GEÇEN sabah annemin ilacını alayım diye gittiydim Serkan Sarı’nın eczanesine.
Arka taraftaki odadan çıkıp pat diye karşımda bitiverdi.
Yüzünde, istediği şeye kavuşmuş çocuğun mutluluğu vardı.
Mahalle arkadaşlarına, babasının aldığı yeni spor ayakkabıları gösterip hava atan çocuk misali.. Elindeki çantayı açıp, satın aldığı dürbünü gösterdi!
Ayvalık’ta Öğrenci Lokantası’nın açılışına yetişecekmiş, acele ediyordu.
Hemen iki cümle kurdu; sonra yola koyuldu.
Dedi ki: “Dürbün aldım, havaalanına gidip inmeyen uçaklara bakacağım… Bugün yarın bu mevzunun basın bülteni gelir size…”
***
KAMP sandalyesini koymuş Merkez Havaalanı’nın çimenlik yerine.. Oturduğu yerden dürbünle havaalanı semalarını izliyor!
“Acaba biz çıplak gözle göremiyor muyuz diye bugün dürbünle geldik. Hâlâ bir şey göremiyoruz” diyor. Olmayan şeyi göremezsin zaten!
***
SERKAN SARI dürbünlü şovla muhalefet jargonunda yeni bir çığır açtı.
Çeşitli materyallerle kürsülerde, platformlarda, siyaset meydanlarında yapılan politik şovların bir adım ötesine geçti.
Bu kere kasketini takmamış; açık havada, güneşin alnına oturmuş; şimşir tarakların işlemediği başı kırmızıya kesmiş yine. Soyadı ‘Sarı’ ama, kendisi hep kırmızı…
***
DOĞRUYOL zamanında İlyas Yılmazyıldız vardı, Balıkesir mebbusu. O da Meclis kürsüsünde cepleri dikili pantolon şovuyla iktidara veryansın ediyordu. Pantolonun ceplerini diktirmiş, “milletin cebi boş” haykırışıyla manşetleri süslemişti.
Bu tür siyasi şovları Turhan Çömez’de de çok görürüz. AK Parti iktidarının ilk zamanlarında, o zamanın Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘danışmanı ve doktoru’ sıfatıyla, öteki mevkidaşlarına nazaran daha fazla itibar görürdü.
Ayrıcalıklı vekil havasında dolanır, cerrahlığını da konuştururdu. Tuttuğunu ameliyat masasına yatırdığı günleri biliriz. Hâttâ o zamanlar yazmıştık: “Memleketin sağlık sorunlarını bu yöntemle çözemezsin!”
Yani, bizim memlekette de pratik zekaya sahip, kendisini nasıl parlatacağını bilen, gündem yaratan, adından söz ettiren politikacılar var.
Serkan Sarı, dürbün şovuyla muhalefetin sesi Sözcü’de manşet olabilmeyi başardıysa.. Muhalefete yakın televizyon kanallarında haber olduysa, haber programlarının anlı şanlı gazetecileri hem O’nu, hem dürbününü, hem bizim havaalanını mevzu ettiyse..
Amacına ve hedefine nail olmuş demektir.
Amaç uğrunda benzer şovların arkası gelecektir kuşkusuz.
***
İŞİN bir de ‘karşı cephe’si var.
Meselâ AK Parti Milletvekili Mustafa Canbey, elindeki su faturasını gösterip CHP’li Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı su zammına, Serkan Sarı’nın dürbünü üzerinden karşılık verdi.
Sosyal medya hesabında, “o dürbünle gel bir de bu faturaya bak” dedi.
Fatura kabarık… Zamlı tarifenin tezahürü.
Canbey bu karşılıkla arkaya geçip iki puan aldığını düşündü belki.. “Verdim ağzının payını, susturdum” diye düşünmüş olabilir.
Serkan Sarı, anında görüntü yapmış.. Bakın ne diyor:
“Hazreti Mevlana der ki: ‘Her lafa verecek cevabım var. Amma, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!’ Su faturaları bugünün gündemi değil. Evvelini bilmeyen geleceğini nasıl ifade etsin? O yüzden Milletvekili Canbey alsın eline teleskopu, baksın su faturalarına. Görereceği odur ki, AKP’li yöneticilerin beceriksizliği!
Canbey mikroskop kullansa, suya götürüp susuz getiren basiretsiz AKP’li yöneticilerin parmak izlerine rastlar. AKP’li yöneticilerle BASKİ’nin yıllarca borç batağında yüzdürüldüğünü görür. Asbestli borularla, arsenikli sularla Balıkesirlinin nasıl zehirlendiğini anlar. Kıssadan hisse, Balıkesir’in suyunu kirleten de pahalı hale getiren de AKP zihniyetidir.”
***
DÜRBÜN mevzusu, CHP ve AK Partili iki vekilin polemik serisine sebep olacak anlaşılan.
Canbey de, “söyleyene bakarım adam mı diye” paylaşımına anında cevap yapıştırmış. Şöyle diyor:
“Lafla peynir gemisi yürümez. Bugünü yönetemeyenler düne dair söyleyecek sözleri olsa da, maalesef gerçekler değişmez. Su faturalarıyla vatandaşın belini büken, sorumluluğu başkalarına atmakla bu işten kurtulamaz. Ziya Paşa’nın dediği gibi: ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz… Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…’
Biz boş laf söylemiyoruz. Su faturaları yüksek mi, değil mi, ona bakalım. Adamlığa gelince.. Sayın Sarı, siz şimdi ‘ben vekil oldum, adam olduk’ demek istiyorsunuz öyle mi? Vekillik bir sıfattır, adamlık ise doğuştan gelir vesselam…”
***
POLEMİK ‘adamlık’ tartışması şeklinde devam ederse, öyle edebi, tasavvufi sözlerle, şiirlerle kalmaz; sokak jargonuna geçiş yapılır. ‘Sayınlı mayınlı’ başlayan cümleler, ‘lanlı lunlu’ devam eder!
Aman sakın… Bir de sizin kavganızla uğraşmayalım.
***
VE fakat, dürbün işi ses getirdi; onu bilir onu söylerim.
Sarı’nın dürbün performansının üstüne, hiç akla gelmeyecek bir materyalle daha üst düzey bir performans koyması lazım şimdi iktidar cephesinin.
Polemiğin başlangıç noktası Mustafa Canbey olsa da, öteki vekiller ve dahi iktidar partisinin Balıkesir’deki başkanları, yöneticileri falan, performans geliştirme’ açısından sıkı bir çalışma yapmaları şart artık.
Canbey’e ‘uçan kuş’ muhabbeti yapan Ali Taylan Öztaylan meselâ; haydi koysun ortaya Sarı’nın dürbün şovunu yerle yeksan edecek bir performans, görelim.
Selam ederim.