TÜKODER Balıkesir Şubesi’nin düzenlediği Tarım Çalıştayı sonrasında POLİTİKA’ya değerlendirmelerde bulunan dernek üyesi ve Yönetim Danışmanı Murat Karacan doğru yapılacak tarımın Türkiye’nin kurtuluşu olduğunu söyledi. Atatürk’ün “Milli ekonominin temeli tarımdır” sözünün her zaman hatırlanması gerektiğini de belirten Karacan, tarımda çeşitliliğin artırılmasıyla da sorunun çözülebileceğini kaydetti.
Uzmanların gelecek 20 yıl içinde küresel iklim değişikliği, toprak ve su konusunun en fazla konuşulacak konular olduğuna dikkat çeken Yönetim Danışmanı Murat Karacan, üreticilerin tüketici konuma gelmelerinin değiştirilmesi gerektiğini ifade etti.
TÜRKİYE’DEKİ TARIMIN DURUMU
Özellikle yerele yönelik açıklamalara sözlerinde yer veren Murat Karacan değerlendirmelerine, şöyle devam etti:
“Son 15 yılın en yüksek gıda enflasyonunu yaşadığımız günlerin içindeyiz. Bu çalıştayı gerçekleştirmemizin en önemli sebeplerinden birisi budur. Dünyada gıda fiyatları düşerken biz de artıyor olması Türkiye’nin yapısal bir dönüşüme ihtiyacının olduğunu göstermektedir. Tarım alanlarının ekilmiyor hale gelmesi, havza bazlı tarım planlamasının hayata geçirilememiş olması, son 25 yılda Hollanda büyüklüğünde tarım arazisi kaybetmemize de sebep olmuştur. Günümüze baktığımızda TÜSİAD isimli iş insanı çatı örgütünün dahi tarım ile ilgili endişelerini dile getirdiği açıklamalara tanık olmaktayız. Sanayicilerin toplandığı bir örgütün tek gündeminin TARIM haline gelmiş olması aslında yaşadığımız durumu en net şekliyle ortaya koymaktadır. Sanayiye hammadde sağlayan tarımın elden gitmesi, sanayinin ve sanayicinin de sonunu getirebilecek bir durumu işaret etmektedir.
ÜRETİCİ TÜKETİCİ KONUMA MI GELDİ?
Uzmanların belirttiğine göre gelecek 20 yıl içerisinde en fazla konuşulacak olan başlıklar olarak; KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, TOPRAK ve SU gösterilmektedir. Tarımı ihmal etmemiz, ithalatı üreticiyi terbiye edecek bir enstrüman olarak görmemiz çiftçiyi sektörün dışına itmiştir ve itmeye de devam etmektedir. 23 Milyon Hektar tarım arazisine sahip olmamıza rağmen bu toprakların ancak 15 Milyon Hektarında ekim yapıyor olmamız, bu alanın da büyük çoğunluğunu nadasa bırakıyor olmamız sıkıntılarımızın temelinde yatan sebeplerdendir. Ayrıca, bütün çağrılarımıza rağmen, üretimde vergilerin bir türlü gözden geçirilmemesi, üretici olan birçok köylümüzü artık TÜKETİCİ haline getirmiştir.
TANZİM SATIŞ METODU ÇÖZÜM OLARAK GÖRÜLEBİLİR Mİ?
Yaş sebze ve meyve tanzim satışının yapıldığı alanların yaratılması geçmişe baktığımızda oldukça etkili bir yöntem olarak uygulanmıştır. Bugüne baktığımızda; aynı şekilde yürütülen bir tanzim satış metodu ortaya koyulamamıştır. Alt yapısı ve yasal dayanağı olmayan bir çalışmanın doğru sonucu verebilmesi imkansızdır. Bu tarz yapıları düzenleyen kurumları yani regülatör kurumları satmanın ve ortadan kaldırmanın acılarını hep beraber yaşıyoruz. Tanzim satışı bir çözüm projesi olarak görmenin ve sürdürülebilir hale getirebilmenin yolu; yeni bir üretim modellemesini ortaya koymamızdan geçmektedir. Planlama, yaklaşım ve vizyon başlıklarının yeniden gözden geçirilmesi ve çağın gereklerine uygun bir şekilde kurgulanmalıdır. Burada asıl sorulması gereken soru; 1950’lerden beri ucuz meyve, sebze yemeye çalışmamıza rağmen neden beceremiyoruz olmalıdır. Üreticiden tüketiciye satış yapacağız derken, fiyat üzerinden baskılarla, serbest liberal düzen içerisinde sosyal fayda oluşturamazsınız. Bu yüzden düzgün bir tanzim satış marketi kurgusu yapmazsanız bir çözüm getiremezsiniz.
GIDA FİYATLARINI NASIL AŞAĞIYA ÇEKEBİLMEK MÜMKÜN MÜDÜR?
Mümkündür. Mesela, seraların modernleştirilmesi buna bir çözüm olabilir. Fakat konuya bütüncül bakmak gerekmektedir. Seraların modernleştirilmesi, pahalı ve uzun süre içerisinde çözüm alınacak bir yöntemdir. Bunun için adım atılması önemlidir. Sadece İzmir Dikili’de modern seralarımız vardır. Amaç ülkeye yaymak olmalıdır. Çünkü, ürün, üretici çeşitliliğini yeniden sağlamak gerekmektedir. Bu anlamda çeşitliliğin konuşulması ve yeniden sağlanması, üreticinin elindeki ürünü satacağı pazarın, perakende sisteminin de çeşitlenmesi gerekliliğinin tartışılmasını sağlayacaktır. Mesela, Balıkesir il sınırları içerisinde, örtü altı üretimde sebze üretimi oldukça üst seviyededir. Jeotermal seracılığın bölgede gündeme alınması, Antalya, Mersin, Adana üçgenine sıkışmış olan sera üretiminde çeşitliliğe yol açacaktır. Antalya’nın yaşayacağı bir afetten dolayı gıda fiyatlarının yükselmesini istemiyorsak bu girişimlerde bulunmamız şarttır.
TARIMDA ÇÖZÜM NE?
Tarımda ÇEŞİTLİLİK sağlanması bir çözümdür. Üreticinin, ürünün, perakendenin, ve ihracat pazarının çeşitliliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar acilen işleme konulmalı ve en önemlisi dönüştürücü etkiye sahip yeni bir KOOPERATİFLEŞME sürecine hızla girilmelidir. Çiftçi ve köylü tanımlarını yeniden yapmanın yanı sıra, ortak kültürle iş yapma modelinin de ortaya konulmasını sağlayacak KOOPERATİF yapıları, yüksek teknoloji odaklı insan yetiştirmenin ve teknolojinin tarımla tanıştırılmasının güvenilir ortamları olacaktır. Bunların yanında, aracıyı ortadan kaldırmak için, halkla birlikte hareket edilecek yerler haline gelecektir.
PEKİ YA BALIKESİR?
Bugün ülkemizde yaşadığımız yüksek enflasyon ortamını Balıkesir’imizde de yaşıyoruz. Kadim bir tarım kültürünün olduğu bölgemizde bunun yaşanması, yerelde kalkınmanın ne derece önemli olduğunun göstergesidir. Yerelde bulunacak bir çözüm, referans olabilecek bir şekilde diğer illerimize hatta dünyaya yayılabilir. Bölgemiz siyasetçilerinin kendi kalkınma programlarını belirlemesi ve kentli nüfusun sağlıklı gıdaya ulaşabilmesini sağlaması önemlidir. Bunu önümüzde bir yerel seçim olduğu için özellikle belirtmekteyiz. Bölgemizde, ileriyi gören sivil liderler sayesinde, sosyal belediyeciliğe dayalı bir KOOPERATİF modeli kurgulanması olasıdır. Üretim odaklı ve halkla beraber alternatif bir modelin oluşturulması Türkiye’mizin kalkınması için de izlenebilecek bir yoldur.
Yerelin kendisine ait kaynağı oluşturması, yerel siyasetin de güçlenmesini sağlayacaktır. Bölgemizde oluşturulması gerektiğini düşündüğümüz, Kent/ Verimlilik Enstitüsü, Sürdürülebilirlik Akademisi/ Birimleri/ Enstitüsü vb. gibi yapılar topraklarımızın parçalı, besihanelerimizin küçük olmasından dolayı ÖLÇEKLENDİRME yi bize öğretecek ve daha çevreci olan yatırımların yapılması adına uygun ortamı getirecektir. Bu tarz yapılar, KALKINMA hamlesini SÜRDÜRÜLEBİLİR kılabilmek için iyi uygulamalar oluşmasın
TARIM LİSESİ AÇILMALI
Bir Tarım Lisesi’nin açılması yerinde bir hareket olacaktır. Çünkü, tarımın özellikle gençler tarafından bir meslek olarak görülmesini sağlama gerekliliği kaçınılmazdır. Endüstriyle üreticiyi barıştırmak tarımın kurtuluşuna işaret etmektedir. Gıda güvenliğinin, Sürdürülebilir tarım uygulamalarının bölgemizde daha fazla benimsenir hale getirilmesini sağlamak, ürün satışlarında yeni ödeme sistemi teknolojilerine (Kripto paralar, Blok Zinciri vb.) aracıyı ortadan kaldıracak şekilde entegre olmak 21. yüzyılda dünyayla tarım alanında yarışan ve en önde yer alan bir şehir olmamıza yol açacaktır.”