ANKARA MEKTUBU / SERVET CAMGÖZ
14 Mart Tıp Bayramı Tüm Doktorlarımıza, Sağlık Çalışanlarına Kutlu Olsun.
Yeterince bilinmeyen Tıbbiyeli Hikmet Bey ve arkadaşlarının ruhlarına da selam olsun.
***
1901 yılında Balıkesir´in Savaştepe bucağında (O zamanki adı Giresun – daha eski Kiresun) doğan Hikmet Bey, Posta-Telgraf memurlarından Hakkı Bey´in oğludur. Hikmet Bey, İstanbul´da 1919 yılında Askeri Tıp Okulu´nda okumaktadır.
14 Mart 1919 günü Ülke işgal altındayken o birileri gibi başını eğip susanlardan, ne yapalım kader diyenlerden değildi.
Bağımsızlıktan vazgeçmedi, işgale bütün gücüyle karşı durdu.
Okulun o zamanki adı: “Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane.” Haydarpaşa’da denize yakın ve İngiliz karargahı olarak kullanılıyor.
Öğrencileri bir bölüme sıkıştırılmış, yatakhaneleri bodrum katına taşınmış.
Durumdan rahatsız olan öğrencileri Tıbbiyeli Hikmet örgütledi.
Protesto etmek, işgalcilere Türk varlığının ölmediğini hissettirmek, Türk bayrağının her zaman dalgalanmaya devam edeceğini göstermek için 14 Mart sabahı da erkenden okulun iki kulesinin arasındaki çatıya dev Türk bayrağını astılar.
Sonrasında hepsi tutuklandılar. Sorgulamalarda “Biz her yıl 14 Mart’ı okulumuzun kuruluş tarihi olarak kutlarız” dediler. Haliyle İngilizler de padişahçılar da bir şey diyemediler. Ve 14 Mart Milli Mücadele’nin, direnişin önemli tarihlerinden biri oldu ve artık “Tıp Bayramı “ olarak kutlanmaya başladı.
Ve Savaştepe’li Tıbbiyeli Hikmet de direnişin simgesi oldu. Milli Mücadele için oluşturulan bütün derneklerin “Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla, bir çatı altında toplanmasını önerdi.
Okulun öğrencileri Sivas´ta Mustafa Kemal Paşa tarafından vatanın işgalini önlemek için bir kongrenin toplanacağını öğrenirler.
Mustafa Kemal de “Gençlerin de görüşlerini almalıyız” diyerek Sivas´ta toplanacak olan kongreye 3 öğrencinin ( o zaman sadece İstanbul´da tıp okulu) katılmasını ister. Bunun üzerine 1919 yılında Askeri Tıp Okulu öğrencileri Sivas Kongresi´ne 3 delege göndermek isterler. Üçüncü sınıf öğrencisi Hikmet Bey ve Yusuf Bey (Balkan) delege seçilir ve yol paraları olmadığı için aralarında para toplarlar. Ancak 9,5 lira yani bir kişinin Sivas´a gidebilmesine yetecek miktarda para toplanabilir..
Tıp Öğrencisi Hikmet Bey Sivas Kongresine gönderilir.
***
Hikmet Beyin Sivas´a Gitmesine Karar Verildi..
Sivas Kongresine katılmak için Hikmet Bey´i Sivas´a uğurladılar. 1919 yılında Askeri Tıp Okulu, askeri-sivil bütün tıp öğrencileri adına Sivas Kongresi´ne katılan Tıp Öğrencisi Hikmet Bey, Sivas Kongresinde ABD veya İngiltere manda ve himaye konusu telaffuz edildiğinde çok şaşırmış ve çok sert bir tepki göstermiştir. (Bazı kaynaklara göre ilk gün ilk oturumlar esnasında, bazı kaynaklara göre 3.gün ) Mustafa Kemal ´in de bulunduğu bir toplantıda tüm delegelere yüksek sesle “Delegesi bulunduğum Türk gençliği beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız.
Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz “ demiş ve akabinde Mustafa Kemal´e dönerek aynı coşku ve kararlılıkla;
“Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal´i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz” demiştir.
Herkesin bu kararlı itiraz karşısında şaşkın ve Mustafa Kemal´in tepkisini merak ettiği ortamda Mustafa Kemal Paşa Tıbbiyeli gencin çıkışını çok beğenir, mutlu olmuştur (Bazı kaynaklarda alnından öperek) ve hemen o meşhur cevabı verir:
“Evlat içiniz rahat olsun. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de yok. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm..”
(Bazı kaynaklarda) Sonra Tıbbiyeli Hikmet´i alnından öper ve “Gençler, vatanın bütün umut ve geleceği size, genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır” der.
Kongrede söylenen bu sözler, daha sonra Ulu Önder´in Büyük Söylev´in sonunda 1927 Ekim ´inde, “… Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. ” olarak tüm gençliğin ülkesini, bayrağını seven özünün bağlılığı, güvencesi için kullanılmıştır.
***
YILLAR sonra Mustafa Kemal Paşa yakınındakilere ve meclis idarecilerine “Bize Sivas kongresinde çok güzel yol gösteren Tıbbiyeli genç vardı, onu bulun Mebus yapalım, vatana hizmet eder” der.
Ancak yeterince yapılmayan araştırmalarda (bazı kayıtlarda) “O Giresun ´lu, Giresun vekillikleri dolu” denir. Oysa O Giresun (ya da Kiresun Karadeniz ´de değil, Balıkesir ´in ilçesi (o zaman bucağı) Giresun ´dur. Konu daha sonra Mustafa Kemal´e ulaşınca “İki tane Giresun olmaz, burası savaşın yapıldığı tepe, adı Savaştepe olsun” der ve M.Kemal Atatürk´ün takdir ve teklifleri ile 10 Ekim 1934 tarihinde TBMM´de adı “Savaştepe” olarak değiştirilir.
Bir başka kaynakta M.Kemal´in talimatı üzerine mebus yapılmak üzere araştırıldığı, ancak bulunamayınca “ölmüş” dendiği, M. Kemal ´in çok üzüldüğü ancak o esnada Anadolu´da askeri hastenede (bazı kayıtlarda Yalova) Albay rütbesi ile başhekimlik görevinde bulunduğu belirtilmektedir. (M.Müfit KANSU).
Bir rivayette Mustafa Kemal´in milletvekilliği teklifi gönderdiği, bu teklif üzerine “Paşamın ellerinden öperim” deyip “Kendisine söyleyin burada ülkeme daha yararlı oluyorum” dediği, Bu yanıt kendisine aktarıldığı zaman Mustafa Kemal´in gururla gülümseyerek “Ben o değerli çocuktan böyle bir cevap bekliyordum” dediği de aktarılmaktadır. (Toktamış ATEŞ ,Cumhuriyet 4 Eylül 1999)
***
MUSTAFA KEMAL´e bir toplantıda Söylev´in sonundaki o ünlü sözü üzerine “Koca ülkeyi gençlere nasıl emanet ettiniz Paşam?” diye sorulur.
M.Kemal çok güzel bir cevap verir:
“Ben Milli Mücadele´ye çıktığımda ordunun da halini gördüm, saltanatın da. Bir de bağımsızlık ışığı gözünden parlayan Dr. Hikmet’i…”
Cumhuriyetin ilanından sonra “BORAN” soyadını alır. Erken denecek yaşta, 46 yaşında veremden ölür. Oğlu ünlü sanatçı, sunucu Orhan BORAN´dır.
Hikmet Bey´in bağımsızlık çıkışının ülke gençlerine örnek olması, yaşadıkları ülke ve dünya gerçeklerinden kopuk, ilgisiz son kuşak hamburger-kola-cips-internet gençlerine sorumluluk bilinci ve vatan sevgisi konusunda fikir vermesi, bu genç Tıbbiyeli ışığın hep yol göstermesi için; artık Tıbbiyeli Hikmet’in hayatı sinema filmi olarak çekilmeli, genç kuşaklara aktarılmalıdır.