Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU

HER şerden makaraya saracak bir mevzu üretmekte üstümüze yok.

Mizahı, şamatayı, gülmeceyi, eğlenceyi severiz milletçe.

Dünyayı kırıp geçiren koronavirüse dair ürettiğimiz mizah, gülmekten kırıp geçiriyor hepimizi!

En kötü durumdan bile espri üretebilmek, yaşama bağlılığın göstergesi.

Her şeyle dalga geçebilen bir milletiz.

Ve fakat gelişmiş ülkeleri bile yere seren şu koronavirüs işine biraz ciddi bakmak zorundayız.

Şu ana kadar en az etkilenen ülkelerden biriyiz.

Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere hükümetin aldığı önlemler işe yaradı.

Öyle ki, siyasi iradeye küllüm karşı olanlar bile özellikle Sağlık Bakanlığı’nın korona politikalarına şapka çıkardı.

Bugüne kadar böyle geldik.

İlk açıklanan pozitif vakanın ardından sayı artmaya başladı.

Sağlık Bakanı, ilk ölümün gerçekleştiği bilgisini verdi.

Yani bizim için dalga geçilecek bir konu değil artık.

Hepimizin ciddiye alması gerekiyor.

Cahil cesaretiyle “bize bir şey olmaz” demeyin.

“Akıllı ol korona”, “korum orana burana” muhabbetleri..

Virüse ‘badem bıyık’ ekleyip, “Türkiye’ye iniş yaptım anne” karikatürleri..

Çok ucuz ve uyduruk ‘maske – kolonya’ esprileri..

Koronayla ilişkilendirilen montaj video gülmeceleri..

Hepsi anlık bir tebessüm.

Moral değerleri yüksek tutalım ama, halk sağlığını tehdit eden ölümcül salgının hepimizin kapısını çalabileceğini unutmayalım.

O nedenle, bireysel önlem uyarılarına riayet edelim.

Korunmak için ne yapmamız gerekiyorsa yapalım.

***

VİRÜS, bizi bizden koparacak. Birbirimizden uzaklaştıracak.

Sosyal yaşamdan kopacağız. Evlerimize hapsolacağız.

Temizliğe özen göstereceğiz.

Kalabalık yerlere girmeyeceğiz.

Yani, yaşam alışkanlıklarımızı geçici bir süre için terk edeceğiz.

Salgın tüm insanlık için büyük bir tehdit.

“Devlet gereken önlemleri alıyor nasıl olsa” deyip rahatlamayacağız.

Resmi açıklamaları ve uyarıları dikkate alacağız.

Salgınla ilgili spekülatif yayınlar, sosyal medya paylaşımlarıyla hem kendimizin, hem başkalarının kafasını bulandırmayacağız.

Yaşadığımız ortamlarda hijyene her zamankinden daha fazla özen göstereceğiz.

Bize düşeni yaparsak, en az etkiyle bu işten kurtuluruz.

***

EKONOMİK anlamda bu işten zararlı çıkacağımız kesin.

Virüsle mücadelede ülkenin kaynakları eriyecek kuşkusuz.

Dışa bağımlı tüm sektörlerde çöküş yaşanacak.

Korunma önlemleri, üretim ve işgücü kaybına neden olacak.

Ama bu tüm dünyanın sorunu artık, sadece bizim değil.

Zaten kriz ortamındayız; virüs kaynaklı küresel ekonomik kriz sadece bizi değil, tüm dünyayı etkileyecek.

Ne zamana kadar böyle gidecek, virüsün etkisi ne zaman sona erecek, insanlık ne zaman normale dönecek; bu soruların yanıtı bizde değil.

Tabi korona gider, başka bir virüs gelir..Havaların ısınmasıyla tehlikenin geçeceği söylense de, sıcak ortamda üreyip yayılan yeni bir laboratuvar virüsü yerküreyi kasıp kavurabilir.

***

HÜKÜMET salgınla mücadele kapsamında eğlence mekanlarını, kafeleri, meyhaneleri, barları, pavyonları, çay bahçelerini, kahve ve kıraathaneleri falan kapattı malum.

Hamamlar, saunalar, spor tesisleri, havuzlar, düğün salonları, sinemalar, tiyatrolar hepsi kapalı.

Virüsün bulaşmasında en riskli yerler buralar.

Ama ne yapıyor “arkamda siyasi irade var” diye efelenen mekan sahibi..

Herkes kapatırken, o açık tutuyor işletmesini.

Zabıtası, polisi gelip uyarıyor; oralı değil.

Fırsatçılık yapıyor adam.. Satacağı iki çaydan kazanacağı para gözünü öyle perdelemiş ki, toplum sağlığını hiç umursamıyor.

Hem nasıl olsa bize bir şey olmuyor!..

Bir buçuk liralık makarnaya on beş lira raf etiketi koyuyor adam. Acıma duygusu, vicdan, merhamet arama!

Virüs salgınını fırsata dönüştürmenin derdinde.

İlgili kurumlar fiyat denetimleri yapıyor, fırsatçılara göz açtırmıyor ama.. Her halükarda yapacağını yapan, fırsatçılığın kazığını vatandaşa batıran niceleri var.

Stokçular, karaborsacılar, fırsatçılar böyle dönemlerin olmazsa olmazıdır zaten.

Kısa vadede elde edecekleri bireysel kazanç iştahlarını kabartır.

Bu tiplere karşı daha acımasız olmalı devlet.

***

VİRÜSÜN en çok etkilediği ülkelerden biri olan Suudi Arabistan, umre ziyaretlerini yasaklamıştı.

Yasaktan önce giden kafileler dönüşte karantina uygulamasına takıldı.

On dört gün karantina kuralına karşı çıkan kimi umrecilerin uygulamayı protesto ettikleri görüntüleri izledik hep birlikte.

“Bende varsa sana da bulaşsın” diye polisin üstüne tükürenleri de gördük!

Tutuldukları öğrenci yurtlarını ahıra benzetenleri de…

Eğer virüs taşıyorsa, dışarıda bunu yüzlerce insana bulaştırabileceğini ve ölümlerine sebep olabileceğini hiç umursamayanlarla aynı ortamda yaşıyoruz!

“On dört gün evlerinizden çıkmayın” uyarılarına kulak asmayanlar..

Umre dönüşü lokma döktürüp pilav hayrı yapanlar..

Evlerinde ziyaretçi kabul edenler..

Canı sıkılınca sokağa çıkıp eş dostla muhabbet edenler..

Nasıl bir cahil cesaretidir bu?

***

TOPLU ulaşım araçlarında görev yapanlar.. Resmi izinli sayılan kamu çalışanlarının kriterlerine uymadığı için göreve devam edenler.. Resmi kurumlarda, özel sektörde, fabrikalarda toplu çalışma ortamlarında bulunmak zorunda kalanlar..Sağlık kuruluşlarında çalışanlar.. Doktorlar, hemşireler, sağlık görevlileri.. Olaydan olaya koşan emniyet mensupları..İşi gereği hergün yüzlerce insanla temas halinde olan emekçiler…

Hepsinin işi çok zor.

Kağıttan, bezden mamul maskeler ve plastik eldivenler ne kadar işe yarar?

Tamam, kamuda hizmet devam edecek ama.. Daha sıkı önlemlerle sağlıklarını korumak zorunda değil mi devlet?

Belediyelerin dezenfekte işleri de var malum. Suya katılan deterjanı sağa sola püskürtmekle her yerin dezenfekte edildiğini, virüsten arındırıldığını sanıyoruz. Üstünde muşamba tulum, ağzında kağıttan bantla ortalıkta dolaşıp oraya buraya püskürtme işi yapan arkadaşlar da biliyor ki, aslında bu işlem istenen ölçekte bir dezenfekte faaliyeti değil.

Belediyeler işin şovunda.

***

SİZ siz olun, uyarıları dikkate alın; hijyen kurallarına riayet edin.

Kendinizi ne kadar koruyabilirseniz artık.

10 BALIKESİR