Yüz günün bilançosu… Bin yedi yüz yirmi beş günün planı!

Sokaktaki adam farklı konuşur. Ağzını bantlayamazsın, fermuar dikemezsin, susturamazsın yani.

tarık-sürmelioğlu-yüz-günün-bilançosu

 

ADETTENDİR; belediye başkanlığı makamında yüz gün dolunca, ‘yüz günün bilançosu’ ile beraber, geriye kalan bin yedi yüz yirmi beş güne nelerin sığdırılacağı falan anlatılır.

Hepi topu bin sekiz yüz yirmi beş gün.. Beş yılın gün sayısı böyle.

Yüz gün bitiyor.. Geriye bin yedi yüz yirmi beş gün kalıyor.

Sayılı gün, çabuk geçer!

 

***

İŞTE gördünüz, 2019’dan 2024’e, beş yılı nasıl da çabuk harcayıverdi eski Başkan Yücel Yılmaz.

Süre hiç bitmeyecek sanırsın; koskoca beş yıl. Bitiverir, anlamazsın.

Zaman, bazen yavaş akıyor gibi gelir insana, bazen çok hızlı.

Bazen de, son sürat geçip giden zamanın içinde savrulursun. Ne sen bir şey anlarsın o beş yıldan, ne yönettiğin şehir.

Maksat iz bırakmak.

Ama bırakılacak izden haberi olmalı şehrin.

 

***

1 Nisan 2024 sabahı işlemeye başladı beş yıllık takvim.

2029’un Mart ayı sonunda bitecek.

Hergün bir yaprak kopuyor, hergün bir çentik atılıyor. Sonra sayıyorsun bunları: Bin sekiz yüz yirmi beş ediyor!

 

***

ŞU AN hepimiz mutluyuz. Yüzümüzden gülücükler eksilmedi henüz. Hiç gülmeyenin bile  gamzeleri görünüyor.

Eğlenceli günler yaşıyoruz şehirde. Bazen konser, bazen şenlik, bazın festival.

Önceki yönetimlerin yaptığı tesislerde, “bütün oralar buralar benim oluyo biliyon de mi” repliği eşliğinde şenlik, festival, şarkı, türkü gırla.

Yakında kitap fuarları da başlar. Fuar profesyonelleri anlaşmalı yayınevleriyle, yazarlarla, sanatçılarla falan çıkagelir şehre. Stantlar kurulur, kitaplar imzalanır, söyleşiler düzenlenir. Araya bir iki konser; millet neşelensin!

İşte bugün Aromaterapi Festivali başlıyor; üç gün sürecek. Gidin Burhaniye’deki BAÇEM çiftliğine.. Hem bitkilerle haşır neşir olun, hem stantları dolaşın, hem ürünlerle ilgili bir şeyler öğrenin.

Uzmanlar zaten bitkilere dair pek çok şey anlatacak, dinleyin.

Yeme içme vardır; takılın.. Konser, eğlence falan.. Kaçırmayın derim.

Ev sahibi Balıkesir Büyükşehir Belediyesi. Körfez’deki CHP’li belediyeler de destekçi.

Körfez derken, Havran da Körfez’in parçası ama, onlar AK Partili!

“Yirmi ilçenin dördü AK Parti’de.. Onları da ayırmadan çalışacağız” diyordu Ahmet Akın.

Havran’ı  katmamış aromaterapik hesaba!

 

***

BAKIN ne güzel işte; milli takım Avrupa Şampiyonası’nda destan yazıyor. Büyükşehir, şehrin muhtelif yerlerine dev ekranlar kurup millete maç seyrettiriyor. Başkanlar da halkla beraber, ayyıldızlı formalarını kuşanıp milli maç heyecanına dahil oluyor.

Böylece, “halka inmek mi; hâşâ! Halka çıkarız” şeklindeki seçim sloganının ayakları havada kalmıyor!

 

***

TÜM bunlara eyvallah.. Millet neşelensin, gülsün, yüzünden tebessüm eksik olmasın.

Ama bir de somut işler var; lay lay lomun dışında, beklenen, istenen hizmetler, yatırımlar falan.

Kimisi içme suyu diyor, kimisi kanalizasyon.. Kimisi temizliğin yavaşlığından dertli, kimisi oğlu işten çıkarıldığına tepkili.

Yaz günlerindeyiz; millet plajdı, denizdi, kumsaldı falan, tatil yapıyor.

Öğle güneşinin yakıcılığında bronzlaşmaya çalışan vatandaş, denizden gelen lağım kokusuna kızıyor.

Yaz aylarında nüfuzu on kat artan ilçelerde su problemi yaşanıyor.

Patlayan, çatlayan altyapı, hepsine yetişmeye çalışan, ancak şu anki yönetimsel koordinasyonsuzluğun yarattığı belirsizlik ve hizmet aksaklıkları falan.. Arıtma yetmiyor, çeşmeden su akmıyor, ortalık lağım kokuyor…

Gazete manşetlerindeki “çalışıyoruz, üretiyoruz, yapıyoruz ediyoruz” türü parlatma haberleri bugün yer millet, yarın yemez.

 

***

EH, bir de işten çıkarılacaklar listeleri dolaşıyor milletin elinde. Sosyal medya bu hususta yıkılıyor. Gazetelerde “onu attılar, bunu aldılar” haberleri boy boy. İnternet sitelerinde benzer mevzular.

Beri yanda, Büyükşehir’deki torpil soslu yüksek bürokrat atamaları…

Kiminin hısım akrabası, kiminin kankası, kiminin partilisi falan filan.

En son Büyükşehir’in başdanışmanlarından Ali Haydar Hakverdi’nin baldızını genel sekreter yardımcısı yaptılar meselâ. Bize sorarsanız, “olur böyle şeyler, mutlaka bir bildikleri vardır” der geçeriz.

Sokaktaki adam farklı konuşur. Ağzını bantlayamazsın, fermuar dikemezsin, susturamazsın yani.

Bugünlerde, Necdet Saraç isimli bir arkadaşın Büyükşehir’deki etkinliğinden söz ediliyor meselâ. Sokak konuşuyor, parti koridorları konuşuyor, işin içindekiler konuşuyor, dış kapının mandalı konuşuyor.

Kimileri diyor ki, “bir yetkisi, resmi görevi yok, ama Büyükşehir’de makam odası var arkadaşın…”

Eşi de, CHP Kadın Kolları Genel Başkan Adayı imiş.

“Ahmet Akın, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’nın karşısına Balıkesir’den aday çıkarıyor” demez mi bu millet?

İşin bu kısmı siyasi mevzu. Kendilerini ilgilendirir. Biz belediyelik mevzuları konuşuyoruz.

Logo değişti meselâ, tartışma büyüdü.. Millet, “kime sordu da kafasına göre değiştiriyor” diye dedikodu yapıyor.

Arsa satışları da başlıyor.. “Öncekilerin satıp savma politikasının aynısı devam mı edecek” homurtularını duyuyorsunuzdur.

“Büyükşehir’i Ahmet Akın değil, Necdet Saraç’la Ali Haydar Hakverdi yönetiyor” dedikoduları da var bu arada.

 

***

HA işte onu diyordum; sokak yavaş yavaş konuşmaya başladı. Bugün çıkar çatışması, siyasi hesaplaşma, vesaire sebeplere dayandırılan kimi gazete yayınlarına inanmayan, ciddiye almayan vatandaş, yarın yazılacaklar için farklı düşünmeye başlayabilir.

Yüz gün, bin sekiz yüz yirmi beş günlük görev süresi içinde devede kulaktır ama.. Geriye kalan bin yedi yüz yirmi beş günün nasıl geçeceğine dair az çok kanaat oluşturmaya yeter.

O sebeple, geride kalan yüz günün bilançosunu çıkarsınlar.

Bir iki etkinlik dışında bir araya gelmedikleri Balıkesir basınını davet etsinler Büyükşehir’in toplantı salonlarına.. Önce onlar anlatsın.. Sonra gazeteciler sorsun.

Misafir trafiği azalacak derken daha da artmış durumda ya şimdi. O sebeple, hem misafirleri bekletmemek, hem de zamandan tasarruf anlamında, ilçe belediye başkanları da aynı ortamda bulunsun; onlar da yüz günün bilançosunu çıkarıp, bin yedi yüz yirmi beş günü nasıl değerlendireceklerini anlatsın.

 

***

YÜCEL YILMAZ, seçim kampanyasında ‘ilk bin beş yüz günde yapacaklarımız’ başlığıyla neler yapacağını sıralıyordu ya…

İkinci bin beş yüz gün de sanki beş yılın içindeymiş havasında!

İlk bin beş yüz günü çıkardın mı, geriye bir yıldan az zaman kalıyor.

Bu başlık üzerinden eleştirmiştik Yücel Yılmaz’ı.

Siz de aynısını yapmayın!

“Yapmayın” derken, algı işlerini kastediyoruz. Algıyla olmuyor; olmadığını gördük.

Somut şeyler ortaya koymak lazım.

Şimdilik bu kadar. Selam ederim.

 

Exit mobile version