Ottan çöpten mevzular

Biraz da otlara dönelim yüzümüzü. Balıkesir’in orasında burasında yetişen otların satıldığı Pazar yerlerini çoğaltalım. Kahvaltıyı tutturamadık, ot işini deneyelim. Bir ot şenliğimiz olsun meselâ.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ŞİMDİ Alaçatı’daki Ot Festivali’nde olmak vardı anasını satayım!

“Ne gerek var, gel bizim bahçeye, otun envai çeşidini bulursun…”

Ot göreceğim diye burdan kalk, taa Alaçatılara kadar git; hem masraf, hem yorgunluk!

 

***

OTOBURLUĞUMUZUN kaynağı Giritliler aslında. Mübadele zamanında bizim buralara gelen, Rumca konuşup Arapça ibadet eden; tek kelime Türkçe bilmeyen Girit Türkleri var ya.. Ha işte, otu onlar bilir.

Çok eski söylencedir: “Tarlaya Giritli gireceğine eşekler girsin…”

Giritliler gelirken ot kültürünü de getirmiş yanlarında. Doğada yetişen her çeşit bitkiyi yemeğe dönüştürme becerisine sahipler.

Tarlada gördüğün şeyi davul tokmağına benzetirsin; enginardır aslında.

Kendiliğinden biten ısırganotunu söküp atarsın, sarmasın diye.. Giritli onu zeytinyağında kavurur, ‘sıcak ot’ diye sunar. Üstüne sarımsaklı yoğurt dökersin meselâ, ya da domates sosu.. Biraz baharat attın mı, aslan sütünün yanında başka bir şey aramazsın.

 

***

CUMARTESİ günü bizim Gazeteciler Cemiyeti’nin kongresi vardı. Yine Ramazan Demir’i Başkan seçtik. Bu kere ben de yıllar sonra yönetim kuruluna yazıldım; 2028’e kadar birlikte çalışacağız Cemiyet için.

“Ot muhabbetinden Cemiyet’e nasıl geçtin” diye sorarsınız.

Yok yok, Cemiyet kongresini anlatmayacağım. Kongre çıkışındaki bir muhabbeti, ‘ot’ işine bağlayacağım.

 

***

MARMARA Bölge’nin sahibi Gazi Baran’ı son zamanlarda gördünüz mü?

Önce eski halinden söz edeyim.

Biliyorsunuz zaten; yıllar içerisinde şiştikçe şişti. Göbeğine yaptı yatırımını…

Az zaman sonra, midesi ağzından çıkacaktı neredeyse. Gerdan genişledi, surat yüz altı ekran televizyon gibi oldu. Göbek iki buçuk kilometre önde, yarımşar kilometre yanlarda.

Eh, bu haliyle insan nefes almakta zorlanıyor tabi. Büyük sıkıntı.

Yürüyemezsin, koşamazsın, fazladan üç beş adım atsan tıkanır kalırsın.

Hep dedik, “git bi doktora görün, gerekirse mide ameliyatı falan ol…”

Çok korkuyordu.. “Masada kalırım, memleketin emlak işlerine başkaları el atar, kıymetlendirilecek araziler yetim kalır, ağlarım” modundaydı biraz da…

Sonra nasıl olduysa ikna etmişler; gitmiş mideyi aldırmış.

Kongre salonundan çıkışta ayaküstü lafladık. Tam öyle sülün gibi olmamış ama, o eski halinden eser de kalmamış yani. Göbeğin şişi inmiş; ekran küçülmüş, nefes alışverişleri normale dönmüş. Yirmi kilo vermiş adam, boru mu… Birkaç ay içinde en az otuz kilo daha gider. Sonra bizimkini kimseler tutamaz!

“Eee, haydi sadede gel…”

Geliyorum.

Dedi ki: “Yarın Alaçatı’ya gidiyorum…”

Takip ve tahkik edilecek arazi işleri vardır diye düşündük.

Meğer Alaçatı’nın geleneksel Ot Festivali’ne gidecekmiş. Otların dünyasına yolculuk yapacakmış bizim Gazi.

“Gel bizim bahçeye; kendiliğinden biten elli çeşit ot var, işine yarayanı sök al” dedik.

Gülüştük.

Etoburluktan otoburluğa geçiyor anlaşılan.

Gazi biradere sağlık, sıhhat dilerim.

 

***

BİZ DE severiz otları. Ama ne olduğunu bilmek lazım; biz bilemiyoruz.

Bunun için eğitim şart.

Hangisi ebegümecidir, hangisi şevketibostan… Çakşır var, çiriş var, gelincik var, kazayağı var, kuzukulağı, mercanköşk, pirpirim, kekik, nane, kuşkonmaz falan filan.

Uzmanından öğrenmek lazım.

Tohumunu ya rüzgar getiriyor, ya kuşlar. Biraz yağmuru yiyince toprak, her yerden değişik değişik ot bitiyor.

 

***

EGE’nin, Marmara’nın insanı az çok bilir otu çöpü. Giritlilerle bir arada yaşamanın tezahürü.

Bu ülkenin gastronomi konusunda önemli değerlerinden, Aşçı Fok Nurdan Çakır Tezgin ablamız, yıllar önce Ayvalık’ın Pazar yerinde ocağı kurup çorbayı kaynattıydı.

Adı Mübadele Çorbası’ydı. Çeşit çeşit ottan, eldeki bakliyattan, tahıldan falan ne varsa artık; hepsini attı, kazanı karıştırdı. Muhteşem bir çorba çıktı ortaya.

Elindeki devasa tahta kaşıkla kazanı karıştırırken, mübadil milletinin insanlarının çektiği sefaleti, sürgünü, acıyı, açlığı, yoksulluğu anlattı.

Nurdan Çakır Tezgin, ot konusunda uzmandır. Her tür otu yemeğe dönüştürebilir; ağız tadıyla yersiniz.

O’nun sosyal medya hesapları ve Aşçı Fok sayfasını takip etmek, bir anlamda gastronomi eğitimi almak gibi. Takip edin, faydalı olur.

 

***

EH, bizim memleket de otlar konusunda hayli zengin bir yöredir yani. Her cins otun yetiştiği verimli topraklara sahibiz.

Ayvalık tarafları meselâ, Kazdağları, Edremit Körfezi’nin tamamı, Kapıdağ coğrafyası, Balıkesir’in dağ bölgeleri.. Ovaları, yaylaları, tepeleri, dağları.. İnsanoğlunun yemeğe dönüştürebileceği yüzlerce çeşit otun yetiştiği yerler.

Hani ‘Balıkesir Kahvaltısı’ diyoruz; otuz iki çeşit ürünümüzle, dünyaca meşhur Van Kahvaltısı markasına kafa tutuyoruz falan ya.

Gerçi kahvaltı faslını kapattık gibi; büyük büyük organizasyonlarla marka yapmaya çalışmıştık, şimdi üç beş işletmenin yemek listesinde kaldı. Tutmadı yani.

Hem zaten serpme kahvaltıya karşı bir kampanya falan da başlattılar; öyle ya canım, masadaki ürünlerin çoğu çöpe gidiyor. Hepsini yeme şansın yok. Yersen, Üniversite Hastanesi’nde Ferhat Çay Hoca’nın ameliyat masasında bulabilirsin kendini…

Ne yapalım o zaman?

Biraz da otlara dönelim yüzümüzü. Balıkesir’in orasında burasında yetişen otların satıldığı Pazar yerlerini çoğaltalım. Kahvaltıyı tutturamadık, ot işini deneyelim.

Bir ot şenliğimiz olsun meselâ.

Büyükşehir’in BAÇEM’inde Aromaterapi Şenliği yapılıyor ya.. Kozmetik ve tıbbi alanda kullanılan bitkiler falan işte.. Onu genişletsin Büyükşehir; Gastroterapi yapsın.

 

Ot işi mühim.

Selam ederim.

 

Ottan çöpten mevzular
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!