Şekerin Görünmeyen Yüzü…

Şeker, adeta modern dünyanın en cazip tuzaklarından biri. Ancak bu cazibenin altında ciddi bir sağlık tehdidi yatıyor.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Hayatımızın hemen her köşesinde karşımıza çıkan o “tatlı” şey var ya… Rafine şeker. Çikolatalar, kekler, gazlı içecekler, rengârenk şekerlemeler… Özellikle yoğun bir günün ardından ya da duygusal bir boşluk anında elimiz, farkında bile olmadan o tatlı atıştırmalıklara gidiyor. Şeker, adeta modern dünyanın en cazip tuzaklarından biri. Ancak bu cazibenin altında ciddi bir sağlık tehdidi yatıyor.

 

Şekerin Görünmeyen Yüzü

Tatlıya duyulan istek, insan doğasının bir parçası. Yapılan araştırmalar, insanların %90’ından fazlasının hayatlarının bir döneminde yoğun yiyecek istekleri yaşadığını gösteriyor. Özellikle kadınlar arasında çikolata, kek ve dondurma gibi şekerli yiyeceklere karşı yoğun bir arzu olduğu gözlemlenmiş. Ara sıra bir dilim pasta ya da bir top dondurma elbette kimseyi yıkıp geçmez. Ne var ki, mesele günlük yaşantımızda fark etmeden maruz kaldığımız ve neredeyse alışkanlık haline getirdiğimiz ilave şeker tüketimi.

İşte burada büyük bir sorunla karşı karşıyayız: Çünkü yüksek miktarda rafine şeker tüketimi, yalnızca tartıda birkaç kilo fazlasıyla değil; kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, karaciğer rahatsızlıkları ve hatta ruh sağlığında depresyon ve anksiyete gibi derin izler bırakarak karşımıza çıkıyor.

 

Şeker İstekleri Bir Tesadüf Değil

Şeker bağımlılığı bir anda ortaya çıkmıyor. Çoğu zaman alışkanlıklar üzerinden gelişiyor: Akşam televizyon karşısında yenen bir kâse dondurma, her gün öğle arasında içilen bir gazlı içecek… Bu küçük gibi görünen rutinler zamanla beyin kimyamızı etkiliyor, kan şekeri seviyelerimizi hızla yukarı çıkarıp ardından büyük bir düşüşe yol açıyor. Bu iniş çıkışlar ise yeniden şeker arzusunu körüklüyor. Kısır bir döngü.

Oysa bilim bize diyor ki; kan şekeri seviyelerini sabit tutmak, bu isteklerin önüne geçmenin anahtarı. Protein ve lif açısından zengin bir beslenme düzeni, hem daha uzun süre tok hissetmemizi sağlıyor hem de şeker isteğimizi azaltıyor.

 

Bedelini Sağlığımızla Ödüyoruz

Rafine şekerin masum gibi görünen tüketimi, zamanla ciddi sağlık sorunlarının zeminini hazırlıyor. Obezite, kalp ve damar hastalıkları, yağlı karaciğer gibi fiziksel sorunlar bir yana, şekerin ruh sağlığımız üzerindeki etkileri de oldukça ürkütücü. Yapılan çalışmalar, aşırı şeker tüketimi ile depresyon ve anksiyete gibi ruhsal bozukluklar arasında anlamlı bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor.

Ve unutmayalım: Sağlık bir bütündür. Vücudumuzun bir tarafında baş gösteren dengesizlik, zamanla diğer tüm sistemlere yayılır. Şeker, sadece bel çevremizi değil, hayatımızı daraltıyor.

 

Bir Seçim Meselesi

Elbette kimseye bir daha asla tatlı yemeyin demiyorum. Ancak şekerle olan ilişkimizi gözden geçirmek, küçük ama etkili adımlarla bu döngüyü kırmak elimizde. Sağlıklı atıştırmalıklar tercih etmek, gün içinde su tüketimini artırmak, dengeli protein ve lif alımı yapmak; şeker bağımlılığına karşı vereceğimiz en güçlü savunma hattı olabilir.

Hayatımızdaki her küçük değişim, gelecekte sağlığımıza yapılan büyük bir yatırım. Unutmayalım: Tatlı bir anlık zevk, uzun vadeli acılara değmemeli.

 

Şekerin Görünmeyen Yüzü…
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!