Yıllardır başvuru yapanlar aynı, gerekçeler aynı. Başvuru yapılan Danıştay’ın verdiği kesinleşmiş kararlar ortada iken bu kez oybirliği ile verilen karar farklı ve tehlikeli.
Danıştay Savcısının iddia ettiği gibi Ayasofya’yı ibadete açma yetkisi ‘Bakanlar Kurulu olmadığına göre, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle’ açılabilir demek yerine; altında Atatürk’ün imzasının olduğu 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulunun müze kararını iptal etti.
Danıştay’dan böyle bir kararın çıkacağının beklendiği Erdoğan’ın Danıştay’ın kararını bekliyoruz, ona göre karar vereceğiz demesinden belliydi. Geçen hafta yazdık Erdoğan açmaya karar vermişse Danıştay’ın aksi yönde karar vermesi mümkün değildir diye. Nitekim bugüne kadar verdiği kararların aksi yönünde kararını verdi; Erdoğan’da yine bugüne kadar hassasiyet göstermediği, uymadığı Danıştay kararına jet hızıyla uydu!
Oysa Erdoğan daha önce Sultanahmet ve etraftaki camileri doldurdunuz mu ki… Yine Erdoğan seçim özel programında: ‘’…orada Kuran tilaveti de yaptık, belli bölümünde şu anda namaz da kılınıyor. Bunları da aşmak bizim için sorun değil, aşarız. Ama getirisi götürüsü nedir, bunu burada açıklamam doğru olmaz. Bunun bir götürüsü var. O bizim için faturası çok daha ağırdır. Unutmayalım şu anda Dünyanın çok çeşitli ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler bu camilerin başına ne gelir, onu düşünüyor mu? şu anda kundaklama hareketleri şunlar bunlar birçok şeyler yapılıyor. Yaa bunları düşünmeden, hesabını yapmadan söylüyorlar. Yaa kusura bakmasınlar bunlar dünyayı tanımıyorlar. Muhataplarını bilmiyorlar. Onun için ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikameti mi kaybetmedim…’’
Getirisi götürüsü… Çok ağır fatura… Dünyayı tanımamak… Muhatapları bilmemek… istikameti kaybetmemek…
Herhalde fazla söze gerek yok; bunların hesabı yapılmıştır.
Herkesin sorduğu soru geçmişte kuvvetli savunucusu olduğu konuda bu kadar keskin cümlelerle açmanın şartlarının zor olduğunu söyleyen Erdoğan ne oldu da bir anda Danıştay’ın kararını bekledi, Danıştay karar değiştirdi, hızlıca açma kararı verildi.
Ekonomideki olumsuzlukların dayanılmaz boyutlara ulaşacağı, ekonomideki krizin daha da derinleşeceği ve çıkacak olumsuz tablonun faturasının açılmaya tepki gösterecek malum ‘dış güçlere’ kesileceği…
Baskın erken seçime yönelik muhafazakar tabanı konsolide etmeye yönelik…
Ve İslamcı-dinci siyasetin başından beri siyasetinin merkezi haline getirdiği Ayasofya konusunu çözmek, İslamcı-dinci tabanın beklentilerini karşılamak için yapıldığı görüşleri tartışılıyor.
Egemenlik hakkımızın ispatı için yapıldığı iddiası da çok gerçekçi değil. O zaman akıllara şu sorunun gelmesi kaçınılmaz: ‘Bugüne kadar egemen değil miydik?’
Esas olarak kamuoyunun bir bölümünü tedirgin eden, endişeye sokan, Danıştay’ın “yetki Cumhurbaşkanınındır” demek yerine ‘Bakanlar Kurulu’ kararını iptal etmesi. Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20:53 gibi sembol bir saatte yaptığı açıklamalarda ‘Tek Parti’ dönemi diyerek Atatürk dönemiyle gizli hesaplaşmasını alenileştirmesi.
Ondan güç alan devlet memuru kimliğini aşan bir şekilde her konuda görüş serdeden, Şeyhülislamlık misyonu üstlenen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cumhuriyeti yok sayan 86 yıllık ara dönem bitti açıklamasıdır.
Artık Cumhuriyetle, Atatürk dönemiyle ilgili ‘hesaplaşmayı’ cümle aralarına sıkıştırmaktan aleniye dönüştürdüler, her defasında artık “eski Türkiye yok” sözleri daha sık tekrar edilir oldu.
Biz kapattık, biz açarız anlayışının ötesine geçen, cumhuriyetle hesaplaşma hareketleri toplumun önemli bir kesiminde ciddi tedirginliklere, kaygılara yol açmıştır.
Haklı olarak CHP nerede diye soruluyor. CHP iktidara yürüyüş kurultay çalışmalarının hazırlıklarında!
CHP’nin yeni siyaset anlayışında Erdoğan’ın cumhuriyetin temel değerleri ve Cumhuriyet dönemi ile hesaplaşmayı çağrıştıran hiçbir uygulamasına itiraz etme, karşı çıkma düşüncesi yoktur. Çünkü CHP karşı çıkarsak bizi ‘din düşmanı’ ilan ederler korkusu içinde.
Erdoğan bundan böyle ne yaparsa yapsın CHP ‘’Erdoğan bizi sokağa çekmek istiyor. Aman buna karşı çıkarsak muhafazakar tabanı küstürürüz, aman buna kaşı çıkarsak ittifak ortaklarımızı üzeriz…’’ anlayışıyla siyaset yapmaya kararlı.
Şimdiden Halifelik gelmeli lafları konuşulmaya başlandı bile, kendisini Halife gibi görenler bir süre sonra Hilafeti getirmeye kalkarsa acaba CHP ‘aman itiraz etmeyelim, itiraz edersek bize din düşmanı derler’ der mi – derse…
CHP’nin büyük! transfer milletvekili Mehmet Bekaroğlu sevinç çığlıkları atıyor.
Doğal olarak Nagehan Alçı CHP’nin bu tutumundan çok memnun ‘aman CHP bu tutumunu bozmasın’ diye tavsiyelerde bulunuyor.
TBMM Genel Kurulunda ‘zincirler kırıldı, Ayasofya açıldı, Allahuekber’ sloganları atılıyor. Artık ‘Laiklik’ konuşulmaz oldu; zaten muhalefet de tehlikede olduğunu düşünmediğine göre!
916 yıl kilise, 481 yıl cami olarak iki kadim inanca saygıyla hizmet etmiş Ayasofya yüce Atatürk’ün engin görüşüyle insanlığın ortak kültür mirası olarak Dünya mirasının hizmetine müze olarak sunulmuş 86 yıl hizmet vermiştir.
Atatürk çağdaş bir anlayışla; Medeniyetler çatışmasını değil, medeniyetler ittifakını esas almıştır.
Umarız açanların dediği gibi ülkemiz ve insanlık için bedeli çok ağır olmaz!