CHP YANLIŞTAN VAZGEÇMELİ, ÖZÜNE DÖNMELİ…
14 Mayıs’ta Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi, 28 Mayıs’ta ise Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi gerçekleşti.
Rakamlar her zaman gerçeği söyler…
Sayısal veriler ışığında Balıkesir ile ilgili çıkan tabloyu da ayrıca ele almak gerekecek.
Şu bir gerçek ki;
Seçimler Adaletli ve eşit şartlarda yapılmadı…
Devletin tüm imkanları başta olmak üzere ana akım medyanın AKP güdümünde hareket ettiği de bir gerçek. Yalan, iftira ve montaj kasetleriyle, olabildiğince kaba, hakaret içeren bir dille bu denli kara propaganda yapılan bir seçim de yaşanmamıştı.
Adil bir seçim olmadığı ortada, ama olmayacağı da bilinen bir gerçekti…
Teşhisi sadece “seçimler adil değildi” şeklinde koymak ve çıkan sonucun üzerini bu teşhisle örtmek yapılan en büyük hatadır…
Bir büyük hata da “Kılıçdaroğlu %48 oy aldı” demektir…
Olaya bu pencereden bakanlar “Kılıçdaroğlu, CHP tarihinde en yüksek oyu alan Genel Başkandır” iddiasını ortaya koyuyorlar…
Duyguların etkisiyle yapılan gerçeklikten uzak yaklaşımla, doğru teşhis konulamaz. Yanlış teşhisle doğru tedavi de uygulanamaz…
2014 yılından bu yana üç kez Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Her seçimi de Recep Tayyip Erdoğan kazandı. “Sandıkta yeneceğiz” bahanesiyle, 3.kez aday olan Recep Tayyip Erdoğan’a itiraz bile edilmedi. Oysa hukuksuzluğa karşı çıkmak ve tarihe not düşmek gerekiyordu.
Recep Tayyip Erdoğan, 2014 seçimlerinde %51,79, 2018 seçimlerinde %52,59, 2023 seçimlerinde 2. Turda %52,18 oy aldı.
Yani diğer bir ifadeyle her üç seçimde de Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetiminden memnun olmayan %48’lik “toplumsal bir muhalefet” söz konusu.
Toplumsal Muhalefetin vermiş olduğu bu %48 oy, CHP’nin oyu olmadığı gibi Kılıçdaroğlu’nun şahsi oyu da değildir…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Genel Başkanlığını yaptığı CHP’nin seçim karnesini çıkarabilmeniz için 28 Mayıs 2. Tur seçimine değil; 14 Mayıs Milletvekili seçim sonuçlarına bakmak gerekiyor…
14 Mayıs 2023 milletvekili seçim sonuçlarına göre CHP %25 oy aldı. Üstelik bu oyların hepsi de CHP’nin oyu değil. CHP logosu altında 4 partinin de olduğu gerçeğinden hareket edersek toplamda 5 parti güçlerini birleştirerek seçime girdi…
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Meclise giren milletvekillerimiz analarının ak sütü gibi hak ederek meclise girdiler” diyor.
Şu an içimden, Levent Yüksel’in, “Dedikodu” şarkısındaki “Geç bunları/anam babam/geç bunları” mısralarını mırıldanmaya başladım…
Diğer seçilen vekilleri bilmem ama Balıkesir’de 3.sıra kontenjanından seçilen arkadaşın anasının ak sütü gibi hak ettiğine beni kimse inandıramaz.
Gerçeği ölçme şansı olmadığından Ali Babacan bol keseden atıyor. O atsa iyi, Genel Başkan yardımcılarından biri de “Deva olarak CHP’nin aldığı oyların %4’ü bize ait” diyor…
Bu durumda diğer partilerin katkısını da göz önüne alırsak CHP’nin oyu %20’nin altında mı oluyor?
Bunu bilmek mümkün değil. Ama kesin olan bir şey varsa CHP’nin gerçek oyu %25’in altında…
Kemal Kılıçdaroğlu, 13 yıldan bu yana genel başkan. 2 Referandum, 5 milletvekili seçimleri, 3 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 belediye başkanlıkları seçimi olmak üzere toplam 12 seçim kendisinin genel başkan olduğu dönemde yaşandı. Bu seçimlerin hiç birinden CHP başarıyla çıkamadı.
Kabaca rakamlar bunlar…
Baskıcı bir ortamda, adil olmayan koşullarda yapılan siyasette, bu rakamları başarı olarak değerlendirenler de olabilir…
Bazıları da 13 yıldan bu yana yüzde 22-26 bandına sıkışmışlığı başarısızlık olarak görebilir…
Ama gerçek olan şu ki; altı okundan biri Devrimcilik olan CHP, Devrimciliğin özünü teşkil eden Özeleştiri ve Eleştiri mekanizmasını tüm açıklığıyla işletmeli. Bu mekanizmanın işlemesi gereken yerlerden biri de kongrelerdir. MYK, kongre kararı alarak bu süreci başlatmış oldu.
Özeleştiri ve Eleştiri mekanizmasının işlediği diğer yerler İlçe ve İl Danışma kurullarıdır. Seçim sonrası ve tüzük gereği bu danışma kurullarının bir an önce yapılması gerekiyor.
Her ne kadar kurultay süreci başlatılmış olsa da kurultayın yerel seçimler öncesi yapılıp yapılmayacağı kesinlik kazanmış değil. İl kongreleri sonrası yapılması gereken kurultayın, yerel seçimler sonrasına bırakılması toplumdaki ve parti tabanındaki değişim talebine kayıtsız kalmak demektir.
MYK’nın istifa etmesi ve yeni görevlendirilmelerin yapılması toplumun talebi üzerine yapılan bir değişim değildir…
Toplumun ve parti tabanının talep ettiği değişim, şu gitsin bu gel sinin ötesinde bir değişimdir…
Önemli olan yönetim kademelerinde ki “anlayışın” değişmesidir.
Yeni CHP (YCHP) adı altında parti bir dönüşüm içerisine sokuldu. 10 Aralık zihniyeti tarafından hayata geçirilen bu dönüşüm, yapılan hiçbir seçimde halk tarafından satın alınmadı…
Sonuç olarak…
CHP, özüne dönmek zorunda…
Başka çaresi yok…