CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yaparken kullandığı “Sayın Cumhurbaşkanımız bilime olağanüstü değer ve önem veren bir liderdir” ifadesini;
“Sayın Cumhurbaşkanı bilime önem verseydi damadını Hazine ve Maliye Bakanı yapar mıydı ya da Nebati felaketini bu ülkenin başına getirip Nebati’yi Ekonomi Bakanı yapar mıydı? Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürünü, TÜBİTAK’ın Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi müdür yardımcısı olarak atar mıydı” diye değerlendirdi. Sayıştay’ın İletişim Başkanlığı raporunu hatırlatan Başarır, “Sayıştay, İletişim Başkanlığı’nın 2021 mal ve hizmet alım gideri 436 milyon iken 2022’de 1 milyar 389 milyon TL olduğunu tespit etmiş. Fahrettin Altun’a buradan sesleniyorum; 3 kat neden arttı? Yaklaşık 1,5 milyar TL senin iletişim giderlerin ve bir önceki yıla göre 3 kata kadar arttı. Nerede kullandın bu parayı? Karayılan videosunda mı? Facebook veya sosyal medyanın sponsorluk anlaşmalarında mı? Cumhurbaşkanının seçim kampanyasındaki reklamlarda mı kullandın? İşte gerçekler, yani seçim dönemi yaşanan rezaletler Sayıştay raporlarında çıkıyor” eleştirisini yaptı.
CHP Grup Başkanvekili, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır TBMM’de bugün basın toplantısı düzenledi.
Başarır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce “SSK’yı batırdılar” sözlerini anımsatarak, “Kim batırmış Sayıştay’a göre bakalım. 2023 yılının Ocak-Temmuz döneminde Sosyal Güvenlik Kurumu 29 milyar açık vermiş. Geçen yılki açık 40 milyardı. Peki 2002’den bu yana SGK ne kadar açık vermiş, 523 milyar… Ah Recep Bey ah… Ah Tayyip Bey ah. 21 yıldır meydanlarda SSK’yı batırdılar diyorsun, rakamlara bir bakalım. SSK’yı kim batırmış… Bugün 450 milyar TL alacağı var SGK’nın. Bu ülkede 1,5 trilyon alacağı vergi var. Belki bunlar alınsa, devletin kasasına gelse emekli maaşı 15 bin TL olacak Recep Bey. Biz sizin gibi karnımızdan ya da promptera yazılan sahte bilgilerle konuşmuyoruz, Sayıştay’dan konuşuyoruz” dedi.
Başarır’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“UZATMADAN BİR KARAR VERİN: Belki de son 12 yılın en önemli sorunu yargıyla başlamak istiyorum. Dün, 101 gündür tutuklu bulanan gazeteci Merdan Yanardağ, hem ceza aldı aynı zamanda da tahliye oldu. 2 yıl 6 ay ceza aldı, 101 gün tutukluydu. Aslında yargısız infaz yapıldı. Toplanacak hiçbir delil yokken, tek sanık varken, hiçbir tanık yokken, tek bir video varken neden 101 gündür tutukluydu? Tüm söylemlerinde böyle bir suçu işleme kastının olmadığını söylemesine rağmen neden ceza aldı. İşte yargının geldiği nokta. Bugün 5 Ekim, Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın durumunu esastan görüşecekti. Ben buradan mahkemeye sesleniyorum, bir an önce karar verin. Daha önce Enis Berberoğlu, Mustafa Balbay, Gergerlioğlu ile ilgili kararlarınız, içtihatlarınız net. Anayasa’nın 67’nci maddesine göre hak ihlali olduğunu net bir şekilde belirtip karar verdiniz. Bu yüzyılda ne yargıya ne parlamentoya tutuklu bir vekilin cezaevinde olması yakışmıyor. Yargı, bağımsız yargı diyoruz ama üzülerek söylüyorum ki Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayan bir Yargıtay var. Emsal kararlara rağmen. O yüzden uzatmadan bir karar verdin.
İRFAN FİDAN YARGITAY’A ATANDI, İMZA BİLE ATMADAN AYM ÜYESİ OLDU: Bugün, yargının sorunlarıyla ilgili bir Meclis araştırması istedik. Neden istedik? Çünkü günden güne yargı, bir felakete götürüyor ülkeyi. Özellikle 2016’dan sonra AKP’nin kadın kolları, gençlik kolları, parti yöneticileri olan avukatlar hakim, savcı olarak atandı. Daha sonra Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışı çıkış yasağını kaldıran ve bir anlamda ödüllendirilen İrfan Fidan, önce Yargıtay’a atandı, imza bile atmadan Anayasa Mahkemesi’ne üye oldu. Şimdi bunların sayısını birçok örnekle artırabiliriz. Aynı Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına konulan tedbiri kaldıran Hasan Yılmaz, Adalet Bakan Yardımcısı oldu. Enis Berberoğlu davasında karar veren hakimler, yine Adalet Bakan Yardımcısı oldu. Hangi birini söyleyelim; Gezi Parkı’nı mı Canan Kaftancıoğlu’nu mu, Barış Pehlivan’ı mı, Ekrem İmamoğlu’nu mu… Yargı böyle olmamalı. Umarım Meclis’te bu konu bugün konuşulur, bu konu araştırılır, tartışılır.
CUMHURBAŞKANI BİLİME ÖNEM VERSEYDİ DAMADINI HAZİNE BAKANI YAPAR MIYDI: Diğer bir konu, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunum yaptı. Aslında halka sunum yaptı. Yani halkın yolladığı milletvekillerine sunum yaptı. Görüyoruz ki hanımefendi, Türkiye’ye gelmeden sarayda bir iletişim dersi almış. Bunu da gayet iyi almış. Çünkü saraya mesafeli gözükse de sarayla paralel bir şekilde aslında işi götürüyor. Diyor ki ‘sayın Cumhurbaşkanı bilime, akla önem verir.’ Gerçek öyle mi? Ben Merkez Bankası Başkanına sormak isterim; sayın Cumhurbaşkanı bilime önem verseydi damadını Hazine ve Maliye Bakanı yapar mıydı ya da Nebati felaketini bu ülkenin başına getirip Nebati’yi Ekonomi Bakanı yapar mıydı? Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürünü, TÜBİTAK’ın Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi müdür yardımcısı olarak atar mıydı? Bunların sayısını artırabiliriz. Bugün kamu bankalarında, bankacılık ve ekonomi dışında her işi yapan yönetici… Ama beyefendi bilimi kullanıyormuş.
ÇIK, GERÇEK VERİLERİ SÖYLE: Ben Merkez Bankası Başkanından halkın vekillerine, Plan ve Bütçe Komisyonu’na net ve doğru bilgiler vermesini bekliyordum. Kur korumalı mevduata verilen para soruldu. Şu ana kadar verilen 150 milyar dedi. Peki 3 Ekim’e kadar olanı niye açıklamadınız? Haziran ayındaki rakamı veriyorsun 150 milyar. Merkez Bankası verileri her gün güncelleniyor. İddia 700 milyar. Bunu niye söylemiyorsun? Haziranda 150 milyar ise 3 Ekim’de kur korumalı mevduatta bu ülkedeki kodamanlara, zenginlere, para babalarına 85 milyon ne kadar para verdi? Bunu açıklamalıydı ama yalan söyledi. Çünkü 3 Ekim’de Merkez Bankası’nın tüm verileri elinde mevcuttu, haziran’ı söyledi. Biz bunu öğrenmek zorundayız. Merkez Bankası Başkanı piyasaları, bankaları, ülkenin durumunu öğretmenden sarayın durumunu öğrenmiş. Sarayın diliyle konuşmayı öğrenmiş. Hayır, çık gerçek verileri net verileri söyle. Senin sorumluluğun 85 milyonun parasına, saraya değil. Senin sorumluluğun 85 milyona, beyefendiye, tek adama değil.
EMEKLİYE SABRET, KORUMAYA SERVET: Erdoğan ve korumaları… Beyefendi, korumaya servet, emekliye sabret diyor. Üzülerek söylüyorum, beyefendinin koruma bütçesi bir yılda 2 kat artmış. 2023’ün ilk 8 ayında ödenen para 694 milyon. Oysa geçen sene bu rakam yarı yarıyaydı neredeyse. Beyefendinin şimdi korumalarına bir günde 245 asgari ücret veriyoruz. Beyefendinin korumalarına bir günde 500 emekli maaşı veriyoruz. Ama emekliye sabret, korumaya servet diyor. Olamaz bu bir ülkede utanç verici bir durumdur. Sen emeklini, işçini, memurunu bu duruma düşüreceksin, emekliye, memura verdiğin zam oranı belli, ama korumalarının bütçesini iki katına çıkaracaksın. Bu rakamın içerisinde araç giderleri, kira giderleri, lastik giderleri, akaryakıt giderleri yok.
NEREDE KULLANDIN BU PARAYI, KARAYILAN VİDEOSUNDA MI: Sayıştay, İletişim Başkanlığı’nın 2021 mal ve hizmet alım gideri 436 milyon iken 2022’de 1 milyar 389 milyon TL olduğunu tespit etmiş. Fahrettin Altun’a buradan sesleniyorum; 3 kat neden arttı? Yaklaşık 1 buçuk milyar TL senin iletişim giderlerin ve bir önceki yıla göre 3 kata kadar arttı. Nerede kullandın bu parayı? Karayılan videosunda mı? Facebook veya sosyal medyanın sponsorluk anlaşmalarında mı? Cumhurbaşkanının seçim kampanyasındaki reklamlarda mı kullandın? İşte gerçekler, yani seçim dönemin yaşanan rezaletler Sayıştay raporlarında çıkıyor. Bir hukuk devletin sarayın iletişim giderleri bir yılda ve hemen seçim öncesi 3 kat artıyorsa ve bunun hesabını vermiyorlarsa o ülke hukuk devleti değildir.
SİZ KİMSİNİZ YA: Yine Sayıştay, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın raporuna göre; elektrik dağıtım şirketleri borcunu ödemiyor diyor. Bu dağıtım şirketlerini nereden hatırlıyoruz? Beşli çeteden hatırlıyoruz. Kim bunlar; LİMAK, Cengiz Holding… Yani vergi vermiyorsun, sigorta vermiyorsun, şimdi de elektrik dağıtım şirketleri olarak ihaleyi alıyorsun, borcunu mu ödemiyorsun? Siz kimsiniz ya. Vergi ödemezsin, sigorta primi ödemezsin, şimdi de Enerji Bakanlığı’na olan borcunu ödemiyorsun. Sonra elektriğe zam geliyor. Gelir.
AH RECEP BEY AH, AH TAYYİP BEY AH: Sayıştay raporlarına göre konuşuyorum, yine bir konu…’Sosyal Güvenlik Kurumu batırıldı.’ Bunu hep kim söylüyordu? Recep Tayyip Erdoğan. SSK’yı batırdılar… Kim batırmış Sayıştay’a göre bakalım. 2023 yılının Ocak-Temmuz döneminde Sosyal Güvenlik Kurumu 29 milyar açık vermiş. Geçen yılki açık 40 milyardı. Peki 2002’den bu yana SGK ne kadar açık vermiş, 523 milyar… Ah Recep Bey ah… Ah Tayyip Bey ah. 21 yıldır meydanlarda SSK’yı batırdılar diyorsun, rakamlara bir bakalım. SSK’yı kim batırmış… Bugün 450 milyar TL alacağı var SGK’nın. Bu ülkede 1 buçuk trilyon alacağı vergi var. Belki bunlar alınsa, devletin kasasına gelse emekli maaşı 15 bin TL olacak Recep Bey. Biz sizin gibi karnımızdan ya da promptera yazılan sahte bilgilerle konuşmuyoruz, Sayıştay’dan konuşuyoruz. Çık söyle, SSK’yı kim batırmış, ben batırmışım, ben bu hale getirmişim de. Rakamlar açık.
BU NE OLDUĞU BELİRSİZ TARİKATLA BENİM LİSEDEKİ ÖĞRENCİLERİMİ NE HAKLA BULUŞTURUYORSUNUZ: Erdoğan ve eğitim… Mersin’de yaşanan bir rezaleti söylemek istiyorum, seçim bölgemde, utanç duydum. Mersin İl Milli Eğitim Müdürü, anayasayı, yasaları bir kez daha ihlal etti. Mersin Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde Fatih İlim ve Yardımlaşma Derneği tarafından düzenlenen Mevlüt Şenliği’ne şeyh Cemil Halil El Hüseyin’i konuşmacı olarak getirdi. Ne hakla. Bu ne olduğu belirsiz tarikatlarla benim lisedeki öğrencilerimi ne hakla buluşturuyorsunuz! Birçok yerde öğretmen açığı varken öğretmen ataması yapılmazken bu tarikat şeyhlerinin ne işi var liselerde! Bu bir suçtur, derhal Mersin İl Milli Eğitim Müdürü ve o okulun müdürü açığa alınmalı ve soruşturma başlatılmalıdır. Artık ne olduğu belirsiz, insanları zehirleyen, yanlış bilgilerle insanları yanıltan tarikattan daha çok şirketleşen, devlet kadrolarına sızan, devlete hakim ve savcı, devlete Sağlık Bakanlığı’na ya da diğer bakanlıklara, bürokrat, memur veren bu tarikatların devletin üzerinden elini çekmesini istiyoruz. Net bir şekilde söylüyoruz, liselerde, ilköğretim okullarında, üniversitelerde ne olduğu belirsiz bu kişilerin gelmesini istemiyoruz. Çünkü çocuklarımızı zehirliyorlar, laik eğitime zarar veriyorlar. Biz o okullarda fizik, fen bilgisi, matematik öğretmeni istiyoruz. Oraya bakmıyorsun, boşluğu böyle mi dolduracaksın. Bu bir utanç meselesidir. Kınıyorum.”