Sandığa gittikten sonra, vatandaşların beş yıl kenarda durup izlemekle yetinmesi bekleniyor ülkemizde. Merkezi ve yerel yönetimlerde artık bu anlayış egemen. Sandıktan çıkan seçilenler uygulamalarına başlıyor ama onları seçenler yönetime katılım sağlayamıyor. Sistemde böyle bir sorunumuz var. Tabii bundan rahatsız olan siyasetçiler, partiler de bulunuyor ülkemizde. Ancak yeteri kadar değiştirme çabası da ortaya konmuyor doğrusu. Onlar hiç olmazsa kendi partilerinin işleyişinde veya yerel yönetim sorumluluğu aldıkları yerlerde bunu sağlasalar diye bekliyor vatandaş. Ses var ama görüntü yok henüz.
***
Yerelde seçimden sonra sivil toplumun yönetime katılmasının tek yolu ise Kent Konseyleri. Fakat onların varlığı da işlevsel olamıyor. Orası, seçimi kazanan partinin arka bahçesi, politika arenası ve farklı seslerin çıkmasına izin verilmeyen bir yer olarak görülüyor. Sonuçta vatandaşlara kalan çare, STK’larda örgütlenmek ve sesini duyurmak oluyor bu sistemde. Sivil toplum kuruluşları, sorunlarına yöneticilerin dikkatini çekmek amacıyla dilekçe haklarını kullanıyor, imza kampanyası ve basın açıklaması yapıyor, yasal protesto ve mitingler düzenliyor, davalar açıyorlar. Fakat bunlarla bile yerel yönetimler üzerinde, bir demokratik baskı gücü olmakta oldukça zorlanıyorlar. Çünkü bürokratik yapı ağır işliyor, hukukun çarkları zor dönüyor ve daha da önemlisi yerel yönetimlerde de o “tek adamlık” sisteminin izdüşümü öyle ya da böyle yaşanıyor. Belediye seçimini kazandıktan sonra muhalefet partileri bile, demokrasi söylemini bir kenara bırakıp, verdiği sözleri unutmayı yeğliyor.
***
Vatandaş açısından durum böyle ne yazık ki. Şimdi gelelim muhalefetin kazandığı belediyelerin durumuna.
Onlar da çok ciddi finansman sıkıntılarıyla boğuşuyorlar şu anda. Merkezi iktidarın desteğini alamadıkları gibi, yıllardır birikmiş kamu borçları, yasal gelirlerinden kesiliveriyor artık. Cezalarla karşılaşıyorlar, çeşitli türde zorluklar yaşıyorlar. Sonuçta muhalefet partilerinin belediyeleri, sorunların çözümünü ve planlanan yatırımlarını sürekli olarak ertelemek zorunda kalıyor. Hatta çözüm için, merkezi yönetimi de kendi partilerinin kazanmasından sonra ilerideki bir bilinmez tarihi işaret ediyorlar. Haliyle bu tavır da, bir güven sorunu yaratıyor.
***
Demek ki yerelde hem vatandaşlar, hem de seçilen yöneticiler açısından denenmişi denememek, farklı çözümler yaratmak gerekli şimdi. Seçilmişlerin ne yapacağı siyasetçilerin işi elbette. Onlar daha çok algıya ve sosyal belediyeciliğe yöneliyor. Vatandaşın ise onlara akıl öğretecek hali yok tabii ki. Yapacakları sadece iyi organize olmak ve her olanağı kullanarak yerel yönetimlere neyin yanlış gittiğini söylemek olacak. Zaten vatandaşların uyarısı, doğruyu dürüstçe söylemeleri bir zorunluluk aslında. Yurttaşlık görevi bunu gerektiriyor, giden zaman onların ömründen gidiyor, para da onların. Bu nedenle seçilenlerin her uyarı ve eleştiriden alınmalarına gerek de yok. Aksine buna teşekkür etmeliler.
***
Kendi yaşam alanıma baktığımda, sıradan bir vatandaş olarak Balıkesir Büyükşehir veya Edremit Belediyesi’ne çok basitçe şunları söylemem gerektiğini düşünüyorum:
- Akılcı, bütünlüklü, planlı ve dikkatli bir süreç izlemeliler. 2) kamuoyu ile ilişkilerini açık, şeffaf ve kucaklayıcı bir şekilde yürütülmeliler. Böyle olursa eğer, iş yapmak kadar sonuç almaları da kolay olacak. Tabii muradımı anlatabilmek için bazı örnekler de vereceğim. Ancak kişileri değil de, kurumları anmakla yetineceğim. Arif olan anlar zaten, vatandaş sağduyusuyla gereğini yerine oturtur.
***
İlk örneğim uyum konusunda olsun. Biliyorsunuz, önceki Büyükşehir Belediyesi’nin Edremit merkezinde Otogar içinde akaryakıt istasyonu ve Akçay girişinde OnOn Kafe olmak üzere iki tane yatırımı vardı. Yeni yönetim, vatandaşların uyarılarına rağmen bunları durdurmadı. Akaryakıt İstasyonu bitti, yakında açılışı yapılır. Kafe inşaatında ise durum farklı gelişti. Edremit Belediyesi göreve geldiklerinden 7 ay sonra burayı mühürledi. Belediye Başkanı bu durumu Altınoluk’ta 1 Ekim 2024’de yaptığı basın toplantısında gazeteciler önünde açıkladı. Sebebini de o inşaatın imar planında sokak olarak görülen bir yerde ve yeşil alana taşarak yapılıyor olmasıyla izah etti.
Vatandaş bu durumda, her ikisi de aynı siyasi partiye mensup iki başkanın neden aralarında görüşerek bu işi ilk gün durdurmayıp da, 7 ay sonra mühürlemeye kadar götürdüğünü anlayamadı. Boşa harcanacak tek kuruşları yok aslında. Üstelik merkezi yönetimden yeteri kadar destek de alamıyorlar. Böyle bir ortamda ikisi arasındaki uyumsuzluk, vatandaşta bir güven kırılması yarattı. Doğru bir tarz değildi bu. Aynı siyasi partinin belediye yönetimleri arasında düşünce farklılıkları olabilir belki ama bunları kendi aralarında çözüp, kamuoyunda hayal kırıklığı yaratmamaları gerekir. Seçmenlerin çok uzun yıllar boyunca, Büyükşehir ile Körfez’deki ilçe belediyelerinin uyum içinde çalıştıklarını görmeyi beklediklerini hiç unutmamaları lazımdı.
EDREMİT ÇAYI VE BASKİ
Diğer bir önemli sıkıntı ise, yapılan işlerin ve çalışmaların kamuoyuna aktarılmasında yaşanıyor. İş yapma tarzı kadar, halkla ilişkiler de önemli. Bunu BASKİ çalışmaları üzerinden anlatacağım.
Bilindiği üzere, Edremit Çayı’nda çalışan DSİ müteahhidine ait iş makinesinin kırdığı bir ana kanalizasyon hattının tamiri 8 ay sonra gerçekleşti ilçemizde. Bir STK’nın ısrarlı takibiyle, BASKİ yeni Genel Müdürü işbaşı yaptıktan sonra bu işe el atıldı. Önemli bir atıksu hattından dereye akan, koku ve kirlilik yaratan, sonra da denize boşalıp yüzme suyunu bozan bu çevre katliamı, nihayet sona erdi. İlçeyi yönetenler bundan bir ders çıkartmalılar aslında. Sonra Cennetayağı Mahallesi’nde bulunan ve Edremit Çayı’nda atlatma yaparak geçirilen bir başka atıksu hattındaki onarıma başladı BASKİ. Geçen sene selde bozulmuştu bu atlatma noktası ve atıksular dereye akıp, denize kadar ulaşarak yine çok yönlü bir kirlilik yaratıyordu. Aynı STK burası için de ısrarlı takip yaptı. Bozulan yer yeniden inşa edildi.
Böylece kirlilik yaratan iki sorunlu alan ortadan kaldırıldı. Güzel iş çıkarıldı. Anlaşılamayan üç husus kaldı geriye: 1) Bu işleri BASKİ’de dün de çalışmakta olan personel yaptı, peki neden bunca gecikildi? 2) Böyle konuları bir STK kadar, hatta daha da fazla yerel yönetimin takip etmesi gerekmez miydi? 3) Bu işler yapıldıktan, kirlilik kaynaklarına neşter atıldıktan sonra neden kamuoyuna yansıtılmıyor? Böyle bir halkla ilişkiler yöntemi olabilir mi? Halk sağlığını korumak gizlenmez ki vatandaştan, aksine izah edilir.
***
PİNA DERESİ MESELESİ
Yine BASKİ uzun yılların sorunu olan Pina Deresi koku ve kirlilik meselesi için de bu günlerde çalışıyor. Anladığım kadarıyla, Cemil Temelli Mahallesi’nden gelen atıksu borusunun Çanakkale Otoyolu altından geçtiği bölümde bir yırtık oluşmuş epeyce zaman önce orada. Şimdi onu yeniliyorlar. Ayrıca bir küçük terfi istasyonu daha yapacaklar. Aşağıdaki terfi istasyonundan çıkan atıksu boruları da yenilenecek. Bu düzenlemelerden sonra, ilk yüklemede sistem aksamadan çalışırsa, bu kronik sorun da ortadan kalkacak. Bunu planlayan ve çözen kurum BASKİ’nin Edremit Şubesi’ydi. Fakat bu çalışma için BASKİ basın bülteni yayınlanmadı, sayfasına da koymadı. Onun yerine bir yerel gazete, durumdan vazife çıkartıp 16 Ekim 2024’de buradaki çalışma için Büyükşehir’in Edremit görevlisini öne çıkartan bir yayın yaptı. Kimse de sesini çıkartmadı buna. Oysa işini yapan kurumdur önemli olan, bunu bir kişiye bağlamamak gerekir.
***
ALTINOLUK ÇÖPLÜĞÜ
Bu durum, hemşerilerimize 6 Haziran 2019’da yanan Altınoluk çöplüğünü söndürme çalışmaları sırasında, itfaiye aracının üzerine çıkıp da su sıkan Belediye Başkan Yardımcısı için yazılanları hatırlattı. O vakit de, bir öne çıkartma gayreti görülmüştü bazı gazetelerde. Haliyle bu iyi bir çağrışım olmadı. Zira önemli olan, sorunu o anda değil, kalıcı olarak çözmektir. O çöplük daha sonra da defalarca yandı ama o zamanki Belediye Başkanı veya Yardımcısı, görev yaptıkları Büyükşehir Meclisi’nde çıkıp da hiçbir talep dile getirmediler o çöplükte nihai bir çözüme gidilmesi için. Yine bir STK uğraştı bununla. O zamanki Büyükşehir Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü’yle pek çok kez görüştüler, yazdılar, takip ettiler ve sonunda çöplüğün rehabilitasyon işi ihale edildi. Kasım 2023’te tamamlandı çalışmalar, arazi tekrar doğaya kazanılmak üzere kademe inşası yapılarak toprakla örtüldü, bitkiler ekildi, metan gazı çıkışı için borular kondu, yanından geçen derenin yatağı da açıldı.
Hem yazlıklar, hem de zeytinlikler ve çamlar yangın riskinden kurtuldu. Fakat şimdi Başkan Yardımcısı’nın adı geçmiyor, o işi Balıkesir B. Belediyesi’nin yaptığı ifade ediliyor değil mi? Kurumlar önemli, çünkü kalıcı olan onlar. Kişi parlatmaya hiç gerek yok. Bu nedenle bugün Pina Deresi’nde, yarın Altınoluk Meydanı’nda veya bir başka yerde de BASKİ öne çıkmalı. Büyükşehir halkla ilişkileri bunu özellikle vurgulamalı. Kurumun tek muhatap olduğu, vatandaş taleplerini sırasıyla yerine getirdiği hususunda güven inşa edilmeli.
***
Aynı şekilde EDBEL’in tekrar ayağa kaldırılması ve hizmet süresinin 12 aya yayılması da halka anlatılmalı. Arıtmalar konusunda yapılacaklar açık ve şeffaf bir şekilde ve bütün halka açık olacak toplantılarda, nedenleriyle birlikte izah edilmeli, kamuoyu ve STK’larla istişare yolu izlenmeli. Yoksa o tesisleri ziyaret edip, içeride bir tur atılması bile, kamuoyuna bunu parlatarak aktarmayı görev edinen basın mensuplarınca bir algı pazarlamasına dönüştürülüyor. Fakat nedense Altınkum’da yapılması planlanan ve bağışçısı da bulunan bir Aile Sağlığı Merkezi için 2.500 m2 şahıs arazisinin kamu yararına terk edilip, Sağlık Bakanlığı’na teslimini anlatmakta epeyce zorluk çekiliyor. Yapılan iş doğruysa, anlatması da basit ve net olmalı. Burada da bir iletişim sorunu olduğu açıkça görülüyor. Günümüzde iş yapmak kadar anlatmak da önemli, yoksa sokak kendi bildiğince konuşuyor.
Vatandaşlar öğüt vermiyor seçilenlere, gördüğünü söylüyor. Yerel yönetimlerimiz ister bu eleştirileri alıp yararlanırlar, isterse de bildiği gibi devam ederler. Tercih kendilerine kalıyor.