VEDA DA VAR VEFA DA VAR!

 

Geçen hafta toprağa verdiğimiz Edip Uğur’un hastalıklarını tetikleyen olayları, vedaları, vefaları, vefasızlıkları, hakları helal etmeleri, etmemeleri ele aldık bugün. Buyrun okuyun.

 

 

DAİMLER’in patronlarını Organize Sanayi’de, Lojistik Köy’de falan gezdirirken..

“Bütün buralar bizim” havasında, yabancı yatırımcıları OSB’ye çekmek için çabalarken..

Günün birinde kendisi için OSB’den yer isteyeceğini ve “yer yok” yanıtını alacağını tahmin edebilir miydi acaba Edip Uğur?

Öyle ya.. Siyasi makamları mevkileri doldurduğu günlerde, herkes önünde düğme ilikliyor, el pençe divan duruyordu. İşleri O bitiriyordu çünkü.

Siyaseten eli kolu her yerdeydi. Bir dediği iki olmuyordu.

Balıkesir’i tek başına yönetiyordu.

Söz ve tasarruf önceliği O’ndaydı.

Tek belirleyiciydi.

Bugün belediye başkanı, meclis üyesi, kurum müdürü, amir, memur, atanmış, seçilmiş pek çok kişinin bulunduğu mevkide olmasının yegâne sebebiydi.

Şehri yöneten seçilmişlerin çoğu, O’nun bulup ortaya çıkardığı isimlerdi.

Siyaset sahnesinde zerre izi olmayan pek çokları, bugün O’nun oluruyla sahne-i siyasetin tozunu attırıyor!

En başta.. Bir zamanlar oturduğu Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunun şimdiki sahibi Yücel Yılmaz’ı bulup ortaya çıkaran O değil miydi?

Edip Uğur, “bu çocuk iş yapar” deyip Karesi Belediyesi’ne aday göstermeseydi.. Yine Edip Uğur’un çabalarıyla seçimi kazanıp beş sene Karesi’yi yönetmeseydi.. Karesi’de Büyükşehir’in kaynakları ve Edip Uğur torpiliyle şov üstüne şov, görüntü üstüne görüntü yaparak halkta “çalışkan ve vizyoner başkan” imajını – algısını oluşturamasaydı..

Kim tanırdı Yücel Yılmaz’ı?

Sahibi olduğu dersanenin öğretmenleri, öğrencileri, velileri falan.

Bir de, yine iktidar desteğiyle iş başına gelen zamanın ‘turuncu kravatlı’ Ticaret Odası ekibindeydi.. Aldılar, Meclis Başkanı yaptılar. İş aleminde öne çıkardılar.

Edip Uğur’un gücü, kudreti, emeği yok mu bunda?

Ha keza Yasin Sağay.

Herkeslerin ‘Kamyoncu Yasin’ diye bildiği Sağay, Balıkesir’i yönetiyor bugün.

Hem kendi işini gücünü büyütüyor, hem koskoca memleketin altını üstüne getiriyor.

Eli kolu her yerde.

Raconu da o kesiyor, bileti de.

Edip Uğur elinden tutup “yanımda yürü” demeseydi.. Yasin Sağay’ı bir tek nakliyeci milleti tanıyacaktı.

Yok yok, “Yücel Yılmaz – Yasin Sağay ikilisi bir hiçti, Edip Uğur onları yoktan var etti” falan demiyorum.

Yanlış anlaşılmasın.

“Buralara taşıyan Edip Uğur’dur” diyorum.

 

***

SONRA, O Edip Uğur görevinden alaşağı ediliyor. Üç küsur yıl yönettiği Büyükşehir Belediyesi ile vedalaşıyor, “vefa da var veda da” diyerek…

İstifa ettiriliyor.

Bu sonuca gelinmesinde, hırslarının, kavgalarının, hesaplarının ve hesaplaşmalarının, yanlış yönlendirmelerin, biraz da enaniyetin payı var tabi. Ama bunlar herkeste var zaten.

Siyasete kırk yıl emek vermiş, çeşitli mevkilere gelmiş, seçilmiş, yönetmiş ve bunu meslek edinmiş insanları çekip o sahneden alırsanız.. Boşa çıkarılmanın, dışlanmanın, yok sayılmanın derdi hem ruhen hem bedenen tüketmeye başlar.

Edip Uğur da istifadan kısa süre sonra rahatsızlandı.

İlk rahatsızlığı.. Kendisinin yerine Büyükşehir’e atanan Zekai Kafaoğlu’nun nezaketten uzak iki icraatıydı.

Koltuğa oturduğu gün, Edip Uğur’un arkasından davul zurna çaldırdı!

Ertesi gün, Meslek Lisesi’nin yanındaki eski kütüphane binasında yüzlerce muhtaç vatandaşa her gün sıcak yemek dağıtan aşevini oradan çıkarmak oldu!

Aşevi’ne “burayı boşaltın” tebligatının yapıldığı gün, Avlu’daki ofisinde ziyaret etmiştik Edip Uğur’u.

Tebligatın yapıldığına dair bilgi, biz ziyaretteyken geldi. O gün belli belirsiz bir rahatsızlığı vardı zaten; hissettirmemeye çalışıyordu.

Yıllardır Balıkesir’deki yüzlerce binlerce muhtaç vatandaşın karnını doyurmayı görev addeden vakfın başındaydı; aşevi O’ndan soruluyordu. Binanın yan tarafında yemek dağıtılmasından kim rahatsız olurdu ki?

Kafaoğlu’nun bu gereksiz icraatını(!) manşete taşımıştık o gün.

Akşamına ağırlaştı.. Hastaneye kaldırıldı. Yoğun Bakım’a alındı.

Ardından ameliyatlar, kemoterapiler, uzun soluklu tedavi süreci.

Toparlandı, kendine geldi.. Yine siyaset sahnesine çıkmak istedi.

Dedik ya, siyaset sahnesinin tozu bağımlılık yapar.. Kolay kolay bırakamazsınız.

Ali Babacan’ın kurduğu DEVA Partisi’ne girdi. Çoğu AK Parti eskisinin buluştuğu DEVA’nın kurucuları arasında yer aldı. Balıkesir’de partinin örgütlenmesi için çalıştı, maddi destek verdi.

Ne ki, hastalığı yeniden nüksetti.

Bu nüksedişin hızlanmasında, Avlu Balıkesir projesiyle ilgili soruşturma açılmasının payı var.

Avlu projesini hazırlayan ve uygulayan Edip Uğur’du.

Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bu proje için çok emek verdiğini, çok çalıştığını biliyoruz.

Yanlış hesapları, yatırım maliyetleri, hesapta olmayan işler, işletme sistemi, şusu busuyla Avlu çok tartışılıyor.

Sonuçta Balıkesirli’lerin akın akın gidip gezdiği, dolaştığı, dinlendiği, yemek yediği, eğlendiği bir mekan kazandı bu şehir.

Soruşturma açılınca, ifadeye çağrılanların hemen hepsi kendilerini sıyırmak için Edip Uğur’u öne sürmüş. “Yap dedi yaptık, yık dedi yıktık, ver dedi verdik” falan filan…

 

***

BAŞKA bir olay daha var.. En başta yazdık.

Kahve imalatı, paketlenmesi, depolanması işine girecekmiş Uğur Ailesi. Bu sebeple, bir zamanlar “buralar bizden sorulur” dedikleri Organize Sanayi Bölgesi’nden yer istemişler.

OSB yönetimi paniklemiş haliyle.

Tüm kurumlar gibi OSB’de de işler siyasetle yürüyor. Siyaset sahnesinde aktif rolü olmayan, hele de iktidarla yollarını ayırmış birinin bu talebine olumlu yanıt verilebilir mi?

Vaktiyle OSB’ye yerli yabancı yatırımcı getirebilmek için çırpınan adama, “kusura bakma, yerimiz yok” deniyor!

Sonra güya Ankara’dan aramışlar, “neden böyle bir şey yaptınız” diye kızmışlar… Topu birbirlerine attılar diye duyduk; en sonunda Milletvekillerine kalmış hesap!..

OSB’nin orta yerine cami yaptırdı Edip Uğur. Kendi parasıyla, kendi emeğiyle.. Anasının babasının adını verdi.. Bir Cuma günü lokmalı pilavlı bir hayır eşliğinde camiyi ibadete açtı.

OSB’de yağ fabrikası da vardı.. Amerikan şirketine satıldı sonra. Oğlu İsmail Uğur Sanayi Odası Başkanı’ydı. OSB’de emeği, sermayesi, alın teri olan bir aile sonuçta.

Yer istiyor, vermiyorlar!

Buna da kahretmiş. Hastalığın ikinci kez nüksetmesinde bu vefasızlıkların payı büyük.

 

***

GEÇEN hafta ebediyete uğurladık Edip Uğur’u. Cenaze namazına katılanlar “hakkımızı helal ediyoruz” dedi hep bir ağızdan.

Edip Uğur giderken, “herkese hakkımı helal ediyorum” demiş midir?

Hak ettiğine inandıklarına demiştir.. Demedikleri var elbet. Yani, hakkını helal etmedikleri…

Uğur’un sözüyle bitirelim. Avlu ikinci etabın temelini atarken söylemişti:

“Veda da var vefa da…”

Veda var elbet.. Vefa kalmadı!

 

***

BİTTABİ, işinden gücünden ettiği, siyaseten önünü kestiği, ağalık beylik rekabeti gereği kavgalı olduğu, vefasız davrandığı, hesaplaştığı, adil davranmadığı kişiler, olaylar da söz konusu. Bu anlamda O’na kızan, “asıl vefasızlığı sen yaptın” diye içten içe haykıran, haksızlık ettiğini düşünüp darılan, kırılan; hâttâ hakkını helal etmeyenler de var.

İşin o kısmına artık ilahi adalet hüküm verecek.

Exit mobile version