Muhalefet ısrarla sistem değişikliğini öncelemiş durumda bu, ekonomik sorunlar altında ezilen kitlelerin çok umurunda değil. Liderler hanımların altın günleri gibi bir araya gelmeyi sürdürüyor ama hala ortada ‘ekonomik çözüm bildirisi’ yok. Dünyanın gündemi haline gelen Rusya-Ukrayna arasındaki savaş ve Dış Politika konularında tatmin edici politika ortaya konulabilmiş değil. İktidar Dış Politikada yaptığı bunca yanlışlıklardan sonra Türkiye’nin geleneksel ‘yurtta barış, dünya da barış’ anlayışıyla ‘aktif tarafsızlık’ politikasıyla kamuoyunda desteğini artırmış gözükmektedir.
Önümüzdeki süreçte ‘beka’ kaygısıyla Dış Politika en belirleyici konu haline gelebilir…
Aşırı iyimserlik içinde olan muhalefet ülkenin geleceğine dair güçlü bir iktidar olacağı, sorunları çözeceği izlenimiyle takvim açıklamış, dağınıklık görüntüsü giderilebilmiş değil. Öyle, kitleler çektiği bunca sıkıntıya rağmen sıkıntıları gideremeyen 20 yıllık iktidara oy vermez, çözüme dair bir şeyler söylemesek bile nasılsa biz iktidar oluruz düşüncesi hiçte gerçekçi değildir; seçim kaybedilebilir sonra, umutlanan kitlelerin yaşayacağı hayal kırıklığının hesabını kimse veremez.
İktidar özellikle ekonomiye dair sorunları çözebilmiş, çözeceğine dair umut yaratabilmiş değil. Sorunlar altında ezilen kitlelere ‘sabırla koruk üzüm olur’ bekleyin, sabredin telkininden başka bir şey veremiyor. Özellikle ekonomi politikalarındaki makas değişikliği ülkeyi faiz ve enflasyon çukuruna itti. Oysa ‘faiz sebep enflasyon netice’ diye yola çıkılmış, Ortodoks politikalardan heterodoks politikalara geçilince; ithalat azalacak, ihracat artacak, cari açık azalacak, nas gereği faiz düşecekti. Bunların hiçbiri olmadı, ekonomideki tüm göstergeler tersi yönde yükselmeye devam ediyor.
İktidarın yorgunluğu, yıpranmışlığı, politika üretememesiyle birlikte daha birçok şey söylenebilir. Her ne kadar aç insan yok dense de açlıktan yoksulluktan, yükselen gıda fiyatlarından; 70 TL’ye ulaşan ayşekadın taze fasulye fiyatlarına kadar… çarşı pazarda büyük sorunlar var!
Ya ‘geliyor gelmekte olan’ diyen muhalefet bloku ne diyor? Sadece bireylerin yaşadığı yakıcı sorunları tekrar etmekten başka ne söylüyor, bu sorunların içinden çıkılacağına dair umut yaratılabilmiş mi; sorunu yaşayanlar tamam bizim sorunlarımızı iktidara gelecek olanlar çözebilir noktasında mı?
Yoksa…
Evet ciddi sorunlar yaşıyorum, sorunlar beni bunaltıyor. Evet bu sorunları çözmesi gereken iktidar ama ne yapalım yerine talip olanlar ortaya inandırıcı bir program koyamadığına göre daha önce sorunlara çözüm bulmuş iktidar yine çözer der mi, diyebilir!
İktidarın sorunların sebebini kendisi dışında harici ‘pandemi, savaş, küresel’ sebepler olarak gösterip; daha önce başardığımız gibi yine başarabiliriz, yaparsak biz yaparız anlayışıyla tekrar ikna edebilir! Hiç kimse belirsizliği satın almaz, karanlığa kurşun sıkmaz!
O sebeple defalarca yazdığımız gibi iktidara talip olanlar sahici, inandırıcı makul politikalarla seçmende gelecek hayali oluşturmalı, seçmende geleceğe dair umut yaratabilmeli; sorunların çözüleceğine inandırmalı, yarınının bugünden daha güzel olacağına ikna etmelidir.
İktidara talip olanlar AKP vagonundan inmiş siyasi figürlerle, geçmişte AKP’ye hizmet etmiş araştırmacılar ve danışmanlarla ‘Post AKP’ dönemi vaat etmek yerine, Cumhuriyet değerleriyle barışık, kurumların işlerliğini, kuralların geçerliliğinin olduğu, yasama-yürütme-yargı erklerinin tesisiyle her bir yurttaşın eşit haklardan yararlanabilme düzenini kuracağını göstermelidir.
İktidara alternatif olduğunu iddia eden muhalefet bloku sorunları tespit etmek yerine;
-Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme farklı seçim senaryolarına göre nasıl, ne kadar sürede, hangi yöntemle geçileceğini, geçiş sürecinin sorunsuz olacağını…
-Nasıl bir ekonomi-finans modeli Ortodoks, heterodoks; döviz, faiz, enflasyon sarmalından çıkışın, biz gelince piyasalara güven gelecek, güven olunca her şey kendiliğinden düzelecek değil…
-Üretim ekonomisi sistemi nasıl tesis edilecek, yüksek borçluluğu sorun haline gelen KOBİ’lerle ilgili politikalar, çalışanların refah düzeyi nasıl yükseltilecek, işsizlik kalıcı olarak nasıl düşürülecek; yönetenlerin dediği gibi, her işveren bir-iki kişi alsa işsizlik sorunu çözülür değil…
-Tarım ve hayvancılık ne olacak? Canlı hayvan, karkas et ve tarım ürünleri ithalatına devam ederek mi, üreticiye ‘bir karış boş toprak kalmasın ekin’ diyerek değil, üreticinin ekebilmesi için girdi maliyetleri ‘tohum, mazot, gübre, ilaç ’la ilgili nasıl bir destek programı…
-Eğitim modeli; modern çağdaş, fırsat eşitliği mi, neoliberal anlayışla ekonomik gücü olanın ulaşabildiği eğitim, denetimsiz tarikatlara emanet edilmiş eğitim mi, hangisi…
Bunlar daha da uzatılabilir. Kısacası, iktidara talip olanlar sadece iktidarın başarısızlıklarını tekrar ederek, yurttaşın yaşadığı sorunları dile getirerek seçenek olunamaz. Türkiye’nin yeni bir başlangıca ihtiyacı varsa ki var o halde; devlet düzeninden, eğitimden, sağlıktan, sanayiden, tarımdan, hayvancılıktan, turizmden, milli gelirin artırılacağı; artan gelirin hakça eşit paylaşılması, topyekûn kalkınmaya, insanca, hakça düzenin nasıl kurulacağına yönelik bir Türkiye perspektifi konulabilir, kitlelere gelecek hayali kurdurulabilirse neden olmasın!
Yoksa çok geç, aşırı iyimserliğin faturası ağır olabilir…