Tarlada kalan domatesi de alsaydın iyiydi…

Alırsın ürünü kamyon kamyon, verirsin 3 lira – 4 lira neyse işte.. Gönder salça fabrikasına.. Salçaya dönüşsün ürün. Bir yığın kadın kooperatifi var memlekette; yap anlaşmanı, ver ürünü onlara, senin için üretsin, hem onlar kazansın, hem sen… İhtiyaç sahiplerine de ‘Yakın Market’te ücretsiz verirsin… Sonra yapıştır kavanozun üstüne Büyükşehir’in kalbini.. ‘Yakın Salça’ markasıyla meselâ; sür piyasaya.

tarlada-kalan-domates

 

TRAKTÖR kasasına çıkıp Aksakallı domates üreticilerini selamladığında, tarlada kalan domatesi hak edilen bir fiyattan alacağını sandı herkes.

Öyle ya CHP’liler, Büyükşehirciler tam kadro domates üreticisinin eylemindeydi. CHP Milletvekili Serkan Sarı meselâ, hükümetin tarım ve hayvancılık politikalarını ağır dille eleştirdi; domates üreticisine destek çağrıları yaptı.

Beş kilo domatesle bir bardak çay içilebildiğini söyledi.

Seçim zamanı, “ürün elinizde kalmayacak, Ahmet Akın üreticiye de yakın, alım garantisi sözü veriyorum” dediydi, Büyükşehir Başkanı Ahmet Akın.

Hakkını yemeyelim.. Gitti, Gömeç’te tarlada bamya topladı. Üreticiyle bol bol fotoğraf çektirdi. Ürettikleri bamya cipslerini gösterdi millete. Kilosu doksan liradan alım yaptı.

Toplamda on ton bamya alındığı açıklandı.

Sırasıyla nohut, susam ve fasulye alacaklarını da söyledi Ahmet Akın.

Ne güzel. Çiftçinin ürettiği mal elinde kalmayacak; kimse almıyorsa Büyükşehir alacak.

Hem de tüccarın verdiği fiyatın üstünde!

Bamyayı piyasa değerinin yüzde yirmi beş üstünde satın aldı yani. Yarın fasulyeyi piyasa fiyatının yüzde otuz üstünde, susamı yüzde yirmi fazlasıyla alabilir. Üreticinin yüzü güler mi, güler elbet.

Sayıştay ne der, “piyasanın üstünde ürün satın alarak kurumu zarara uğrattın” diye not düşer mi denetim raporuna, orasını denetçi abiler bilir.

Ama Ahmet Akın’ın garantili ürün alım politikası üreticiyi mutlu eder; orasını biliyoruz.

 

***

EN başta ne dedik; domates üreticisini selamladı.. “Kimse almazsa ben alırım, domates üreticisine de yakınım” demedi.

Asıl alınması lazım gelen ürün domatesti. Çünkü tarlada kalıyordu. Manav tezgahında kırk – elli liraya satılan domatese, tarlada 1 – 1.5, bilemedin 2 lira fiyat veriliyordu. Domates üreticisi isyan ediyordu.

Salça fabrikaları ürün almıyor, üretici de maliyetin çok altında verilen fiyat nedeniyle zarar ediyordu.

E o zaman, Gömeç’te, zaten alıcısı hazır bamyayı alacağına, önceliği domatese verseydin!

Domates, bamyadan daha öncelikli. Bamya yemesek de oluyor ama, domatessiz hiçbir şeyin tadı tuzu yok.

Alırsın ürünü kamyon kamyon, verirsin 3 lira – 4 lira neyse işte.. Gönder salça fabrikasına.. Salçaya dönüşsün ürün. Bir yığın kadın kooperatifi var memlekette; yap anlaşmanı, ver ürünü onlara, senin için üretsin, hem onlar kazansın, hem sen… İhtiyaç sahiplerine de ‘Yakın Market’te ücretsiz verirsin…

Sonra yapıştır kavanozun üstüne Büyükşehir’in kalbini.. ‘Yakın Salça’ markasıyla meselâ; sür piyasaya.

Biber için de aynı şey geçerli.

Al tarladan biberi, gönder kurutmaya, paketle, pazarla.

Hangi ürün üstünde ne tezgahlar döndürülüyor, üreten ve tüketen zarar ederken, aracılar ne kazanıyor; yap matematiğini, belirle stratejini, boz bu kirli düzeni.

Yapabilirsin.

 

***

BAMYA alım töreninde açıkladılar.. Türkiye’de bamya üretiminin yüzde elliden fazlası Gömeç’te yapılıyormuş. Alıcısı hazır olmasa niye bamya üretsin çiftçi? Belli ki alıcı var, istenen fiyat veriliyor; alan memnun satan memnun.

Bamya işinde bir tek tüketici kızgın!

Bildiğin bamya yahu.. Pişirirken tencereye domates veya salça koymadın mı tadı tuzu yok işte.

Soğansız yemek olmaz bizde; zeytinyağlı bamya yaparken önce soğanları kavurursun.

Demek ki domates ve soğan mühim!

Ha işte oraya geleceğim; bildiğin bamyanın kilosu kimi yerde yüz yirmi beş, kimi yerde yüz elli lira!

Gerçi “ucuz ne kaldı” diyeceksiniz; haklısınız. Ama bamya bu, yesen de oluyor yemesen de.

Bamyanın eklem ağrılarına iyi geldiği söylenir; senede bir kez ya yeriz ya yemeyiz. Sofrada niye yok diye aramayız.

Cipsini de ilk kez gördük.

Bir de uzunları oluyor bunun; mangalda kızartıyorlar… Limon, sirke, sarımsak yoksa bi şeye benzemiyor; sası sası, saman yiyormuşsun gibi.

 

***

BU işlerin içinde yetişmiş, ürünü, üreteni, üretmeyi bilen abiler diyor ki:

“Ahmet Akın’a kim veriyor bu aklı?”

Özeti şudur:

Bamyaya gelene kadar, tarladan sofraya taşınamayan, hak ettiği değeri alamayan ürünlere öncelik vermek lazım.

Ahmet Akın’ın elinde, bamya cipsi paketi yerine, domates salçası kavanozu görseydik keşke…

 

***

MERAKIMIZA mucip oldu, soralım istedik. Gömeçli üreticiden alınan on ton bamyayı ne yapacaklar? Hepsi cips mi olacak? Nerede kurutulacak, kim kurutacak, Büyükşehir’in bölgede kurutma tesisi kurma düşüncesi var mı?

Ya da birilerine “sen fabrikayı kur, ürün bizden” mi diyecekler?

Sındırgı’da bir kurutma tesisi var; güzel güzel kurutuyor. Yeni bir işletme kurmaya, birilerine şirket kurdurmaya gerek yok. Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak’a bir ‘alo’ yeter sanırım.

Bir de bu bamyalar cips olana kadar nerede, hangi ortamda depolanıyor? Kısa sürede işlem yapmazsan kızışır, çürür, bir işe yaramaz.

Bu garantili ürün alımı mevzularında görüşlerimizi daha sonra yine paylaşırız sizlerle.

 

Exit mobile version