Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU
GEÇEN hafta herkesin dilinde DEVA Partisi Balıkesir koordinatörünün açıklamaları vardı.
Gazetelerde, sosyal medyada, haber sitelerinde boy boy, dizi dizi eleştiriler, göndermeler, hakaretler falan.
Dikkatimi çeken önemli bir ayrıntıyı paylaşayım önce.
DEVA’nın Balıkesir Koordinatörü Elif Esen, yüksek perdeden konuşup kırk yıllık siyasetçi rolü kesiyordu. Üslubu, sorulara verdiği yanıtlar, Balıkesir’e yaklaşımı falan bir tarafa.
Kişisel gelişim ve vücut dili eğitimlerinden geçirilmiş haliyle, Balıkesir’deki KADEM Temsilcisi Zeliha Kahraman’ın aynısıydı sanki. Tek fark başörtüsü.
Kendinden emin tavırlar, yüksek özgüven görüntüsü, el kol hareketleri…
Elif Esen de KADEM’den. Vaktiyle KADEM’de yöneticilikler yapan bir isim.
Aynı tornadan… Tek tip.. Seri üretim.
ELİF ESEN’in Balıkesir ve siyasetle ilgili soruları yanıtlarken, DEVA’nın kurucuları arasında yer alan Edip Uğur’la ilgili yaklaşımları çok eleştiri aldı.
Edip Uğur’u yok sayan bir üsluptu sanki.
Hani, “herkes kendi bölgesinden mesul; Balıkesir bizden sorulur, Edip Uğur başka illerde görevli; işine gücüne baksın” havası…
Edip Uğur kendi bölgesinde, kendi partisinin işlerine karışmazsa ne olur?
Çok bilimsel(!) swot analizleri falan ellerinde patlar.
DEVA adını verdikleri parti, Balıkesir siyasetine ‘deva’ olamaz.
Hem zaten Edip Uğur da buraları boş bırakmaz. Bırakmıyordur zaten.
Balıkesir sorumlusu arkadaşlar swot analizlerine dalıp gitmişken.. Edip Uğur kim bilir nerelerde, hangi derinliklerde ne hesaplar görüyordur, ne pazarlıklar yapıyordur.
Yapar yani.
***
BALIKESİR’iswot analizleriyle falan çözemezsiniz.
Sahada top koşturmanız lazım. Otel lobilerinde görüştüğünüz birkaç kişi üzerinden Balıkesir siyasetinin şifrelerini de çözemezsiniz.
Bu şehrin siyasetini hiç bilmeden, siyasi şablon hazırlamak, planlar falan yapmak çok sağlıklı sonuç vermez. Çırak çıkarırlar.
***
DEVA da pek çoğu gibi ‘serbest piyasa’ partisi.. Belli bir davanın, ideolojinin örgütlenme yeri değil yani.
Çoğunluğu AK Parti’den, biraz da diğer partilerden toplayıp yapıştırma arkadaşlardan kurulu taze bir siyasi yapı.
Elif Esen, partisinin çizgisini şöyle açıklıyor: “Ahlak, demokrasi, hak ve özgürlükler, liyakat…”
Hangi partinin tüzüğünde, programında bunlar yok ki?
DEVA’nın farkı ne?
“Efendim içimizde sağ partiler de var, sol partiler de var, CHP de var.. Kendilerini DEVA’nın politikalarıyla bir görüyorlarsa bizim kardeşimizdir.”
Bunun adı dava olamaz… İdeolojik bir derinlik yok. Toplamacılık var.
Tabi bu onların sorunu, onların tercihi, bizi çok ilgilendirmiyor.
Şuna takıldık sadece: “İçimizde sağ patiler de var, sol partiler de var…”
Sağ partiler olur, bu normal. Oralarda muhafazakarlar, liberaller, dindarlar, Osmanlıcılar, ümmetçiler, himmetçiler falan olur yani.. Bir arada olmaktan kaygılanmazlar.
Sol ideolojiyi benimsemiş birinin serbest piyasacı, toplamacı bir partiyle ne işi olur; onu anlamak güç.
***
GEÇEN haftaki basın toplantısında, gazetecilerin karşısında bir hanım arkadaş daha vardı: Zeynep Dereli.
Yabancı sivil toplum kuruluşlarıyla bağı ekseninde can yakan bir soruya muhatap oldu; onun dışında bir şey söyleyemedi.
“Balıkesir’le bağım var” demedi meselâ.
Ahmet Aydın Bolak’ın torunuymuş.
Dedeleri mebusluk yapmış, vaktiyle TBMM’de Balıkesir’i temsil etmiş bir isim.
Bizim buralarla hiç mi hiç ilgisi olmadığı belli. O toplantıda “benim ne işim var burada” der gibi bakıyordu zira.
Bizim memleketin aristokratları, aile bağları ve feodal ilişkiler ekseninde az çok tanıyorlardır kendisini.
Neyse.
***
BASIN toplantısının olduğu günün akşamı, Park köprüsünden geçiyoruz arabayla.
Kaldırımda başı önde, düşünceli halde yürüyen tanıdık bir yüz: Kemal Aydemir!
AK Parti’nin eski Karesi İlçe Başkanı.
Kendisini siyasette üst mevkilerde konumlandırmak isteyen genç bir arkadaş.
DEVA’nın İl Başkanı olabileceği konuşuluyor ya hep.
Seslendik arabadan: “Gel, gideceğin yere kadar götürelim istersen…”
“Yok” dedi, “yürüyeceğim, biraz beynimi boşaltmam lazım…”
Haklı adam.
DEVA’cılarla uzun uzun görüşmüş, CV falan vermiş ellerine.
Balıkesir’i swot analizleriyle tanımaya çalışan bu ekibe kendini beğendirebilmek için hayli ter döktüğü kesin. Yorulmuş zira.
Kafası da karışmış; bakınca öyle anlaşılıyor.
“Maskeni tak” diye uyardık, yolumuza devam ettik.
***
BU mevzuda bugünlük yetsin, sonra devam ederiz.