Prof. Dr. İdris Adnan Gümüş, 40 yılı aşkın öğretim üyeliği süresince yaptığı çalışmalarla, yüzlerce öğrenci yetiştirerek insanlığa ve ülkesine büyük katkı sağladıktan sonra 2021 yılında emekli olup memleketi Burhaniye’ye döndü. Bilim insanı Gümüş, Burhaniye’de de boş duramadı. Burhaniye Bilim ve Teknoloji Derneği’ni kurarak, doğup büyüdüğü memleketinin çocuklarına, gençlerine ve halkına hizmet etmeyi amaçladı.
Gerçekleştirdiği toplantı ve seminerlerle vatandaşların ufkunu açmayı planladı. Özellikle çocukların geleceğine katkı sağlamak için Burhaniye’de bilim ve teknoloji köyü kurmaya kalkıştı. Hedefe adım adım ilerleyen Prof. Dr. Gümüş, branşı olan fizik alanının eğitim sistemimizdeki yeri hakkında bilgiler verdi. Siyasallaşan üniversiteler konusuna da değinen Gümüş, tek adamın rektör atamasının yanlışlığına vurgu yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni de eleştiren Gümüş, “Matematik, fizik, kimya, biyoloji, felsefe gibi temel bilimleri görmeyen toplumlar, demokrasi ve özgürlük kavramlarını anlayamaz ve bu kavramlar peşinde mücadele edemez. Yapılmak istenen budur” dedi
İdris Adnan Gümüş kimdir?
1 Ocak 1948 yılında Burhaniye’de doğdum. 1959 yılında Burhaniye Atatürk İlkokulu’nu, 1962 yılında Burhaniye Ortaokulu’nu bitirdim. Liseyi Edremit’te okudum. Eğitim öğretim sezonunda her gün Burhaniye’den Edremit’e gidip geldim ve 1966 yılında Edremit Lisesi’nden mezun oldum. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünden 1971 yılında mezun oldum. Doktoramı 1978 yılında İstanbul Yıldız Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Fizik Anabilim Dalında gerçekleştirdim. 1979 yılında doçent, 1989 yılında profesörlük unvanı aldım. 1992-1997 yıllarında Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Genel Fizik Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde bulundum. 1 Ekim 1999 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki görevimi sürdürürken emekli oldum. Maltepe Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde dekanlık yaptım. Gençliğimde de iyi futbol oynadım. Metin Oktay gibi ünlü isimlerin oynadığı Galatasaray takımında top koşturdum. Emekli olduktan sonra Burhaniye’ye geldim. Aydın ve ülkesine yararlı olmak için özveri ile çalışan arkadaşlarımla birlikte Burhaniye Bilim ve Teknoloji Derneği’ni kurduk.
Burhaniye’de Neden Bilim ve Teknoloji Derneği kurma gereksinimi hissettiniz?
Madra Dağlarında yani Burhaniye’nin kırsal kesiminde bilim ve teknoloji köyü projesini tasarladım. Hedefime ulaşmak için önce vakıf kurmayı tasarladım ama yaptığım araştırmada vakıf kurmanın büyük bir maddi karşılığı olduğundan vazgeçtim. Dernek kurmanın yararlı olacağını düşünüp harekete geçtim. Bu yıl Haziran ayı başında Burhaniye Bilim ve Teknoloji Derneği’ni bana destek olan 7 arkadaşımla birlikte kurduk. Derneğin tüzüğü ve kuruluş amacı Burhaniye ve Burhaniyelinin her alanda gelişimine akademik düzeyde katkıda bulunmaktı. Her yaştan, özellikle 7-17 yaş grubunu akademik personelle, akademik unvanlı arkadaşlarımla, öğrencilerimle bilinçlendirmek. Yaz aylarında seminerler, konferanslar, kurs ve değişik etkinliklerle katılımcıları çok geniş bir skalada, önce temel bilimler başta olmak üzere mühendislik alanlarında yetiştirmek. Tabii ki temel bilimin yanında, sanat, kültür alanlarında da hizmetler vermeyi tüzüğümüz gereği gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Kuruluştan bu güne neler gerçekleştirdiniz?
Kuruluştan bugüne kadar 6 sunum gerçekleştirdik. Doğal olarak sunum yapmak zorunda kaldık. Kaymakamlık ve ilçe milli eğitim müdürlüğüne gidip yapmak istediklerimizi anlattığımızda özellikle öğrenciler için 1 yıl önceden program vermemiz gerektiği belirtildi. “7-17 yaş grubu öğrencileri için bir faaliyet yapacaksanız biz onu okuyacağız, değerlendireceğiz, izin verdiğimiz takdirde eğitimleri yapabileceksiniz” dendi. Öğrencilerle ilgili planlarımız gelecek yaza kaldı. Boş durmamak için arkadaşlarım ve öğrencilerimle 6 sunum gerçekleştirdik. Bu sunumlar, Burhaniye halkının ortalama düzeyinde kalacak şekilde oldu. 29 Temmuz 2024’te, Prof. Dr. İhsan Yılmaz, Kuantum teknolojileri ve bilgisayarları, 4 Ağustos 2024’te Prof. Dr. Afif Sıddıki, Kuantum Fiziğine Giriş, Prof. Dr. Şafak Ural Zaman ve Fizik konularında katılımcıları aydınlattı. Günümüzde çok konuşulan yapay zeka ile ilgili bir sunumu da Prof. Dr. Murat Belen 13 Ağustos 2024’te, Üretken Yapay Zeka Geçmişten Geleceğe konusunda gerçekleştirdi. 17 Ağustos 2024 Cumartesi günü Prof. Dr. Sinan Apak Burhaniyelileri ve üreticileri Yalın Üretim konusunda bilinçlendirdi. 14 Eylül 2024 Cumartesi günü Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, Sibirya Şamanizm’inin Türkiye’ye Etkileri konulu bir sunum yaptı. Her bir sunum sonrası konuşmacılar Burhaniyelilerin sorularını yanıtlarken biz de dernek olarak iyi ve güzel etkinlikler gerçekleştirmenin hazzını yaşadık.
Kısa bir süre önce kurulmasına rağmen Burhaniye Bilim ve Teknoloji Derneği çok iyi işler gerçekleştirmiş. Sunumların dışında yapılan etkinlikler var mı?
Sunumlar yapılırken bu arada bir Avrupa Birliği projesi hazırlayıp başvurduk. Başvurumuzun başlığı “Burhaniye’de yaşayan 12-18 yaş aralığındaki kızların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının farkında olup olmadığı, kendilerinin veya toplumun, çevrenin, ne kadar bu konuya duyarlı olduğu” içeriğinde bir projeydi. Bütçesi büyük değil, 10 bin Euro ama burada önemli olan Avrupa Birliği projelerinden fonlar yaratmak ve Burhaniye’de değişik etkinliklerde bulunmak. Bir diğer projemiz, 65 yaş ve üstü emekli insanlarımız için başta bir anket çalışması yaptık. 32 soru içeren, “Burhaniye’de Yaşlıların Hakları, Dijital Yeterlilikleri ve Genel İhtiyaçları” konulu ankette, katılımcıların, sosyal güvence ve konut durumundan, engellilik ve sağlığına, cinsiyet eşitliği konusundan dijital yeterlilik ve teknoloji kullanımına sorular yöneltildi. Anketimize, dijital ortam da dahil halen devam ediyoruz. Derneğimizin asıl hedefi, Bilim ve Teknoloji Köyü oluşturmak
Bilim ve Teknoloji Köyü dediğiniz, Ali Nesin’in Matematik Köyü’nün bir benzeri mi?
Derneğimizin büyük hedefleri arasında Burhaniye’ye 10-15 kilometre uzaklıkta bir köyde veya bir köy yakınında, Nesin Matematik Köyü benzeri bir bilim ve teknoloji köyü oluşturma düşüncesi var. Özellikle yerel yönetimlerin destekleriyle kırsal kesimde köyler arası veya bir köye yakın bir yerde olmasını düşünüyoruz. Bu köyün içinde, öğretim üyelerimizin ikamet edebileceği mekanlar, derslikler, laboratuvarlar, kafeteryalar yemekhane gibi temel gereksinimleri karşılayacak birimler yapmayı planlıyoruz. Yaz aylarında 7-17 yaş grubundaki çocukların gruplar halinde taşımayla da eğitim alacağı, fizik, elektronik ve bilgisayar laboratuvarı, mümkün olursa biyoloji, jeoloji, bütün temel bilimlere ait laboratuvarların da olmasını düşünüyoruz.
Çünkü teorik ve pratik eğitimi bir arada yürüterek çok sağlam, çok iyi bilgisi olan çocuklar yetiştireceğimizi düşünüyoruz. Burada diğer etkinlikler de mümkün olacak. Sanat, kültür, müzik, hatta spora da yer vermek hedeflerimiz arasında bulunuyor. Bunların dışında bir felsefe grubu, oluşturmayı düşünüyoruz. İstanbul’da bir hocamızla gönüllü olarak felsefe grubu çalışmaları yapabileceğimizi söyledik. Bir yandan da sosyal medyada kendimizi göstermeye çalışıyoruz. Facebook, Instagram gibi mecralarda da derneğimizin çalışmalarını yayınlıyoruz. Halkımız da bilim teknoloji alanında bizden güzel sunumlar bekliyor. Gerçekleştirdiğimiz etkinliklerden de çok memnun oluyorlar. Yaz sezonu ve tatil olması nedeniyle, etkinliklerimize öğretmenleri ve öğrencileri dahil edemedik.
Önümüzdeki günlerde Japonya’da eğitim almış bir genetik profesörümüz vatandaşlara, “Beslenme Genetiği”, öğretmen ve öğrencilere “Eğitim ve Genetik”, Burhaniye Belediyesi Kent Konseyi üyelerine “Kent ve İnsan” konulu sunumlar yapacak. 5 Ekim’de, Toryum ve Parçacık Fiziği alanında isim yapmış Prof. Dr. Metin Arık arkadaşımız bir konuşma yapacak. Metin Arık Isparta’da meydana gelen uçak kazasında yaşamını yitiren Prof. Dr. Engin Arık’ın eşidir. Derneğimiz ayrıca yörenin su sorunu ve deprem sorununa değinmek üzere çalışmalar yapıyor.
Fizik bölümünü bitiren öğrencilerin diğer dallara göre devlet dairelerinde iş bulma olasılığı az oluyor. Fizik bölümünü öğrencilerinize tavsiye eder misiniz? Siz neden fizik bölümünü seçtiniz?
Benim fiziğe ilgim ortaokulda başladı. 1962 yılında ortaokul 3’üncü sınıftaydım fizik dersimize giren hocamız bir gün beni okulda müze dediğimiz bölüme götürdü. Laboratuvara girdik. Ortada büyük bir masa, dolaplarda çeşitli aletler vardı. Bir iki kablo, bir pil bir de ampul aldı. Masanın üzerinde devreyi kurdu ve ampul yandı. Ben bu deneyi görünce gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi oldu. Çok heyecanlandım. İlk defa böyle bir deneyle karşılaşıyorum. Evimizde duvardaki düğmeye basıyoruz elektrik lambası yanıyor. Nasıl yandığını laboratuvarda öğrenmiş oldum. Öğretmenim, “Ertesi gün bunları derse getirecek ve sınıfta yapacaksın, arkadaşların da görecek” dedi. Ben o deneyi yapınca kendimi hocamın asistanı gibi hissettim ve o gün fizikçi olmaya karar verdim. Bu arada matematiğim de çok iyiydi. Fakat lise eğitimim çok sıkı olmadı.
Çünkü futbola çok meraklıydım. 1966 yılında ilk tercihim tıp fakültesi olmasına rağmen ben fizik bölümüne kayıt yaptırdım. Hocalarımın yönlendirmesiyle asistan olduk ve akademik kariyere adım attık. Ben bir başka meseleyi anlatayım. Kaygıya düşmemek gerekir. Bugün için de geçerli, yeter ki çocukların daha ilk yıllarda yönlendirilmesi, hocalarından öğretmenlerinden tavsiyeler alması ve onlara uyması gerekir. Bana pek çok öğrencim aynı soruyu yöneltti. “Biz fizikçiyiz mezun olursak iş bulabilir miyiz?” diye sordular. 80’li yollarda ben de onlara, dershaneler çok fizikçi istihdam ediyor dershanelere başvurun diyordum. Mezun olunca nasihatimi dinleyerek gayet güzel hayatını kurtaran öğrencilerim oldu. Üniversitede asistan kalıp akademik kariyer yapmak şart değil.
Bunun yanında fizik mezunları bilgisayar eğitim bilgilerini geliştirerek bilgisayar alanında da bir konum alabilir. Çünkü iyi bir fizik tahsili pek çok alanda ufuk açıyor ve öğrencilerimiz kendilerine değişik alanlarda yer bulabiliyor. Doğal olarak fizikçilerin dezavantajları da var. Devlet fizik mezunlarına devlet dairelerinde kadrolar tahsis etmiyor. Onlar için bir fizik öğretmenliği yapmak var.
Gelişmiş ülkelerde de aynı durum söz konusu oluyor mu?
Gelişmiş ülkelerde bilinçli eğitim veriliyor, bilinçli öğretim yapılıyor. Herkes kendi yeteneğine göre yönlendiriliyor. Maalesef ülkemizde durum böyle değil. Eğitim öğretimin bilinçli yapılması gerekir. Ülkemizde öğrenciler bir bölüm kazanayım diye fiziği, matematiği, bazen de puanı düşük diye istemediği bölümleri seçip alt sıralardaki bölümleri kazanmış oluyor, hasbelkader fizik okuyor. Kimya okuyor. Yani bilinçli seçim yapmadan okuyan pek çok öğrenci olduğunu biliyoruz. Her şeye rağmen pek çok öğrenci de kendi babasının işini yürütüyor. Bir fizikçi olarak da başarılı oluyorlar. Bence ülkemizde fizikçi sayısı belli oranda olmalı, önceden planlanmalı. Zaten şu anda bazı üniversitelerde fizik bölümleri kapatılma durumuna geldi. Her şey planlı yapılmalı, bırakın bölümleri bazı fakültelerin kapatılması düşünülüyor.
Yatılı okuyan öğrenciler daha mı başarılı oluyor? Edremit Lisesi’nde yatılı olarak mı öğrenim gördünüz yoksa Burhaniye’den Edremit’e her gün gidip geldiniz mi?
Ben Edremit’e sabah gidiyor, öğleden sonra dönüyordum. Bu şekilde eğitimimi sürdürdüm. Yatılı okulun en iyi, en güzel yönü çok sıkı arkadaşlar ediniyorsunuz. Ben bunu üniversite yıllarımda yurtta yaşadım. Ortaöğretimde bu deneyim yok ama çevre arkadaşlarımdan edindiğim bilgiler var. Çok iyi dostlukları oluyor, ölünceye kadar dostlukları sürüyor. Daha düzenli çalışabiliyorlar. Ben Edremit’te okurken Burhaniye’de akşamları sokağa çıkardım. Kulübe giderdim. Yasak olduğu için Edremit’teki öğrenciler korkardı, kahvelere gidemezdi. Burhaniye’de o zamanlar kulüp dediğimiz yerlerde bilardo, pinpon, langırt, oynardık. Eğitimde yatılı olduğunuz zaman muntazam etütler var. Akşam etütleri yapılır. Sistemli bir okul hayatı, bence diğer okuyanlara göre iyi öğrenciler yetişiyor, doğal olarak yatılıların hemen hemen hepsi başarılı oluyor. Yatılı öğrenciler için benim böyle bir değerlendirmem olabilir.
Gündemdeki bir konuyu sormak istiyorum. Üniversiteler siyasallaştı mı?
2021 yılı ekim ayında Üniversiteden ayrıldım. Son yıllarda yaşadıklarımı değerlendirdiğimde vakıf üniversitelerinde böyle bir oluşumu hissediyor, fark ediyorduk. Ancak yine de üniversite kurucusu mütevelli heyeti olsun, rektör olsun belli bir noktada direniyorlardı. Tepeden YÖK üzerinden kadrolara atamalar gerçekleşiyordu. Halbuki normalde kanunların dediği şekilde öğretim üyeleri kadrolara atanırken bu arada tepeden inmeler oluyordu. Cumhurbaşkanının tek başına rektör ataması kararı pek bana göre doğru değil. Çünkü cumhurbaşkanı siyasi bir figürdür.
Rektörler atamalardan sonra dolayısıyla etkisinde kalacaktır. Öğrencilerimin çoğu şu anda profesör oldu ve çoğu üniversiteye dağılmış durumda. Çoğu siyasallaşma havasının yaşandığını bana anlatıyorlar. Bu bir gerçektir. Son derece kötü, yanlış, Türkiye için iyi bir şey değil. Üniversiteler her şeyiyle tepeden, rektöründen asistana kadar demokratik, özgür, liyakate dayanan bir sistemin, özgür düşünme, düşündüğünü söyleme, yazma gibi hakların olması gereken bir kurumdur. Bundan uzaklaştığı takdirde üniversite, üniversite olmaktan çıkar. Siyasi bir okul haline gelir ki çok yanlış bir olgu. Kabul etmiyorum, kabul etmek de mümkün değildir.
Üniversitelerin dışında milli eğitimde de Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli diye bir uygulama dayatılıyor. Bu konudaki görüşleriniz nedir?
Matematik, fizik, kimya, biyoloji, felsefe gibi temel bilimleri görmeyen toplumlar, demokrasi ve özgürlük kavramlarını anlayamaz ve bu kavramlar peşinde mücadele edemez. Yapılmak istenen budur. Temel bilimler, felsefe gibi dersler azaltılarak diğer derslerin, din ağırlıklı derslerin yer alması özgürlük ve demokrasi kavramlarının öğrenilmemesi yani her olaya soru sorup cevap almak gibi bir edinimden kaçınılması olamaz. Devamlı soracaksın. Niçin? Neden? Nerede? Kim? Nasıl? Biz fizikte, bu olay nasıl oldu der araştırır, deneyler yaparız. Felsefe ise Düşündürür. Bu veya şu kavram nedir? Diye düşündürür. Matematik bunlara mantıklı formülasyon getirir. Bu şekilde eğitilmeyen yetiştirilmeyen toplumlar demokrasinin ve özgürlüğün ne olduğunu kavrayamaz, sindiremez, bunların mücadelesini veremez. Temel bilimlerden uzak olan bir eğitim sistemi asla kabul edilemez. Yani matematik, fizik, felsefe, mantık, en temel dersler mutlaka çok iyi öğretilmeli, kavratılmalı.
Temel bilimler, felsefe, felsefe grubu oluşturmamızın, fizik, elektronik, mühendislik dersliği ve laboratuvarları kurmamızın temel amacı budur. Milli Eğitim’in eksik olduğu veya zayıfladığı yerlerde çocuklarımızı akademik personelle yetişmiş gençler haline getirirsek, demokrasiyi ve özgürlüğü kavrayacaktır, anlayacaktır ve onun mücadelesini verecektir. Ben şuna inanıyorum; bir toplumun demokrasi ve özgürlük kavramlarını tam olarak içselleştirebilmesi, bunların savunuculuğunu yapması mücadelesini verebilmesi için, başta felsefe, matematik ve fizik gibi derslerin 18-20 yaşa kadar çok iyi öğretilmesi gerekir. Çünkü 18 yaşından sonra oy kullanacağı için temel bilim derslerini çok gerekli görüyorum. Aksi halde bu dersleri görmeyen toplumlar maalesef demokrasi ve özgürlükten uzak bir yönetime layık olurlar.
Üniversitelerdeki siyasallaşma giderilir mi?
Bir zamanlar üniversitelerde öğretim üyeleri, rektör adaylarına oy verip seçerler, en yüksek oy alan 5 kişinin isimleri YÖK’e bildirilir, YÖK sayıyı 3’e düşürüp cumhurbaşkanına gönderirdi. Cumhurbaşkanı da teamüllere uyup genelde en yüksek oyu alan öğretim üyesini rektör olarak atardı. Şimdi durum değişti. Rektörü, tek adam atıyor. İktidarın tasarrufudur. Bu uygulama düzelir mi? Önümüzdeki yıllarda farklı bir parti, farklı bir anlayış iktidara gelirse mutlaka alınan kararları tekrar eski haline döndüreceğine ya da kendisine göre uygun hale getireceğine inanıyorum. Maalesef son yıllarda ülkemiz ekonomik yönden, etik yönden, vicdan ve acımasızlık yönünden son derece kötü hale gelmiştir. Bunu toplumda görüyoruz, izliyoruz. 40-50 yaşlarında mobilyacı bir esnaf bana şu tespiti yaptı. “İnsanlarımız, birbirini sömürüyor. Açlık ve ekonomik sıkıntı çekmemek için ben masa yapıyorum, satışta 10 bin lira diyeceğime 12 bin lira diyorum.
Çünkü her ay, her şeye zam geliyor. Ben yapmazsam o masayı aynı fiyata üretemeyeceğim ve açlığa mahkum olacağım. Her esnaf, her insan bunu yapıyor. Toplum artık bu yönden birbirini sömürür hale geldi. Eskiden devlet az yenirdi. Şimdi devlet yendiği gibi insanlar da insanları sömürmeye başladı ve böylelikle hayat pahalılığı devamlı artıyor. Domates yetiştiren 5 liraya satarsam ben aç kalacağım, diyerek 10 liraya çıkarıyor. Ülkemizde yaşanan durum, kötü gidiş budur” dedi. Kötü gidişi anlattı. Buna dur demek gerekir. bir kargaşa, bir rastgelelik var. Herkes keyfi şekilde davranıyor. Bir otorite yok.
Burhaniye Bilim ve Teknoloji Derneği Başkanı olarak son olarak ne söylemek istersiniz?
Burhaniye Bilim ve Teknoloji Derneğini kurduktan sonra amacımız hemen ardından bilim ve teknolojik köy kurmaktı. Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Devecilerle görüştük. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın’dan randevu aldık. Kendisine hedeflerimizi anlattık. Ahmet Akın Balıkesir’e kurulmasını önerdi kabul etmedim. Burhaniyeliyim, Burhaniye’de faaliyet göstermek istediğimizi söyledim. Projeden çok heyecanlandı, çok etkilendi. Görevlendirdiği bir kişiyi arazi belirlemesi için Burhaniye’ye gönderdi. Şu anda bir arazi tespiti gündeme geldi.
Ancak kamu yararına dernek unvanına sahip olmadığımızdan tahsis yapılamıyor. Bu köyü nasıl kuracağımızı her gün arkadaşlarımızla konuşuyoruz, tartışıyoruz. İstanbul’da 40 akademisyen Burhaniye’ye gelip yerleşerek derneğimizin faaliyetlerini gönüllü yürütme gibi iradeleri var. Görünüşte Ahmet Akın hariç yerel yöneticiler sıcak bakmıyor. İşin bu duruma gelmesi bizi üzüyor. Fakat dernek olarak biz mücadelemizi sürdüreceğiz.