuz olmayacaktı belki.

Bugün her şehir barajlarındaki su yüzdesinden dolayı alarm vermiş durumda. Doluluk oranları bir hayli azaldı. Ne sonbaharda ne de kış mevsimi başlarında beklenen yağışların gelmemesi Uludağ, Kartalkaya, Palandöken, Kartepe gibi kış turizm bölgelerini de etkiledi. Yılbaşında kış turizminde beklenen gelir sağlanmadı. Burda bir ‘’domino etkisi’’ durumu var. Mevsimsel dengelerin değişmesi her iş kolu açısından sıkıntı arz eden bir durum. Ve bunun ekonomik yükü çok ağır olacaktır.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
İKLİM KRİZİNİN ETKİLERİ
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!