AHMET AKIN’ın yaz aylarında başlattığı projeydi.. Sokak canlarının sahiplenilmesini önerdi.
Bunun için kampanya başlattı. Sağlık hizmeti ve mama desteği vaadinde bulundu.
Birkaç aylık çalışmanın sonuçları açıklandı.
Büyükşehir’in sahiplendirme için açtığı web sayfası aracılığıyla 430 sokak hayvanı sahiplenilmiş.
Ayrıca yine Büyükşehir’in barınaklarından 662 sokak hayvanını sahiplenmiş Balıkesirliler.
Toplamda bin 52 kedi köpek yeni yuvalarına kavuşmuş.
Başkan Akın, iyi bir kampanya başlangıcı yapmıştı; sahiplendirme kampanyasının duyuruları yerli yerindeydi. Uyarıcı ve özendirici nitelikteydi.
Şu anda bin 52 sokak canı için barınak eziyeti sona erdi; sıcak yuvalarında güvenli şekilde yaşıyorlar.
***
‘BARINAK eziyeti’ ifadesini özellikle kullanıyoruz. Belediyeler dünyanın en sağlıklı, en donanımlı, en huzurlu barınaklarını da inşa etse, tel örgülerin ve kafeslerin daralttığı yaşam alanlarında tek bir kedi köpek bile huzurlu ve güvenli yaşayamaz.
Barınaklara gidenler bilir; gruplar halinde kafeslerin ardına tıkıştırılan sokak canları, kendilerine sevgiyle yaklaşan insanlara yalvaran gözlerle bakar.
Bu, “ne olur beni al, beni sahiplen, bu ortamdan kurtar” bakışıdır.
Konuşamazlar, bakışlarıyla anlatırlar duygularını.
Gözlerine dikkatli bakın, yaşlıdır.
Sokak ortamında doğmuş, bulunduğu ortamın koşullarına alışmaya çalışırken bir anda kendini barınakta bulmuş hayvanlar bunların çoğu.
Barınak, onlar için hapis hayatıdır. Çaresizliktir. Korkudur.
O yüzden ‘geçici’ çözümdür barınaklar.
Zaten isimleri de ‘geçici’dir barınakların.
Geçici Bakımevi, Geçici Hayvan Barınağı, vesaire…
***
SOKAK hayvanlarıyla ilgili yasal düzenleme çıktığı günden bu tarafa dikkatinizi çeken bir şey oldu mu?
Medyada hergün sokak köpeklerin saldırılarıyla ilgili yayınlar yapılıyordu. Manşetlerde yakın plan çekilmiş vahşi köpek fotoğrafları, saldırıya uğrayan vatandaşların tepkileri falan.
Hani ne oldu o haberler?
O bir enformasyon faaliyetiydi; algı projesiydi. Yasanın istenildiği şekilde çıkması için beklenen kamuoyu desteğini arkalarına almaktı amaç.
Öyle yayınlar yapılıyordu ki, sanki sokak köpekleri örgütlenmiş, eşkıyalığa çıkmış, yoldan geçenin önünü kesiyor, kolunu bacağını dişliyor!
Bir nevi terör örgütü yani…
E peki ne oldu sonra; yasa çıktı, köpeklerin saldırısı bitti, öyle mi?
Gündem oluşturmak, insanları konuşturup tartıştırmaktı maksat. Yasa çıkınca saldırı haberleri de gündemden düştü.
***
DURDUK yerde saldırır mı hayvan? Ya ürkütmüşsündür, ya canını acıtmışsındır; belki de tehlike unsuru olarak görüyordur seni. Onların duyuları da, duyguları da bizden farklı. Gelebilecek kötülüğü önceden sezebiliyorlar.
Yoldan geçen araçlara bakın meselâ… Elli tane araç geçer, kaldırıma uzanıp yatmış haldeki köpekler ses etmez.. Bir tanesinin peşinden koşar havlayarak!
Nedenini merak ettiniz mi hiç?
***
BİLGİSAYARIN başında bu yazıyı yazarken, şu anda arkamda bizim tekir kedimiz Aşil uyuyor. Uyandırmamak için koltuğa yarım karpuzla oturuyorum… Odamdaki misafir koltuğunda Karakedi uyuyor. Çıt sesine uyanır; klavyenin tuşlarına hafif hafif basıyorum o yüzden.
Hep anlatırım ya, bizde kedi köpek çok. Dört tane kadrolu gazetede.. İki tanesi evde.
Köyde dört köpek.
Hele evdekiler… İki kedi, koca evi paylaşamıyor, zırt pırt birbirlerine sataşıp kavga ediyorlar.
Düşünsenize, onlarca kediyi, bir o kadar köpeği kafesin içine hapsediyorsunuz.
Nasıl yaşasınlar?
Köyde bizim ilk köpeğimiz Suskun var meselâ. Kendi çocukları dahil, başka bir köpeği sevmemize asla tahammül etmez; hırlamaya başlar. Diğerlerinin başını okşasan kabahat, azıcık sevgi göstersen diğerini itekleyip kendini sevdirmeye çalışır.
Ötekiler onun huyunu bildiği için, Suskun’un bulunduğu ortamda fazla takılmazlar.
Bahçe kapısını açar açmaz üstünüze bir atlamaları var ki, ömre bedel.
Oysa hergün görüşüyoruz; manzarayı görseniz, sanki yıllardır görüşmemişiziz! O derece sevgi yüklüler.
***
BİZİMKİLERİN hepsi sokaktan toplama; şu cins, bu model diye bir şey yok. Zaten karşıyız öyle şeylere. Köpeklerinin, kedilerinin cinsiyle, markasıyla, modeliyle övünen tipler var bilirsiniz.
Kedi köpek ırkçılığı yapmanın anlamı yok.
Ayrıca, sahiplenme olayına parasal açıdan yaklaşıp, çok para ödeyerek en iyi cins kedi köpeği satın aldığı düşünenlere de gülüyoruz hep.
Güreştirdiğin devenin, bindiğin atın, odun yüklediğin eşeğin parasal bir karşılığı olabilir; sonuçta işini gördürüyorsun. Kedi köpeğin ticareti olmaz.
***
BU arada, kediyi köpeği parayla satın almıyoruz, sahipleniyoruz, dost oluyoruz ama.. Bütçeyi fena deliyor çoğu zaman bu hayvan sevgisi.
Veteriner hizmetleri ateş pahası. Mama derseniz, TÜİK kedi köpek mamaları üzerinden yapsın enflasyon hesabını; yüzde yüz mü çıkar o zaman, yüzde yüz elli mi, görürsünüz.
Seviyorsan katlanacaksın elbet.
***
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi bu anlamda kısmen destek veriyor en azından. 6 bin vatandaşın sahiplendiği canlar için 36 ton mama dağıtmış Büyükşehir.
Ayrıca veterinerlik hizmeti de veriyor. Vetbülans 7/24 mesaide.. Vetbüs yirmi ilçeyi dolaşıyor, sokak canlarının tedavisi, aşısı için. Barınaklarda teşhiş ve tedavi hizmeti de var. Başımız sıkıştığında biz de destek istiyoruz onlardan. Sağ olsunlar hiç kırmıyorlar.
***
AMA bir eksik var: Hayvan Mezarlığı!
Onlar da bizim gibi belli bir süre yaşayıp ölüyor. Çoğu hayvan sahibi kendi imkanlarıyla gömüyor. Birçoğu çöp konteynerlerine atılıyor.
Ölen hayvanların gömülebileceği bir mezarlık alanı oluşturulmalı. Bu çağrıyı daha önce de yaptık, tekrarlamış olalım.
Selam ederim.