TEK DÜNYA PARASI VE DÜNYA HÜKÜMETİ!

 

HALUK AHMET GÜMÜŞ

24. DÖNEM BALIKESİR MİLLETVEKİLİ

 

Büyük küresel kriz öncelikle küresel para sisteminde kendini gösterecek derken “günah keçisi” “kovid19” devreye girdi. İşsizlik, ekonomik yavaşlama, yaşanacak gıda krizi,  ölümler – tedirgin sosyal yapı ve zayıflayan hükümetler hep onun yüzünden.

Bu minik ama çağımızda görülmemiş etkiye sahip düşman 7’den 70’e herkesle uğraşıyor. Zengini fakiri yöneticisi işçisi fark etmiyor. Ama bir görüşe göre en çok varlıklı bölgeleri vuruyor.

 

Kurgu senaryolarının sahipleri bu aşamada ekonomileri zora düşürülmüş ülkelere yeni bir parasal sistemi dayatmaya hazırlanıyorlar. Elbette yine ve mümkünse karşılığı olmayan ve hacmi istenildiği gibi çoğaltılan yeni paraları kontrol etmek isteyeceklerdir.

 

Alın işte; duyduğumuza göre IMF 25 ülkenin kredi talebini kabul etmiş. İlginçtir şimdilik hepsi Afrika ülkesi. IMF’nin şartı var: Bu paraları elektrik üretiminde kullanılacak ve sonra herkes aşı olacak. Hadi bu çok güzel. Ama diğer şart bu vatandaşların sağlık durumlarının izlenmesi için “Çip” takmak.

 

Diğer tarafta uluslararası ticaretin Dolar yerine IMF parası SDR ile yapılması teklifi yolda geliyor olmalı. Dijital ve sınırsız yani istenildiğinde yönetimince miktari artırılabilecek bir yapıda olarak.

 

Ayrıca bilimin ve teknolojinin yükselişine küresel ölçü ve sınırlar getirilmediği takdirde; virüs örneğinde olduğu gibi giderek küresel tehditlerin artacağı, bunlarla mücadeleyi başarmak ve daha iyi işleyen bir düzen için küresel iradelere ihtiyaç duyulduğu vurgulanacaktır. Bu tür seslenişler dini kurumlardan sağlık kurumları, oradan siyasi kişiliklerce vs artarak yapılacaktır. Zaten de başlamıştır.

 

İçinde yaşadığımız aslında daha en başında olduğumuz bu dönemde giderek ağırlaşan biçimde ekonomik, güvenlik ve siyasi açılardan zor durumda kalacak hükümetlerin dayatılan çözümleri daha kolay onaylanacağı  düşünülüyor olmalı.

 

Giderek “Dünya devleti”ne doğru yön alacak temel yapılanmaların bu yaşadığımız yıllarda temelinin atılması kurgulanıyor olabilir. Aslında Dünyamızın en tepesindeki tüm kavgalar da bunun üstüne.

 

Tek Dünya devleti düşüncesi gerçekleşir mi yoksa bütün zorlamalara ve yapılanlara rağmen uluslararası bir dirençle mi karşılaşır?

 

Paradoks şudur:

Batının süper güçleri Sovyetlerin dağılışından sonra ortaya çıkan “tek kutuplu Dünya” şartlarında elinde büyük imkanlara ve tüm hazırlıklarına rağmen “tek dünya devleti” düşüncesini uygulamaya sokamamışken, bunun içinde olduğumuz zamanda gerçekleşebileceğinin düşünülmesi; bize “nasıl bir kaos karşısında olduğumuzu” gösteriyor!

 

Bugün küresel bir krizin başlangıcına bir dünya söz konusudur. Batının süper güçleri en gelişmiş silahlarına ve hala Dünyanın en kuvvetli parasına sahip olmalarına rağmen mevcut sistemi taşıyamamakta ve şartlar küresel bir krizi kaçınılmaz olarak dayatmaktadır.

 

Anlaşılan o ki; içinde bulunduğumuz bu kaos sürecinde ülkeler, ekonomiler, yönetimler ve insanlık sırayla veya sırasız daha bir çok kurgulanmış veya döngüsel olarak tesadüf eden ağır sorunlarla yüzleşecektir.

 

Dünya nüfusunun düşürülmesi senaryoları, çip takılarak kontrol edilmek istenen insanlık, bölgesel savaşlar, yeni savaş yöntemlerinin denenmesi, kıtlık, iflas eden ekonomiler, ülkelerin içlerine kapanmaları, şirketlerin iflas ettirilip daha büyük güçlerce ve devletlerce ele geçirilmeleri, süper güçlerin kendi bünyelerinde ve diğer ülkelerdeki paralel organizasyonlarında çatışmalar, güçlü kişiliklerin ve firma sahiplerinin tutuklanmaları. Daha şimdiden en önemli yüzlerce işten çıkartılmış ünlü CEO’nun buhar oluşu, iklim sorunu-kuraklık ve parasal sistemin çöküşüyle kapanan piyasalar daha düşünemediğimiz veya bu yazıya sığmayacak uzunlukta meseleler bu dönüşüm yıllarının konusu olacaktır.

 

Konu bu kadar düzensizlikten düzen çıkarmaksa eğer; insanoğlu şunu da düşünecektir:

 

“Zaten kraliçelerin, güçlü başbakanların, 150 Suudi prensin dahi korunamadığı insanlığın hapisaneymiş gibi evlerden çıkamadığı bir tehlike sürecinde var olma meselesiyle yüzleştik ve yüzleşiyoruz. Şimdi hangi garantiyle güvenemediğimiz tek bir yapıya teslim olup, hazır bize doğru yaklaşan yeni imkanları devredelim? “.

 

Bugün laboratuvarlarda üretildiği giderek kesinleşen bir veya birkaç virüsle yüzleşen insanlık, geleceğini, tartışıp ölçüp biçmediği ve doğal bir süreçte oluşmayacak tek bir iradeye nasıl teslim edebilir. Böyle bir iradeye nasıl güvenebilir?

 

Ancak görünen odur ki virüslerle, krizlerle ve yaklaşan bir çok zor problemle korkutulan insanlık ve zayıflayan yönetimler bir çok yeni sisteme ve yaşam biçimlerinin kabulüne zorlanacaktır.

 

Çağımızda her türlü iletişimin ilerleyişi bireyin algı operasyonlarına maruz kalmasına neden olduğu kadar, bir çok zeki ve vicdanlı zihnin ve toplumsal önderin  muhakeme gücünü yükseltmektedir. Dolayısıyla bu yeni yüzyılın çocukları çok karmaşık sorunları ve dengeleri anlayabilecek en azından üzerinde düşünebilecek imkanlara eski yıllara göre daha çok sahiptir.

 

Bu kaosdan kültürü en derine inen ve gücünü sahip olduğu karakter ve birikimden alan toplumlar dik, güçlü ve önderlik misyonlarıyla çıkabilecektir. Ulusal kimliğini yaslayacak tek bir hikaye bulmakta zorlanan toplumlar yanında Türkiye’nin çok az rastlanır birikimleri ve bu birikimleri yaşarken oluşturduğu toplumsal karakteri vardır. Tüm donanımlarımızla tarihin en büyük sınavına doğru ilerliyoruz.

 

Toplumsal dayanışma yeteneklerimizin, nasıl birleşeceğimizin ve gidişatta nasıl etkili olacağımızın başkaları tarafından zor anlaşılacak yönleri olacaktır.

 

Türkiye Cumhuriyetinin aydınlarından çıkacak analiz, itiraz, yol göstermeler ve inisiyatifler Dünya genelinde çok büyük bir coğrafyayı etkileme imkanına sahip olabilecektir.

 

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini bugüne uyarlarsak:

 

“Hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır; O satıh artık tüm Dünya’dır.”

 

Elbette başkalarının gücüyle var olmaya alışanlar siyasi yelpazenin neresinde kendilerini tanımlarlarsa tanımlasınlar bizi anlamakta ve boyunlarındaki zincirden kurtulmakta güçlük çekeceklerdir…

Exit mobile version