TÜRKİYE, Suriye’deki savaş cehenneminden kaçan sığınmacılar için cennet, kendi vatandaşları için cehenneme dönüşmemeli!
Son günlerde sığınmacılara yönelik tepkiler artıyor.
Gizli videolar çekip sosyal medyada, sağda solda yayınlama olayları falan.
Bunlar haber olunca zaten ortalık biraz karıştı.. Sığınmacıları koruyup kollayan siyaset dili de değişti.
Sığınmacılarla Türk halkını karşı karşıya getirmek için bir takım provokasyonlar olduğu konuşuluyor.
Siz deyin dört milyon, ben diyeyim beş milyon sığınmacı!
Kendi kendine yetemeyen Türkiye için sığınmacı nüfusu oldukça fazla.
En çok Suriyeli sığınmacı var. Her yerdeler. Türkiye’nin dört bir köşesine dağılmış, yerleşik düzene geçmiş durumdalar.
Devletin sığınmacılara verdiği maddi destek, halkın tepkisine neden oluyor.
Sığınmacıların karıştığı çok fazla adli vaka söz konusu.
***
“MAVİ GÖZLÜ SIĞINMACILARIN AVRUPASI!”
AVRUPA Birliği ülkeleri sığınmacı istemiyor. Bizdekinin binde biri kadar sığınmacıya dahi tahammülleri yok.
Geçenlerde Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül’ün bir açıklaması vardı.
“Avrupa’nın kapıları sadece mavi gözlü sığınmacılara açık, Suriyelilere, Afganlara da aynı şefkati göstermelerini bekliyoruz.”
Avrupa olaya inanç merkezli bakıyor. Kendilerine göre, AB ülkelerinde yeterince doğulu, mağripli Müslüman göçmen var; fazlası zarar diyor!
AB ülkelerinde ister demokrat olsun, ister muhafazakar; mavi gözlüler aralarında sığınmacı istemiyor.
Bu yüzden meselâ, AB kapılarında elli küsur yıldır bekleyen Türkiye’ye para verip “bunlara sen bak” diyorlar!
Biz de bakıyoruz.
Yine AB’de hızla yükselen aşırı sağ ideolojinin temelinde de, “burası bizim, yabancıları aramızda istemiyoruz” düşüncesi yatıyor.
***
“MİSAFİRLİĞİN SÜRESİ SINIRLI…”
DİKKAT ediyorsanız, Suriye taraflarından hiç çatışma, katliam, bombalı saldırı, terör haberleri gelmiyor. Türkiye’nin terör unsurlarına yönelik sınır ötesi harekatları dışında, Suriye’de ortalık durulmuş gibi sanki.
Dini bayramlarda oradaki akrabalarını görmek için ülkelerine giden Suriyeli sığınmacıların rahatça girip çıkmaları, ortamın sakin olduğunun göstergesi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de söylemedi mi zaten: “Misafirliğin süresi sınırlıdır. Özellikle bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmelerine hiç gerek yoktur.”
Öyle ya, bayramda ülkesine rahatça gidebiliyorsa, geri dönmesine gerek yok!
***
“DEMOGRAFİK İSTİKBAL”
BAHÇELİ önemli bir noktaya daha dikkat çekiyor.. “Demografik istikbal” diyor.
Yani, Türkiye’nin rahat koşullarında nüfusları hızla artan sığınmacıların, yarın şehirlerde, kasabalarda çoğunluk nüfusa sahip olma olasılığı da var. Buna dair en önemli gelişme, Hatay’daki sığınmacı nüfusu. Hatay’ın bazı ilçelerinde sığınmacı nüfusu, Türk nüfusunu geçmiş.
CHP, geçtiğimiz Mart ayında Hatay’ın sorunlarının araştırılması için bir önerge vermiş Meclis’e.
AK Parti ve MHP oylarıyla bu önerge reddedilmiş!
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, “Yaklaşık her üç kişiden biri Suriyeli. Hatay’da doğumların yüzde 75’ini Suriyeli kadınlar yapıyor. Yabancı gelinler en çok Suriye’den. İthalat, ihracat, altın ticareti ağırlıklı olarak Suriyeliler tarafından yürütülüyor. Onlar zenginleşirken Hatay halkı fakirleşiyor” diyor.
Suzan Şahin, Reyhanlı ve Antakya ilçelerinde yaşayan Suriyeli sayısının 14 ilçenin nüfusundan fazla olduğunu ileri sürüyor ve kaygısını şu sözlerle aktarıyor:
“Vatandaşlık verdiğiniz Suriyelilerden biri aday olsun, muhtar, belediye başkanı, milletvekili seçilsin mi istiyorsunuz?”
Hatay’ın Fransızlardan koparılıp Türk yurduna dönüştürülmesi, önce kendi devletini kurup ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin misak-ı millisine katıldığı gerçeğine falan hiç girmeyelim. Şunu söyleyebiliriz; nüfus çoğunluğuna sahip olduktan sonra, “burası bizim” diyebilecekleri pervasızlıklarla karşılaşmak mümkün.
***
SAVAŞTAN KAÇMAK VE KALIP SAVAŞMAK…
SIĞINMACI olayına insani, vicdani, duygusal açıdan yaklaşmak başka şey. Keşke herkes kendi öz yurdunda rahatça, barış içinde yaşayabilse.. Keşke bölünmeler, kutuplaşmalar, çatışmalar, savaşlar ve katliamlar olmasa. Keşke, savaş ortamından kaçmak zorunda kalmasa hiç kimse.
Ama Türkiye baştan beri yapacağını yapmış; küresel güçlerin Ortadoğu’yu paylaşım savaşının Suriye ayağında, milyonlarca Suriyeli ülkesini terk edip kaçmış. Büyük çoğunluğu Türkiye’ye sığınmış.. Önemli bir nüfus, Akdeniz’de, Ege’de insan kaçakçılarına yem olmuş; bir çoğu patlak botlarla çıktıkları umuda yolculukta sulara gömülmüş.
Ama şu gerçeği de bilmek gerek.. Ülkelerini terk edip Avrupa’ya kapağı atmak isteyen sığınmacıların eğitimlilerini, kendi alanlarında uzman olanlarını, işe yarayacakları Avrupa aldı; gerisini bize bıraktı.
Bir başka açıdan bakarsak..
Ülken işgal ediliyorsa, yerkürenin savaş lordları senin toprağını senin kanınla suluyorsa, bağımsızlığına ket vurup köleleştirmeye çalışıyorsa.. Yani vatan elden gidiyorsa..
Bavulu, çantayı. bohçayı sırtlayıp kaçmazsın.
Oradaki savaş dengeleri nedir, nasıldır, kimin eli kimin cebindedir, kim doğru yapıyor kim yanlış; o kısmına dair dış siyaset bilgisinden yoksunuz. Ama elden giden vatan toprağıysa, kalır savaşırsın.
Bizim Mehmetçik, sınır ötesinde terör unsurlarını yok etmek için canını verirken.. Sınırın öbür tarafından kaçıp gelenlerin sahil boylarına serilip nargile keyfi yapmalarına kim tahammül edebilir?
***
SIĞINMACI POLİTİKASI DEĞİŞİYOR MU?
SIĞINMACILARIN varlığı, yaşadıkları şehirler kasabalar için güvenlik sorununa dönüşmeye başladıysa…
Cumhur İttifakı iktidarının küçük ortağı MHP’nin lideri tehlikeyi görüp, “bayram için gidenlerin geri dönmesine gerek yok” diyor.
Bu mesaj, “sığınmacıların gönderilmesiyle ilgili siyasi hazırlıklar” yapılacağının işareti. Zira Cumhur İttifakı’nda her zaman ‘Bahçeli’nin dediği’ olur!
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da, bugüne kadarki sahip çıkma politikasını değiştiriyor ve “Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşü için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” mesajı veriyor.