Balıkesir Kent Konseyi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Çalışma Grubu’na Başkan olarak seçilen Gökmen Karadağ seçim sürecini, hedeflerini ve projelerini POLİTİKA’ya anlattı. Balıkesir’in 20 ilçesindeki 1136 kırsal mahallenin 600’e yakınına bizzat giderek ihtiyaç sahiplerine ulaştığını söyleyen Gökmen Karadağ, gittiği her yerde insan hikayelerinde var olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Kendisini “Düğün evinin şakşakçısı, ölü evinin ağlakçısı” olarak tanımlayan Kent Konseyi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Çalışma Grubu Başkanı Gökmen Karadağ, ihtiyaç sahibi insanlara ulaşmaya daha geniş katılımla devam edeceklerini söyledi. Büyükşehir Belediyesi ve Kent Konseyi’nin desteklerinin yanı sıra STK’ların da katkısını alarak ulaşılmadık kimse bırakmayacaklarının altını çizen Gökmen Karadağ kendilerine ilk hedef olarak istişare kültürünü oluşturmayı koyduklarını dile getirdi.
“İNSAN ÖNCELİKLİ HAREKET ETTİK”
Sizi Kent Konseyi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Çalışma Grubu başkanlığına getiren süreç nasıldı?
Geçtiğimiz günlerde yapılan seçimle Kent Konseyi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Çalışma Grubu başkanlığına seçildim. Buraya gelmenin neticesi özellikle pandemiden itibaren Balıkesir il sınırlarında yüklendiğimiz bir misyon oluştu. Yani tamamen spontane gelişmiş bir olaydı aslında, hani bir plan ve program dahilinde değil ama süreç öyle olması gerekti. Yapı olarak böyle kriz anlarında hiç çekinmeden ben de varım demeyi seven insanlardan biriyim. Daha önceki süreçlerde Balıkesir bunu kriz ortamlarında çok şahit olduğu işlere imza atmıştık. Yapım gereği de hep şuna inanmışımdır; yaratılan herkes sebepsiz yaratılmadı bu dünyada. Bana da yüklenen bir misyon varsa bunun adı birilerine yardımcı olabilmektir. Hayatta en büyük aldığım hazlardan birisi bir insanın zor durumunda onun yanında olabilmek, ona fayda sağlayabilmek oldu. Bu amaçla da elimden geldiğince bunu yapmaya çalıştım. Bu belki de yetiştirilme tarzım, yetiştiğim mahalle kültürü bunda çok fazla etken şekilde yer aldı. Çünkü biz hakikatten bir parça ekmeği, simidi okulda bölüşen çocuklardık. Yetiştiğim mahallede komşularımızla yeri geldiğinde aynı kömürü bir kış beraber kullandığımız bir mahallede büyüdüm. Komşuluğun teklifsiz yapıldığı, birinde bir tas çorba piştiyse öbürünün ona vermesi gerektiğinin bir şart değil, ritüel olmaktan öte bir gereksinim, ihtiyaç olduğu bir mahallede büyüdük. Böyle bir ortamda büyümenin vermiş olduğu hazla herhalde hayat çizgisini belirlerken de insanların imza attığınız işlerde, yaptığımız işlerde insan öncelikli hareket ettik.
“KARESİ KENT KONSEYİNDE GÜZEL İŞLERE İMZA ATTIK”
Daha önce de Karesi Kent Konseyi’nde benzer bir çalışma grubunda yer almıştın. O dönemde yaptıklarınla ilgili bilgi verir misin?
Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi ayağına gelene kadar Karesi Kent Konseyi’ndeki Gençlik Meclisi’nde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Grup Başkanlığı yaptım. O zaman Otağ ağabeyi de anmadan geçemeyeceğim o zaman beni ve ekibimi haberleştirmişti. Ortaokul ve lise öğrencileriyle yaptığımız bir çalışma oldu. Ramazan Ayı boyunca aş evinde pişen yemeklerin öğrenci tarafından evlere dağıtılması organizasyonunu yapmıştık. Buradaki amacımız hem ihtiyaç sahiplerine o Ramazan gününde sıcak yemeği ulaştırmaktı hem de artık günümüzde ne yazık ki çocuklarda ve gençlerdeki bilgisayar bağımlılığını biraz olsun azaltarak hayatın gerçekleriyle biraz yüzleştirip, biraz daha sosyal olmalarını sağlamak istemiştik. Genç kardeşlerimizle beraber Ramazan Ayı’nda 30 gün boyunca Karesi Belediyesi’nde o zaman sağ olsun Yücel Başkanın desteğiyle böyle bir projeye kalkıştık. Genç kardeşlerimiz de bize omuz verdiler ve ortaokul ve lise öğrencilerinden oluşan bir ekiple Ramazan Ayı boşunca biz her gün farklı gruplarla Balıkesir’deki ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalarak hem yemek dağıtımı yaptık hem hal hatır sorduk. Onun akabinde de o bilgisayarın başından kalkmayan, elinden telefonu düşürmeyen çocukların sosyal bir etkinlik içerisinde olmalarını sağladık.
“DÜĞÜN EVİNİN ŞAKŞAKÇISI ÖLÜ EVİNİN AĞLAKÇISIYIM”
Yaptığın işler nedeniyle girip çıkmadığın yer yok, insanlar seni nasıl tanımlıyor, sen kendini nasıl tanımlıyorsun?
İnsanın nüvesinde var bu herhalde, ben de bu işleri seven biriyim. Toplumda “Düğün evinin şakşakçısı, ölü evinin ağlakçısı” diye bir söz vardır. İnsana dayalı olan her yerde olmayı seviyorum, işe yaramayı seviyorum. Doğada var olan her bitkinin nasıl ki bir şeye şifası varsa dünyaya gelen her insanın da aslında birine, bir şeye şifa olduğunu düşünüyorum. O yüzden de çevresindeki olaylara duyarsız kalmayı sevmeyen bir insanım. Bakan bir insan değil, gören bir insanım. Evet, herkes bakıyor ama önemli olan çevresini görebilmek. Çünkü zaten bizim dinimizde de, aldığımız eğitimlerde de “komşusu açken tok yatan bizden değildir” dilen bir peygamber ümmetiyiz. Bizim aile yapımız, yetiştirilme tarzımız hep böyleydi.
“ÇOK ZOR BİR ÇOCUKLUK DÖNEMİ GEÇİRDİM”
Sosyal yardım amaçlı yaptığın işlerin geçmişinde ne var? Nasıl bir hayat geçirdin?
Kendi hikayeme baktığımızda üç çocuklu işçi bir babanın çocuğuyum ben. Ben bunu da her yerde gururla söylüyorum. Üç çocuğunu da üniversite okutmuş, eğitmiş, belli bir mertebeye getirmiş, toplumda söz sahibi olmuş üç birey yetiştirdi. Bunu yaparken de alın teriyle yaptı. Biz o yokluk zamanını çok yaşadık. Çünkü babam yevmiye usulü çalışan biriydi. Rahatsızlığı olan bir süreç yaşadı ve o gün çalışırsa para kazanan bir adamdı. O sıkıntılı süreçte kendisi rahatsızlandı ve o dönem bizim evimize giren bir para yoktu. O dönem ilkokulda mesela ben okul yardımı almış bir öğrencilik hayatım oldu. Hiçbir zaman da bunu gocunarak söylemedim. Ama hep dua ederken, aklımdan geçirirken hep “Rabbim bir gün bana da alan değil, veren el olmayı nasip et” demişimdir. Hamdolsun geldiğimiz sürece baktığımızda da Rabbim onu bana nasip etti.
“GÖKMEN TALEP EDİYORSA MUTLAKABİR SEBEBİ VARDIR”
Sosyal yardımlaşma konularında yaptıkların belediye desteğiyle oluyor. Peki Büyükşehir Belediyesi yönetiminin sana bakış açısı nasıl?
Bu konuda tabi ki belediyemizin imkanları çok büyük. Sağ olsun Yücel Başkanın, Mürsel Başkanın, Yasin Başkanın güvenini de kazanmış olduğumuz için bir şey yapıyorsak, “Gökmen bir şey talep ediyorsa mutlaka bir sebebi vardır” denilmesini sağlamışsam ne mutlu bana. Bu konuda ben onların hakkını yiyemem asla. Gittiğim her kapıda eksiğini hissettiğim bir şey de hiç düşünmeden onların adına söz verip ya da onlar adına işler yapmanın rahatlığını yaşıyorum. Çünkü bana o özgürlüğü verdiler. Bunun sonucunda da yaptığımız çok güzel işler neticesinde özellikle pandemi sürecinde herkesin evde annesinden, babasından ya da çocuklarından kaçtığı bir süreçte 20 ilçede hakikatten iz bırakan işler yaptık. Bunu yaparken de hiç gocunup, çekinmedik. Maske dağıtımından dezenfektana kadar ihtiyaç olan her şeyi ulaştırmanın mutluluğunu yaşadık. Elvan Bahar Göktepe Başkanımla beraber zaten bir kader birliğimiz oldu. Büyükşehir ile birlikte onunla zaten köy ziyaretlerine başlamıştık. Ama onun çalışmalarını gördükçe de hoşuma da gidiyordu. Ritüel olarak baktığımızda 20 ilçeyi belki herkes gezmiş olabilir ama Balıkesir’de 1132 mahalle var. Gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim bu kırsal mahallelerin 600’e yakınına direkt adım atmışlığım vardır. Kırsal mahallelere gittiğimde “şeytan tüyü” denilen şey midir bilmiyorum ama her gittiğim yerde iz bırakıp, daha sonra gittiğimde kapısını çalacağım bir sürü arkadaşım, dostum, teyzem, amcam, arkadaşım var. Neticesinde yaptığımız çalışmalarda düğünden cenazeye, doğumdan ölüme, personelden Büyükşehir’e geçmemizle beraber sosyal anlamada yüküm arttı. Gittiğim evlerle ihtiyaç listesi bildirirken, ne Yücel Başkandan ne de Yasin Başkandan “yahu buna da gerek yok” şeklinde bir kelime duymadım. Kendisi de Yasin Başkan da “Gökmen istiyorsa yapın, verin” diyorlar. Elimden geldiğince doğru adreslere, doğru noktalara ulaşmak benim için çok önemliydi. Çünkü kendi adınıza yaptığınız kişisel yardımlarınızda yaptığınız hatalı yardımda kendi cebinizden gider. Ama burada sonuçta tüyü bitmedik yetimin hakkı var. Seçtiğim aileleri gezdiğim yakın çalışma arkadaşlarım bunu çok iyi biliyorlar. Evde okuyan kaç çocuk var, eve maaş giriyor mu, ev kira mı bunların hepsini öğreniyoruz. Yani doğru adrese dokunalım çünkü iyi niyeti suiistimal eden çok insan da var. İşte doğru insana dokunabilmek, doğru adrese ulaşabilmek çok önemli oluyor.
“BENİM İÇİN ‘YAPACAK TABİ MAAŞ ALIYOR’ DİYENLER OLDU”
Senin yaptıklarınla ilgili olumlu ve olumsuz şeyler söyleyen oluyor mu? Bu söylemler senin çalışmanı etkiliyor mu?
Pandemi döneminde ilk maske dağıtarak başladık. Sonra bu sosyal medyanın çok etkisi oldu. Bu yaptığımız işlerde ulaştığımız noktalarda daha sonra yaşlı, evden çıkamayan kişilerin ilaçlarını almak, faturalarını yatırmak, maaşlarını çekmek, alışverişlerini yapmak gibi bir misyona dönüştü. Bu pandemi dünyada ve ülkemizde yaşanan bir krizdi. Ama hani hiç çekinmeden “ben yapabilirim, ben buradayım” diyebilen herkesin bir korktuğu bur dönemde hiç düşünmeden çalışmalar yaptık. Çünkü mutlu eden bir şeydi. Kendisine yardım ettiğimiz o yaşlı teyzenin hayır duasını almak ya da amcayla oturup iki hoş sohbet yapmak çok mutluluk vericiydi. Onlarla beraber olmaktan çok mutluyum. Bir kere o hazzı aldıktan sonra doğru işler yaptığınızda zaten dünyevi şeyleri geçip, manevi anlamda müthiş bir tatmin yaşıyorsunuz. Yaptığınız aslında belediye ayağıyla ve gücüyle yaptığınız işler. Ama bu konuda “yapacak tabi maaş alıyor” şeklinde söylemler oluyor. Benim yaptığım iş bir market poşetini kapının önüne bırakıp gitmek değil. Bu konuda mütevazi olamayacağım. Ben o evin hikayesini yaşıyorum. Ben o eve giriyorum, hikayesini dinliyorum ve belki de anlık sohbet edip durum değerlendirmesi yapıyorum. Çünkü bazı evlere gidiyorsunuz her şey var ama insan eksiği var. Bazen ben o evlerde insanlara ses oluyorum.
“MUTABAKATLA BAŞKANLIĞA SEÇİLDİM”
Gelelim Kent Konseyi’ndeki çalışma grubu başkanlığına. Süreç nasıl oluştu? Seçimden önce ve sonra neler yaşadın?
Süreç böyle bir noktaya geldi. Kent Konseyi evet daha önce kuruldu ama pandemi nedeniyle alt çalışma grupları oluşmamıştı. Mürsel Başkanın alt çalışma gruplarıyla ilgili çalışmalar başlayınca “Gökmen Kent Konseyi’nin bundan sonraki sürecinde sunum noktasında bütün programlarda seninle yürüyelim istiyorum” teklifiyle süreç başlamıştı. İşte o sırada Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Grubu sağ olsun STK başkanlarının “Gökmen zaten sen bu işi yapıyorsun, bunun adını koymuyoruz, neden adını koymayalım” teklifinin ardından “hadi kendine güveniyorsak çık bakalım görelim” mottosuyla bu işe başladık. Sağ olsunlar gerçekleştirilen seçim keyifli oldu. Seçime hazırlık sürecim bir gün sürdü. Ondan sonra karar verip aday oldum. Burada en güzel şey benim başkanlığa seçilmem mutabakatla oldu. Çünkü Kent Konseyleri her siyasi görüşten, düşünceden, fikirden insanın bir arada olduğu, kültürel farklılıkların yaşandığı bir noktada ve TEV Başkanı Jale Bayraktan başkanlık için ismini zikretti. O sırada Zekiye Anneden Ömür Hanım’a, Haydar Filiz’den Hulusi Amca’ya kadar “Gökmen hepimizin adayı” denmesi bir insan için hayatta yaptığı işin ne kadar doğru olduğunu, ne kadar doğru hamlelerle gönüller kazandığını ifade edebiliyor. Evet, belki titr anlamında birileri için küçümsenecek, azımsanacak bir şey gibi düşünebilirler ama o gün, o salonda yaşanılan benim için çok önemliydi. Balıkesir’deki STK’larin hepsinin temsilcilerinin olduğu 107 delegenin benim üzerimde mutabık kalması çok sevindiriciydi.
“YENİ DÖNEMDE YENİ HEYECANLARIMIZ OLACAK”
Kent Konseyi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Çalışma Grubu’nda yeni dönemde neler olacak?
Yeni dönem, heyecanımız var. Açıklandığı andan itibaren çok telefonlar aldım. Yani “hak edene hak edilen verildi” cümlelerini duymak çok keyifli, “Gökmen seninle yol yürümek istiyoruz, yapabileceğimiz bir şey olursa biz buradayız” diye iş adamlarından oda başkanlarına her kesimden kutlama telefonları aldım. Bu beni yapacağım projelerle ilgili çok heveslendirdi. Çünkü evet belediye gücünü sağ olsun Yücel Başkan, Kent Konseyi’nde Mürsel Başkan ayrı yer tutuyor. Yapılan projelerde, doğru işlerde her zaman arkamızda oldular. Ama yeri geldiğinde sivil desteğin de ihtiyacı olduğumuz projelerimiz olacak. Ben de bu adımı atarken, başlangıç sürecinde kamuoyunda böyle desteği arkama alıp yola çıkmak benim için ayrı bir keyif alıcı bir iş. Dünya kadar insandan “Gökmen beraber çalışalım, beni de ekibine alır mısın” diyen insanlar keyif vericiydi. En keyif verici ise bu insanlara arasında AK Partililer, CHP’liler, İYİ Partililer var. O zaman diyorum ki bu yıllardır Balıkesir’de –mütevazi olmayacağım- bir Gökmen kimliği, tanınırlığı, bilinirliği var. Demek ki sevenimiz kadar düşmanımızın da çok olduğu bir şehirdeyiz. Ama doğru işler yaptığınızda insanlar sizin işinizin doğruluğuna inanırsa sonuna kadar arkanızda, yanınızda oluyorlar. Bunun keyfini yaşıyoruz.
“VERİ TABANI BULUŞTURMAYI ARZU EDİYORUZ”
Başkan seçildikten sonra ilk yaptığın ne oldu? Bundan sonra hangi projelere imza atacaksınız?
Seçimin ardından yapılan ilk toplantıda mevcut katılımcılarla ufak bir istişare yaptık. Ben sosyal yardımlaşmanın sadece insan odaklı olduğuna inanmıyorum. Çünkü hayvanların da yardıma ihtiyacı var, doğanın da yardıma ihtiyacı var. Ama biz sosyal yardımı ilk duyduğumuzda hep akılımıza gelen şey sadece insan oluyor. Aslında çevremize baktığımızda hayvanların da, doğanın da yardıma ihtiyacı var. Yapacağımız projelerde Allah nasip ederse doğru hamlelerle doğru projeler üzerinden gitmek lazım. Ama bodoslama değil, önce bir istişare kurulunun oluşmasından tarafım. Çevremizde nelere dokunabiliriz, neler yapabiliriz ama en büyük eksikliğimiz bir havuz sistemimiz yok. Bununla ilgili bir veri tabanı, alt yapıyla çözebiliriz diye düşünüyorum. Çünkü bir vatandaş gidip hem ilçe belediyelerinden, hem Büyükşehir Belediyesinden, hem Kaymakamlıktan, hem Anneler Derneği gibi kuruluşlardan yardım alabilirken, gerçek ihtiyaç sahibi kişilere ulaşamıyoruz. O yüzden teknolojiyi de kullanarak yazılım oluşturarak bir kişinin TC kimlik numarasıyla girildiğinde ihtiyaç sahibinin nereden ne aldığını görmek mümkün olacaktır. Çünkü ne yazık ki hiç arzu etmememize rağmen bazı insanlar bu yapılan iyilikleri kendine kâr edinip buradan yararlandığını düşünüyor. Ama bu sefer de onların olduğu vakit gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmada sıkıntı yaşıyoruz. İyi niyeti suiistimal etmemek için acil bir şekilde veri tabanı oluşturulmalıdır. Bununla ilgili hayalimiz, planımız bir proje yazıp bakanlık bazında bunu gerçekleştirmeyi arzu ediyoruz. Bakanlık bazında bu işi yürütürsek tüm ülkede uygulanması gereken bir sistemin oluşturulmasını sağlarız. Bu proje bizim için güzel bir PR çalışması olacağını düşünüyorum. En büyük eksikliğimiz istişare kültürüne kapalıyız. İlk olarak yönetim kadromuzu oluşturduktan sonra ben çok arzu ediyorum ki istişare kültürünü hayata geçireceğiz. Yardım derneklerimiz çok fazla ama birbirlerinden habersizler. Bu noktada bir platform oluşturup tek bir çatı altında -bu da Kent Konseyi olursa çok daha mutlu olacağım- istişare yaparak doğru kişilerin tespitinde ve onlara ulaşmada doğru yol izlemiş oluruz. Ben burada sosyal yardımlaşma üzerine var olan derneklerle ayda bir muhakkak istişarede bulunmasını arzu ediyorum. Bu düşüncemi de paylaştım ve Anneler Derneği Başkanı Zekiye Anne “ben ev sahipliği yaparım, tarhana çorbası da pişiririm size” dedi.
“AKRABA VE KOMŞULUK KÜLTÜRÜ İÇİN PROJEMİZ OLACAK”
Bu hayattaysak burada kendimize ait şeyleri çevremizde gördüğümüz hikayelerden ziyade görmediğimiz bir sürü insan var. Doğru noktalarda aslında devletin sağladığı çok imkanlar ama halkımız bilinçlenme noktasında eksik kalıyor. Bununla ilgili bir haklarını öğretme noktasında bir çalışma yapılabilir. Çünkü Kent Konseyi’nin kapısı çok açık, ucu çok açıktır. Çak kaliteli insanlardan oluşan bir gönüllü sistemi var. En büyük arzu ettiğim şey okullara yönelik komşuluk kültürünün çok aşılanması gerektiğine inanıyorum. Gelinen çağda artık komşuluk ve akrabalık ilişkileri tamamen yok denilecek kadar az. Buradaki kasıt birbirine gitmekte değil aslında. Ben Oruçgazi Mahallesi’nde büyüdüm apartmanımızda Ayşe Teyzemiz vardı, çocuğu yoktu bütün işlerini bizler tüm mahalleli olarak yapardık. Bunlar bize ait hasletler ama biz artık ne yazık ki vefat eden bir komşumuzdan bile haberimiz olmuyor. Bizim en büyük hasletimizi kaybetmemizi sorguladığımızda hepimiz yaşıyoruz, hepimiz yapıyoruz aynı ortamda arkadaş buluşması yapıyoruz ama hepimizin elinde telefon var. Bu noktada okullarda verilecek seminerlerde çocuklara komşuluk bilincini kazandırılması noktasında güzel şeyler yapılabilir. Yaşları küçük çocuklara seminer yerine oyunlarla, tiyatrolarla bu yapılabilir.
“PROJE ÇOK AMA ZAMAN VE ÖMRÜMÜZ YETER Mİ BİLMİYORUM”
Aklımda çok çok projeler var, ama zaman yeter mi, ömür yeter mi bilemiyorum. İnşallah iyi niyetle çıkılan bir işte inşallah Rabbim de yardım edecek. Bu noktada hedefimiz yardıma ihtiyacı olan her durumda olmak için mücadele edeceğiz. Bu dediğim gibi aldığım telefonlar, destek mesajlarıyla ağı geniş tutacağımızı gösteriyor. Sağ olsun ilçelerden “bunun temsilciliği varsa biz olalım” tarzında istekler geliyor. Bunun sorumluluğu noktasında da ürkütüyor dersek yalan olmaz. Hakikatten insanların yardıma hevesli olması doğru insan, doğru projenin önemini bir kez daha gündeme getiriyor. Daha önce Karesi Kent Konseyi’nde güzel projelere imza atmıştık. Ama artık Büyükşehir’deyiz 20 ilçeyi kapsayan işler yapmalıyız. Biz birde coğrafi olarak, kültürel yapı nedeniyle Dursunbey’de yaptığınızı Ayvalık’ta, Edremit’te yaptığınızı Sındırgı’da yapamazsınız. Çünkü yetiştiriliş tarzı, aidiyet duygusu çok farklı. O yüzden de ne kadar fazla insanla bu işi istişare edip, beyin fırtınası yaparsak her coğrafyaya göre güzel işlerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Allah mahcup etmesin, inşallah güzel işlere imza atmayı nasip etsin.”