BÜYÜKŞEHİR’den bir video paylaştılar.
Paşa Cami’yi merkez alıp gece görüntüsü çekmişler.
“Gece uzun, Balıkesir’e olan sevdamız daha uzun” diye yazmışlar altına.
Devamı şöyle: “Gece gündüz demeden çalışıyoruz. Bizim bu şehir için geceden uzun hayallerimiz var…”
Umarım gündüze çıkar o hayaller!
Gecenin karanlığına takılıp kalmazlar…
***
GECENİN karanlığı ve en uzun gece muhabbeti olunca..
İster istemez, ‘karanlık şehir’ yazılarım geldi aklıma.
Bu şehrin gece karanlıklarını çok kereler gündeme taşıdık.
Yine yazalım.
***
GECE karanlıktır zaten, siyahtır… Pek sevilmez.
Beyazı severiz biz; ışığı, aydınlığı, temizliği, paklığı.
Betonun ve insanın üstünü örten karanlık ürkünçtür elbet.
Kurtadamlar, vampirler, zombiler çıkmaz karşınıza filmlerdeki gibi. Ama uyuşturucu satıcıları sotede beklemektedir meselâ.
Suç saatleridir geceler. Ortalık yerde bile olsa görülmez; karanlık üstünü örtmüştür.
Gündüzden erketeye yatan hırsızın, kilitleri zorlayacağı, balkonlara tırmanacağı, sessizce içerilere süzülüp yükte hafif pahada ağır ne varsa çuvala koyup ortadan kaybolacağı saatlerdir.
Suçun üstünü örter karanlık.
***
VİRANEHANENİN tek göz odasında, cılız ampulün aydınlatamadığı yüzlerin derin gölgelerinden süzülen gözyaşlarını da göremezsiniz. Kapı kapalı, perde çekilidir. Kim bilir belki yarı aç yarı tok uykuya dalmak üzeredir hane halkı.. Belki ekmeksiz, aşsız, ocaksız!
Karanlık örter, göremezsiniz. Kapısını çalmazsanız, bilemezsiniz.
Kimisi döviz kurundaki iniş çıkışlardan doğan kârını zararını hesap ederken tok karnına.. Kimisi evine ekmek alamamıştır o gün. Karanlığın içinde küskün, bezgin, kırgın adımlarla yürürken göremezsiniz. Yanınızdan geçer gider, fark etmezsiniz.
***
PAŞA Cami’yi ışıl ışıl aydınlatınca, şehrin karanlığını aydınlığa çıkarmış olmuyorsunuz yani. Geceden uzun hayalleriniz, karanlıklarda kaybolan gariplerin küskün yüreklerini okşayıp, göz yaşlarını silmeye yetmiyor. O kadar uzun değil yani!
Ya da Çamlık’ın hilal minaresine damardan kırmızı ışık enjekte edince ışıldamıyor bu şehir.
Işıkları sabahlara kadar yanan kişiye özel kütüphanenizdeki bilgi hazinesi de işe yaramıyor.
Yine belediye binasının ışıklarını sabaha kadar yanık tutarak “gece gündüz çalışıyoruz” havası yaratma çabanızın da içi boş olduğunu söylemek gerek.
Sokaklar karanlık çünkü.
***
ÇOK karanlık.. Evet evet, bu şehir çok karanlık.
Herkesin içine gecenin derin kokusunu, ağır kasvetini yayan o karanlık..
Sabahın sekizinde hâlâ karanlıktır gün. Karanlıkta eve girip karanlıkta çıkan okul çocuklarının, fabrika işçilerinin servis saatidir. Servis arabaları uyku kokar.
Elektrik direğindeki feri sönmüş ampul geceye göz kırpar, bir yanıp bir sönerek.
Yağmurda tüyü derisine yapışmış kediler arabaların altında kuruyup ısınmanın derdindedir.
Öyle derindir ki uykumuz, açlığın kulakları yırtan bağırtısını duymayız.
Kulak dedim de.. Aslında hem kör hem sağırız.
Jose Saramago’nun ‘Körlük’ündeki gibi yaşadığımız ortam. Üstüne bir de sağırlık biniyor!
Hem şehir bize karanlık, hem de biz şehre karşı kör ve sağır…
***
GECEDEN daha uzun hayaller, karanlık sokakları aydınlatmaya yetmiyor.
Ara sıra sokaktan geçen polis arabasının kırmızı mavi çakarlarını görünce bile insan, karanlığın yarattığı korkuyu bastıramıyor.
***
ÖZETLE, hem aydınlık bir şehir isteriz, hem aydınlık yüzler.
Karanlığın kötülüğü ve bencilliği beslediği uzun gecelerin, iyilik, güzellik, aydınlık dolu gündüzlere erişmesini isteriz. Korkmadan, çekinmeden daha aydınlık, daha güvenli bir şehrin sokaklarında yürümek isteriz.
Bugününden ve geleceğinden kaygılı insanların gülmeyi unutmuş yüzlerine, aydınlık şehrin ışıkları vursun isteriz.
Çok şey mi isteriz?
10 BALIKESİR / www.10balikesir.com