Kılıçdaroğlu: ”Neron, Roma’yı yaktı, Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor”

CHP lideri, “Hangi gazetecilerin, nereden maaş aldığını biliyorum” ve “CHP’yi bilen ve bagajı olmayan birini getirin, hemen istifa ederim” dediği iddialarına da yanıt vermedi.

Seçimlerin kaybedilmesinin ardından “değişim” gündeminin yaşandığı ve tansiyon yüksekliğinin sürdüğü CHP’de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, parti içi tartışmalara değinmedi. İktidara ekonomi ve hukuk üzerinden yüklenen Kılıçdaroğlu, “Çürüme Saray’da… Neron, Roma’yı yaktı, Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor” dedi. 

CHP’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önderliğinde kurmayların da katıldığı “değişim” temalı Zoom toplantısı, Kılıçdaroğlu’nun Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile yaptığı gizli olduğu iddia edilen protokol, kurultay ve liderlik tartışmaları gündemi sürerken, Kılıçdaroğlu, grup toplantısında konuştu. 

Son günlerde yaşanan tartışmalara konuşmasında yer vermeyen Kılıçdaroğlu, kendisini eleştiren bazı gazeteciler için söylediği öne sürülen, “Kimlerin nereden maaş aldığını biliyorum” sözüne de, “CHP’yi bilen ve bagajı olmayan birini getirin, hemen istifa ederim” dediği iddiasına da değinmedi.  

Vergi artışlarını ve hayat pahalılığını konuşmasının odağına koyan CHP lideri, “ekonomik soykırım” benzetmesini yineledi ve iki farklı Türkiye olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, “Saray’ın Türkiye’si ve vatandaşın Türkiye’si… Saray’ın Türkiye’sinde Erdoğan ailesi, beşli çeteler, rüşvet alan büyükelçiler ve siyasetçiler, birkaç maaş aynı anda alanlar var. Saray’ın Türkiye’si her türlü israfın kaynağı” diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, döviz garantili ihaleleri ve anlaşmaları da eleştirirken, “Devletin hazinesini düzeltmek istiyorsanız soygun düzenine son vereceksiniz, dolarla verdiğin garantileri TL’ye çevireceksin. Köprüden niye dolarla geçiyorsun ya? Bahçeli’ye bir gönderme yapalım, benim bildiğim milliyetçiler TL der, dolarla yine oluyor bunlar?” ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti:

“Devleti yönetenler kapı kapı gezip para dileniyor. 100 yıl önce hangi noktadaydık, şimdi hangi noktadayız… 

Hapishanelerde gazeteciler var. Merdan Yanardağ da hapiste. Üstelik tutuklu, hükümlü değil. Medya üzerindeki baskıları görüyoruz. Basın özgürlüğünde son sıralardayız. 

Bütçe açığı… Haziran’da 219 milyar lira bütçe açık verdi. Para yok, harcanıyor. Hazine’nin ödeyeceği kısa vadeli borç, 1 yıldan kısa süre kalan dış borç 207 milyar dolar, tam bir rekor. Neden düne kadar şerefsiz dediklerinin yanına gidip dileniyorlar, arkasındaki gerçek bunlar… Borç olur ama MB’de de 300 milyar dolar paranız olur, MB’de -48 milyar dolar var… 

KKM var… Bu yıl ve geçen yıl 117 milyar lira para ödendi KKM sahiplerine. Bunlar hem vergi ödemeyecekler hem paraları garanti altında dolar bazında. 

Ticari çöküş… TL’ye güven yok. 

Diyor ki Türkiye, sana borcumun ana parasını ödeyemiyorum, ana parayı ödemek için bana borç ver diyor. Faizini de ödeyemiyorum, faizini de ödemem için bana borç para ver diyor. Bütçede açığım var, bu açığı kapatmam için de bana borç para ver diyor. 

İcra dosyalarındaki artış yüzde 63. Vatandaş borç batağında. 

Tek kişilik hükümet geldi, yetkiyi aldı ve bu tabloyu değiştirmek istiyor. Ne yapmam lazım diyor, yeni vergiler getirmem lazım diyor.  Vergi ve zam yapıldı, onun dışında bir şey yapılmadı. Ek bütçe getirdiler 1,1 trilyon liralık bütçe. Saygın bir kuruluşa göre vergiler geldi, zamlar da geldi, buradan hükûmet 265 milyar lira gelir elde edecek. Mayıstan hazirana devletin borcu 900 milyar lira arttı. Artık devletin yönetilmediğini hepimiz biliyoruz. Bize borç para vermek isteyenler de biliyor. Kimse parasını çöpe atar mı, batmasını ister mi? Limanları vereceksin bana, arsaları, arazileri, kârlı fabrikaları vereceksin, o zaman sana borç veririm diyorlar. 

Bu, devleti yönetememenin gerçek bir tablosudur. Akaryakıt zamları, vatandaşın cebinden çalınan paradır. Yapılan uygulamayı bir ekonomik soykırım olarak tanımlıyoruz. Bir avuç kişiyi zengin etmek, 85 milyonu bir avuç kişiye hizmet eder hale getirmeyi kabul edemeyiz. 85 milyonu perişan ediyorsunuz siz.

Dikkat ederseniz alınan önemler arasında Saray harcamaları dolayısıyla israf genelgesi yok, her şey mükemmel! Sarayın itibarı denilerek bir israf genelgesi çıkaramazsınız. Kimse biriktirdiği ya da çaldığı servetin esiri olmamalı, yoksa ülkeyi yönetemezler. Çaldıkları ve biriktirdikleri servetler var, bunların çoğu yurt dışında, o yüzden ülke bu halde. Erdoğan hükûmeti kimlere hizmet ediyor? Dolarla ihale alanlara hizmet ediyor, dolarla fiyat garantisi alanlara hizmet ediyor. 

Saray’ın Türkiye’si ve vatandaşın Türkiye’si diye iki farklı Türkiye var. Saray’ın Türkiye’sine bakalım. Erdoğan ailesi var. Beşli çeteler var. Dört beş yerde maaş alanlar var. İhale takipçileri var. Rüşvet alan büyükelçiler var. 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiler var. Saray’ın Türkiye’sinde yaşayanların kira derdi, elektrik parası, yakıt parası, mutfak masrafı, okul masrafı, eğitim masrafı diye dertler yok. Asla ve asla işsizlik yok. Herkes malı götürmekle meşgul. Bir avuç 85 milyon buraya çalışıyor. Saray’ın Türkiye’si her türlü israfın kaynağı. Sarayın Türkiye’sinde oturanlar, vatandaşın kanına ekmek doğrayanlardır.  

Vatandaşın Türkiye’sini hepiniz biliyorsunuz. Burada kiralar var, elektrik, doğalgaz, su fiyatları var, okul, kırtasiye masrafları var. Mutfakta yangın var. Vatandaşın Türkiye’si, Saray’ın Türkiye’sine çalışıyor. 

Neyi öneriyoruz?

Devletin hazinesini düzeltmek istiyorsanız soygun düzenine son vereceksiniz, dolarla verdiğin garantileri TL’ye çevireceksin. Köprüden niye dolarla geçiyorsun ya? Bahçeli’ye bir gönderme yapalım, benim bildiğim milliyetçiler TL der, dolarla yine oluyor bunlar? 

Tasarruf yapacaksan vatandaştan değil, Saray’dan başlayacaksın. 

Bunların temelinde adaletsiz yatıyor. 

Gazeteci Barış Terkoğlu, ki medya dünyasının saygın Barış’larından birisidir. İkisi de Türkiye gerçeklerine katkı vermişlerdir. Barış Terkoğlu 10 Temmuz’da bir yazı yazdı. Yargıdaki bozulmayı anlattı ve o yazı karşısında bekledik ki Adalet Bakanlığı’ndan bir açıklama gelir, ‘böyle bir şey yoktur.’ diye. Bu yazı çok önemli ama şu an adeta sahipsiz. Bu yazıdaki soruları bir yazı haline getirdim.

Önceki Adalet Bakanı Bozdağ döneminde HSK 1. Daire Başkanı Halil Koç ve Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz, seçimlerden önce nisanda İstanbul 10. Ticaret Mahkemesi Başkanı Ramazan Acar’ı kendileriyle görüşmek üzere çağırdılar mı?

Ankara’da yapılan görüşmede Halil Koç ve Hasan Yılmaz, Mahkeme Başkanı Ramazan Acar’ı tehdit etti mi, etmedi mi? Davanın mutlak firma lehine sonuçlanması lazım. O yüzden 3 Mayıs’ta mutlaka karar vermenizi istiyoruz. Davanın karar aşamasına gelip gelmemesi hiç önemli değil’ diyorlar. Bu nasıl bir hukuk anlayışı?

Çürüme Saray’da… Neron, Roma’yı yaktı, Erdoğan da Türkiye’yi yakıyor.”

Exit mobile version