Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, Suriye’de oluşturulacak güvenli bölgeye ilişkin, “Burada bir gecikme olursa, bu bir oyalama taktiğine döner, güvenli bölge terör örgütüne yeni bir güvenli bölge oluşturma haline dönerse, bu konuda en ufak bir tereddüdümüz olursa Türkiye Cumhuriyeti güvenli bölgeyi fiilen oluşturma imkan ve kabiliyetine sahiptir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularına cevap veren Sözcü İbrahim Kalın, önemli açıklamalarda bulundu. Terörle mücadelenin kararlı bir şekilde devam ettiğini söyleyen İbrahim Kalın, “Terörün her türüne karşı, gerek silahla yapılan, gerek propaganda yoluyla yapılan, gerek finans yoluyla yapılan terörün her türüne karşı mücadele etkin bir şekilde yürütülüyor” diye konuştu.
Son günlerde Diyarbakır’da çocukları dağa kaçırılan annelerin başlattığı eyleme değinen İbrahim Kalın, “Bir mahşeri vicdanın sembolü haline geldi. Bugün itibariyle annelerin sayısı 20’ye yaklaşmış durumda. Bu cesareti göstermesi, özellikle annelerimizin öne çıkması büyük önem arz ediyor. Toplumun verdiği destek son derece kıymetli. Terör belasına karşı topyekun önemli bir ayağını işte bu dayanışma oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.
Uluslararası basının annelerin direnişine ilgisiz kalmasının dikkat çekici olduğunu belirten Kalın, “Türkiye’de başka bir yerde çok daha küçük ölçekli hadiseler meydana geldiğinde bunu büyüten, adeta çarpıtarak haber yapan uluslararası basın kuruluşlarının sessizlik içinde, belki kasıtlı bir ihmal içinde olması son derece dikkat çekici” ifadelerini kullandı.
Fırat’ın doğusunda yaşanan hadiselerin Cumhurbaşkanlığı Kabinesinin öncelikli gündem maddeleri arasında yer aldığını kaydeden Kalın, “ABD ile vardığımız mutabakat çerçevesinde güvenli bölge oluşturulması için adımlar hızlı bir şekilde atılıyor. İlk defa bir kara devriyesi de yapıldı. Müşterek harekat Merkezi zaten kuruldu. Bununla ilgili koordinasyon devam edecek. Bizim amacımız sadece Fırat’ın doğusunda sadece belli bir bölgede değil, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar bütün bölgede güvenliği tamamen sağlamak, bu bölgeyi bütün terör örgütlerinden tamamen arındırmak. Bundan amacımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bir güvenli bölge oluşturmak. Güvenli bölge konseptini doğru anlamak lazım. Bizim iki manada bu kavramı kullandığımıza dikkat çekmek isterim. Birincisi, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak anlamında bir güvenlik şeridinden bahsediyoruz. İkincisi, mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde kendi köylerine dönebilecekleri yaşam alanları anlamında güvenli bölgeyi kast ediyoruz” açıklamasında bulundu.
“Mülteci meselesi sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Bu konu artık uluslararası bir konudur. Uluslararası toplumun adım atmasının vakti çoktan geçmiştir” açıklamasında bulunan Kalın, uluslararası toplumun artık elini taşın altına koyması gerektiğinin altını çizdi.
Güvenli bölge konusunda Mümbiç’tekine benzer bir oyalama, dikkat dağıtma gibi bir yola başvurulmasına Türkiye’nin müsaade etmeyeceğini kaydeden Kalın, bu konunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Eylül’de başlayacak New York’taki BM temaslarında da önemli gündem maddesi olacağını söyledi. İdlib’ten Türkiye’ye yönelik ortaya çıkabilecek yeni göç dalgasını önlemek için tedbirlerin sınırda değil yerinde alınması gerektiğini belirten Kalın, “Uluslararası toplum İdlib kaynaklı yeni bir göç dalgasının önlenmesini istiyorsa hem siyasi hem insani hem finansal alanlarda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek durumundadır. Aksi halde Türkiye’nin tek başına bu sorumluluğu taşımasını beklemek ne doğrudur, ne hakkaniyetlidir ne de adil bir yaklaşım olacaktır” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti güvenli bölgeyi fiilen oluşturma imkan ve kabiliyetine sahiptir”
“Güvenli bölge konusunda ABD bir adım atmazsa Türkiye nasıl bir yol izleyecek?” sorusuna cevap veren Kalın, “Hava ve kara devriyeleri güzel, müşterek devriyelerin yapılması doğru, ama bunlar yeterli değil. Daha ileri noktada sahadaki gelişmeleri teyit edebilmek için bizim askerimizin, uzmanların mutlaka sahada olması, gelişmeleri bağımsız bizim kaynaklarımıza dayalı olarak teyit etmesi gerekiyor. Biz Amerikalıların verdiği bilgilerden hareketle sahanın tamamen güvenli hale geldiğini teyit edemeyiz. Bunu kendi kaynaklarımız üzerinden teyit etmek durumundayız. Bizim askerimizin kara anlamında oraya girmesi planlandığı şekilde, devriyelerini tamamlayıp, orada güvenliği sağlayıcı tedbirler alması beklentilerimiz arasındadır. Üzerinde konuşup mutabık kaldığımız konular arasındadır aynı zamanda. Burada bir gecikme olursa, bu bir oyalama taktiğine döner, güvenli bölge terör örgütüne yeni bir güvenli bölge oluşturma haline dönerse, bu konuda en ufak bir tereddüdümüz olursa Türkiye Cumhuriyeti güvenli bölgeyi fiilen oluşturma imkan ve kabiliyetine sahiptir” diye konuştu.
Kalın, “Şu veya bu gerekçe ile başka amaçlara imale etmeye çalışanlar olursa bununla ilgili Türkiye tedbirlerini mutlaka alacaktır. Bu konuda ilgili birimlerimizin şu anda burada açıklamanın uygun olmayacağı planları son derece detaylı bir şekilde çalışılmıştır, hazırdır” şeklinde konuştu.
“Umarım bu konuda sanatçılarımız daha girişken olurlar”
Diyarbakır’daki annelerin direnişine ilişkin soruya cevap veren Kalın, Diyarbakır’da çocuklarının geri dönmesi için oturma eylemi yapan annelere selam gönderdi. Kalın, “Onların bu onurlu duruşu bütün Türkiye’de karşılık bulmuştur. Terör örgütü ile iltisaklı siyasi yapıların, bunların sözcülerinin, STK adı altında faaliyet gösteren yapıların bu konudaki sessizliği de son derece manidar. Bunlara destek veren, bunlarla ittifak kuran çeşitli çevrelerin, bu konuda tabiri mazur görün üç maymunu oynaması da son derece manidar. Bunları sadece biz değil, bütün millet not ediyor. Son yıllarda örgüte katılım sayısında çok ciddi bir azalma var. Bu tür sosyolojik sorunlar sadece devletin tedbirleri ile çözülebilecek konular değil. Bunlar aynı zamanda ailelerin çocuklarına sahip çıkması ile ilgilidir, bunlar aile büyüklerinin, yaşam alanlarında bulunan büyüklerin, herkesin bu çocuklara sahip çıkmasıyla ancak aşılabilecek sorundur. Devlet üzerine düşeni yapacaktır, yapmaktadır, ama burada bütün toplumun bu konuda devreye girmesi, talep etmesi, çocuklarını terör örgütü belasından kurtarması son derece önemli. Diyarbakır annelerine destek veren birçok sanatçımız da oldu. Sanatçıların bu tür toplumsal hadiseler karşısında toplumun tamamını kucaklayacak, sağduyunun sesi olabilecek tavırlar sergilemeleri son derece önemli. Özellikle böyle bir konuda şu veya bu gerekçe ile uzak durması, ilgisiz durması, kayıtsız kalması kabul edilebilir bir şey değil. Umarım bu konuda sanatçılarımız daha girişken olurlar” ifadelerini kullandı.
“Biz bu mutabakatın aynen uygulanmasını bekliyoruz”
16 Eylül’deki zirvede İdlib mutabakatına ilişkin yeni bir güncelleme olup olmayacağının sorulması üzerine Kalın, “Geçen yıl vardığımız İdlib mutabakatı Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yapılan bir dizi toplantıda temin edilmişti. Biz bu mutabakatın aynen uygulanmasını bekliyoruz” dedi.
Kalın, John Bolton’un görevden alınmasına ilişkin ise, “Sayın Bolton’un görevden alınması hayırlı uğurlu olsun. Sayın Bolton ile görev süresi boyunca çalıştık. Kendisine bundan sonraki hayatında başarılar diliyorum. Artık onun halefiyle herhalde yakın temas kurarız” diye konuştu.
“Türkiye’yi o programdan çıkartmak o kadar kolay bir şey değil, bunun çok ciddi sonuçları olur”
Türkiye’nin F-35 programından çıkartılmasına yönelik yeni bir adım olup olmadığının sorulması üzerine Kalın, “Türkiye’ye bu konuda ulaşan resmi bir bildirim yok. Şuana kadar bir takım kısmi adımlar atıldı pilotlarımızın eğitimine son verilmesi, bir takım toplantılara dahil edilmemeleri gibi. Ama resmi bir bildirim, tebligat söz konusu değil. Biz bu konuyu bugün Amerikan Ticaret Bakanı da dahil olmak üzere Cumhurbaşkanımız dikkatlerine getirdi. Muhtemelen BM marjında Sayın Trump ile yapılacak görüşmede de bu konu tekrar gündeme gelecek. Türkiye F-35’in bir müşterisi değil, ortağıdır. Türkiye’yi bu programdan çıkartmanın çok ciddi ekonomik, güvenlik ve siyasi maliyeti vardır” şeklinde konuştu.
S-400’lerin bulunduğu bir ülkede F-35’ler çalışırsa bir güvenlik riski oluşturur kaygısını ortadan kaldıracak adımları atmaya hazır olduklarını kaydeden Kalın, “Bütün meseleyi getirip bu teknik konuya indirgemek bize çok inandırıcı gelmiyor. Bunun arkasında daha başka siyasi, belki ekonomik değerlendirmelerin , gündemlerin olduğu akla geliyor. Biz F-35 programından vazgeçmiş değiliz, Türkiye’yi o programdan çıkartmak o kadar kolay bir şey değil, bunun çok ciddi sonuçları olur. Önünde sonunda bir şekilde bu krizin aşılacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Bu açıklamaları yaparken kendi şahsi görüşlerini açıklamıştır”
Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın kayyum atamalarına ilişkin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Kalın, “İstişare Kurulu üyesi olması tarafıyla bu sorunuza cevap verebilirim, Bülent Arınç Bey tecrübeli bir siyasetçidir, bir büyüğümüzdür. Bu açıklamaları yaparken kendi şahsi görüşlerini açıklamıştır. Bunlar ne Cumhurbaşkanlığını ne de Yüksek İstişare Kurulunu bağlayan açıklamalardır. Kayyum kararı ortada bulunan somut delillere binaen alınmış bir karardır” açıklamasında bulundu.
“Cumhurbaşkanımızın kucaklayıcı siyasi perspektifinin güzel bir örneğini görüyoruz”
Sözcü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 büyükşehir belediye başkanı ile yapacağı görüşmeye ilişkin ise şunları söyledi:
“Son yerel seçimlerden sonra birçok belediye başkanı Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu istemişti. Kendisi de ‘hepsini toplu olarak bir araya getirelim, bir toplantı yapalım’ dedi. Burada da Cumhurbaşkanımızın kucaklayıcı siyasi perspektifinin güzel bir örneğini görüyoruz. Siyasi parti ayrımı yapmadan 30 büyükşehir belediye başkanı Cumhurbaşkanımızla bir araya gelecekler”