BASİAD Balıkesir Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Abdullah Bekki yaşanan gelişmeler doğrultusunda ekonomiyi değerlendirdi.
Türkiye ve Balıkesir ekonomideki gelişmeleri başta şirketler penceresinden çok yakından takip ettikleri bir sürecin içerisinde olduklarını söyleyen BASİAD Başkanı Bekki 2015 yılından bu yana yoğun ve yorucu siyasi ve ekonomik gelişmeler yaşandığını; terör olayları, darbe girişimi, yenilenen seçimler ve diplomatik gerginliklerin yarattığı belirsizliklerin olduğunu söyledi.
Tüm bunların üzerine bu yıl küresel çapta yaşanan ve ancak yüz yılda bir görülen bir salgın ve salgının yarattığı ekonomik tahribat ile de mücadele etmek zorunda kaldıklarını, buna rağmen Balıkesir İş Dünyasının bu zorlu süreci büyük bir dirayet ve sabırla yönettiğini, istihdamı korumak, çalışanların sağlık ve güvenliklerini sağlamak, finansal risklerden korunmak ve değişken talep ortamında yeni stratejilerle şirketlere yön vermek için gayret ettiklerini vurguladı.
Başkan Bekki yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Ekonomik zorluklar sona ermiş değil. Ama bugün pek çok sektörde talep geri geliyor, Avrupa ekonomisi beklenenden hızlı toparlanıyor, sanayimiz çalışıyor ve ihracatımız artıyor. Nisan-Mayıs’da yaşanan büyük düşüşten sonra ekonominin açılmasıyla toparlanma sürecine girdik. Ancak bu toparlanma belli sektörlerde maalesef çok fazla hissedilmiyor. Sektörler arasında finansmana erişim ve talep tarafında bir ayrışma göze çarpıyor. İstihdamda önemli miktarda kayıp var. Yılın başından bu yana bildiğiniz gibi ülke genelinde 2,5 milyon kişilik azalma söz konusu. Bu azalmadan Balıkesir’de nasibini aldı.
Salgının yarattığı etkilerle mücadele etmek için ekonomi yönetimimizin pek çok adımı oldu. Kısa çalışma ödeneği, mücbir sebep gibi uygulamalar önemli faydalar sağladı. Bilindiği gibi bu dönemde bankalar üzerinden piyasaya yüklü miktarda ucuz finansman da sağlandı. Ancak krizin yıkıcı etkilerini sınırlamak için gerekli olan bu politikanın sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Salgın sürecinde enflasyon seviyesinin altına inen faiz oranları ekonomimizi desteklemişti. Ancak reel faizin uzun süre negatif seviyelerde kalması bildiğiniz gibi enflasyon başta olmak üzere ciddi finansal riskleri de kaçınılmaz olarak beraberinde getiriyor. Geçen hafta bunun sinyallerini gördük. Piyasanın dengesine yapılan müdahaleler sürdürülebilir olmuyor. Artık fazla likiditenin finansal riskleri daha fazla artırmadan geri çekilmesi gerekiyor. Bu yapılmazsa kur ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı devam edecektir.
Geçen hafta piyasalarda yaşanan gelişmeler sonucu Merkez Bankası’nın temel politikasını değiştirerek bu yönde adımlar atmaya başladığını görüyoruz. Likidite yönetimi yoluyla faizler yükseltilmeye başlandı. Döviz kurunu belli seviyelerde tutmak için kullanılan ama uzmanlarca son derece riskli bulunan rezerv politikasından da artık vazgeçileceği anlaşılıyor. Serbest piyasa yönünde adım attığımız her seferde bunun Türkiye ekonomisinin önünü açtığını tecrübeyle biliyoruz.
Bugüne kadar karşılaştığımız ekonomik zorluklara sağlam ve iyi yönetilen bankacılık sistemimiz sayesinde karşı koyduk. Toparlanma sürecinde yine güçlü bir bankacılık sistemine ihtiyacımız var. Yeni dönemde kısıtlı kaynaklarımızı en verimli nasıl kullanabileceğimize odaklanalım istiyoruz. Kısa sürede çok kredi vermek yerine, doğru zamanda doğru yere vermek hedeflenmeli.
Faiz politikasının normalleşmesi ve piyasa dengelerine müdahaleden vaz geçilmesi finansal risklerin kontrol altına alınmasına yardımcı olurken yurt içi tasarrufların da kendi para birimimizde tutulmasına, yani dolarizasyonu çözmeye yardımcı olacaktır. Ancak her zaman olduğu gibi bu politikaların başarılı olması için güven en önemli unsurdur.
Ekonomide güveni artırabilmek için faiz ve para politikası konusunun siyasetten uzak, iktisat biliminin gerektirdiği şekilde oluşması son derece önemlidir. Covid salgınıyla mücadelede hepimizin güvendiği bir bilim kurulunun olması nasıl salgının ilk dalgası esnasında doğru sonuçlar doğurduysa, ekonomi politikalarımızın da iktisat biliminin gerektirdiği şekilde ve bağımsız kurumlardaki teknokratların görüşleri alınarak şekillenmesi hiç kuşkusuz bu alanda da başarı getirecektir. “