YAZ BAŞLIYOR, KÖRFEZ’İN SORUNLARI DA BAŞLIYOR!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Her yaz döneminde olduğu gibi, okulların kapanmasıyla birlikte bu haftadan itibaren Balıkesir’in yaz yoğunluğu da başlıyor. Pandemi dönemi bile bu rutini bozamadı. Çünkü ilimizin Marmara ve Ege kıyılarında, yazlık konutlar oldukça yoğun. Yazlıkçılar ile tatilini geçirmek için sahillerimizi tercih eden misafirler de gelince, Eylül’e kadar yine beş milyonu aşacak ilimizin nüfusu. Sonra herkes yine şehirlerine dönecek. Yaz aylarında katlanarak artan bu nüfus, ilimiz için haliyle iş, aş ve ekonomi anlamına geliyor. Balıkesir’in tarımdan sonraki en büyük gelir kaynağı olan yaz turizminin sürdürülebilir olması ise gerçekten çok önemli. Bunu sağlamak, sadece yazlık konut yapıp satmakla olmuyor. Temiz olmak ve temiz kalabilmek gerekiyor. Vaktiyle talepler  artınca, tarım alanı olmaktan çıkartılıp imara açılan zeytinlik alanlar, her yıl biraz daha betona terk edilmiş ve sonunda Körfez yazlık konutlarla çepeçevre sarılmıştı. Sayısı daha az olmakla birlikte oteller, moteller, yaz turizmine hizmet veren çeşitli işletmeler de açılmıştı. Başta inşa edilen yazlık konutlar oldukça basit yapılardı ama giderek lüks konutlar yapılır oldu. Talep bu yönde gelişti. Artık ekonomik nedenlerle yerli müşteriden ziyade, gurbetçi müşterinin gücü yetiyor bu yazlık konut piyasasına ama sahillerde imal edilen villalar, konutlar, apartmanlar sahipsiz de kalmıyor.

 

HER YERİ İMARA AÇTILAR!

Fakat bütün bunlar büyük bir hızla olup biterken bazı konuların da ihmal edildiğini söylemek gerek. Küçük belde belediyeleri, sahillerdeki sulak alanları, bataklıkları, zeytinlikleri ve bahçeleri peş peşe imara açtılar o dönemde ama bırakın buna uygun altyapıyı hazırlamayı, planlayacak güçleri bile yoktu. İlçe belediyeleri bir miktar el attılar bu işe ama onların da konut imalinin hızına yetişmeleri asla mümkün olamadı. O vakit “göç yolda düzülür” mantığıyla, önce imara giren arsalar satıldı, sonra zeytinler ve meyve ağaçları kesildi, inşaat ruhsatları dağıtıldı, yazlık konutlar inşa edildi ve satıldı. Herkes bu yeni ekonomiden ziyadesiyle memnundu o vakit. Kimileri iyi para kazandı, kimileri de iyi yerde yazlık sahibi oldular. Belediyeler ise zaten yazın birkaç ay kullanılan bu konutlara suyunu verdi, atık suyunu da en yakın dereye bağladı. O arsalarda temel çukurları açılınca yerden su fışkırıyordu ama kimse buna aldırmadı. Bir kat daha kazanabilmek adına, konutların altına zemin daireler sıkıştırıldı. Gerekli yalıtım da yapılmayınca, günümüzde bu tür daireler rutubetle boğuşuyor ve binaların taşıyıcı demir aksamları da hızla çürüyor. Yapı kullanma belgesi alındıktan sonra tadil edilerek konuta çevrilen “depo daireler” çıktı ortaya. Derken çatı kısımlarına buçuklu katlar kondurulan binalar da dikildi sahillerde. 4,5’tan 5 olurken katlar, deprem gerçeği de yok sayıldı. Velhasıl, belediyeler el değişirdi, o gitti bu geldi, uygulamalar bile farklılaştı ama bir yandan sahillerimiz beton yığınına dönerken, diğer yandan alt yapı yatırımları da açık ara geriden gelmeye devam etti.

 

ÖNCELİKLİ TERCİH: MAKYAJLAMA

Sonra Büyükşehir dönemi başladı. Belde belediyeleri kalmadı, ilçe belediyelerine bağlandılar. İlçe belediyelerinin pek çok görevi, sorumluluğu ve bu arada mülkü de Büyükşehir’e geçti. Tümüyle yeni bir düzenlemeye gidildi. Böyle bir yapıda, yeni  Büyükşehir yönetimi de öncelikle oy aldığı yerlere, merkezi yönetimin işaret ve rica ettiği yerlere yatırım yaptı. Bazı işler ve bazı yerler ise ihmal edildi. Mazeret belliydi: talep çok ama kaynaklar azdı. Tercih yapılması gerekiyordu. Onlar da yaptılar tercihlerini. Ancak bu duruma şikayetler yükselmeye başlayınca da “bizden öncekilerin ihmali, sorunlar birikmiş” diyerek savunma yapmaya giriştiler. Evet şeklen haklıydı belki bu söylem ama bütün gerçekleri de bilerek göreve talip olmamışlar mıydı? Hiç kimse aday olmaya zorlamadı ki seçilenleri. Yani bu savunmanın aslında siyaseten bir geçerliliği bile yok. Mazeret üretmenin sınırına gelince Büyükşehir, bu sefer “bir şeyler yapma” dönemine başlandı. Sıkça söylendiği gibi “yıllardır el atılmamış işler” vitrine konulmaya girişildi Körfez’de. Buradaki tercihler de farklı oldu. Haliyle yılların biriktirdiği sorunları çözmek, uzun soluklu ve büyük yatırımlar isteyen bir işti. Halbuki seçim dediğin, göz açıp kapayıncaya kadar geliyordu. O nedenle tercihlerini “makyaj” nitelikli işler yapma yönünde kulandılar. Fakat bu makyaj bile tek amaçlı değildi. Zira “bir taşla, pek çok kuş vurmak” gibi bir alışkanlık vardı artık.

 

EDREMİT ÇAYI BURCU BURCU KOKUYOR!..

Mesela, Edremit Çayı’nın özellikle denize döküldüğü bölümünden, çok şikayet geliyordu. Bu konuda 15 bini aşkın vatandaş imzası da konulmuştu yetkililerin önüne. Çözüm olarak Büyükşehir Belediyesi ve DSİ işbirliği ile, derenin yamaç ve yatağında birikmiş olan balçıkların temizlenmesine girişildi. Öncelik, bu kirliliği yaratan sebeplerin ortadan kaldırılmasına, yani derenin tekrar kirlenmemesine verilmedi. Zira onlar uzun vadeli ve yatırım isteyen konulardı. Onun yerine iş makineleriyle dereden alınan balçıklar kamyonlara konuldu, önce Eminkuyu çöplüğüne, sonra Havran Çayı’nın eski yatağına ve nihayet “daha yakın” denilerek OSB’nin dolgu alanına boşaltılmaya başlandı. Bu arada Edremit Çayı’nın denize ulaştığı ana kol ile yan tarafındaki bağlantı kolu tamamen açığa çıkarıldı. Dere yamaçlarına taş tahkimat yapıldı. Vatandaşlar da haliyle bayıldılar yapılan bu işlere. Bunun verdiği şevkle, Edremit kent merkezi yönünde de balçık toplama işlemleri devam ettirildi. Çanakkale çevre yoluna kadar, derenin her iki yamacında bir tek ağaç bırakmadan tam bir “temizlik” yapıldı. Çıkan balçıklar ise yine OSB’nin dolgu alanına döküldü. Halen de dökülmeye devam ediliyor. Daha yukarıda ise, eski çöp depolama alanına yakın bir noktadan kent merkezine doğru bu balçık temizleme ve yamaçları düzenleme işi sürdürülüyor. Şimdi turizm sezonu nedeniyle belki bir süre ara verilir ama esas amaç belli. Tam olarak DSİ’nin istediği şekilde dere yamaçları her türlü bitkiden arındırılacak, mümkün olan yerlerde taş tahkimat yapılacak, belki de ileride bir gün finans kaynağı sağlanabilirse derenin iki yamacı beton duvarlarla çevrelenip kanal haline getirilecek. Bu işe başlanırken, bütün bu yapılanlarla dere yatağının balçıktan temizlenip artık kötü kokunun da şikayet konusu olmayacağı hesaplanmıştı. Bu amaçla çok büyük harcamalar da yapıldı. Aylardır çalışan kiralık iş makineleri ve on binlerce sefer yapan kamyonlara ne kadar bedel ödendiğini bilemiyorum. Hani Edremit’in bir temsilcisi çıkıp da Büyükşehir Belediye Meclisi’nde sorsa bunu, lütfedilip ona bir yanıt verilirse ve bu husus kamuoyuyla da paylaşılsa, gerçekten büyük bir sevap işlenmiş olacak.

Neden sevap olacak? Zira Edremit Çayı şu anda, denize döküldüğü yerden itibaren yukarıya kente doğru yine burcu burcu kokmaya başladı. Bütün yaz boyunca da kokacak. Her sağanak yağıştan sonra, başta Eminkuyu çöplüğü olmak üzere kentsel alanda dereye karışan her türlü kirletici malzeme yine akıp gelecek, yine balçık oluşacak ve denize kadar yayılacak. Ne olacak o zaman? Yeni baştan bir temizlik mi yapılacak yine? Yoksa “olduğu kadarı yeter” mi denilecek? Özetle bu yapılan “temizlik” işi pek de isabetli olamadı. En başından da uyarıldığı şekilde, vatandaşın parası harcandı ama vatandaşı mutlu edecek nihai bir sonuç yok ortada. Peki amaçlanan neydi? Sadece dere temizliği değil, yol düzenlemesi de var burada. DSİ kendi başına yapmıyor bu işi, sadece katkıda bulunuyor. Esas yük Büyükşehir’in üzerinde, onun da yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki, aslında DSİ’ne ait bir “servis yolu” olan ve Edremit Çayı’nın kuzey yakasında kent merkezinden Akçay’a kadar uzanan, adına Ülkü Yolu denilen mevcut tali yolu, yapılan bir protokolle almışlar ve önemli bir bağlantı yolu haline getirmeye çalışıyorlar. Protokolle alınan bu yol için imar planı değişikliği yapılıp yapılmadığı, yolun mülkiyetinin ne olacağı hususları bir tarafa; bunca harcama yapılan ve genişletilmesi için istimlak yapmak yerine bazı yerlerde derenin yamacına dolgu uygulanacak olan bu yolun amacı nedir?

 

İHMAL EDİLEN BİR KONU DA ULAŞIM…

Hızlı ve ölçüsüz kentsel gelişmenin ihmal ettiği altyapı sorunlarımızdan birisi de ulaşım konusu elbette. Öyle ki Akçay’ın trafik problemi her sene ulusal basına malzeme oluyor artık. Ünlüyüz bu konuda. O nedenle bu bölgede Sanayi Sitesi yolu, Zeytinli göbek çalışması gibi müdahaleler yapıldı Büyükşehir tarafından. Yetmedi ama bunlar. Üstelik çok ciddi eleştiriler de var. Şimdi de Ülkü Yolu çalışması devam ettiriliyor. Ulaşımla ilgili bütün bu yapılanlar, entegre bir projenin parçaları da değil üstelik. Her biri ayrı ayrı ve lokal işler olarak yapılıyor. Elbette planlar çiziliyor, uygulama emirleri de veriliyor ama bunların teknik bütünselliği ve toplam mali tutarının ne olacağı hakkında bir büyük çerçeve görmek mümkün bile değil. Neden Akçay girişi köprülü kavşağı veya alt geçiş yolu çalışması değil de, Ülkü Yolu öne alınıyor mesela? Biri çok pahalı da, diğeri çok mu ucuza çıkacak? Büyükşehir Meclis üyeleri görebiliyorlar mı bu detayları bilemiyorum ama ben vatandaş olarak bulamadım bu çalışmaların tümünü izah eden bir proje açıklamasını. Bilen varsa ve yardımcı olursa sevinirim. Sanırım kamuoyu da görmek isteyecektir böyle bütünlüklü bir ulaşım projesini. Çünkü göremeyince, pek çok ilave sorunlar da çıkıyor ortaya. Mesela fısıltı gazetesinden haberler, yorumlar yayılıyor. “Ülkü Yolu, Dalyan’da satılması düşünülen Hazine arazilerinin pazarlamasını kolaylaştırmak için bu kadar ısrarla yapılmak isteniyor” deniliyor. Mesela dereden balçık taşındıkça, nereye döküleceği de sorun haline gelmeye başlıyor. Üstelik bu balçıkların analiz raporları da kamuoyuyla paylaşılmıyor. Dilekçelere verilen yanıtlarda “inert atık” olduğu söylenmekle yetiniliyor. Öyle ki, “o kadar yararlıysa götürüp bahçenize gübre diye koyun” diyesi geliyor insanın. Mesela Büyükşehir Meclisi’nde bir ani karar alıp “çıkıyoruz artık, oraya dolgu yapmayacağım” diye izahat yapılan OSB alanına, hala balçık boşaltılmasına devam ediliyor. “Başka yer mi var?” savunması ise sorunu çözmüyor haliyle. Yarın mahkeme “sulak alan” kararı verse bile, “geri dönülemez bir tahribatın varlığı” hükmüyle bu araziler hariç mi tutulacak? Ya da mahkeme “boşaltın dolguyu” deyiverse Büyükşehir onbinlerce kamyon yanlış dolguyu nereye götürecek ve bu iş kime nasip olacak acaba?

Sonuç olarak, sanırım iki hususun altını iyice çizmek lazım. İlki, Edremit Çayı’nın da diğer bütün yüzey suları gibi, yüzlerce yıllık geçmişe dayanan bir “mülkü” olduğunu unutmamak gerekiyor. Derenin taşkın hesaplarını, denizle bağlantısının yarattığı gelişmeleri, yağış rejimine göre yaşadığı değişiklikleri bilimsel olarak inceleyip, bu türden yatırımlara ona göre karar vermek önemli. Doğa “ben yaptım, oldu” türü işleri asla kabul etmiyor. Derelerin yasal sorumluluğu DSİ’nde ve onlar Edremit Çayı taşkın alanı vurgusuyla OSB’ne şartlı onay vermişse buna uymak lazım. Hem bu görüşü destekleyen, sonra da kendileri dere yamaçlarına dolgu yapmaya kalkışanları ise anlamak mümkün değil. İkincisi, yüzey suların yolları gibi ulaşım yolları da bütünlüklü olmak ve güncel verilere dayanan bir boyutla yapılmak zorunda. Bu gibi uzun soluklu, ciddi yatırım isteyen konuları; farklı bir yakın vadeli amaçta sonuca hemen ulaşmak adına çok da fazla etüt etmeden uygulamaya koymamak lazım. Ülkü Yolu söylendiği şekilde yapılırsa eğer, bunun getireceği yeni bir yapılaşma alanı baskısı da olacak. Bunun için nasıl bir hazırlık yapıldığını bilen var mı? Oysa yeni konut, yeni nüfus demek ve daha Zeytinli Arıtma Tesisi’nin ne olacağı bile belli değil. Edremit Çayı bu bölümde çok fena kokuyorken yapılacak olan yeni konutlarda oturmayı kimler göze alabilir ki?

 

YÜZME SUYU ANALİZ RAPORLARINA GÖRE…

Şimdi başa dönüyorum izninizle. Bu haftadan itibaren Edremit ve diğer Körfez ilçelerindeki sahillerde ciddi bir nüfus yoğunluğu başlayacak. Nüfus yoğunlaştıkça, kronik dertlerimizden şikayetler de iyice yükselecek, tavan yapacak. Deniz kirliliği, koku ve köpüklenme artacak. Belki, Sağlık İl Müdürlüğü’nün Yüzme Suyu Analiz Sonuçları “İyi” denilerek yayınlanmaya devam edilecek ama vatandaş nezdinde TÜİK enflasyon verileri kadar etkili olabilecek sadece. Arıtma tesislerinin kapasiteleri yine yetmeyecek. Yetmeyen kısım mecburen derelere bypass edilecek. Dereler de iyice kokmaya ve denizi kirletmeye devam edecekler. Bu zincirin halkaları birbirine sıkıca bağlı ve çözüm ise bir bütünlük taşımayan ama ısrarla yapılmaya devam edilen yukarıdaki türden projeler sayesinde gelmeyecek. Yönetenler nezdinde “uyanın, bu gerçekleri görün”  demek de yeterli olmuyor. Zira finansal imkanları yok, süreleri kalmadı ve seçilmişlerle yöneticiler her kararlarının, her yaptıklarının neredeyse kutsiyetine inanıyorlar. Tek doğru var onlara göre, geri kalanı dinlemiyorlar bile.

 

KÖRFEZ’İN SAĞLIKLI GELECEĞİ İÇİN…

O zaman ne yapılabilir? Sanırım öncelikle gereken, vatandaşların taleplerini artık daha da artan bir tonda dile getirmeleri. Eylül’de kente gidip unutarak ve seneye yaz geldiğinde tekrar gelip hatırlayarak asla çözülemeyecek bu sorunlar. Daimi olarak veya sadece yaz mevsimlerinde bu coğrafyada yaşayan herkesin, hep birlikte “biz temiz bir Körfez istiyoruz” demesi, artık sesini çıkartması lazım. Evet bugün gündemde önce geçim, sonra da seçim var. Fakat sağlıklı bir gelecek de çok önemli. Bunun için, ilçemize ve Körfez’e çok ciddi, büyük yatırımlar gerektiği de ortada. Bunlar yapılmadıkça, dertlerimiz asla bitmeyecek, aksine büyüyerek devam edecek. O nedenle, bugün yönetenlere de, yarın yönetmeye talip olanlara da, bütün bu gerçekleri bilen bir seçmen ve vatandaş kitlesiyle karşı karşıya olduklarını açıkça beyan etmek gerekiyor. Yoksa ertelemeler, oyalamalar devam edecek. Kaynaklar “festivallere” harcanacak mesela. Oysa gerçek yatırımlar yapılmazsa, Körfez’de sürdürülebilir bir turizm de, bir yaşam da olmayacak bir süre sonra. Vatandaşların bu nedenle bütün demokratik yol ve yöntemleri kullanıp, bu yaz sezonunda “temiz deniz, temiz Körfez” taleplerini yükseltmesi oldukça önemli.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
YAZ BAŞLIYOR, KÖRFEZ’İN SORUNLARI DA BAŞLIYOR!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!