YEREL TOHUMLARA SAHİP ÇIKILMALI

Tüketiciyi Koruma Derneği’nin ikincisini düzenlediği “Hayat Yerelde Çözüm Yerelde” isimli çalıştayı SMMMO Toplantı salonunda gerçekleştirildi. Yoğun bir katılımın yaşandığı çalıştayda atalık tohumların önemine dikkat çekildi. Atalık tohumların giderek yok olduğu belirtilen çalıştayda tohum üretme ve geliştirme merkezlerinin kurularak, atalık tohumların korunması gerektiği belirtildi.

Hayat Yerelde, Çözüm Yerelde başlıklı çalıştayın moderatörlüğünü Can Suyu Yerel Tohum Grubu Başkanı Münevver Kepenek yaparken, TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Tüm Köy Sen Genel Sekreteri Sedat Başak ve İzmir Yerel Tohum Başkanı  Prof. Dr. Tayfun Özkaya katıldı.

TÜKODER KARDEY KÖY PROJESİ

Çalıştayda açılış konuşmasını TÜKODER Balıkesir Şube Başkanı Kemal Büyükışık, başlattıkları Kardeş Köy Projesi hakkında bilgi verdi. Proje kapsamında Balya ilçesindeki Akbaş Köyünün kardeş köy seçildiğini ve bu köyde atalık tohum yetiştireceklerini belirten Büyükışık yerli tohumun önemine dikkat çekti.

11 dolardan mısır alıp 3 dolara satıyoruz

Çalıştayda ilk olarak konuşan konuşmacı Tüm Köy Sen Genel Sekreteri Sedat Başak, Türkiye’deki tarım politikalarının günümüze kadar gelen sürecini kronolojik bir şekilde dinleyenlere anlattı. Konuşmasında örgütlenmenin yerel tohumun önemine dikkat çeken Başak, yer yer AK Parti hükümetinin de tarım politikalarını eleştirdi. Dünyada yarım asır sonra su ve tarımın büyük önem kazanacağını enerji savaşlarının ilerleyen süreçte tarım için yapılacağını söyledi. Başak, sözlerine şu şekilde devam etti.

“Tarımda ortak tarım politikasına geçiliyor ve 2. Dünya Savaşı sonrası gıda eksikliği ve korumacı tedbirleri ile üretimin arttırılması planlanıyordu. Bir anda Amerika ve Avrupa Birliği tarım politikası ülkelerdeki iç pazar doyuma ulaştı, rekabet kızıştı. Serbestlik tartışmaları ile Dünya Ticaret Örgütü kuruldu. 1995 itibariyle dünyada artık kararları bu örgüt vermeye başladı. Amerika, bir dönem Türkiye’yi DTÖ şikayet etti. Geçmiş dönemlerde demir çelik için şikayet etmişti. Amerika “sana pirinç satamıyorum ceza öde” dedi ve ceza ödedik.  GATT, DTÖ ve AB’nin bakıldığında bütün yasaları aynı. Özelleştirmenin önü aç, tarım desteğini azalt, kırsal kesim nüfusunu düşür ithalatın önündeki engeli kaldır, üretime kota getir. Dün ne yürüyorsa AKP ile ticaret ilişkileri bugün aynı şekilde yürüyor. Yani anlayacağınız Mühür kimdeyse Süleyman o! Bugün gelinen noktada ithalatçı durumdayız. 11 dolardan mısır alıp 3 dolardan satıyoruz. Bunun adı yerli ve milli. 4 kilo mısır tohumu satıp 1 kilo tohum alıyoruz. Tohumla birlikte ilacıda bize satıyorlar. Biz ne yapıyoruz. Tohum için para, tarım için para veriyoruz. Sağlık için tekrar para veriyoruz. Dünyadaki tohum pazarını yüzde 71 ‘ini 6 şirketin, tarım ilaçları ise 5 şirketin elinde. Üretim is insanların ihtiyaçlarına göre ve doğaya uyumlu değil. Yerel çeşitliği koruyamazsak çeşit azalırken fiyat artacaktır. Kendinize yetecek kadar üretim yapmıyorsanız ülkeler arasındaki ilişkiler gereği ihtiyacınız yoksa da ithal ürünler almak zorunda kalırsınız. Biz güçlü olmadığımız sürece onların bize dayatacakları politikaları bu olacaktır. İşgal gizli. Bizdeki işgaller bond çanta ile oluyor. Hangi alanda imza atılıyorsa o alanda işgal yapılıyor. Sonuç itibariyle bize sözleşmeli tarım dayatılıyor. Aynı zamanda tarımda köleliği kabul etmiş oluyoruz. Bu sömürüye karşı örgütlenmek zorundayız. Kendi kendimizi yöneteceğimiz bir ülkeyi oluşturmalıyız. Dünyada örgütlüler ayakta kalabiliyor.”

**

ÜRETİM PAZARLARI ÇÖZÜM OLABİLİR

İzmir Yerel Tohum Başkanı Prof. Dr. Tayfun Özkaya’da konuşmasında yerel üretime ve yerel tüketime dikkat çekti. Birçok ilde yerel üretim pazarları olduğunu ifade eden Özkaya bu pazarların faydalarından bahsetti. Yerel tohumu üretenlerin ayakta kalması için sürdürebilir bir ekonomiye ihtiyaç duyduklarını hatırlatan Özkaya, bunun için ise örgütlü mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

***

YEREL TOHUMLARA SAHİP ÇIKMALIYIZ

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık ise yerel seçimler ile yerel tohumların asında birbirine benzediğini söyledi. Herkesin kendine özgür bir parti ve adayı olduğunu bölgelerinde buna benzer ürünleri olduğunu belirten Atalık şunları kaydetti:

“Yerel tohuma sırtımızı döndük küstürdük şimdi nasıl canlandırırız diye mücadele içine girdik. Mevzuatlarla da mücadele ediyoruz. Nasıl yerel seçimlerde şehrin çocuğu diyerek adayımıza sahip çıkıyorsak yerel tohuma üvey evlat muamelesi yapmayacağız. Şirket tohumları kısa kullanımlık tohumlar. Bugün dünyada 120 tohum beslenme amaçlı ekiliyor.

Tarımsal biyolojinin azalmasını nedeni şirketler. 5 şirket tohum, ilaç ve 7,5 milyarın insanın açlığına, tokluğuna karar veriyor. GDO’lu tohumla kobay gibi insanları kullanıyorlar.

Biyolojik çeşitlilik daraldıkça ne oldu? Örnek İrlanda bir dönem 2 sadece patatese bağlandılar. Temel gıdaları patates oldu. 6 milyonluk nüfus 3 milyona düşüyor. Ne kadar biyolojik çeşit yerel çeşit fazla olursa iklim değişikliğinde o kadar avantajı elimizde tutuyor olacağız. Bugün ülkemizde tanzim satış noktaları kuruluyor. Geçen yıl gübrede yüzde 130 tarım ilacı yüzde 80 artış yaşandı. Buna çiftçinin maliyeti ve tüccarın sopası eklenince çiftçinin üretimi bırakmasına neden oldu. Bizim kötü sarmaldan kurtulmak için küçük çiftçi için adımlar atılmalı. Üretici pazarı güzel bir düşünce. Üretici pazarların da Anadolu’nun çeşitli yerinde var fakat pazarlar boş. Bu yeri yapanlar çiftçiye kızıyorlar. Yer verdik gelip satmıyorlar diyorlar. Şimdi birde gençleri köye çekmek için 30 bin TL verip köye geri gönderiyorlar. Sorun 30 bin TL değildir. Sorunlardan en önemlisi ve bir tanesi köylerde okullar kapatılmasıdır. Köylerde okullar kapanınca köyler terk edildi. Ayrıca şunu unutmayın para kazanmadığı işi kimse önemsemez. Çiftçide para kazanmadığı ürüne özenmez buda sağlıksız olur. Çiftçimizin yüzünü güldürecek tarım politikalara şart. Nasıl olacağı belli. Yerel çeşitler geleceğimizi teminatı. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri yerel yönetimler olarak yerel ürünlere el atmadığı sürece başarı sağlayamazsınız” dedi.

*****

ÇÖZÜM TANZİM SATIŞ DEĞİL

Son olarak konuşan TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal, TÜKODER olarak neden tohum meselesi ile ilgilendiklerini açıklayarak konuşmasını başladı. Tüketicinin nitelikli, ucuz, besin değeri yüksek ürünlerle beslenmesi için mücadele ettiklerini ifade eden Koçal, çözüm tanzim satış noktalarında değil özgür tohum olan atalık tohumda olduğunu ifade etti ve yerli tohuma sahip çıkılmasını istedi. Koçal, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Tüketici Dernekleri yaşamı ilgilendiren her konunun içinde vardır. Bizde 30 yıllık bir dernek olarak Tüketiciyi ilgilendiren her konun içinde olduk. Temel ihtiyaçlarının karşılanması hakkı evrensel bir haktır. 1970’de ABD yaptığı bir açıklama ile gıdanın kontrolü ile dünyayı kontrol edebileceğini duyurmuştu. Bugün gelinen süreçte tohumun önemini ve tohumun bağımsızlığını görüyoruz. Türkiye’ye tanzim satışlar geldi. Çözüm tanzim satış değildir. Çözüm tohumdadır. Tohumun satılmasından, gübresine maliyet girdisinin yüksekliği nedeniyle başlıyor sorun. Patentleme bir tarım politikası değildir. Türk tarımına dış müdahaledir. Türkiye kendi kendine yeter iken bugün samanı dahi ithal eder konuma geldik. 2005’ten buyana ekili oran yüzde 20 azalırken, nüfus 20 artmıştır. Bu tam ters işlemiş bir oran. Ürünlerin pahalı olması aslında burada yatıyor. Patentleme yabancı şirketlerin Türk tarımını esaret altına alması demektir. Tüketicinin güvenilir gıdaya nasıl ulaşır derken tohum yönetmeliği geldi. Bizim örgütlenmemiz lazım. Yerel çeşitler kamu malıdır. Biz bunlara sahip çıkmamamız lazım.

Çalıştay  soru cevap ile son buldu

Exit mobile version