Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan 2019 yılının son Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, basın açıklamasında bulundu.
Bölgedeki terör tehdidini devam ettiğini belirten ve meydan okumalara karşı kararlı bir şekilde çalışmaları yoğun bir şekilde devam ettireceklerini belirten İbrahim Kalın, özellikle Suriye ve Libya’daki konuların gündemi yoğun bir şekilde işgal etmeye devam ettiğini kaydederek, Milli Savunma Bakanlığının ve İçişleri Bakanlığının bu çerçevede çeşitli sunumları olduğunu, ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının da özellikle enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi millileştirilmesi ve öngörülebilir bir piyasa oluşturulması konusunda kapsamlı bir sunum yaptığını ifade etti.
Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştiğini kaydeden Kalın, “Cumhurbaşkanımız hem tebriklerini sözlü olarak ifade ettiler hem de ikili ilişkilerimiz bağlamında bundan sonra atacağımız adımlar konusunda görüş teatisinde ve bulundular. İngiliz tarafının Türkiye ile ilişkilerini, özellikle Brexit süreci ve sonrasında giderek daha fazla önem atfettiğini de ifade edebilirim, bunu her vesile ile zaten dile getiriyorlardı, Brexit süreci tamamlandıktan sonra da Türkiye İngiltere ilişkilerinin ticari alanda, iktisadi alanda, güvenlik alanında, savunma sanayi iş birliği alanlarında yoğunlaştırmak devam edeceğini ifade edebilirim” diye konuştu.
“Rus tarafının daha büyük bir sorumluluk sahibi olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz”
İdlib Mutabakatı’nı hatırlatan ve bu güne kadar gelinen süreci anlatan İbrahim Kalın, son haftalarda İdlib’de rejim ihlallerinin arttığını söyledi. İbrahim Kalın, “Dün bildiğiniz gibi bir heyetimiz Moskova’daydı, onlarda görüşmelerini yaptılar, orada bize önümüzdeki 24 saat içerisinde, yani şu anda içinde bulunduğumuz bu saatler içerisinde çatışmaların durdurulması, yani rejimin saldırılarının doldurulması konusunda bir çaba içerisinde olacaklarını ifade ettiler heyetimize. Şu anda biz tabii bu saldırıların durması ile ilgili süreci yakından takip ediyoruz ve bu saldırıların bir an önce durmasını ve bunun da yeni bir ateşkes ile takvimi belli, çerçevesi belli hayata geçirilmesini bekliyoruz. Bizim Rus tarafından da temel beklentimiz budur. Aksi halde hem mutabakat ihlal edilmiş olacak hem de yeni bir insani kriz ortaya çıkacak hem Türkiye’ye dönük ortaya çıkacak hem de orada rejimin girmesi halinde yeni sivil katliamlar yaşanacak. Ama burada özellikle Rus tarafının daha büyük bir sorumluluk sahibi olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz” şeklinde konuştu.
“Bunların da karşılıksız kalmayacağını açık bir şekilde ifade etmek isteriz”
Fırat’ın doğusunda da sürecin sürdüğünü kaydeden Kalın, nispeten sakin ve istikrarlı bir barış ortamı olduğunu ifade ederek, YPG-PYD terörist faaliyetlerinin devam ettiğinin altını çizdi. Kalın, “Zaman zaman Amerika Birleşik Devletlerinin, zaman zaman Rusya Federasyonunun YPG-PYD terör örgütü ile çeşitli biçimlerde ilişkiye girdiğini, onları desteklediğini, yönlendirdiğini, askeri birlikler kurduklarını, belli bölgelere getirip götürdüklerini gözlemliyoruz. Bu konuda da çok net bir şekilde şunu ifade etmek istiyoruz; bu terör örgütü ile girilen her tür angajman teröre verilmiş doğrudan ya da dolaylı bir destektir ve bu tür faaliyetler devam ederse ve bizim sınırlarımıza dönük bir hareketlilik olursa Türkiye olarak bunların karşısında duracağımız net bir şekilde ifade etmek istiyoruz. Zaman zaman başka ülkelerin, bazı Körfez ülkelerinin de buradaki Ferhat Abdi Şahin adlı Mazlum Kobani kod adlı terör örgütünün elebaşlarından birisi ile çeşitli görüşmeler yaptıklarını, onu Türkiye’ye karşı kullanmak için bir arayışın içerisinde olduklarını da görüyoruz, bunu da not ediyoruz, bunların da karşılıksız kalmayacağını açık bir şekilde ifade etmek isteriz” ifadelerini kullandı.
“Biz Libya’da meşru hükümetin yanında yer almaya devam edeceğiz”
Libya’daki iç savaş konusuna da değinen Sözcü Kalın, Libya’da askeri bir çözümün söz konusu olmadığını, siyasi bir çözüm olması gerektiğini belirterek, bazı ülkelerin meşru hükümeti hedef alan Hafter’e bir takım askeri, siyasi ve parasal destek verdiklerinin altını çizdi. Kalın, “Hafter’in saldırılarını derhal durdurması gerekiyor. Aksi halde Libya’nın diğer bölgelerinde çok daha kanlı bir iç savaşın yaşanması kaçınılmaz hele gelecektir. Biz burada uluslararası toplumun da tanıdığı meşru hükümetin yanında yer almaya, onlara gerekli desteği vermeye devam edeceğiz” dedi.
“Türkiye böyle bir anlaşma yaptığında böyle bir tavır içine girmeleri anlaşılır değil”
Libya ile Türkiye arasında yapılan 2 anlaşmadan bahseden Kalın, anlaşmalardan büyük rahatsızlık duyan çevreler olduğunu söyleyerek, “Başka ülkeler Libya ile ya da Libya ülkelerle bu tür ikili anlaşmalar yaptığında bu sert tepkiyi göstermeyen çevrelerin Türkiye böyle bir anlaşma yaptığında böyle bir tavır içine girmesi anlaşılır bir şey değil. Üçüncü ülkelere tehdit teşkil etmeyen bir karşılıklı güven, işbirliği, askeri, eğitim anlaşmasından bahsediyoruz. Kopartılan gürültüye baktığınızda ‘Türkiye Libya’ya girecek, Türkiye Libya’yı işgal edecek, barış sürecini sabote edecek’ gibi bir takı haksız ithamların ortaya atıldığını görüyoruz. Bunların hangi çevrelerden geldiğini tahmin etmek zor değil” diye konuştu.
“Türkiye buralara neden giriyor, neden taraf tutuyor” gibi eleştirilerin geldiğini bahseden Kalın, “Bunu anlamakta açıkçası zorlanıyoruz. Türkiye’nin güvenliği misak-ı milli sınırlarının ötesinde başlar. Biz Türkiye Cumhuriyetinin dört bir tarafını güvence altına alacaksak, bu güvenlik çemberini daha geniş bir ağda çizmek zorundayız” şeklinde konuştu.
“İhtiyaçlara göre yapılan anlaşma çerçevesinde şekillenecek bir tezkere”
Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakat çerçevesinde TBMM’nin bir yetki tezkeresi hazırladığı, bu tezkere çerçevesinde Türk askerinin görevinin ne olacağı konusunun sorulması üzerine Kalın, “Bu Meclisin uhdesinde olan bir konu. Oradaki sıcak gelişmelere bağlı olarak böyle bir tezkere ihtiyacı doğabilir. Meclis’te bununla ilgili bir çalışma yürütüyor. Tezkerenin içeriği hakkında bir şey söylemem doğru olmaz. İhtiyaçlara göre yapılan anlaşma çerçevesinde şekillenecek bir tezkere. Biz prensip olarak meşru Libya hükümetinin ve halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Bunun gerektirdiği adımları atmaktan sarfınazar etmeyiz. Bu eskiri eğitim şeklinde olabilir, siyasi destek şeklinde olabilir.
“Bu konu ile ilgili bir yıllık erteleme söz konusu olabilir”
Değerli Konut Vergisine ilişkin sorulan soruya cevap veren Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanımızın bir değerlendirmesi oldu. Çeşitli kurumlardan da değerlendirmeler aldı. Bununla ilgili bir çalışma yapılması talimatı verdiler. Önümüzdeki günlerde bir çalışma yapılacak. Bu konu ile ilgili bir yıllık erteleme söz konusu olabilir. Yapılacak çalışma tekemmül ettirildikten sonra Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Müteşekkil bir şekilde ortaya çıktıktan sonra karar verilecek. Gelen değerlendirmeleri, eleştirileri, çağrıları dikkate aldığımızı ifade etmek isteriz” açıklamasında bulundu.
“Türkiye’yi yaptırım dile ile hizaya getirmek gibi beyhude bir çabanın içinde olmasınlar”
Türkiye’ye yaptırımlar konusunda Trump’un kongreye, yaptırımların Türkiye’yi Rusya’ya daha da yakınlaştıracağı yönünde bir rapor gönderdiği iddialarının sorulması üzerine Kalın, “Kongreden çıkması muhtemel olan yaptırımlarla ilgili olarak Trump yönetiminin değerlendirmelerini biz prensipte olumlu buluyoruz. Sayın Trump Türkiye’yi önemseyen bir devlet başkanı, Türkiye’yi Amerika’nın kaybetmemesi gerektiğini bilen bir lider. Fakat içinde bulunduğu şartlar, Kongreden gelen baskı, bazen kendi devlet yapısı, Pentagon ve onun değişik kolları, güvenlik bürokrasisinden, istihbarat bürokrasisinden gelen baskılar şuanda Amerika’da Kongre merkezli son derece Türkiye karşıtı irrasyonel bir havanın oluşmasına neden olmuş durumda” dedi.
Kongredeki Türkiye karşıtı havanın Türkiye-Amerikan ilişkilerine bir faydası olmayacağının altını çizen Kalın, “Kongreye bir çağrı yapmak isterim, yaptırım dili ile tehditlerle Türkiye’ye karşı bir tutum içinde olmalarının kimseye faydası olmaz. Türkiye’yi yaptırım dile ile hizaya getirmek gibi beyhude bir çabanın içinde olmasınlar. Bu tür tavırlarla, yaptırımlarla, tehditlerle korkutamayacaklarını bilmeleri gerekir. Türkiye inandığı temel milli meselelerinde milli çıkarlarını korumak için adımlarını atmaya devam edecektir. Bu tür tehdit dilinin Türkiye’yi tam da yönelmesini istemedikleri yerlere iteceğini de bilmeleri gerekir” diye konuştu.
“Hafter’e bu askeri desteğin verilmesi oradaki sürece katkı sunmamaktadır”
Hafter’e destek verilmesinin Libya’daki sürece katkı sağlamadığını belirten Kalın, “Rusya dahil olmak üzere Hafter’e bu askeri desteğin verilmesi oradaki sürece katkı sunmamaktadır. Bizim çabamız Libya7da çatışmaların durması, ateşkesin BM çatısı altında derhal ilan edilmesi, herkesin Nisan ayındaki pozisyonuna geri dönmesi ve siyasi müzakere yolunun bir an önce açılmasıdır” açıklamasında bulundu.
“Burada jesti herkesin taleplerini karşılayacak bir orta yolun bulunması şeklinde anlamak gerek”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asgari ücret konusunda “bir jest yapabiliriz” ifadesi kullandığının sorulması üzerine Kalın, “Asgari ücret konusu Kabine toplantısında gündeme gelmedi. Çalışma Bakanımız bu konuda bir çalışma yapıyor. Bunu diğer kurumların ve ilgili tarafların bütün değerlendirmeleri alınmak suretiyle bir noktaya gelecek. Cumhurbaşkanımızın da bir değerlendirmesi tabi ki olacak. Burada jesti rakamın inmesi çıkmasından ziyade, herkesin taleplerini karşılayacak bir orta yolun bulunması şeklinde anlamak daha isabetli olur” dedi.
“Bu bir belediye projesi değil, bu bir devlet projesi”
Kanal İstanbul ile ilgili tartışmalara cevap veren Kalın, “Muhalefet partisi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi sanki kendi yetkilerindeymiş gibi ‘biz bu projeyi yaptırmayız’ diye bir tez ile ortaya çıktılar. Bu her şeyden önce devlet projesidir. Bu bir belediye projesi değil, siyasi parti projesi değil, muhalefet partisi projesi değil, bu bir devlet projesi. Bununla ilgili bütün projeler yapıldı, yapılmaya devam edecek. Bunun hukuki tarafı, ÇED raporu, bütün boyutları ile incelendi. Bunun yapılmasının İstanbul’un bundan sonraki geleceği ve gelişmesi açısından büyük katkı sağlayacağı görülüyor” diye konuştu.
“Yaptırmayız’ gibi yaklaşımlarla engellemeye çalışmak çok anlamlı gelmiyor”
Yetkinin tek taraflı olarak belediye başkanında olmadığını, mecliste bir yetkilendirme yapıldığını, Çevre Bakanlığının bu konuda bir değerlendirmesi olacağını, hukuki anlamda bu konuya bakılacağını söyleyen Kalın, “İstanbul’da yapıldığı için tabi ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer paydaşlar bu sürecin bir parçası olacaklar. Netice itibariyle Türkiye için bu yapılabilir bir projedir. ‘Yaptırmayız’ gibi yaklaşımlarla engellemeye çalışmak çok anlamlı gelmiyor. Geçişte de bu ‘yaptırmayız, ettirmeyiz’ tarzı yaklaşımların netice vermediğini gördük. Hele ki Cumhurbaşkanımızın bu konulardaki inancı ve kararlılığı söz konusu olduğun, çünkü bu projeye gerçekten inanıyor, biz de bunu objektif ve bilimsel olarak gördüğümüz için yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu süreç devam edecek, belli ki bu konu siyasi bir polemik meselesi olmaya devam edecek ama ben tekrar ifade edeyim, Kanal İstanbul projesi bir devlet projesidir, bir siyasi partinin ya da belediyenin projesi değildir” şeklinde konuştu.
Montrö Antlaşması’nın tartışmaya açılıp açılmaması konusundaki tartışmalara da açıklık getiren Kalın, “Montrö’yü tartışmaya açmayız. Kanal İstanbul bu anlaşma kapsamında yapılacak bir projedir. Montrö’yü mülga edecek, ortadan kaldıracak bir proje değildir” ifadelerini kullandı.
“Bir takım iddialar var, bütün gerçeklerin ortaya çıkması kamu yararınadır”
Mansur Yavaş ile Sinan Aygün arasında yaşanan tartışmaların sorulması üzerine Kalın, “Bu konuyla ilgili İçişleri Bakanlığımız bir görevlendirme yaptı. Bir takım iddialar var, bütün gerçeklerin ortaya çıkması kamu yararınadır. Ne çıkacak göreceğiz. Prensip olarak geçmişte de belediye başkanları olsun, kamu görevlileri olsun biz hep şu ilke ile hareket ettik, kimse kanunun üzerinde değildir. Bir belediyede veya bur kamu kuruluşunda bu tür iddialar varsa, bunlarla ilgili İçişleri Bakanlığı ve savcılık harekete geçer ve geçmelidir. Geçmişte AK Parti belediyeleri ile de bu tür soruşturmalar yapılmıştır. Biz hiçbir zaman şu ya da bu parti arasında bir ayrım yapıp, kanun önünde bunlar eşittir, bunlar değildir gibi bir tutum içinde olmadık. Buradaki temel prensip kimse kamunun üzerinde değildir. Bizim açımızdan önemli olan bu iddiaların en kısa sürede aydınlatılması, bir ihlal varsa, bir suç varsa bunun gereğinin de yargı makamları tarafından yapılmasıdır” dedi.