Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Balıkesir Şube Başkan Yardımcısı Psikolojik Danışman Aylin Başaran, deprem sonrası gazetelerde televizyonlarda depremin, hep jeolojik ve mühendislik açısından yorumlandığına, depremin çocuklarda bıraktığı korku ve travmanın gündeme getirilmediğine dikkat çekti. Depremin Çocuk ve insan psikolojisi yönüyle ele alınmasının da en az mühendislik açıdan irdelenmesi kadar önemli olduğunu ifade etti.
Balıkesir’de, 10 Aralık Salı günü saat 23.14’te, merkez üssü Altıeylül olarak belirlenen, büyüklüğü 5.0 olan sarsıntıyla başlayan deprem fırtınası, büyük korku yaşattı. Hemen ardından, 4.5 ve 4.3 büyüklüğündeki depremler sonrası vatandaşlar panik ile evlerinden çıkıp geceyi sokaklarda geçirdi. Deprem fırtınası bu gün bile devam ederken, olayın jeolojik kısmı mühendisler tarafından gündemde tutulurken, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Balıkesir Şubesi Yöneticileri de olayın psikolojik boyutunu ele aldı. Depreme maruz kalan ve saniye saniye yaşayan çocukların ve bireylerin psikolojilerinin nasıl etkilendiğini irdeledi.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Balıkesir Şube Başkan Yardımcısı Psikolojik Danışman Aylin Başaran, ebeveynleri bile korkutan depremin, çocuklarda yaşamın normal seyrini bile değiştirdiğini vurguladı. Çocukların ve bireylerin deprem travmasını en çabuk şekilde atlatmasında aile dayanışmasının büyük rol oynadığına dikkat çekti. Başaran, “Deprem, trafik kazası, sevilen birinin kaybı, taşınma gibi olaylar yaşamın normal akışını bozan ve uyum süreci gerektiren travmatik olaylardır. Travmatik olaylar: ‘Herhangi bir kişi için, aşırı derecede örseleyici veya başa çıkması zor olan, kişinin varlığını tehdit eden hatta öleceğini düşündürebilen, normal yaşamın dışındaki herhangi bir olay olarak tanımlanır’. Çocuklar açısından da travmatik olaylar aynı şekilde değerlendirilir. Balıkesir’ de 10 Aralık Salı günü, çok kısa aralıklarla gerçekleşen 3 deprem ile sarsıldık. Bu sarsıntılar çocuklar için de travmatikolay niteliği taşıyabilir ve bu sebeple çocukların travmaya gösterdikleri tepkileri bilmeyi önemli kılmaktadır. Bu tür travmalar sonrasında çocuklar değişik tepkiler gösterebilmektedir. Çocuklar; yetişkinlerin gösterdiği istenmeden akla gelen düşünceler ya da görüntülerbenzeri davranış sergileyebilir, ayrıcatravmatik olayı konuşmaktan kaçınma, çok güçlü anılar, sesler, görüntüler, kaygı, depresyon ve üzüntünün yanı sıra yaş dönemlerine göre farklı tepkiler de verebilmektedirler.
DEPREMDEN KORKAN ÇOCUKLARIN NORMAL YAŞAMA DÖNMESİ ZAMAN ALIR
Travmatik olaylardan sonra çocukların bu olayları anlamlandırması ve tekrar normal yaşama dönmesinin bazen zaman alabileceğini hatırlatan Başaran,“Biz yetişkinler, konuşarak bu uyum sağlama ve anlamlandırma sürecini gerçekleştiriyoruz. Çocuklar ise uyum sürecini oyunlar ile yaşarlar. Evcilik oyununda deprem oluyormuş gibi yapabilirler. Oyunlarda,travmatik olaylara yer vermeleri çoğu ebeveyni endişelendirse de bu durum çocuklar için son derece sağlıklıdır. Özellikle oyun döneminde olan bir çocuk oyun oynamaz ise endişe etmeliyiz. Tabi gelişim dönemlerine göre de çocukların verdikleri tepkilerin farklı olacağını hep hatırımızda tutmalıyız” dedi.
DEPREM SONRASI TRAVMA YAŞLARA GÖRE FARKLILIK GÖSTERİR
PDR Aylin Başaran, deprem korkusu ve travmasının çocukların yaşlarına göre farklılık göstereceğine işaret edip, “Okul öncesi çocuklarda yatak ıslatma, parmak emme, uyku sorunları, anne babaya yapışma, içe kapanma, saplantılı oyun oynama, hayal ile gerçeği karıştırma gibi tepkiler görülebilir. Okul çağı çocuklarında okul öncesi davranışlara gerileme, okul başarısında düşme, okula gitmek istememe, kabus görme, dikkat ve davranış sorunları, vücutta ağrılar şeklinde tepkiler travma sonrasında ortaya çıkabilmektedir. Ergenlerde ise dünya ve gelecek ile ilgili olumsuz tutumlar, endişe, kendilerini suçlu hissetme, riskli davranışlara yönelme, iştah ve uyku sorunları, ilgi kaybı, okul sorunları, anne baba çatışmaları şeklinde kendisini gösterebilmektedir. Bu olaylardan sonra ebeveynlerin aklına ‘Çocuğumu okula göndermeli miyim?’ sorusu sıklıkla gelir. Bu olaylardan sonra özellikle korkan çocukları okula göndermeli miyiz? Bu soruya cevap vermek için travmatik olaylardan sonra okulun işlevine bakmamız gerekmektedir. Travmatik yaşantılar sonrasında okulun çocuklar için normalleşmede çok büyük önemi vardır. Çünkü çocuklar günlük yaşamlarının çoğunu okulda geçirirler. Bu sebeple travmatik yaşantı sonrası çocuğun en hızlı şekilde okula başlaması çok önemlidir” diye konuştu
OKULA GİTMEK İSTEMEYEN ÇOCUK İÇİN OKUL PDR SERVİSİNDEN YARDIM İSTENMELİ
Başaran Deprem sonrası korkan çocukların bazen okula gitmek istemediklerini belirtip, “Oyun oynamak, arkadaşlarıyla vakit geçirmek, çocuklarda süreklilik, değişmezlik ve normallik duygusunun oluşmasına yardımcı olur. Aileler travmatik yaşantılar sonrasında çocuklarını okula en hızlı şekilde göndermeye çalışmalı, korkan, okula gelmeyen çocuklar veya diğer sorunlar için mutlaka okul PDR servisinden yardım istemelidirler.
TRAVMAYI ATLATMANIN EN KOLAY YOLU AİLE DAYANIŞMASI
PDR Aylin Başaran travmanın etkisini yok etmede en önemli yolun günlük rutin ve planlı işlere çok hızlı dönülmesi olduğunu açıkladı ve sözlerini şöyle sürdürdü. “Çocuklar yaşanılan durumla ilgili merak içerisinde olacağından çeşitli sorular soracaklardır. Bu sorulara korkutucu ayrıntılara girmeden basit cevaplar verilmelidir. Çocukların göstereceği travmatik tepkilere sabırlı davranılmalıdır. Güvende oldukları sık sık hatırlatılmalıdır. Kötü şeylerden sorumlu olmadıkları onlara açıklanmalıdır. Üzgünlerse üzgün olmalarına izin verip güçlü olmalarını beklemeyin. Düşünce ve korkularını yargılamadan dinleyin. Karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı nasıl korunacaklarını net olarak açıklayın. Güvende tutmak, dinlemek, konuşmak, oynamak, sevdikleri ile bir arada olmalarını sağlamak, çocukların normal yaşantıya dönmelerindeki en önemli etkenlerdir. Yaşadığımız süre boyunca travmatik olaylar ve kayıplar hep olacaktır. Benim burada bakış açım bu tür olayları felaketler olarak görmek yerine aile olarak dayanışmayı ve birlikteliği artırabilecek, bizi büyüten, güçlendiren olaylar olarak görmemiz gerektiğidir. Çocuklara bırakabileceğimiz en büyük miras belki de bu olacaktır.”