HAYKOOP BAŞKANI FARUK ÖZEN: ÇİFTÇİ GÜCENİYOR

S.S. Balıkesir Bölgesi Hayvancılık Kooperatifleri (HAYKOOP) Başkanı Faruk Özen ülkede tarım ve hayvancılık konusunda tuhaf işlerin olduğunu bildirdi. POLİTİKA’ya konuşan HAYKOOP Başkanı Faruk Özen et ve süt fiyatlarının belirlenmesinde ortaya çıkan yanlışların düzeltilmesi gerektiğini vurguladı.

Balıkesir HAYKOOP Başkanı Faruk Özen üreticilerin son  bir yıldır yetiştirdiği hayvanı 30 liradan kestiğini belirterek, bu süreç zarfında girdi fiyatlarının tamamına zam geldiği halde et fiyatlarının aynı kaldığını kaydetti. Çiftçinin sürekli zarar etmesinden dolayı kırgın olduğunun da altını çizen Faruk Özen Gıda Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun acilen kurulması gerektiğini söyledi.

 

İĞNEDEN İPLİĞE HER ŞEYE ZAM GELDİ ETE ZAM GELMEDİ

Tarım ve hayvancılığın başkenti konumundaki Balıkesir’de işlerin iyi gitmediğini belirten HAYKOOP Başkanı Faruk Özen POLİTİKA’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Ülkemizde tuhaf işler oluyor. Özellikle tarım ve hayvancılık konusunda bu tuhaflık daha da dikkat çekiyor. Temmuz ayındayız, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında bir çiftçi yetiştirdiği bir danayı 30 liraya kesiyordu, bu danayı beslemek için aldığı yemi geçen yıl bu zamanlar 60-65 lira bandında alıyordu. Aradan bir yıl geçti, çiftçi yetiştirdiği danayı yine 30 liraya kesiyor şu anda. Fakat bu danayı beslemek için aldığı yemi 80-85 lira bandında alıyor. Tabi sadece yem değil,  yem sadece bir besi materyali. Bunun yanında elektriği, suyu, şahsi harcamaları, ailesini geçirmek için gerekli olan harcama kalemlerinin tamamında, iğneden-ipliğe zam geldiği halde, tarlasına attığı gübreden, mutfağına aldığı deterjanına kadar tamamına zam geldiği halde bir tek yetiştirdiği dananın etine zam gelmedi.

 

AJİTASYON YAPILARAK İTHALATA İZİN ÇIKIYOR

Görüyoruz dana fiyatlarında 2-3 liralık yukarıya doğru hareket olduğunda derhal birileri bir yerden düğmeye basıyor, sanki gizli bir güç var ve ulusal kanallarda derhal haberler yapılıyor. İstanbul’da lüks semtlerdeki kasaplara gidilerek, oralarda haberler yapılıyor ve vatandaş eti nasıl yiyecek diye ajitasyon yapılıyor. Bu haberlerinde hemen arkasından şu ülkeden 5 bin ton, bu ülkeden 10 bin ton et ithalatının önü açılıyor. Bu lobiyi hükümetin ortadan kaldırması gerekiyor. Burada ciddi bir lobi çalışması olduğunu düşünüyorum. Artık bu lobiler kimlerdir, onları bilmiyorum ama görünen o ki, ardından hemen ithalat uygulamasıyla beraber et fiyatları geriye geliyor.

 

ÇİFTÇİ GÜCENİYOR

Burada dikkatli olunması gerekir çiftçi güceniyor. Çiftçi umudunu gelecek yıla taşıyor fakat umudu kırıldığında hayvancılıktan elini ayağını çekiyor. Elini ayağını çektikten sonra da bir daha bu çiftçiyi hayvancılığa tekrar döndürmek mümkün olmayacaktır. Olursa bile daha maliyetli olacaktır. Görüyoruz genç çiftçi projeleri başlatılıyor, milyarlarca para heba oluyor. Orada verilen hayvanlar da çok sağlıklı değil. İnsanlar hayvancılığa geri dönmüyor. Bir defa çiftçilikten soğudunuz mu bir daha dönemezsiniz.

 

GIDA PİYASASI DENETLEME VE DÜZENLEME KURULU KURULSUN

Dolayısıyla sürdürülebilir hayvancılık ve gıda piyasası için biz bir teklifte bulunduk. 13 Nisan’da yaptığımız genel kurulda Gıda Piyasası Denetleme ve Düzenleme Kurulu kurulmalı dedik. Nasıl ki Enerji Piyasası Denetleme ve Düzenleme Kurulu var ise; Türkiye’de satılan tüm akaryakıtları, LPG’leri ve tüm enerjiyle ilgili düzenlemeleri, çerçeve kuralları yazıp, çizip uygulatıyorsa ya da nasıl Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu var ise, bankaların kredi kartlarında ne gibi kısıtlamalar getireceğine karar verebiliyorsa, lüks tüketim malzemelerine taksit kısıtlaması getirebiliyorsa bizim de gıda piyasasını izleme, değerlendirme ve denetleme adı altında adı önemli değil amacı önemli bir oluşum hayata geçirilmeli. Bugün marketlerde ayranların ambalajlarının 150 grama kadar düştüğünü görüyoruz. Zam yapılmıyor, ürünün gramajı düşürülüyor. ‘250 gramdan aşağıya ayran satamazsın’ diyen bir kurula ihtiyaç var. Çünkü böyle olunca tüketimi azaltıyorlar. Fiyatı aynı; 150 gramlık ayranla 250 gramlık ayranın fiyatı aslında aynı. Zam yapmak yerine ambalajı küçültüyorlar. Bunan yanında et ve süt ürünlerinde bir aydan daha uzun vadeli satışı engelleyebilirsin ve takibini yapabilirsin.

 

MARKETLER BİZLERİ RESMEN SÖMÜRÜYOR

Şu anda hipermarketler, süper marketler, zincir marketler, uluslararası marketler bizleri resmen sömürüyor. Süt firmalarından 6 ay vadeli almaya başladılar ürünleri. ‘Vermezsen verecek var’ diyorlar ve bunda ciddi bir sıkıntı var. Süt firması ürününü zincir markete 6 ay vadeli verdiği zaman dönüp çiftçiden 2 ay vadeli alıyor. Eskiden ay çıktığı 9’uncu gün süt paramızı alırdık. Bugün müteakip ayın 25’inci günü alıyoruz, hatta bir sonraki ayın 4-5’ine sarkıyor. Bu ne demektir? Çiftçi bu süre içerisinde bir şey yemeyecek mi içmeyecek mi, çocuğunu okutmayacak mı, kendi özel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak bunu düşünen yok. Marketler süt fabrikalarını, süt fabrikaları üreticiyi zora sokuyor. Dolayısıyla buna baktığımızda bazen Tarım Bakanlığını ilgilendiriyor, bazen Ticaret Bakanlığını ilgilendiriyor. Birden çok bakanlığı ilgilendirebiliyor. Hayır, doğrudan gıda piyasası nasıl ki patlıcanda, soğanda, patateste kış aylarında kıyamet koptu. Kimi stokçuluk yapılıyor, kimi fiyatlar fahiş artırılıyor dedi. Peki neye göre fahiş artıyor fiyatlar bunu bilen var mı? Yok. Domates Antalya’da kaç paraya üretiliyor, kaç paraya birinci elden satılıyor, işte bunların her birini takip sistemiyle, gıda sicil kayıtlarıyla Gıda Piyasası Denetleme ve Düzenleme Kurulu incelemeye alacak. Ben bir ürünün fiyatını fahiş olarak artırıyorsam ya da bir ürün aldıysam, bünyemde ne kadar ürün olduğunu görebilecek. Bugün EPDK dediğimiz kurum bir akaryakıt istasyonunun deposunda ne kadar benzin, ne kadar mazot var görebiliyor. Bu yüzden kesinlikle maniple yapamazlar, çünkü izlenebilir bir sistem kurdular. Türkiye’de binlerce akaryakıt istasyonu var. Bizim market, mandıra ve üretici belki o kadar dağınık değildir. Dolayısıyla böyle bir kurula ihtiyaç var. Böyle bir kurul süt fiyatlarının belirlenmesinde, maliyetlerinin belirlenmesinde, süt fabrikalarının çiftçiden 2 liraya alıp marketlerde 6 liraya satmasının mantıklı açıklamasını bu kurul bulacak, çözecek ve gerekiyorsa kısıtlama getirecek. Kısıtlama getirmiyorsa da çerçeve kural getirip herkesin bu kurallar içerisinde kimseyi ezmeden, kimsenin emeğini sömürmeden bu işlerin yapılması sağlanabilir diye düşünüyoruz. Bu konunun da ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiği düşünüyoruz. Biz bunu söyledik, ilgili yerlere de ilettik. Geliştirilebilir, içeriği doldurulabilir.

 

ULUSAL SÜT KONSEYİNİN YAPTIRIMI YOK

Ama Ulusal Süt Konseyi diye bir konsey kuruldu, hiçbir yaptırımı yok. Konsey süt fiyatını 2 lira olarak belirliyor ama bugün Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde; örneğin Afyon’da süt fiyatı 2 lira değil 1,80 liraya süt alınıp satılıyor. Peki, buna Ulusal Süt Konseyi bir şey yapabiliyor mu? Yapamıyor. Ancak Gıda Piyasası Düzenleme Denetleme Kurulu herkesle sözleşme imzalayacağı için, herkese lisans vereceği için gıdaya temas eden herkese bir yetki ve lisans verecek ve senin lisansını kurallara uymazsan iptal ederim diyecek. Otorite sağlanmış olacak. Bu siyaset üstü bir kurum olacağı için de siyasi hareketlilikten, seçimlerden etkilenmeden yoluna devam edecektir.

 

ET PAHALANIRKEN OLUŞTURULAN KAMUOYUNU YEM ARTTIĞINDA YAPAMIYORUZ

Et pahalarken oluşturulan kamuoyunu biz yem fiyatları arttığında oluşturamıyoruz, bizi kimse dinlemiyor. CİMER’e, BİMER’e yazıyoruz, bakanlığa söylüyoruz, dönüyor dolaşıyor ‘tamam bakılacak’ deniyor ama bakılmıyor. Ama çiftçi gerçekten hayvanını çok pahalıya doyuruyor. Bu sıralar harman zamanı, hasat dönemindeyiz. Şu anda buğday, arpa 1,15-1,20 lira tarlada ham olarak satılıyor. Bunun ezmesiyle, çuvala girmesiyle 1,40-1,50 gibi bir maliyeti oluyor. Tabi üreten için de düşünmek zorundayız. Pahalı diyemeyiz. Bugün 1,20 liraya buğday satıldığında pahalı diyemeyiz, buna hakkımız yok. Çünkü o buğday yetiştiricisi tarlasına 180 liralık gübre attı. Ancak 1,20 lirayı kabul edeceğiz, bu 1,20’lik buğday nasıl yeme dönüşür, aradaki maliyet nedir? Bu ize 1,50-1,60 lira yem olarak karşımıza çıkıyor. Kış aylarında bu fiyat biraz daha artıyor. Bunu kabul etmek gerekir. Yani bir yemin kilosunun 1,80 lira civarında olduğunu bize kabul etmek düşüyor. O zaman kabul ediyorsak bizim çıktımız da; yani bu yemin alıp yedirdiğimiz hayvandan elde ettiğimiz süt ve et bu gerçeğe göre fiyatını belirlememiz lazım. Bugün tüm işletmeler, sanayi kuruluşları satış fiyatını maliyetine göre belirler. Benim maliyetim bu, kârım bu, satış fiyatım bu der. Bunu yapamayan tek kurum çiftçilik kurumudur. Fiyatları piyasa belirler. Piyasada talep çok olursa fiyatlar apansızsa artar, talep artmazsa şu anda karpuzda olduğu gibi ürünler tarlada kalır. Bir yıl bakıyorsunuz, şeftali, portakal ağacını kesen çiftçiler var. Öbür yıl da şeftaliyi pahalıya yiyoruz diye isyan eden insanlar var. Bunu dengelemek gerekir. Bunu dengeleyecek olan bakanlığımızdır.

 

ET VE SÜT KURUMU YERLİ HAYVAN FİYATINI 30 LİRA OLARAK AÇIKLADI

Et ve Süt Kurumu bugünlerde bir fiyat çizelgesi düzenledi. Yüzde 55 randımanlı yerli hayvanın fiyatını 30 lira, yüzde 57 ve üzeri randımanlı yerli hayvanın fiyatını 32 lira olarak açıkladı. Yüzde 57 ve üzeri randıman yakalanacak yerli hayvan yüzde 10 çıkar, yüzde 90 çıkmaz. Yani fiyat 30-30,5 olarak Et ve Süt Kurumu açıkladı. Bu ne demek oluyor? Bu fiyatın üzerine kimse çıkmaz demek oluyor. Siz şimdi kasap olsanız devlet bir fiyat açıklamış siz niye daha yukarıya hayvan alasınız? Bunlar doğru değil. Et Süt Kurumu bugünlerde 34 liradan fiyat açıklaması gerekirdi. 34 liradan fiyat açıklaması gerekir ki piyasayı kendine göre çeksin. O tam tersini düşünüyor; siz 31-32 liraya satın, satamazsanız getirin ben 30 liraya kesin alıyorum, en azından 30 lirada fiyatı tamponluyorum diyor. Bizim tampon fiyata ihtiyacımız yok. 30 liralar maliyet. Bunun üzeri olan 33 lira olursa çiftçi yüzde 10, 35 lira olursa yüzde 15 kazanmış olur. Yani fiyatlar bu şekilde olması gerekiyor. Bunun derlenip toparlanması gerekiyor.”

Exit mobile version