CHP’de ‘Tüzük Kurultayı’ başladı!

CHP'nin taslak tüzük metninin değerlendirilmesine ve oylanmasına yönelik Tüzük Kurultayı, ATO Congresium’da başladı.

CHP'de 'Tüzük Kurultayı' başladı!

CHP’nin parti üyeleri, il başkanları, milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri ve eski genel başkanlarının önerileriyle hazırladığı taslak tüzük metninin değerlendirilmesine ve oylanmasına yönelik Tüzük Kurultayı, ATO Congresium’da başladı.

CHP eski Genel Başkanları Hikmet Çetin, Altan Öymen, Eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, partinin Merkez Yönetim Kurulu ve Parti Meclisi üyeleri, milletvekilleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, çok sayıda belediye başkanı ve partililer katıldı.

Kurultayın yapıldığı salona, “İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı” başlığı altında CHP’nin logosu ve “Türkiye’nin birinci partisi” sloganının yer aldığı afişler asıldı.

Kurultayın yapıldığı alana asılan afişler arasında, partinin yeni seçim sloganı olan, “Her derdin var bir çaresi, Cumhuriyet Halk Partisi” sloganı da yer aldı.

TRT DETAYI
Pankartlarda, “Hayat pahalılığı”, “Gelir adaletsizliği” ve “Gelecek kaygısı” gibi toplumsal sorunlara vurgu yapıldı. ATO’nun farklı katlarına kurulan dijital ekranlara CHP’nin yerel seçim sürecindeki saha çalışmalarından ve son dönemde yaptığı tematik mitinglerden görüntüler yansıtıldı. 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde gerçekleşen CHP yayını da katılımcılara izletildi.

DİVAN KURULU BAŞKANI GÖKAN ZEYBEK
CHP’nin 20. Olağanüstü Kurultayı için Divan Başkanlığı’na CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek seçildi.

Zeybek, yaptığı açıklamada, “CHP’yi el birliğiyle iktidara taşıyacağız” ifadelerini kullandı.

ÖZGÜR ÖZEL: KURULTAYLARIMIZ LİDERLERE TALİMAT VERİR
Özel, partisinin tüzük değişikliği gündemiyle ATO Congresium’da toplanan 20. Olağanüstü Kurultayı’ndaki konuşmasında, kendilerine başarıyı getiren değişim anlayışını partilerinin yazılı belgelerine yansıtmak, daha demokrat, daha ilerici bir tüzük yaparak iktidar programı çalışmalarını başlatmak için bir araya geldiklerini söyledi.

CHP kurultaylarının liderlerden talimat alan değil, liderlere, kadrolara talimat veren bir yapısı olduğunu belirten Özel, “Geçen yıl 4-5 Kasım kurultayımız, bizlere önce yerel ardından genel seçimlerde partimizi iktidar yapma görevini vermiştir. Kurultayımızın ardından yaş ortalaması 43 olan, gençlerle tecrübeyi bir araya getirdiğimiz Parti Meclisimizle çalışmaya başladık. Yaş ortalaması 46 olan bir Merkez Yönetim Kurulu oluşturduk. Tüm bakanlıklara denk, onları takip edecek, politika üretecek, kadın-erkek eşit temsile dayalı bir gölge kabine oluşturduk” ifadelerini kullandı.

EŞİT TEMSİL VURGUSU
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin 17 bakan ve 1 cumhurbaşkanı yardımcısı ile 18 kişiden oluştuğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Biz de her birisine karşı görevlendirmelerimizi yaptık. Aramızda bir fark var, Sayın Erdoğan’ın 18 kişilik kabinesinde bir tek kadın vardır ve aileden sorumludur. O kıymetli Bakan’ımıza da ‘Sen aileden sorumlusun, aileyle ilgileneceksin’ demekte. AK Parti’deki, Türkiye’deki tüm kadın siyasetçilere, az da oylarını almadığı çok sayıda kadına şunu demektedir: ‘Sizin yeriniz ailedir, evdir, çocuk büyütmek, engelliye bakmaktır. Siz dış politikadan anlamazsınız. İçişleri sizin işiniz değildir. Kültür sanata biz bakacağız, ekonomiyi biz yöneteceğiz. Bu ülkede yerel yönetimlerle ilgili bir karar alınacaksa onu da biz alacağız. Bir hak ihlali iddia ediliyorsa ona da biz yanıt vereceğiz. Adliyeyi de mülkiyeyi de biz yöneteceğiz.’ Bu ülkenin kurucu kadrolarının zihinlerinde bu yoktu.”

Hem toplum hem de siyaset yaşamında kadının önünün açılmasının, ülkenin kurucu kadrolarında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en ilerici bakış açısında bulunduğunu dile getiren Özel, “Bunun bilinciyle CHP, bugünkü gölge kabinesinde olduğu gibi yarın kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetecek kabinesinde de eşit temsile, kadın-erkek eşitliğine yer verecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

“CHP, FİLİSTİN DAVASINI SAHİPLENMEKTEDİR”
Özgür Özel, Gazze’deki zulmü de gündeme getirdiklerini kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

“120 siyasi akrabamızı, ki bunların 24’ü ülkelerinde iktidarda, onlara İsrail zulmüne karşı Filistin’in yanında durmalarını, Filistin’i tanımalarını yazdığım mektupla bildirdim. Ayrıca, gerek Alman Sosyal Demokratların kongresinde gerek Avrupa Sosyalist Partisi’nin başkanlar divanı toplantılarında gerekse yurt dışında, önümde bulduğum her kürsüde, elime aldığım her mikrofonda Filistin’in haklı davasını savundum. Filistin’in haklı davasını savunmak, Yaser Arafat’la Bülent Ecevit’in kurduğu ilişkiyi, CHP’nin 1970’lerden beri gelen tutarlı, kararlı, dirayetli tutumunu sahiplenmektir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin davasını sahiplenmektir.”

İKTİDARIN STRATEJİSİ
Özel, partilerinin yerel seçimlerdeki başarısızlığı üzerinden kendilerine kariyer hesabı yapmaya heves edenler olduğunu kaydederek, şunları söyledi: “Karşımızdaki iktidarın gayeleriyle paralel olan bu çabalara, ‘Biz bunların hiçbirini bu örgütte görmedik ki, bir damla alın terlerini bu partiye damlatmamışlar ki, her zaman karşımızda olmuş, alay etmişler, şimdi kalkıp CHP’li oluvermişler’ diyerek, o klavye şövalyelerini, o Twitter kahramanlarını ve partimizi paçasından aşağı çekmeye çalışanları o çukurda bıraktık, yolumuza baktık” diye konuştu.

İktidarın, CHP ile tartışma, kavga etme, gerilme ve kutuplaşma siyasetini bir taktik ve strateji olarak sürdürdüğünü ve artırarak devam ettirmek istediğini gördüklerini belirten Özel, şöyle devam etti:

“Bunlara karşı kulak asmadık. Dedik ki, ‘Sizinle kavga etmeyeceğiz. Bir kavga edeceksek, emekli, emekçi, çiftçiler, esnaflar, öğrenciler, gençler, yoksullar için edeceğiz. Ama sizin suni gündeminizin peşine takılmayacak, bu seçimi yerel seçim olmaktan çıkarmayacak, birbirinden kıymetli belediye başkan adaylarımızın kendilerini ifade etmelerini, daha önce yaptıkları muhteşem işlerin gölgelenmesine izin vermeyecek, yerelde bir kutuplaşma yaratarak, belediye başkan adaylarımızın sizinkilerle kantara çıkmasından duyduğunuz endişeyi görmezden gelmeyeceğiz.’ dedik. Böyle yaptık ve asla ve asla onların suni gündeminin peşine takılmadık.”

Özel, eski dostlarının da benzer yaklaşımları olduğunu dile getirerek, “Öyle şeyler duyduk ki, orada verilecek cevap, Türkiye İttifakı’nın temellerini bombalamaya yönelikti. Görmedik, duymadık, çok sıkıştığımızda cevap verdik, ‘Canınız sağ olsun’ dedik. İttifakı reddeden parti olmadık, ittifak arayışlarıyla ilgili üzerimize ne düşüyorsa yaptık. Sırf ittifak yapmak için olmayacak tavizler vermedik, olmayacak tekliflere ‘evet’ demedik. Bu örgütün, milletin veya herhangi bir belediye başkanımızın hakkını kimseye yedirmedik. İttifakın partilerle değil, milletin kendisiyle yapılması gerektiğini gördük.” diye konuştu.

İttifakın partilerle yapılamayacağını, bu zorlamanın sonuç almayacağını, alsa da sonunda bir felaket yaratma noktasına savrulacağını gördüklerini de belirten Özel, “Renklerini ay yıldızlı al bayrağımızdan alan Türkiye İttifakı’nı hep birlikte meydan meydan büyüttük.” dedi.

Yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde, kadınların, gençlerin ve bilimin gücüne inandıklarını ifade eden Özel, hiçbir ön seçim talebini geri çevirmediklerini, 199 noktada ön seçim yaptıklarını kaydetti.

SEÇİM SONUÇLARININ ANLAMI
“47 yıl sonra partimizi birinci parti yaptık” diyen Özel, şunları söyledi: “Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisidir. Millet 31 Mart’ta Türkiye’de yeni bir siyasi iklim yarattı. Bizlere ağır bir sorumluluk yükledi, ağır bir kredi açtı. Bu kredi, bir yatırım kredisidir. Seçmen, Türkiye’nin geleceğine ve CHP’nin geleceğine yatırım yapmıştır. 412 belediye başkanımızın, başta büyükşehir belediye başkanlarımızın ellerindeki anahtar, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında partimizi iktidar yapacak olan anahtardır.”

Özel, şunları kaydetti: “Partiyi 100. yılında, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılındaki ilk seçiminde Türkiye’nin bütün demokratları sahiplenmişken kişisel hırslarından dolayı bu partinin karşısında adaylaşanlar, adaylaştıkları yerde kalsınlar. O dönem o hatalar yapılmayacak, bir daha onlar bu partide görev almayacaklardır.”

NORMALLEŞME AÇIKLAMASI
Siyasette normalleşme süreci ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Özel, şöyle konuştu:

“Ramazan Bayramı’nda Türkiye’nin birinci partisi olmanın sorumluluğuyla, onun özgüveniyle onun omzumuza yüklediği sorumlulukla tüm siyasi partinin liderlerini, 18 genel başkanı teker teker aradım, bayramlaştım. Her biriyle bayramı takip eden süreçte yüz yüze görüşmek üzere anlaştım, randevulaştım. Anıtkabir’de siyasi liderlerin her biriyle, tüm bakanlarla ve Sayın Cumhurbaşkanı ile tokalaştım. Erdoğan’ı partisinde ziyarete gittim. Erdoğan’ın partimize ziyaretinde kendisini Genel Merkezimizde kabul ettim, ağırladım. Tüm liderlerle şu ana kada tamamlayabildiğimiz oranda görüşmeler gerçekleştirdim, gerçekleştirmeye de devam ediyorum.

Yaptığım her görüşmede, kurduğum her temasta, kurduğum her cümlede sadece halkın sorunlarını, beklentilerini gündeme getirdim. ‘Millet son seçimlerde size iktidar olma sorumluluğu verdi o zaman emeklinin derdini çözün, çaresi budur’ dedim. ‘Asgari ücrete dört kez zam yapılabilir’ diyordunuz, ‘enflasyon bu noktada, temmuz zammını artık verin’ dedim. ‘Çiftçilerin alın terinin karşılığını verin. Ve ortaya koyacağınız her çözümde biz size Meclis’te destek olmaya hazırız’ dedim. ‘Esnafın faizlerini artırmayın, pandemiden beri gelen kredilere faiz yükseltmek nedir? Esnafa bu zulüm nedir? Bu işten vazgeçin’ dedim. ‘Enflasyon muhasebesinde inat etmeyin, sürdürmeyin. Boşu boşuna kazanılmamış paradan vergi almaya çalışmayın’ dedim. ‘Hasta hükümlü paşaları, 28 Şubat sürecindeki paşaları Adli Tıp raporlarına rağmen içerde tutmayın, zulmü sürdürmeyin, onları tahliye edin’ dedim. Gezi tutuklularının uğradığı haksızlıkları birer birer anlattım. Tayfun Kahraman’ın yaptığı görüşmeden çıkışta darbe çağrısı değil, ‘Ağaçları kesmeyecekler, Topçu Kışlasını dikmeyecekler, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkıp AVM yapmayacaklar, mahkeme kararını bekleyecekler. O kötü bile gelse referandum yapacaklar, artık Gezi Parkı’nı boşaltmayı takdirlerinize sunuyorum sunuyorum’ dediği ifadelerden darbe çıkmayacağını okudum, söyledim, evrakları teslim ettim. Gerek Bakırköy Kadın Cezaevinde yatan, gerek Silivri’de yatan toplam beş kişi ama hepimiz yerine yatan Gezi tutuklularının masumiyetini de bunların içinden Can Atalay’ın AYM kararına rağmen serbest bırakılmamasının, yemin edememesinin Meclis’e ne büyük saygısızlık olduğunu da AİHM kararlarına uymadığınızda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde saat sorsanız cevap alamadığınızı, yemek yerken masanıza misafir bulamadığınızı, 75 yıl önce kurduğumuz konseyden bu sebeplerle koparıldığımızı örnekleri ile tane tane anlattım.

Ayrıca Emine Şenyaşar’a, -Adalet Bakanlığı’nın önünde gözyaşı döküyordu şimdi Meclis’te- randevu verilmesini, dinlenmesini, o ananın yüreğindeki yangının söndürülemeyecek bile olsa hafifletilmesini söyledim. Ayşe Ateş’i, bir siyasi parti Ankara’nın ortasında Sinan Ateş’in cenazesini, kanını yerde bırakmış olabilir ama eşi var Ayşe Ateş, iki küçük kızı var, ‘Onlara randevu verin, dinleyin, adalet duygusunu zedelemeyin. Bu millet Ayşe Ateş’i kardeşi bildi, o kardeşe siz de randevu verin’ dedim. Vatandaşın hizmet beklediği belediyelerimizin elini kolunu bağlamaya çalışmanın bu milletten döneceğini, belediyelerimizin imzada bekleyen yurt dışı kredilerini, imzada bekleyen birtakım onaylarını teker teker söyledim. Tüm bu süreçleri şeffaflıkla halkımızla paylaştım.

“YAPTIĞIMIZ GÖRÜŞME, İTTİFAK GÖRÜŞMESİ DEĞİLDİ”
Ancak bu süre içinde iktidar tarafından aynı samimiyeti ilk başlarda olumlu bir kaç adım atılmaya çalışılsa da iktidar tarafında da muhalefet tarafında da normalleşmiş bir Türkiye’de kendisine yer olmadığını düşünenlerin saldırıları, süreci belli noktalarda aksaklığa, akamete, sıkıntıya uğratmıştır. Yaptığımız görüşme, ne AK Parti ile ittifak görüşmesi ne Cumhur İttifakı’nı iltihak görüşmesidir. Yapılan görüşmeler, milletin derdini, tasasını ifade etme, çözüm önerilerini sunma, bu müzakereden sonuç alınamazsa mücadele etme ve millete bunu açıkça gösterme sürecidir. Bunun dışında bir tutum içinde ne biz oluruz ne de siyasi rakiplerimizin böyle bir isteği olduğunu da düşünmüyorum.

Ama çeşitli toplantılarda, ‘Bu ülkenin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var’ diyenlere, ‘Evet var, mevcut anayasaya uyarsanız yeni Anayasa’yı konuşabilirsiniz ama bundan altı yıl önce yapısı gereği her doğana yapılması gerekirken Erdoğan’a yapılmış bir Anayasa’ya bugün Erdoğan bile uymuyorsa şimdi yeni Anayasa konuşmanın değil o yeni Anayasayı yapacak yeni bir Meclis ve ona güçlü irade koyacak, kuvvetler ayrılığına inanan, birbirinin işine karışmayan, güçlü bir yönetici iradeye ihtiyaç var. Onun da zamanı Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıdır’ demekten de geriye durmadık.

Yine de burada tarihsel tutarlılık açısından şunu ifade ederim ki, yarın bir sihirli değnek bu iktidarın başına değerse, yarın sabahtan itibaren bütün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyarlarsa, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyarlarsa, kuvvetler ayrılığını, başta yürütmenin Meclis üzerindeki tahakkümü ve yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümünü ortadan kaldırırlarsa bu konuda geçmişteki hatalarını telafi eder, yeni yanlışlar yapmazlarsa o zaman Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir anayasa söylemine bir kez daha kulak kabartabilir. Ama Gezi tutukluları içerde yatıyorken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin binlerce kararı uygulanmıyorken, Meclis’teki ne el kaldırılacağına iktidar grubu Grup Başkanvekilinden, Grup Başkanvekili Saray’daki üst vekilinden talimat alarak hareket ediyorsa, çıkarılan her bir kanun bakanlıkları bırakın Saray’ın odalarında, kurullarında konuşuluyorsa burada ne demokrasiden ne anayasadan ne de yeni bir anayasa yapmaktan bahsedilebilemez.

“PARTİNİN GERİYE DÜŞMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
“Biz milletin verdiği sorumluluğun gereğini yaptık. Ancak bu süre içinde olumlu birkaç adımdan sonra bir baktık ki 1 Mayıs’ta yeniden Taksim’i kapattılar. Taksim’i 1 Mayıs’ta yeniden işçilere kapattılar. Anayasa Mahkemesi’nin kapı gibi kararına rağmen. AYM kararına rağmen Can Atalay’ı içeride tutmaya devam ettiler. Asgari ücrete zam yapmadılar, emekliye hakkını vermediler. Çiftçileri düşük taban fiyatlara, maliyetin altındaki taban fiyatlara mahkûm ettiler. Halkın iradesini yok sayan kayyum politikasını ısrarla sürdürdüler. Atanmayan öğretmenin sorunundan, müfredata kadar hayvan hakları yasasından, depremzedelerin sıkıntılarına kadar tüm konularda, kendi bildiklerini okumaya, yanlışta ısrar etmeye devam ettiler. Milletin beklentilerini, kendi ittifaklarının iç çekişmelerine kurban ettiler. ‘Türkiye’de anormal bir şey yoktur’ diyecek kadar çıldırdılar ve birbirlerini hizaya sokmak için bu cümleyi kullandılar. Bunların kendilerine de Türkiye’ye de hiçbir faydası olmadığını görmediler. ‘Normalleşme CHP’ye yarıyor’ kaygısına kapılıp şimdi sertleşmek, kavga etmek yani eski Türkiye’lerine dönmek istiyorlar. Kusura bakmasınlar, eski Türkiye, onların dönemindeki eski Türkiye geride kalmıştır. Biz ne yaptıklarını görüyoruz ve biz oyuna gelmeyeceğiz. Biz, cesaret isteyen bu doğru yolda yürümeye devam edeceğiz.

Bizi bu süreçte en çok üzen ise toplumun satın aldığı, bize oy vermeye eli gitmeyenlerin önyargılarının kırıldığı, Cumhur İttifakı’nı iç çekişmelere götüren bu süreç üzerinden aldığımız haksız eleştiriler oldu. O eleştirileri yapanlar, kısır kavgaların fayda getireceğine inanıyorlarsa, yanlıştır. Kutuplaşmanın konforuna kapılıyorlarsa, haksızlıktır. Belki bilmeden istemeden iktidara can suyu verecek bir sürece alet oluyorlarsa, dikkatli olmalılardır. Çünkü bu partinin bir lideri, bir yönetimi, yönetimi ile birlikte 81 ilinde ve tüm ilçelerinde eşgüdüm halinde olan güçlü bir örgütü ve iktidar olmaya dair verilmiş bir kararı vardır. Twitter’dan, sosyal medyadan, çeşitli mecralardan bu sürecin baltalanmasına, partinin yeniden geriye düşürülmesine asla izin vermeyeceğiz. Kavga ve kutuplaşma iktidarın son çaresidir.”

TÜZÜK KURULTAYI MESAJI
Tüzük Kurultayı hakkında mesaj veren Özel, “Bu tüzük ne Özgür Özel’in tüzüğüdür… İçinde taahhütlerimiz, siyasi partiler kanunun yarattığı olanaksızlıklar mümkün olduğu kadar aşılıp ama pek çok noktada da o zorluklar yaşanıyor, dışında taahhütlerimiz bu tüzüğün içine derc edilmiştir” ifadelerini kullandı.

Özgür Özel, şöyle devam etti:

“Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun taahhütleri tüzüğün içine konmuştur. Sayın Zeynel Emre bu sürece liderlik etmiştir. Ayrıca Sayın Genel Başkanımızı geçtiğimiz pazar günü Sayın Mansur Yavaş ve Ankara il başkanımızla birlikte ziyaret edip tüzük üzerinde ayrıntılı bilgilendirme tarafımdan yapılmış, dün son hali kendisine mail olarak yollanmış, teyit alınmış ve üzerinde bir öneri, düzeltilmesi gereken nokta varsa kendisinin onu bana ileteceği de kendileri tarafından ifade edilmiştir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu dışındaki önceki genel başkanlarımız, eksik olmasınlar. Sayın Murat Karayalçın, Sayın Hikmet Çetin ve Sayın Altan Öymen, seçildiğim günden bugüne nereye birlikte gitmek partiye güç katacaksa, Kıbrıs demediler Kıbrıs’a, İstanbul İş Bankasının açılışının yüzüncü yılı demediler oraya. Her davetimize icabet ettiler ve katkı sağladılar. Geçtiğimiz hafta İstanbul İl Başkanımızla birlikte üç genel başkanımızla İstanbul’da yaptığımız bir toplantıda da tüzük hakkında ayrıntılı kendilerine bilgilendirmede bulunup, çok kıymetli önerilerini alıp tüzük komisyonuna aktardık. Bu tüzük ne benimdir, ne Kemal Beyindir, ne önceki genel başkanların, ne il başkanlarının, ne Zeynel Beyin ve Gül Hanımın, bu tüzük kapsayıcılığı bakımından bütün komisyon eliyle bu örgütümüzündür

Bu tüzük ne bana güvenoyudur, ne geçmesi beni güçlendirir, ne geçmemesi beni zayıflatır. Bu tüzük geçince hiç kimse kaybetmez, bu örgüt kazanır. Ben bu tüzüğün herhangi bir maddesinin ya da bütününün bu örgüt tarafından sahiplenilmemesi durumunu, bu örgüt açısından son derece ‘sorunlu’ demeyim ama kaygı verici bulurum. O yüzden bundan önce yürütülen demokratik tartışmaların, birazdan oluşturulacak tüzük komisyonunda da burada yapılacak görüşmeler sırasında da bütün bir özgürlükle tartışılması ve Türkiye’ye örnek olacak bir müzakere sürecinden sonra, bu salondan birilerinin beklentisinin aksine güle oynaya, el ele, hep beraber işin kolay tarafını başarmış, esas zor tarafına yani Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi belirleyeceğimiz program kurultayına adım atmak üzere, bugün akşam bu salondan hep beraber omuz omuza çıkacağımızı biliyorum, umuyorum. Bunun için sizlere güveniyorum. Bu süreci her birinize ayrı ayrı emanet ediyorum.”

VEKİLLER İÇİN DÖNEM SINIRI VE ÖN SEÇİM
Tüzük hakkında bilgi veren Özel, “Biz ekranları kapattığımızda içeride konuşurken, dışarıda birileri istismar etmesin diye birkaç hususa değinip, kamuoyunun merakını tatmin etmek adına şunu söyleyeyim. Yazıldı, çizildi, ‘Dönem sınırı bugünden başlıyormuş, daha üç dönem milletvekillikleri mümkünmüş, efendim beş dönem yapan daha sekiz dönem yapacakmış.’ Öyle bir şey yok” diye konuştu.

Özgür Özel, şu bilgileri paylaştı:

“Bu komisyon dönem sınırını iki seçim önceye çekmiştir, bu komisyon mevcut milletvekillerine bir dönem, önceki dönemki milletvekillerine iki dönemlik milletvekilliği yapılmış saymıştır. Bundan sonraki süreç için tüm milletvekillerine ki buradan açıkça söyleyelim kamuoyunda tartışılan, yıpratılan, bu partide dünya kadar emeği olan, bu dönem ya da geçmiş dönemdeki değerli yöneticilerimizin hiçbiri için değil ama sadece bu partide, buçuklu dönemlerle dönemleri hızla doldurulmuş genç yaşındaki birkaç arkadaşımız için belki bir dönem daha aday olma imkanı teklif edilmektedir. Takdir Genel Kurulun olacaktır.

Ancak ‘Şunu yazalım’ dediler. Çok ince bir davranış gösterdiler. Dediler ki, ‘Yazalım ve CHP parlamenter demokrasiye inanan, güçlü parlamentoyu savunan bir partidir. Genel başkanının milletvekili olmaması doğru bir durum değildir. Partiyi güçsüzleştirir.’ Bunun için hiç olmazsa genel başkanlar için muafiyet maddesi yazmayı önerdiler. Teşekkür ettim, reddettim. Ben, 2015 yılında yapılan ön seçime kadar bir milletvekiliydim, çalışan bir milletvekiliydim, gayret eden bir milletvekiliydim. Bu gayretlerim Manisa’da oy kullanan 13 bin üyenin 11 bin 650’si tarafından takdir edilip, yüzde 86 ile tüm zamanların rekorunu kırdıktan sonra ben Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanvekili de oldum, Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanı da oldum. Bugün Genel Başkan da oldum. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi’nde Genel Başkanı, genel başkan yardımcıları ya da bilinen isimleri, kamuoyunca bilinen isimleri bir şehre giderken elde bayrak saatlerce beklenen, yağmur altında dinlenen, güneş altında sabırla desteklenilen isimleri, kendi memleketlerinden ya da herhangi bir seçim bölgesinden ön seçimle çıkma kaygıları varsa, zaten o kişi de bitmiştir, o parti de bitmiştir. Genel Başkan dahil, hepiniz ön seçime gireceğiz, milletvekili olmak isteyenler örgütten onay ve destek alacaklar”

GENÇLİK VE KADIN KOTASI
Gençlik ve kadın kotası hakkında konuşan Özel, şunları söyledi:

“Bir maddeyi hepinize emanet etmek istiyorum. O da gençlik ve kadın kotasıdır. Burada dünya kadar spekülasyon yapılıyor. Bu konuyu bizzat açıklamayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına seçme ve seçilme hakkını sağlayana kadar gösterdiği gayreti, kendime vasiyet bilerek bu maddeden ben bahsetmek istiyorum. Bugün yüzde 33 kadın kotası vardır. Uygulamada sorunlar vardır. Ancak bunun uygulanması noktasında partimizin hem önceki Kadın Kolları Genel Başkanı’nın, hem mevcut Kadın Kolları Genel Başkanı’nın, Türkiye kadın hareketiyle birlikte, kadın örgütlerimizin tam desteğiyle eşit temsil noktasında ortaya koydukları yoğun bir emek, önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘Bir kadın devrimi yapacağız, eşit temsil getiriyorum’ diye ortaya koyduğu örnek bir irade ve benim de sahiplendiğim net bir tutum var. Ancak örgütün zorluklarını, sürecin zorluklarını bilerek, kadın kotasını tüzüğümüzde yüzde 50 eşit temsil olarak ve adını artık zaten yazdığı gibi ‘Kadın değil cinsiyet kotası’ diyerek, ümit ederiz ki bir gün bu kota erkekleri de koruyacak. Ve bu cinsiyet kotasını yüzde 50 yazıyoruz. Ancak yürürlülük maddesinde bunun ilk kurultayda 35, bugün 33. Bir sonrakinde 40, bir sonrakinde 45, bir sonrasında 50 olacak şekilde bir geçiş süreci tarif ediyoruz. Bu süreç, örgüt denetiminde yaptığımız ön seçimlerde de 35-40-45-50 olarak gidecek. Birilerinin korktuğu gibi, ‘Efendim çok az kadın var. Erkeğe göre çok fazla imkan bulacaklar’ olmayacak. Ama önümüzdeki dört kurultayda eşit temsili yakalayacak irade de ortaya konacaktır.

Ayrıca gençlik kotası bugüne kadar 35 yaşına kadar yüzde 20 uygulanmışken, bir ara bunu ikiye bölme ve 10-10 uygulama tartışmaları vardı. Çünkü hep gençlik kotası, 28-29 yaşındaki arkadaşlarımıza uygulanıyor, maalesef 20’li yaşlarının ortalarında ve daha öncesinde olan arkadaşlarımız yer bulamıyordu. Şimdi bu kotayı 18-25 yaş için 10, 25-40 yaş için yani artık doğumla beklenen yaş uzadığı için, insan ömrü uzadığı için, eğitim süreleri yüksek lisanslar uzadığı için 35-40 yaşındakileri de ikinci bir çağ kotasına alarak ve oraya da şu anda 10, ilk kongrede 15, bir sonrasında 20 kota uygulayarak, söz verilen bir devrimi hep birlikte gerçekleştirmeyi istiyoruz. Bu madde, bugün için hemen bir sonuç doğuracak madde değildir. Bu madde uygulandıkça kadınları partiye çekecek, yer buldukça daha fazlasını getirecek ve her aşamanın sonunda, bundan 10 sonra artık eşit temsilin yerleştiği bir madde olacaktır. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin önerdiği yöntem de budur. Cumhuriyet Halk Partisi rakiplerinden kadına duyduğu saygı ile pozitif ayrışmak durumundadır. Gençlere açtığı alanla pozitif ayrışmak durumundadır. Bu maddeyi her birinize emanet ediyorum. Eğer bu maddede gençlerin önünü açarsak, kadınların önünü açarsak ikinci bir dalga yaşanacak. Bakın yerel seçimlerde 10 olan kadın belediye başkan sayımızı yüzde 340 ile 34’e çıkardık. Genç belediye başkan sayımızda tarifsiz artışlar oldu. Ne oldu? Her hafta sunum yapılıyor. 9 bin üye geliyor, 7 bin 200’ü genç ve kadın üyeler arkadaşlar. Parti gençlere, kadınlara bir adım attığında onlar partiye bin adım atmaya başladılar. Onun için bu süreci gerçekten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tutumunu kendime ve size vasiyet sayarak, kadın ve gençlik kotasını sizlere emanet ediyorum.”

GENEL BAŞKAN ADAYLIĞI İÇİN ŞARTLAR
Genel başkan adaylığı için şartları da aktaran Özel, şunları söyledi:

“Bir diğer husus da şu. Kamuoyunda çok tartışıldı. Yüzde beş imza ile aday oluyor ya genel başkanlar, il başkanları da yüzde 10’la. Bunu 15’e çıkarıyormuşuz. Bunu yazdılar, çizdiler. Televizyon kanallarında tartıştılar. İlk günden beri düşüncem oydu, önerdim ve taslakta yer aldı. Genel Başkan’ın imza toplaması, genel başkanlarımızın haberi olmaksızın, etrafında onları onlardan çok sevenler tarafından, örgüt ve delege üzerine bir baskıya, sonra da toplanan imzalardan az oy alınınca parti delegesinin ahlakını sorgulamaya dönüşecek kadar hadsiz sürece dönüşüyor. Önerimi kabul ettiler, teşekkür ediyorum. Mevcut genel başkan imza toplamaz, toplayamaz. Talebi halinde adaydır. 60 tane parti meclisi üyesi olan, 130 tane milletvekili olan genel başkan, 60 imza toplayacağım diye 1300 delegeyi imza verme süreciyle muhatap etmek yerine, mevcut genel başkan talebi halinde adaydır. Diğer adaylar yüzde beş imza toplarlar.

Yüzde 10’dan çoğunu toplayamazlar. Divan yüzde 5’ten az, yüzde 10’dan çok imza kabul edemez. Bu adımı atmak suretiyle artık delegemiz ve örgütümüzün üzerindeki imza toplama baskısını, iki kıymetli adayın, iki kıramayacağı temsilcisini memleketinde ağırlayıp da ona mı versem, buna mı versem, ona da vermiştim, mahcup olmuştum tartışmalarını, genel başkanlarımızı bu işe muhtaç ve kurultay delegelerimizi sanki gayri ahlaki bir tutum takınabilecek kişiler gibi gösteren bu haksız süreci sonuna kadar tarihe gömüyoruz. Ayrıca il başkanları için de yüzde 10 olan imza sürüyor ama divana yüzde 15’ten fazla imza teslim edemeyecekler. Yani 600 delegenin 500’ünün imzasını aldım, bitti bu iş, havasıyla bir kongre yaşamayacağız. Daha çok adayımız olacak. Adaylıkların önündeki tüm engelleri kaldıracağız.”

EKREM İMAMOĞLU’NA DESTEK
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan ‘ahmak davası’ ile ilgili ceza alabileceği söylentilerine ilişkin şunları söyledi:

“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun uzun süredir bekletilen, karar bağlanmayan dosyası üzerinden maksatlı, çirkin bilgi sızdırmalarıyla Türkiye’deki siyaseti dizayn etme çalışmalarıdır. Sayın Ekrem İmamoğlu, bu çabalara karşı kendi duruşunu en kararlı, en net bir şekilde ifade etmiştir. Partinin Genel Başkanı sıfatıyla bütün il başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın, kurultay delegelerimizin huzurunda 1 milyon 460 bin üyemizin hepsinin adına hep bir ağızdan ifade ediyorum ki Sayın İmamoğlu’nun tutumu partimizin tutumudur. Cumhuriyet Halk Partisi, Ekrem İmamoğlu’nun yanındadır. İstanbul’un sevgilisi, partimizin gözdesini kimsenin kem gözlerine emanet etmeyiz, kimsenin insafına bırakmayız, herkes haddini bilecek.”

KILIÇDAROĞLU’NA AÇILAN DAVAYA TEPKİ
CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan davaya tepki gösteren Özel, şunları ifade etti:

“Ayrıca önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan bir davayla, kendisine siyasi yasak getirilmeye, hatta kendisi hapisle tehdit edilmeye çalışılmaktadır. Burada kendilerine, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir şehit cenazesinde kurdukları kumpasla üzerine yollanan vahşi güruh, kendisini linç etmeye çalışırken nasıl durduğunu, Şavşat’ta PKK kurşunu bir askerimizi şehit, birin kör ederken o kirpi geldiğinde araçtan kirpiye geçerkenki duruşunu, ayrıca Meclis’te uğradığı saldırılardan, sosyal medyada kendisine yapılan her türlü linç girişimine karşı 13 yıl boyunca takındığı tutumu, Kemal Beyden örnekler yetmediyse Ecevit’e, ‘Bu mitingi yapma suikasta uğrayacaksın’ deyince, ‘Ölmek için en uygun yer’ deyip otobüsün üstüne çıkışını, yine Sayın Deniz Baykal ile Altın Öymen’in birilerinin dizleri titrerken, bu partinin birisi bakanı, birisi o dönemde milletvekili, daha sonra genel başkanı olacak bu iki kişinin tutuldukları cezaevlerindeki duruşunu, İsmet Paşa’nın, ‘Namuslular da namussuzlar kadar cesaretli olmazsa, bu memleket aydınlığa çıkmaz’ derken ki veciz sözünü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeyi kurtarmak için kendi canını ortaya koyup, ‘Ya istiklal ya ölüm’ deyişini hatırlatmak isterim.”

Kaynak:Mustafa Bildircin

Exit mobile version