10 Kasım 1938, bir ulusun kalbinin durduğu an. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin kaderini değiştiren, çağdaş Türkiye’nin mimarı olarak tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Onu her yıl olduğu gibi bu 10 Kasım’da da saygıyla, minnetle anıyoruz. Ancak Atatürk’ü anlamak sadece anmakla yetinmemeli; onun fikirlerini, devrimlerini ve Türkiye’ye kazandırdıklarını daha derinlemesine idrak etmeli ve yaşatmalıyız.
Atatürk, yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden bağımsız bir Cumhuriyet inşa etti. Kurtuluş Savaşı ile emperyalizme karşı kazandığı zafer, sadece Türk milletine değil, tüm mazlum halklara ilham kaynağı oldu. Fakat onun liderliği sadece savaş meydanlarında değil, barış döneminde de büyüklüğünü gösterdi.
Cumhuriyeti kurduktan sonra yaptığı devrimlerle, halkın hayatını her alanda iyileştirmeyi hedefledi. Eğitimde yaptığı reformlar, onun geleceğe ne denli önem verdiğinin göstergesidir. 1928 yılında Latin alfabesinin kabulüyle okuma yazma oranı hızla artmış, halkın bilgiye erişimi kolaylaşmıştır. 1933 yılında “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözleriyle bilimin ve aklın yol göstericiliğini vurgulamış, Türkiye’yi modern dünyanın bir parçası yapmayı amaçlamıştır.
Kadın hakları konusunda Atatürk, çağının çok ilerisinde bir vizyon ortaya koydu. 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınarak, Türkiye, birçok Batılı devleti geride bıraktı. Böylece kadınlar toplumun her alanında aktif rol almaya başladı.
Atatürk’ün ekonomik alanda başlattığı sanayi ve tarım reformları, Türkiye’nin kendi kendine yeten bir ülke olmasını sağladı. Sümerbank, Etibank gibi kamu işletmeleriyle sanayileşme adımları atılırken, tarımda kooperatifleşme ile üretici desteklendi. Bu hamleler, milli ekonominin temellerini güçlendirdi.
Atatürk’ün en büyük başarılarından biri de laik hukuk sistemini tesis ederek, din ve devlet işlerini birbirinden ayırmasıydı. Bu reform, bireyin özgürlüğünü ve toplumun birliğini garanti altına aldı.
Bütün bu devrimler ve yenilikler, Atatürk’ün “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma” hedefinin birer parçasıdır. Bugün Türkiye, sahip olduğu demokratik yapısı, eğitimli genç nüfusu ve güçlü kurumları ile onun vizyonunun bir yansımasıdır. Ancak bu kazanımları korumak ve geliştirmek, her birimizin sorumluluğudur.
Atatürk’ü özlüyoruz, ama onunla gurur duyuyoruz. Her 10 Kasım’da olduğu gibi, bu yıl da saat dokuzu beş geçe hayat duracak ve saygıyla onu anacağız. Ancak en büyük saygı, onun fikirlerini yaşatarak, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkarak gösterilebilir.
Atatürk bir ulusun ruhunda, kalbinde ve zihninde yaşamaya devam ediyor. Onun izinde yürümek, geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor.
Unutmadık, unutturmayacağız. Saygıyla…