HEPİMİZ UFAK TEFEK DELİYİZ FARKINDA OLMADAN!..

Malatya’nın sembol değeri Mersedes Kadir’in heykelini yaptılar, hakkında kitap bile yazdılar. Bizim memleketin delileri unutuldu gitti!

 

 

 

DELİ Mİ veli mi bilemezsiniz!

“Aklıevvel” der geçersiniz.

Gülersiniz hal ve hareketlerine.

Salim akıllıların ‘neşe kaynağı’ sanırsınız; neşelenirsiniz.

Ama bazen bir bakış, bir uyarış, ağızdan dökülen bir cümle..

Deli dedikleriniz hakkında yanıldığınızı hatırlatır size.

 

***

DELİLER   diye bir film var. Türk filmi. İzleyenler bilir.

Bizim tülütabaklar gibi derili, tüylü şeyler kuşanıp, melek kanatları falan takarlar sırtlarına.

Savaşçıdırlar. Normal insan değiller tabi; ürkünç görüntüleri ve serdengeçti cesaretleriyle ordunun en kıymetlisidirler.

Delilik sözde, velilik özdedir yani.

Ayrıca film değil gerçek.

Filmi izlerken, tarih kitaplarında falan pek rastlamadığınız türden bu insanların hayal ürünü olduğunu düşünürsünüz ama.. Osmanlı devrinin deli süvarileridir onlar ve gerçektirler.

Lağımcının kazdığı tünelin çıkışında ölüme koşarcasına giden serdengeçtilerdir.

Korkmadan ölüme koşmak, delilikle velilik arasında ince bir çizgi olsa gerek.

 

 

NEREDEN   geldi aklımıza da, bahsi delilerden açtık?

Malatya’nın sembolü ‘Mersedes Kadir’le ilgili bir haberden.

Nisan ayında solunum yetmezliğinden genç yaşta hayatını kaybeden Mersedes Kadir’den.

Hani şu kavak ağacından yapılmış üç metrelik sopayı bacaklarının arasına kıstırıp sokaklarda dolaşan.. O sopayı Mersedes otomobil, kendisini de sürücü zanneden Kadir.

Asıl adı Fatih Kaydı imiş.

Sıradan bir deli değil. Öyle olsa hakkında kitap yazılmazdı değil mi!

Yaşadığı mahallenin muhtarı, Mersedes Kadir’i anlatan bir kitap yazmış. Kadir’in pek çok ünlüyle çekilmiş fotoğraflarını da koymuş kitaba.

Malatya’da kendini herkese sevdirmiş; saygınlık kazanmış.

Kimselere zararı olmayan.. Herkesle barışık bir adam.

Sokaklarda görünmeyince merak edilen.. Şehir dışından gelenlerin bile tanıyıp bildiği, fotoğraf çektirmek için sıraya girdiği..

..ve en önemlisi, Malatya Kent Müzesi’ndeki balmumu heykeliyle ölümsüzleştirilen Mersedes Kadir.

Evet evet, Kadir’in balmumu heykeli var müzede. Müze ziyaretçileri O’nun heykeli önünde fotoğraf çektiriyor.

Mersedes Kadir otuz altı yaşında öldü ama, kısa ömrüne koca bir Malatya şehrini sığdırmayı başarmış.

 

***

MERSEDES KADİR   ölünce tüm Malatya hüzne boğulmuş tabi. Vilayeti yönetenler, atanmışlar, seçilmişler falan başsağlığı mesajları yayınlamışlar.

“Şehrimizin önemli bir sembolünü kaybettik” sözleriyle üzüntülerini dile getirmişler.

Cenazesinde devletin valisi, belediye başkanı, milletvekilleri, il protokolü de hazır bulunmuş.

Hep birlikte yolcu etmişler Mersedes Kadir’i.

Otomobili zannettiği sopasını da mezarının yanına koymuşlar.

 

***

OYSA   delisiyle meşhur olan bizim memlekettir.

Balıkesir’in delisi meşhurdur!

Tabi eskidendi o.. Nitelikli, tanınmış, herkesin sevdiği, yardım ettiği delilerimiz vardı bizim.

Büyükşehir Belediyesi’nin meydan düzenlemesi için yıktığı Karesi Meydanı’ndaki Çınaraltı kahvesini bilirsiniz.

Bir zamanlar o kahvenin ön yüzünde Balıkesir’in meşhur delilerinin resimleri asılıydı.

Hepinizin tanıyıp bildiği, bu şehrin sembol değerleriydiler…

Onlar göçüp gitti. Şimdi de sokakları arşınlayan delileri var Balıkesir’in..

Ne ki, eskiler gibi değil hiç biri.

Eskinin delileriyle içselleşmiş bir şehir vardı.

Şimdikiler dilenciliği bile ayağa düşürdü.

 

***

ONLARDAN   bahis açılınca ilk akla gelen isim Münir olur.

Şehir Sineması’nın önünde çığırtkanlık yapar, neredeyse bitecek film için “başlamadı, başlamadıııı, başlamadııııı” diye bağırırdı Münir.

Herkes O’nu tanır, O herkesi tanır.. Konuşması çok anlaşılmaz ama, ne istediği bilinirdi.

Genellikle sigara isterdi.

Göbeğinin üstüne kadar çektiği bol pantolonları, iki yana açık ayakları ve sallana sallana yürüyen haliyle siyah beyaz hafızalarda yer etti Münir.

Çocukluğumdan bildiğim ilginç bir tip daha vardı şehirde. Çizgili pijaması dizlerinde, ayaklar çıplak, üstünde bir atlet, yalınayak şehri arşınlardı.

Saçları bir numara, kırmızı yüzlü, şişman, göbekli bir abimizdi…

İsmini hatırlayamadım. Ama her an her yerde önünüze çıkan delilerdendi.

Ordu Donatım’ın oralarda dolaşırken askerin ‘dur’ ihtarına uymamış, vurulmuş diye duyduk.

Beşmemet vardı; zayıf, çelimsiz, bir ayağı aksak; yanlaya yanlaya yürür.. Elindeki zinciri sallayıp önüne gelenden ‘beş lira’ isterdi.

Trafik Mehmet vardı bir de.. Elindeki dosyayla her geçen araca ceza yazan, düdüğüyle trafiğe çeki düzen vermeye çalışan…

En yakın zamanlı olanı Erol’du elbet.

Balıkesirspor fanatiği.. ‘Bandırma’ diye seslenip kızdıranlara yüksek sesle sunturlu küfürler savuran.. Sinirlenince kavgacı.. Sakinken herkesle barışık.. Çoğu zaman ağzı yüzü yaralı, caddelerin vazgeçilmezi.

Lise öğrencisiyken sokaklarda çok sık gördüğümüz.. Zayıf, çelimsiz, kısa boylu, elinde Pazar çantası, kirli üstü başıyla herkese küfürle karşılık veren, en çok da kızların arkasından küfürler savuran Deli Zeliha.

Ne çok taklidini yapardım eskiden.

 

***

DAHA   niceleri var.. Aklıma gelenleri yazıverdim.

Dedim ya, şehrin sembolleriydi onlar.

Ama Malatyalı Mersedes Kadir gibi ölümsüzleşemediler.

Biz de göçüp gidince hatırlayanları olmayacak hiç.

Onlar Balıkesir için değerliydi.

Pek çok alanda yaşadığımız niteliksizliği, şehrin delilerinde de görüyoruz, yazık!

Tabi yaşadığımız açmazlar, hepimizde ufak tefek depresif yaralar açıyor.. Hepimiz ufak tefek deliyiz farkında olmadan.

 

Exit mobile version