CHP’NİN BİTMEYEN ABDULLAH GÜL SEVDASI

 

CHP iktidar kurultayı, Genel Başkan’ın açıklamaları, bitmeyen Abdullah Gül sevdası!

SEÇİM yok ama seçime yönelik anketlerde ciddi artış var. Bütün olumsuzluklara rağmen AKP oylarında düşüş var; buna karşın oyları hala yüzde 40’lara yakın. AKP ve MHP cumhur ittifakının oyları seçimi kazandıracak yüzde elli artı biri bulmuyor ama.
Anamuhalefet CHP’nin oyları da bir türlü yükselmiyor. Yapılan tüm anketler yüzde 22 bandında gösteriyor, yüzde 30’a yakın gösteren anket yok denecek kadar az. İktidarın düşen oyları, muhalefete gelmiyor kararsızların oranını artırıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 40 hedefiyle yola çıkmış, oyları artıramazsam bırakırım sözünü vermişti! Oysa yine daha bir ay önceki kurultayın adı; iktidar kurultayıydı!
Oldu bitti kurultayından sonra Muharrem İnce’nin ‘Bin günde memleket’ çıkışı kurultaya dönük tartışmaların önünü kesmiş oldu. Kurultaydan çok Muharrem İnce’nin ne yapacağı konuşuluyor. Kurultay unutuldu gitti…

İktidar kurultayının iddiaları, söylemleri, delegelerinin altına imza attığı Yüzyıla Çağrı Beyannameleri kamuoyunda, anket sonuçlarında iktidar umutları yaratmış gibi gözükmüyor.
Ve gelelim günlerdir tartışması süren esas konu Cumhuriyet Gazetesi’ndeki röportaja.
Kemal Kılıçdaroğlu ittifakla denecek yükseklikteki bir oyla yeniden genel başkan olduktan sonra Cumhuriyet Gazetesi’nden İpek Özbey’e geniş bir röportaj verdi. Röportajda geçen konular özellikle CHP tabanında ciddi rahatsızlık yarattı, tartışma devam ediyor.
Kamuoyunun aksine Kemal Kılıçdaroğlu kurultayın güzel ve başarılı geçtiğine inanıyor…
Röportajın tamamını değerlendirecek değiliz ama öne çıkan, CHP tabanında ciddi rahatsızlıklar yaratan bazı konuları kamuoyu hala merak ediyor.

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bazı isimlere itirazı olması, itirazını eyleme dönüştürerek Genel Başkan’a rağmen çizdirmesi ve “evet Tuncay Özkan’ın girmesini ben engelledim” demesi. Genel Başkan’ın bunu doğru bulmadım söylemi ile geçiştirmesi; CHP’yi kim yönetiyor sorusunu akıllara getiriyor.

Can alıcı soru: CHP’yi sağa kaydırdığınızı düşünenler var, ne diyorsunuz?
“Hayatımda duyduğum en saçma şeylerden bu” diyor ve devam ediyor: “Bu eleştirileri yapanların pek çoğunun solculuğu ‘’sözde’’ solculuktur, gardrop Atatürkçülüğü gibi, gardrop solculuğu, kantin solculuğudur.” (Gardrop solculuğu, kantin solculuğu nedir? Sağdan devşirilenlerin, solculuğu bunlardan daha mı iyidir?)

Gardrop Atatürkçülüğü, Halkına yabancı, Batı hayranı Tanzimat aydınının Cumhuriyetteki karşılığı olarak tasvir edilen gardrop Atatürkçüsü, Atatürk devrimlerini yalnızca kılık kıyafete ilişkin bir şekil değişikliği olarak algılamakla, ‘köklü reformlara’ karşı olmakla eleştirilir. (Bu suçlamadan en çok oylarına talip olunmak istenen CHP karşıtları memnun olur herhalde.)

Ve yine rahatsızlık yaratan söylemlerden, “rakı masalarında CHP’yi eleştirmeyi asla kabul etmem.” Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıkça bu söylemi söylüyor olması; CHP’lilerin rakı masaları dışında siyaset yapmadığını düşündürebilir. Ayrıca geçmişte farklı çevrelerin CHP ile özdeşleştirdiği, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlarının sıkça atıf yaptığı Atatürk’ün akşam sofraları üzerinden suçlamalar yönelttiği.. Erdoğan’ın “iki ayyaşın kurduğu yasalar” eleştirisi ortada iken; CHP’lilere yönelik ‘her defasında’ böyle bir tanımlama, suçlama hiç doğru ve yerinde değildir.

Bir gün önce Ayasofya’da Diyanet İşleri Başkanı tarafından Atatürk’e lanet okunmasına ses etmemesi; Ayasofya konusu bir oyun, Ayasofya gibi kutsal bir mekanın siyasete alet edilmesi, Erdoğan ikbali için, siyasetteki düşüşünü durdurmak için yapmış! Bu oyuna gelmemek içinde Kemal Kılıçdaroğlu o lanet okunmasına cevap vermedim diyor. Kamuoyu bir gün önce Atatürk’e yapılan hakarete ertesi gün CHP kurultayından haklı olarak cevap bekledi!

CHP’de Atatürk düşmanları var mı?

Sorusuna, “hayır efendim, yok. Olamaz!”

Evet bizce de olamaz, olmamalı ama kamuoyu pek bu kanaatte değil!

Doğrudan Atatürk düşmanları yok belki ama çok sayıda UTANGAÇ ATATÜRKÇÜLER var.

 

VE GELELİM BİTMEYEN ABDULLAH GÜL SEVDASINA!

Abdullah Gül bir önceki seçimde CHP’nin veya CHP’nin oluruyla Abdullah Gül ittifakın adayı mıydı, adayıydı. Meral Akşener itiraz etmese aday olacak mıydı, olacaktı.
Sadece kamuoyunda yüksek sesle seslendirilmesinden değil, röportajdan da anlaşılıyor ki hala kafalarda Abdullah Gül’ün adaylığı düşüncesi ağırlıkta.
Kemal Kılıçdaroğlu Abdullah Gül sorularına karşılık hayır yok demek yerine; Abdullah Gül korkusunun sebebini sorarak, korkulmasında bir hikmet arıyor.
Ayrıca cumhurbaşkanlığı döneminde belli aralıklarla köşke davet edildiğini, sıkça bir araya geldiklerini, bu temasların halen devam ettiğini, sorunları paylaştıklarını dile getiriyor.
Oysa Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğu dönemde CHP milletvekillerinin köşke çıkmama prensibi vardı. Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan oluncaya kadar hiçbir CHP milletvekili köşke çıkmadı diye biliyoruz!

Kemal Kılıçdaroğlu “Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuluyor” diye soruyor. Biz de diyoruz ki; haksız bir korku mu? Abdullah Gül görev süresi içinde Erdoğan hükümetinden gelen kaç yasayı veto etti, geri gönderdi. Abdullah Gül değil miydi; Ergenekon, Balyoz kumpas davaları öncesi ‘’yürekli bir savcı’’ arıyoruz diyen. Şimdi kaçak o yürekli savcı sayesinde Türkiye’de nelerin yaşandığı ortada değil mi?

 

 

Korku kişilerden değildir. Korku, korkmayın denilen kişilerin yönetiminde alınan kararlar, uygulamalar sonrası yaşanan acılar, ıstıraplar ve cumhuriyet değerlerinden, kurucu değerlerden uzaklaşılmasıdır, cumhuriyetle Atatürk’le hesaplaşılmasıdır.

Ve ne yazık ki; Milli bayramlara getirilen yasak ve kısıtlamaları bile eleştiremiyorsunuz. Eleştirdiğinizde “CHP değil mi milli bayramlarda sıkça rahatsızlanan Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı adayı göstermek isteyen” deniyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu kararının doğruluğunda hala ısrar edilmesi de gösteriyor ki; gelecekte her türlü sürprizin olabileceğidir, toplumu kaygılandıran, toplumu tedirgin eden, korkutan…

 

Exit mobile version