Yılmaz, yaptığı açıklamada, omurilik felcinin, insanın yaşayabileceği en ağır travmalardan biri olduğunu vurguladı.
Omuriliğin vücuttaki bütün kasları kontrol eden sinirlerin merkezi olduğunu, hasar gördüğünde kollar, bacaklar ve gövdede hareket kaybının ortaya çıktığını anlatan Yılmaz, omurilik felci nedeniyle çok sayıda kişinin, bir başkasının bakımına muhtaç hale geldiğine dikkati çekti.
Prof. Dr. Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:
“Dünyada yaklaşık 15 milyonun üzerinde insanın omurilik hasarıyla yaşadığını biliyoruz. Ülkemizde yapılan istatistiksel çalışmalara göre, her yıl milyonda 12,7 ile 40 arasında bireyin omurilik yaralanması geçirdiği tahmin ediliyor. Yaralanmaların en önemli nedeni trafik kazaları. Bunu şiddet olayları, spor kazaları, sığ suya atlamak ve ateşli silah yaralanmaları takip ediyor. Bunun dışında tümör oluşumları veya vücuttaki başka tümörlerin metastazı da omurilik felcine neden olabiliyor.”
“16-30 yaş aralığında çok daha sık görülüyor”
Omurilik yaralanmalarının bireyin sadece hareket yeteneğini kaybetmesi anlamına gelmediğine işaret eden Yılmaz, “Maalesef omurilik yaralanması sonrasında bireylerde idrar yapma, dışkılama yeteneği bozuluyor, iç organ fonksiyonlarında da önemli kayıplar ortaya çıkıyor. Yani kişinin bütün hayatını etkileyen önemli bir yaralanma.” dedi.
Omurilik yaralanmalarının daha çok gençlerde görüldüğünü belirten Yılmaz, “Özellikle ortalama 16-30 yaş aralığındaki genç erişkin popülasyonda çok daha sık görülüyor. En azından yaralanmaların yüzde 50’den fazlasının bu grupta olduğunu biliyoruz.” açıklamasında bulundu.
“Omurilik yaralanmalarının en iyi tedavisi korunmak.” diyen Yılmaz, bu nedenle her yıl toplumsal farkındalık yaratmak üzere çalışmalar yürüttüklerini, özellikle 5 Eylül Dünya Omurilik Felçlileri Günü’nde bu konuda kapsamlı faaliyetler gerçekleştirdiklerini, bu yılın temasının da “Şiddete dur de, omuriliğini koru” olarak belirlendiğini anlattı.
“Herkes suya atlamaktan uzak durmalı”
Prof. Dr. Yılmaz, omurilik yaralanmalarından korunmak için kişilere şu uyarılarda bulundu:
“Omurilik yaralanmalarının en yaygın nedeni, trafik kazaları. İster önde ister arkada oturun, emniyet kemerinin mutlaka takılması gerekiyor. Eğer kişiler buna uyarsa, bir kaza durumunda yaralanma şekilleri en azından tedavi edilebilir olacaktır. Lütfen trafik kurallarına uyun. Yüksekten düşme bir başka sık gördüğümüz neden, uygun iş güvenliği önlemleri alınırsa bu kazaların sayısı da azalacaktır.
Yaz aylarında en sık gördüğümüz nedenlerden biri sığ suya dalmak. Lütfen suya atlamayın. Balıklamanın yanında sadece düşme şeklinde atlamada bile ortaya çıkabilen omurilik yaralanmaları var. Bu nedenle herkes suya atlamaktan uzak durmalı. Yapılan çalışmalar, sığ suya dalmanın yüzde 10’lara varan oranda omurilik yaralanmasına sebebiyet verdiğini gösteriyor.”
Yılmaz, hastanede, omurilik felci olanlara uyguladıkları tedavilerle hastaların bağımsız bireyler olarak yaşamlarını sürdürebilmesine destek olmayı amaçladıklarını, verilen tedaviler ve eğitimlerle kişilerin evde her türlü faaliyeti kendisi yapabilir hale geldiğini, yaşayabilecekleri komplikasyonlar hakkında bilgilendirildiklerini söyledi.
“Her suya atlamamak gerekiyormuş”
Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavisi süren 18 yaşındaki Mahmut Kayasız da Şırnak’ta yaşadığını ve 9 kardeşin en küçüğü olduğunu dile getirdi.
Çalışmak için Bodrum’a gittiğini anlatan Kayasız, şöyle konuştu:
“7 Temmuz’da arkadaşlarımla denize girmek istedik. İskeleden suya atladım, orası sığ olduğu için yere çarpıp boynumu kırdım. Olay böyle oldu. Sonrasında hastaneye kaldırıldım, ameliyat oldum, fizik tedavi görmeye başladım. 1,5 aydır tedavi görüyorum, oldukça yararı oldu bana. Orasını derin zannetmiştim, dibi gözükmüyordu ama derin değilmiş, fark edemedim. Her suya atlamamak gerekiyormuş.”
“Bana bir şey olmaz demeyin”
İzmir’de 2018’de çalıştığı inşaatın 4. katından düşerek omurilik felci olan Mesut Kırımlı ise bu süreçte üç ay boyunca yoğun bakımda kaldığını, çok zor zamanlar geçirdiğini belirtti.
Hastanedeki fizik tedavi sürecinde olumlu faydalar gördüğünü, vücut direncinin arttığını ve dönemsel olarak hastaneye gelmeye devam ettiğini vurgulayan Kırımlı, “7 yaşında bir oğlum ve 5,5 yaşında bir kızım var. İnşaatta çalışanlar her türlü riskle karşı karşıya. Burada önlemlerin alınması çok önemli. Çalışanların da mutlaka bireysel önlemlerini alması gerekiyor, ‘Bana bir şey olmaz.’ dememeliler.” ifadelerini kullandı.