Mesut Akbıyık CHP gömleğini de çıkarır mı?

Aslında konu tek başına Karesi Belediye Başkan Adayı Mesut Akbıyık değil. O sadece bir örnek. Birçok örnek içerisinde onu daha özel yapan şey partinin genel başkanını ve dolayısıyla CHP’yi terör örgütüyle ilişkilendirmesi. Dün DP gömleğini çıkarıp AKP gömleğini giymişti. Bir ay önce AKP gömleğini çıkardı şimdi CHP gömleğini giydi. Haklı olarak kafası karışık CHP seçmeni soruyor… Mesut Akbıyık yarın CHP gömleğini de çıkarır mı? diye…

mesut-akbıyık-chp-gömleğini-de-çıkarır-mı

 

Cumhuriyet Halk Partisi niçin kendisini FETÖ Terör Örgütüyle iltisaklı olmakla suçlayan Mesut Akbıyık’ı, Karesi Belediye Başkan Adayı olarak gösterdi?

Genel merkeze, adaylıktan çektirilen Serpil Akgül’ün adını verdikleri halde, aldıkları kararın arkasında bile duramayan, direnemeyen Karesi İlçe Başkanı Yücel Erişen ve İl Başkanı Erden Köybaşı, hala konuya bir açıklık getirmiş değil.

Aslında dayatma aday Mesut Akbıyık da neden CHP’den aday olduğunu açıklayamıyor. Yirmi küsur yıllık hayalinin gerçekleştiğini, halka hizmet aşkıyla dolu olduğunu, bu fırsatı yakaladığı ve Ahmet Akın’la siyaset yapma şerefine nail olduğu için dualarının kabul olduğunu falan söylüyor.

Mesut Akbıyık, daha bir ay önce AKP’den istifa etti. AKP’den milletvekili olmak istedi yapmadılar, Karesi Belediye Başkan Adayı olmak istedi göstermediler. Eminim o zamanlarda dua etmiştir ama Allah dualarını AKP çatısı altındayken kabul etmedi.

Kader mi demeli, hayatın cilvesi mi demeli bilmiyorum. İstifa eder etmez üzerinden bir ay bile geçmeden duaları kabul oldu. Üstelik FETÖ terör örgütüyle iltisaklı olduğunu iddia ettiği CHP’den adaylaştı.

En azından Mesut Akbıyık, “dualarım kabul oldu” şeklinde bir gerekçe ortaya koyuyor…

Ama Karesi İlçe Başkanı Yücel Erişen ve İl Başkanı Erden Köybaşı, hala bir gerekçe ortaya koyabilmiş değiller. “Yapacak bir şeyimiz yoktu. Emir büyük yerden geldi. Adamın duaları kabul oldu” derlerse şaşırmam.

İşin ilginç yanı tıpkı Serpil Akgül’ün arkasında durmadıkları gibi Mesut Akbıyık’ın arkasında da duramıyorlar ve “Genel Merkez Aday yaptı” diyorlar.

Hâlbuki alakası yok. Tepkileri göğüsleyemiyorlar, özellikle yönetimlerindeki istifaların önüne geçmek istiyorlar.

Oysa işin aslı şu…

Yücel Erişen, İl Başkanı ne istiyorsa onu yaparken; Genel Merkezde, İl Başkanı ne istiyorsa onu yaptı.

Altıeylül’de ilçe başkanı ve il başkanı Ankara’ya “biz Hakan Şehirli’yi istiyoruz” dedi; Genel Merkez, Hakan Şehirli’yi aday gösterdi.

Karesi’de ilçe başkanı ve il başkanı Ankara’ya önce “Serpil Akgül’ü istiyoruz” dedi; Genel Merkez, Serpil Akgül’ü aday gösterdi. Sonra vazgeçildi, bu sefer “Mesut Akbıyık’ı istiyoruz” dediler; Genel Merkez zorluk çıkarmadı “yetki sizde istiyorsanız aday gösterin” dedi.

Kuşkusuz Genel Merkezin birçok çelişkili uygulamaları oldu. Bu başlı başına bir yazı konusu. Ama Mesut Akbıyık’ı aday gösteren Genel Merkez değil. Aday gösterenler direnemeyen Karesi İlçe Başkanı ve İl Başkanıdır.

Sonuçta eşine benzerine rastlanılmamış bir olay yaşandı CHP Karesi ’de ve partinin genel başkanına kendisi hakkında suç duyurusunda bulunan birinin elini kaldırttılar…

Aslında Mesut Akbıyık olayı yaşananlara sadece bir örnek.

Toplum olarak biz olayların bütününü pek değerlendirmeyiz. Bütünün sadece bir parçası olan münferit yaşanmışlıklar üzerinde tartışarak boşa kürek çekeriz.

Sanırız ki Balıkesir’in siyasetini Balıkesirliler belirliyor. Bizler sadece sandığa gidip her partinin Ankara’dan atanan adaylarına oy veriyoruz.

Aynı şey ülke siyaseti içinde geçerli…

Hani şu meşhur dış güçler var ya emperyalist güçler, daha önce askeri güçle bu dünyanın kanını emerken artık şimdi sömürdükleri ülkelerde iktidarlar devirerek, iktidarlar kurarak yapıyorlar.

Türkiye içinde hep çizdikleri rota vardı. Yeşil Kuşak Projesinin gereği olarak Ilımlı İslam modelini uygulayacak iktidarın olmasını hedeflemişlerdi.

Siyasal İslamın temsilcisi Erbakan’ın iktidarında bunu hayata geçirmeleri mümkün değildi. Zira Erbakan, Anti Amerikancıydı, antiemperyalistliği savunan Milli Görüşçüydü.

Tek çözüm Milli Görüş gömleğini çıkaracak kadroların oluşmasıydı.

Ne tesadüftür ki o da oldu. Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi isimler Milli Görüş Gömleklerini çıkararak Erbakan’la yollarını ayırdılar ve AKP’yi kurdular. Ve çok kısa bir süre içerisinde 2002 yılında iktidara geldiler.

İktidara geldiler ama özellikle 2010 yılına kadar istedikleri ivmeyi bir türlü yakalayamadılar. Bu ülkeyi kuran Cumhuriyet Halk Partisi sürekli sorun çıkarıyordu.

Şöyle ki;

Bıkmadan usanmadan laikliğin tehdit altında olduğunu söylüyordu, bireyin özgürlüğünü savunan bir parti olarak şiddetle tarikat ve cemaatlere karşıydı, silahını bırakmadığı sürece özellikle PKK ile müzakere değil mücadele edilmesini savunuyordu, PKK’yı terör örgütü görmeyen siyasi kuruluşlarla mesafeliydi.

Partinin tabanı ve tavanı bu siyasi anlayışta mutabıktı. Yönetim kadrolarında bu siyasi anlayışı savunmayanların sandıktan çıkması mümkün olmuyordu.

Üstelik 1 Mart Teskeresinin geçmesini büyük çabalar neticesinde CHP engellemişti…

Hâlbuki laikliğin tehdit altında olmadığını savunan, neredeyse laikliği ağzına almayan, sıkışmadıkça Atatürk’ü dillendirmeyen, tarikat ve cemaatlere hoşgörü ile bakabilen, terör örgütleriyle silah bırakmasalar dahi müzakerelere pek ses çıkarmayan, kadrolarında olabildiğince sağdan devşirme siyasetçilere yer veren bir Cumhuriyet Halk Partisi olsaydı ne güzel olurdu.

Şansa bak ki özellikle 2010 yılından sonra büyük oranda bu da gerçekleşti…

Hiçbir parti ve hiçbir lider sonsuza kadar iktidarda kalamayacağına göre, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarının da bir sonu var. Üstelik bu uzun bir gelecekte değil yakın bir gelecekte gerçekleşecek bir durum.

Yaşanmışlıklardan da çok iyi biliyoruz ki tüm bu gelişmeleri emperyalist güçler oturup izlemeyecektir…

Kendi çıkarlarına zorluk çıkarmayacak iktidarların olmasını isterler ve ellerinden geleni de mutlaka yapacaklardır.

Kemalizm’den nefret ederler. Siyasal İslam projeleri de birçok ülkede geçerliliğini yitirdi. Onlar için en uygun model her zaman olduğu gibi sağ muhafazakâr partilerin iktidarda olmasıdır.

Bu doğrultuda ya yeni bir yapılanmaya ya da mevcut yapılar içinden bir partiyi iktidara getirmek için çaba gösterilecektir. Kuvvetle muhtemel tarihsel bir geçmişi olan Demokrat Parti ile bu örülmek istenebilir. Kim bilir belki de DEVA’yla, belki de İYİ Partiyle

Düşünün CHP’nin gücüyle siyasette var olan, var olan gücünü koruyan, sağdan devşirilen veya zaten hep sağ düşüncede olan milletvekilleri, belediye başkanları, üst kademe yöneticileri, il/ilçe başkanları var.

Ne yazık ki bunların bir kısmı kazanmak için her şeyi mubah gören, siyasetin etik ve ahlakını değil, kişisel çıkarlarını önceleyen Makyavelist siyasetçiler.

Yarın bunların iktidar aşkıyla CHP gömleğini çıkarmayacaklarının garantisini kim verebilir?

Aslında konu tek başına Karesi Belediye Başkan Adayı Mesut Akbıyık değil. O sadece bir örnek. Birçok örnek içerisinde onu daha özel yapan şey partinin genel başkanını ve dolayısıyla CHP’yi terör örgütüyle ilişkilendirmesi.

Dün DP gömleğini çıkarıp AKP gömleğini giymişti. Bir ay önce AKP gömleğini çıkardı şimdi CHP gömleğini giydi.

Haklı olarak kafası karışık CHP seçmeni soruyor…

Mesut Akbıyık yarın CHP gömleğini de çıkarır mı? diye…

Kendisini tanımıyorum. Dürüstmüş, adilmiş, hak geçirmezmiş. Olabilir itirazım yok. Ama bu özelliklere sahip liyakatli onlarca parti emekçisi de var.

Buradan kendisine önerim olacak. Dikkate alır almaz bilemem…

Seçimi kazanma potansiyeline sahip. Ama CHP seçmenini çantada keklik görüyorsa yanılıyor. Kazanması için CHP seçmenine güvence vermeli ve onların gönlüne girebilmeli.

İki şey yapması gerekiyor…

Birincisi CHP gömleğini çıkarmayacağına söz verip ikna etmeli. İkincisi bulunduğu suç duyurusundan dolayı özeleştiri vermeli ve özür dilemeli. Yapmasa da belki seçim kazanabilir. Ama gönülleri kazanmak seçim kazanmaktan daha önemli…

Exit mobile version