BİLİM İNSANI DOÇ. DR. AHMET ÖZTOPAL’DAN BALIKESİR İÇİN SEL UYARISI
İTÜ Öğretim Üyesi hemşehrimiz Doç. Dr. Ahmet Öztopal, geçtiğimiz haftaki kuvvetli yağışta Balıkesir’de büyük zarara neden olan su baskınlarına farklı bir açıdan yaklaştı; şehrin ortasından geçen Çayderesi için Büyükşehir ve BASKİ yönetimini uyardı. Öztopal, “Çay Deresi’nin 2015 yılında taştığını hatırlatmak isterim. Geçen hafta yoğun yağış neticesinde, Balıkesir merkezde bir şehir seli yaşandı. Balıkesir su drenaj sistemi ile kanalizasyon sisteminin, bu tür şehir sellerini rahatlıkla tahliye edebilecek kapasitede olmaları gerekir. Ayrıca, şehrin alt ve üst yapılaşmalarının da buna göre planlanması önemli bir konudur ve şehrin mümkün olduğunca asfalttan kurtarılarak sünger bir şehir haline getirilmesi kesinlikle düşünülmelidir” dedi.
Öztopal, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne şu uyarıları yaptı: “Bu konuda Büyükşehir Bu şekilde giderse Çay Deresi bir gün yine taşacak. Acaba BBB ve diğer ilgili kurumlar bu derenin havza alanı içerisindeki yapılaşma, betonlaşma ve asfaltlaşmaya ne kadar dikkat ediyorlar? Geçen hafta şehir seline sebep olan sağanak yağışın, dere havza alanı içerisinde olması durumunda neler olabileceğinin ne kadar farkındalar? Acaba bir CB hücresinin ya da bir mezsosiklonun neler yapabileceğinin bilincindeler mi? Balıkesir’in hidro-meteorolojik afetler konusunda kırılgan bir yapıya sahip olduğunu biliyorlar mı ya da bunu önemsiyorlar mı?”
******************
DOÇ. DR. AHMET ÖZTOPAL
Balıkesir Şehir Selinin Düşündürdükleri
Küresel iklim değişikliği, günümüzün en büyük çevresel sorunudur. Öyle ki artık, küresel iklim krizi olarak anılmaktadır. Bunun temelinde ana neden olarak, atmosfere saldığımız sera gazları yatmaktadır. Yani ana neden atmosferiktir. Sanayi devriminden bu yana, atmosfere vahşice verilen bu sera gazları neticesinde, bugün gelinen noktada, havanın küresel olarak ortalama sıcaklığındaki artış 1°C’nin üzerine çıkmıştır ve bugünkü asıl mücadele de bunu 1,5°C’nin altında tutma mücadelesidir. Buradaki birincil çözüm, bu sera gazlarının atmosfere salımlarını azaltmaktan geçmektedir. Sonrasında da çevreyi korumak, yeşili artırmak ve araziyi doğru kullanmak gerekir.
Artık küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini yaşamaya başladık ve ileride bu etkiler daha da artacak. Dolayısıyla şehirlerimizi de bu doğrultuda, hava ve su kaynaklı doğa afetlerine karşı dirençli şehirler haline getirmeliyiz. Bunun yolu da öncelikle, yerel iklim değişikliği eylem planlarının hazırlanmasından geçer. Hatta hazırlamak yetmez, bir an önce uygulamaya konulması elzem bir konudur. Balıkesir ilinin bir yerel iklim değişikliği eylem planı yakın zamanda yayınlandı. Ama yeterli mi? Hayır değil. Bir an önce bu çalışmanın geliştirilmesi ve tozlu raflardaki yerini almasından ziyade hayata geçirilmesi gerekir. Ayrıca, yakın zamanda Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nde (BBB), Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı altında, Çevre Koruma ve İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü kuruldu. Bu, her ne kadar güzel bir gelişme olsa da BBB’de doğrudan bir İklim Değişikliği Daire Başkanlığı kurulması daha doğru bir adım olurdu. Bir de hava ve suyu bilen, bunun eğitimini almış atmosfer bilimciler de uzman olarak burada yer almalıdırlar. Küresel iklim değişikliği ile mücadele, sadece sıfır atık çalışmaları ile olmaz. Kaldı ki sıfır atık öncesinde yapılması gereken daha etkili mücadele yöntemleri vardır. Yeri gelmişken belirtmek isterim ki, sıfır atık yaklaşımı gerçekle uyuşmayan bir yaklaşımdır. Dünyadaki tüm canlı sistemlerine bakacak olursanız, her birinde bir atık meydana geldiğini ve bu atığın başka bir canlı aleminin yaşam kaynağı olduğunu göreceksiniz. Burada önemli olan bu döngünün bir denge dahilinde olmasıdır. Eğer ihtiyacımız kadar üretir, tüketir ve tasarruf edersek doğa kendini onaracak ve her şey yoluna girecektir. Aslında odaklanılması gereken konu budur. Yoksa atığı sıfırlayamazsınız.
Balıkesir, şiddetli yağışlar neticesinde şehir sellerinin yaşanabileceği bir şehirdir. Bunu anlamak için Çay Deresi’nin yatağına bakmak yeterlidir. Dere, geniş ve yüksek bir yatağa sahiptir. Her ne kadar genelde kuru olsa da bu dere, bir taşkın deresidir. Taşkın dereleri zaman zaman coşarlar ve gerekli önlemler alınmadıysa can ve mal kayıplarına neden olurlar. Bu noktada, Çay Deresi’nin 2015 yılında taştığını hatırlatmak isterim. Geçen hafta da yoğun bir yağış neticesinde, Balıkesir merkezde bir şehir seli yaşandı. Dolayısıyla Balıkesir su drenaj sistemi ile kanalizasyon sisteminin, bu tür şehir sellerini rahatlıkla tahliye edebilecek kapasitede olmaları gerekir. Ayrıca, şehrin alt ve üst yapılaşmalarının da buna göre planlanması önemli bir konudur ve şehrin mümkün olduğunca asfalttan kurtarılarak sünger bir şehir haline getirilmesi kesinlikle düşünülmelidir. Bir İTÜ öğretim üyesi olarak, BBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’na danışmanlık yaptığım dönemde, Ocak 2021’de yaptığımız bir çalışmada, 1957-2015 dönemindeki yıllık en yüksek yağışların analizi neticesinde, en yüksek yağışlarda bir artış eğilimi olduğunu ortaya koymuş ve hemen akabinde bunu BBB ve BASKİ ile paylaşmıştık. Tabi bunun ne kadar dikkate alındığını bilemiyorum. Bu sayfalarda daha önceki yazılarımda defalarca yazmıştım, yine yazıyorum. Bu şekilde giderse Çay Deresi bir gün yine taşacak. Acaba BBB ve diğer ilgili kurumlar bu derenin havza alanı içerisindeki yapılaşma, betonlaşma ve asfaltlaşmaya ne kadar dikkat ediyorlar? Geçen hafta şehir seline sebep olan sağanak yağışın, dere havza alanı içerisinde olması durumunda neler olabileceğinin ne kadar farkındalar? Acaba bir CB hücresinin ya da bir mezsosiklonun neler yapabileceğinin bilincindeler mi? Balıkesir’in hidro-meteorolojik afetler konusunda kırılgan bir yapıya sahip olduğunu biliyorlar mı ya da bunu önemsiyorlar mı? Üzülerek belirtmeliyim ki Ekim 2021 BBB Meclisi’ndeki konuşmamda, iklim değişikliği ve hidro-meteorolojik afetlere ne kadar dikkat çekmek istediysem de ne idarecilerimizin ne de meclis üyelerinin büyük çoğunluğunun böyle bir dertleri yoktu.
Yaklaşık 6 sene önce, dönemin DSİ Genel Müdürü Murat Acu’nun Balıkesir’e yapılan yatırımlar neticesinde, Balıkesir’in 2050 yılına kadar su sorunu olmayacağına dair beyanatları vardı. Çok değil, daha geçtiğimiz kışın kurak geçmesi nedeniyle barajlarımızdaki su seviyelerimiz yeterli değildi. Su tasarrufu konusunda açıklamalar geliyordu yetkililerden. Demek ki neymiş, iş sadece yatırım yapmak değilmiş. Siz ne kadar mühendislik yapılarını ortaya koysanız da yağmur yağmazsa o barajlar dolmuyor. O zaman da elinizde su yönetim planları ve kuraklık eylem planlarınızın uygulanabilir halde hazır olması gerekiyor. Hatta yağmur hasadı ve yeraltı barajları gibi seçenekler de elde hazır bulundurulmalı. Tasarruf elbette her zaman olacak, ama suyu doğru ve verimli bir şekilde yönetebilmek de gerekiyor. Bunu da ancak hava ve suyu bilen, anlayan ve koklayan uzmanlarla yapabilirsiniz. Bu noktada sormak gerekiyor. BBB’de bu uzmanlardan kaç tane var? Hatta BASKİ, bünyesinde bu uzmanlardan kaç tane barındırıyor? Benim BBB’ye danışmanlığımın olduğu dönemde ne BBB’de ne de BASKİ’de 1 tane bile meteoroloji mühendisi yoktu. Şimdi de olduğunu hayal edemiyorum ne yazık ki.
Mühendislik bir meslek değildir. Mühendis de bilim insanlarının ürettiği teorik bilgiyi tekniker ve teknisyenlerin uygulayabileceği pratik bilgiye dönüştüren kişi demektir. Bir elektrik mühendisi bir makine mühendisinin, bir inşaat mühendisi bir kimya mühendisinin ya da bir uzay mühendisi de bir gıda mühendisinin eğitimine sahip değildir. Dolayısıyla idarecilerimiz, bir kişi mühendis diye bu kişinin eğitiminin dışındaki alanlardan da anlaması gerekir gibi yanlış bir düşünce içerisinde olmamalıdırlar. Eğer konu hava, su ve bunlardan kaynaklı doğa afetleri ise, işin uzmanı ne endüstri mühendisi ne elektrik ve elektronik mühendisi ne inşaat mühendisi ne de çevre mühendisidir. Liyakat demek, öncelikle ilgili alanda eğitim almayı gerektirir. Havadan sudan işler boş, değersiz, önemsiz ve öylesine işler olmayıp bilakis önemsenmesi ve dikkat edilmesi gereken mevzulardır. Aksi halde geri dönüşleri doğa afetleri olarak karşımıza çıkarak can ve mal kayıplarına neden olmaktadırlar.
Başarı, harcanan paranın büyüklüğü ile ölçülmez. Burada fayda maliyet analizi yapmak gerekir. Başarı, ortaya konulanın sağladığı faydanın bir fonksiyonudur. Siz milyonlarca ya da milyarlarca TL harcarsınız, ancak sağladığınız getiri düşük ya da çok düşük olabilir. Ne olur, artık başarıyı harcanan paranın büyüklüğü ile ölçmekten vazgeçip verimi ön plana taşıyalım.
Uzun lafın kısası, 2024 baharında yerel seçimlere gideceğiz ve 2029’a kadar BBB ve ilçe belediyeleri yöneticilerimizi seçeceğiz. Umarım seçim sürecinde tüm adaylar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı dirençli ve daha yaşanabilir bir Balıkesir için proje ve hedeflerini somut örneklerle ortaya koyarlar ve kendilerine liyakati referans olarak alırlar. Şehrin üniversitelerini şehrin sorunlarına çözüm üretilmesi noktasında sahaya davet ederler ve şehrin üniversiteleri de şehre hizmet için taşın altına ellerini koyarlar.
Sağlıcakla kalın.