BALIKESİR’İN TARİH BABA’SI AYDIN AYHAN

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aydın Ayhan bir öğretmen, bir yazar, bir tarihçi, bir araştırmacı, ayni zamanda iyi bir sporcu. 2’si ortak 20’den fazla kitap yazmış, tiyatro eserleri var.  6 kitabı daha yayınlanacak kısa zaman sonra. Okyanus gibi tarih bilgisi var. Buna rağmen kendisini ebedi bir öğrenci olarak tanımlıyor. Boks antrenörlüğü bilinmeyen yönüydü, bu yazıda ortaya çıkardı bu kimliğini. Hani, “Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” deyiminin tam tersine çok önemli belgeleri bitpazarlarında bulmuş. Her telden çaldı söyledi Aydın Hoca. Tülütabakların düşmana korku saçtığının uydurma olduğunu söyledi. Höşmerim’in Balıkesir’e özgü bir tatlı olmadığını anlattı. Eskilerin deyimiyle “Her şerde bir hayır olduğunu” ders niteliğinde vurguladı röportajın sonunda.  

 

 

Aydın Ayhan ya da nam-ı diğer Aydın Hoca kimdir? Kısaca bize kendinizi anlatır mısınız?

Babam Memurdu. 1947’de Ayvalık’ta gözlerimi dünyaya açtım. 4 yaşımdayken Sındırgı’ya gelmişiz. İlkokula orada başladım. İkinci sınıftayken de babamın ataması yapıldı Balıkesir’e yerleştik. Gazi ilkokulunu bitirdim. Eskiden Balıkesir Lisesi’nin orta kısmı vardı bu okuldan mezun oldum. Lisede bir dersten bir yıl bekledikten sonra diplomamı aldım ve Gazi Eğitim Enstitüsü’ne kaydımı yaptırdım. Almanca öğretmeni olarak Mezun oldum. İlk görev yerim Diyarbakır’dı. Askerlik görevimi  Mardin’in Midyat ilçesinde yaptım. Öğretmenlik mesleğinde ikinci görev yerim Giresun’da bir kurs döneminde eşimle tanıştım ve evlendim. Mecburi hizmetimi tamamladıktan sonra Balıkesir’e geldim ve Balıkesir Lisesi’nde öğretmenlik yaptım. Kazandığım sınav sonrası Balıkesir Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu’nda Almanca okutmanı olarak görev yaptım. 40 yıl 3 ay memuriyetten sonra emekli oldu. Şimdide kendimi araştırmalara ve kitap yazmaya verdim evli ve 2 çocuk babasıyım.

 

BİTPAZARINDA İSTİKLAL MADALYASININ SATILDIĞINI GÖRDÜM

  • Aydın Hocam Hiç emekli gibi değilsiniz. Her gördüğümde elinizde kitaplar, defterler var. Neler yapıyorsunuz, Bu telaş nedir? Öğretmenliğin yanında araştırmacı kişiliğinizden mi kaynaklanıyor? Ben sizi Balıkesir Bitpazarında gördüm, eski kitaplar bakıyordunuz. “Ah keşke şunu da alsaydım” dediğiniz kitap veya belge oldu mu?

12 yıl milli eğitimde, 28 yıl Balıkesir Üniversitesi’nde çalıştım. Bazı sağlık sorunlarım nedeniyle 2008 yılında emekli oldum ama kendimi emekli gibi hissetmiyorum. Araştırıyorum, buluyorum, yazıyorum. Ben şimdi üretim yapıyorum. Bazı şeylerin emekliliği olmaz. Kitap okumanın emekliliği olmaz. Dua okumanın emekliliği olmaz. Kitap yazmanın emekliliği olmaz.  Ben çok kitaplı bir evde büyüdüm. Babam sigara içmez kitap alırdı. Bu nedenle hem okurum, hem araştırırım, hem elimden geldiğince üretmeye çalışırım. Bu nedenle merak ettiğim şeyler oluyor. Hep merak edip araştırıyorum. Bu arada kaçırdığım fırsatlar oldu. Diyarbakır’da, Giresun’da kaçırdığım büyük fırsatlar oldu. Balıkesir’de 50 yıl önce bitpazarında koca koca kılıçlar, hançerler satılır kimse yüzüne bakmazdı. Bu arada yığınlar halinde belgelerde bitpazarına getirilirdi. Ben bitpazarında istiklal madalyası gördüm. İkinci dünya savaşına katılanlar için verilen nişan gördüm. 10 yıl önce Harbiye Nezareti yazılan bir defter gördüm ve hemen aldım. 1 liraya.. Bir şahsın 17 haziranda Anafartalar’da şehit olduğunu yazıyordu. Yani bir şehitlik haberi. Torunu ya da torununun torunu atmış. Ben belgeyi satın aldıktan sonra şunları düşündüm. Annesi, babası, varsa eşi, kardeşi, kız kardeşi haberi alır almaz neler hissetti, nasıl gözyaşı döktü? 20 yıl önce koca koca defterler satılıyordu. Ne kadar ederi diye sordum. 8 deftere 500 lira dedi. Çıkarıp verdim. Taşıyamıyorum. Bereket satan adam yardım etti eve getirdim. Balya kurşun madenlerinin kayıt defterleriydi. Çalışanların aldıkları ücretler bile yazılıydı. Bu belgeleri ben hep sakladım. Bir kez de bitpazarında bir tomar kağıt gördüm ve bunları satın aldım. Çerkez Ethem’in kayıt belgeleri. Çerkez Ethem, ikinci isyanında Anzavur’u kovalamak için Balıkesir’e gelmiş Balıkesir’e gelirken trene binmiş olacak ki tren biletleri var. Yaptığı harcamaların kayıtları var. Eskiden köylerde Kadınlar tarlalara gidip çalışıyor fakat şehirlerde kadınlar çalışamıyor. Kadın ne yapacak aç mı kalacak. Bu kadınlar için devlet defterler vermiş. Defterin üzerinde kadının adı soyadı, çocuklarının isimleri yazıyor. Karşılarında kaç para alacağı yazıyor. Diğer sayfada küçük fişler var. Kadın fişleri devlete götürüyor, karşılığında yiyecek içeceğini aylık olarak alıyor. Eski yazıları çoğu kişi bilmediği için bu tür defterler aldım bitpazarından.

 

“HERKESİN HAYIR YAPMA ŞEKLİ AYRIDIR. BENİMKİSİ TELİF HAKKI ALMAMAK”

Yüzlerce belge, kitap, defter biriktirdiniz, sakladınız, arşivlerinize kaydettiniz ve sonuçta bunlarla ilgili kitaplar yazdınız. Kaç kitabınız var? Bundan sonra da yazacak mısınız?

 

20 kitap yazdım. 2 kitabımı da ortak yaptık. İlk kitabım Balıkesir’de iskan hareketleri. İlk kitabım yayınlandıktan sonra dostlarıma hep “İlk kez milli oldum.” Tümcesini söylediğim çok oldu. Bu kitabımı Balıkesir Rotary Kulübü bastırdı. Ben tüm kitaplarımdan telif hakkı almıyorum. Herkesin bir hayır yapma şekli vardır. Kimi cami, kimi köprü, kimi çeşme yaptırır. Bende kitap yazıyorum ve telif hakkı almıyorum. Tabi ki bunun tek karşılığını istiyorum. Benim kitaplarım para alınmadan dağıtılacak. Bu nedenle ya belediyeler, ya devlet ya da Rotary gibi özel kuruluşlar kitaplarımı bastırıyor.

 

“BOKS ANTRENÖRÜ OLDUĞUM İLDE BOKS MAÇLARINA GİRERKEN BENDEN PARA İSTEDİLER”

  • Vatandaş sizi öğretmen, araştırmacı, tarihçi, yazar olarak biliyor. Güreş sporu ve boks antrenörlüğü yaptığınızı bilen var mı? Duyanlar, öğrenenler nasıl tepki gösteriyor.

Balıkesir şanslı bir şehir. Ben lise son sınıfa geldiğimde Avşarlı Ahmet diye bildiğimiz bir güreş antrenörü vardı. Avşarlı Ahmet bizi çalıştırırdı. Çok iyi güreşirdi fakat öğretmesini pek iyi bilemezdi. Bize gösterir, biz de onun gösterdiklerini yapmaya çalışırdık. Ben güreş idmanlarına giderken bir gün çocukluk arkadaşımla karşılaştım. Kamyon şoförlüğü yapıyordu. Bana boksa başladığını söyledi. Ben her zaman olduğu gibi hemen atladım. Beraber gidelim dedim ve gittim. Mustafa Çekdemir diye bir antrenör vardı. Bu spor sevdalısı 40 yıl 5 kuruş para almadan spor antrenörlüğü yaptı. Biz onun sayesinde çok şeyler öğrendik. Mustafa hoca bize çok iyi nasihatler ederdi. Biz sigara içmedik. Bize sigara içirtmezdi. Boks çalışmalarım üniversite yıllarında ve daha sonrasında da sürdü. Diyarbakır’a öğretmen olarak gittiğimde kendine boksörüm diyen insanlarla karşılaştım. Pata-küte vuruyor ama yumruk atmayı bilmiyor. İyi insanlar tanıdım, onlara boksu öğrettim. Ve ben çok iyi maçlar yaptım.  Diyarbakır Beden Terbiyesi İl müdürü ile hiç anlaşamadık. Ben para almadan gençlere boks öğretiyorum ama benden salon kirası isteniyor. Şehirde bir boks etkinliği düzenledik. Maçlar var ben antrenör olarak sporcularımı göreceğim taktik vereceğim. Beni kapıdan almıyorlar para istiyorlar. Kapıdaki görevliye, “Sen ne yapıyorsun ben bu sporcuları çalıştıran adamım organizasyonu yapanım” diyorum anlamıyorlar. Sonradan tanıyanlar müdahale ettiler ve maçlara girebildim. Daha sonra atamamın yapıldığı Giresun’da beden terbiyesi müdürünün Diyarbakır’dakinin aksine çok desteği oldu. Her gün bir ihtiyacımın olup olmadığını sordular. Giresun’da  yetiştirdiğim öğrencilerimden biri hala boks antrenörlüğü yapıyor. Bir öğrencim de şampiyonluklar kazanıp milli takıma seçildi. Bunlar beni gururlandırıyor. Benim öğretmen olduğumu bilenler, boks idmanlarında beni görünce bir hayli şaşırdılar. Bu yönümü pek kimse bilmez.

 

ENVER PAŞA’NIN BELGELERİNİ KIL PAYI KAÇIRDIM

 

  • Aydın hocam benim soracak çok şeyim var sizin anlatacağınız çok şey var. Her konuyu ayrı ayrı gündeme getirsek ansiklopedi olur. Ama ben bu kadar hareketli ve dolu dolu yaşanmışlıkların içinde özellikle araştırma yaparken, mutluluklarınız ya da pişmanlıklarınız oldu mu?  

Olmaz mı? Enver Paşa’nın belgelerini kıl payı kaçırdım. Diyarbakır’da öğrencilerim ve velileri ile birlikte Kahvehane benzeri  bir yerde oturuyoruz. Kaçak çay içiyoruz. O çay apayrıdır, güzeldir. O esnada uzun boylu, belki 2 metrenin üzerinde, hafif kambur bir adam geldi. Adını sonradan öğrendiğim Hacı Sami. “Hocam, hocam! Ben Enver Paşa’nın Türkistan’daki muhafızıyım” dedi. Bende, gayri ihtiyari “Hadi ya” diyerek dinlemeye başladım. Çünkü Enver Paşa Türkistan’da devlet kurmak için uğraşmıştı. Adam, iki mitralyöz mermisi sandığı dolusu belge gösterdi. Yurda geliş öyküsünü anlattı. Enver Paşa Şehit olunca, Türkmenistan’dan çıkıyorlar, Afganistan, İran, oradan Türkiye’ye.  Fakat sınır kapısında, birlikte geldiği arkadaşları sınırdan geçiyor, Hacı Sami’yi almıyorlar. Sınırdan geçemeyince nedenini soruyor. Onun 150’likler listesinde olduğu söyleniyor. Nedir bu 150’likler listesi diye sorunca, Yunan ile işbirliği yapanların olduğu söyleniyor. Hacı Sami kendisinin yıllarca Türkmenistan’da olduğunu söylüyor. Sonuçta bir şekilde Türkiye’ye giriyor. Ve bana gösterdiği evrakları satmak istiyor. Ben o dönemde evleneceğim için paraya gereksinimim var. Teklifi kabul etmiyorum. Aradan günler, aylar, geçiyor. Ben Giresun’a tayin oluyorum. Bir sabah okula gitmeden önce her gün uğrayıp çay içtiğim kahvehanede gazeteleri okurken, “Enver Paşa’nın muhafızı Diyarbakır’da öldü.” Haberi gözüme ilişiyor. Şoke oldum. Hemen Diyarbakır’daki arkadaşıma telefon ettim. Git, ne yapıp yap, bana teklif ettiği belgeleri al dedim. Gerekirse, otomobilini sat, o evrakları bana al, ben sana otomobil alacağım dedim. Arkadaşım heyecanla gidiyor ama sandıklar lazım olur diye içindeki kağıtları yani bana almamı teklif edilen evrakları Dicle Nehri’ne atıyorlar. Teklif edildiğinde almadığıma çok pişman oldum. Beni sevindiren, mutlu edenler de var. Balıkesir Bitpazarında bir defter var. Üzerinde, harb-i umumi hatıraları yazıyor. İçinde Çanakkale savaşı ve birinci dünya savaşı hatıralarından bahsediyor. Sonuçta satın alacağım ama kaynağı nedir merak ettim. Beni ileride oturan iki kişiye yönlendirdiler. Gidip sohbet ettim. Defterleri nereden bulduklarını sordum. Yıkım işleri yaptıklarını söylediler. Yıktıkları bir inşaattan çıkan kitapları Mudanya’da sattıklarını, defterleri satamadıklarını söylediler. O dönemler milyonlar milyarlar konuşuluyor. Hani hela parasının 1 milyon lira olduğu dönemler. Ben defterleri kaç paraya alacağımı düşünüyorum. 1 milyar isteseler vereceğim, 5 milyar isteseler bankadan kredi çekeceğim, 10 milyar isteseler hanımı kefil göstereceğim. Defteri satmak isteyenlere fiyatını sordum 110 milyon lira dediler. Hemen aldım. Eve gittim ve 1 hafta evden dışarı çıkmadım. Belki vazgeçerler defteri geri isterler diye korktum. Bu durum da benim en sevinçli halim.

 

 “BALIKESİR’İN 800 KÖYÜNDEKİ İNSANLARLA GÖRÜŞTÜM”

 

  • Kitaplarınız sizin çocuklarınız gibidir fakat ben yine de soracağım; Aydin Hocayı en çok etkileyen kitabınız hangisi?

Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı ve Seferberlik anılarını yazdığım, “Balıkesir’den Seferberlik ve Çanakkale Hikayeleri” kitabımdır. Çünkü onda çocukluğumun da anısı var. Biz 1954 yılında Balıkesir’e geldik. 7 yaşındaydım. Bir evin üst katını kiraladık. Alt katta ev sahibi oturuyordu. Ayni mutfağı, ayni tuvaleti kullanıyorduk. Ev sahibi kadın, hep camdan ve kapı aralığından sokağa bakardı. Dışarıya çıkmazdı. Alışverişini biz, komşuları ve kardeşlerinin çocukları yapardı. Bir gün annem ve babam neden dışarı çıkmadığını sordu. Kadıncağız, “Nasıl çıkarım? Kocam Çanakkale Savaşı’na giderken bana bu kapının ardında sımsıkı sarıldı. Kulağıma dedi ki, karıcım, gençsin, güzelsin, ben gelinceye kadar dışarı çıkma. Gözüm arkada kalmasın. Ben söz verdim. Nasıl dışarı çıkarım” diyerek gözyaşlarına boğuldu. Ev sahibi teyzenin bir odasının kapısında kilit vardı. Yıllarca o kapının açıldığını görmedik. Bir gün babamla ben çarşıya giderken kapının açık olduğunu fark ettik. İçeri girdik üzerinde gelinlik vardı ve yere bakıyordu. Babam ev sahibine şakayla karışık, “nene pek süslenmişsin ya” deyince “Ben bugün evlendim. Yüz görümlüklerimi de taktım. Kocamı bekliyorum” cevabını aldı. Ben bunları yaşadım. Çok değişik şeyler yaşadım. Bu anılar, Seferberlik ve Çanakkale Hikayeleri kitabında yer aldı Beni en çok etkileyen bu kitaptır. Ben diğer kitaplarımı Balıkesir’e memleketime hizmet için yazdım. Çünkü Balıkesir ekmeğini yedim, suyunu içtim.

 

TÜLÜ TABAKLARIN DÜŞMANA KORKU SALMASI UYDURMA

 

  • Tülü Tabakları çok merak ediyorum. İşgal yıllarında Yunan askerlerine korku saldıkları söylenir. Her bayramda kurtuluş etkinliklerinde yerlerini alırlar.

Tülü Tabakların düşman askerini korkuttuğu uydurma. Çünkü İşgal döneminde Balıkesir’de devriyeye 10-12 asker çıkardı. Mermiler namluya sürülmüş halde dolaşırlardı. Ayrıca sokaklar söylendiği gibi karanlık değildi. Her evin önüne fener asılması mecbur tutulmuştu. Zulmetmek isteyen Yunan askeri. feneri kırar, sonrasında eve girip neden yanmıyor diye evdekilere işkence edermiş. Söylenenler yanlış. Vatandaşın doğruları bilmesi lazım. Başka bir tevatür ise Höşmerim tatlısının Balıkesir tatlısı olduğudur. Kurtuluş savaşından dönen bir asker çok açmış fakat evde yiyecek pek fazla nevale yokmuş. Kadın kocasına peynir tatlısı yapmış, karnını doyurmuş, hoş mu erim diye sormuş, adı sonradan höşmerim olmuş. Katip Çelebi 400 yıl önce höşmerimden bahsediyor. Toros dağlarında Yörükler yaparmış hoş tatlı demek, merhem krem anlamına gelir. Hoş merhem yani eskiden kaymakla yapılırmış sonra peynire dönmüş. Yurt dışında Razgrad’da, Kırcaali’de Deliorman’da, Türkiye’nin her yerinde yapılıyor.

 

HER ŞERDE BİR HAYIR VARDIR

Üniversitelere girişte ilk merkezi sistem uygulandığında sınava girdim. Ben üniversiteye hep hazırlıklıydım. Çok okuyordum. Türkiye 52’ncisi oldum. Hatta Balıkesir’de köşe başlarında direklerde hoparlörler vardı. Başarım buradan anons edildi. Herkes duydu. Tahtaburun lakaplı fizik öğretmeni beni sınıfta bırakmıştı. Çok kızdım. Fakat bu benim hayatımı değiştirdi. Belki ben başka bir okula gidecektim. Çünkü o dönem Türkiye genelinde derece yapanlar istediği okula gidebiliyordu. Bende 52’nci olduğumdan istediğim okula girebilirdim. Bir yıl bekledim. İkinci sene Türkiye ikincisi oldum. Babamın maddi durumu kısıtlıydı. Bu nedenle parasız yatılı Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girdim. Hayatımı değiştiren bu oldu. Üniversitede başka bir okula gidemediğim için Gazi Eğitim’e girdim. Gazi Eğitim’e girdiğim için öğretmen oldum. Öğretmen olduğum için bir yaz tatilindeki kursta çok sevdiğim eşimle tanıştım. Gurur duyduğum 2 çocuğum oldu. Başka okula gitseydim ne öğretmen olabilecektim, ne eşimle tanışabilecektim. Hem ortaokuldan, hem liseden hem üniversiteden kendileriyle gurur duyduğum öğrencilerim olmayacaktı.  Sonradan çok kızdığım öğretmenim iyi ki bırakmış diye düşündüm. Her şerde bir hayır vardır.

 

 

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
BALIKESİR’İN TARİH BABA’SI AYDIN AYHAN
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!