Memur olamadım ona yanarım!

“Ay şekerim, Midilli’de kıyıda bir restoran var, mezeleri müthiş.. Jumbo karidesinden midye tavasına, kalamarından çipurasına kadar yedik.. Uzoları gübür gübür gübürdettik. Şarkı türkü de var, canlı canlı.. Buzukici Stavros bir çalıyor ki sorma; sabahlara kadar sirtaki yaptık şekerim. Kaç para ödedik dersin...”

tatilin-tadını-kim-çıkarıyor

Dedikodu / Malum Kişi

 

DOKUZ günlük bayram tatilinde otoyollar ve köprülerden yirmi bir milyondan fazla araç geçiş yapmış.

Tatil dokuz gün.. Bayram demek, tatil demek zaten artık.

Bu yirmi bir milyonu aşan otoyol ve köprü geçişlerine bakarak, “ne kadar zengin bir ülkeyiz, herkes keyfince tatil yapabilecek ekonomik güce sahip” diyebilirsiniz.

Zaten tatilci yoğunluğuna, hâttâ Yunanistan’ın adalarına gidebilmek için gümrük kapısında uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlara bakınca, sosyal medyadan sallayıp savuran çok oluyor.

Düşünsenize bir de o araçlara doldurulan akaryakıt tutarını!

Bir arabanın deposu üç bin liraya doluyorsa.. Çarpın bunu yirmi bir milyonla..

Altmış küsur milyar liralık bir rakama tekabül ediyor.

Otel, motel, pansiyon, her şey dahil, oda kahvaltı veya başka bir konseptte, gidişi dönüşü sayma, yedi gün süreyle yatma kalkma, yeme içme, alışveriş, plajda şezlong şemsiye parası.. Denizden çıktın, karnın acıktı meselâ.. Bir karışık tost, buz gibi bir kola.. En ekonomiği bile kişi başı iki yüz – iki yüz elli lira tutar. Bu fasıl “içim kıyıldı, bir şeyler yiyelim, bastırsın” aperatifi.. Akşam yemeğine oturdun; içkisiz miçkisiz hem; iki çocuk, karı koca, iki çeşit yemek, salata, ayran kola derken, herhalde iki bin lirayı aşar.

Bizim buraları kastederek söylüyoruz; güney sahillerinde dandik bir lahmacuna beş yüz lira fiyat çakıyor adamlar.

Toplayın bunların hepsini alt alta, tatil için yapılan harcamayı bulun.. Ben diyeyim iki yüz elli, siz deyin üç yüz milyar!

Dönüş yolunda bir depo daha doldur.. Otoyolda Oksijen’de mola; artık menü sana kalmış.. İster tost ayran, istersen serpme kahvaltı.. Mengen mutfağı da var, Güneydoğu kebapları da..

Reklam arası: Susurluk’ta mola verdiysen, coğrafi işaretli Susurluk Tostu ve Susurluk Ayranı gübürdetmelisin.

Haydi iyisiniz gene, bayram tatili süresince otoyola, köprüye falan para ödemediniz; Ulaştırma Bakanlığı kıyak yaptı, Karayolları Genel Müdürlüğü bilet kesmedi.

Yoksa o geçişler de bütçede gedik açıyor.

HGS yoksa, gişede para ödüyorsun.

Takibini yapmıyorsun; gir e-devlet’e, otoyol – köprü geçişleri kısmını bul, bak bakalım borcun var mı?

Ben ne zaman baksam borçluyum meselâ. Ödüyorsun, fişi atıyorsun.. Otoyol şirketi plakaya haciz koyuyor.. “Benim borcum yok, ödedim” desen, ispat lazım. Kim uğraşacak şimdi… Haydi bir daha öde!

 

***

TÜRKİYE’nin tatil mekanlarında fiyatlar beşe – ona katlanıyor. Enflasyon, hayat pahalılığı, “aldığın şeyi aynı fiyattan yerine koyamıyorsun” muhabbetleri falan.. Kime sorsan, “geçinemiyoruz, alamıyoruz…”

Geçinemeyenler, yapmış rezervasyonu, almış vizeyi, gemiye atlayıp karşı kıyıya gidiyor.

Bize göre yeme içme, yatma kalkma, gezme tozma daha ucuz ya.

“Ay şekerim, Midilli’de kıyıda bir restoran var, mezeleri müthiş.. Jumbo karidesinden midye tavasına, kalamarından çipurasına kadar yedik.. Uzoları gübür gübür gübürdettik. Şarkı türkü de var, canlı canlı.. Buzukici Stavros bir çalıyor ki sorma; sabahlara kadar sirtaki yaptık şekerim. Kaç para ödedik dersin…”

Rakamın önemi yok; onlara göre bizimkinin yarısı, belki üçte biri. Yemiş, içmiş, eğlenmiş adam. Az parayla çok iş çıkarmış.. Keyiflenmiş işte.

 

***

PEKİ kim bunlar? Vergisini, sigortasını ödemekte zorlanan, banka kredi borcunu ödeyemeyince icralık olan, kiraya yüzde iki yüzlük zammı yapıştıran dükkan sahibine öfke kusan, sattığı malı yerine koyamayan esnaf mı, tacir mi?

Köylüler mi yoksa?.. Gübre, mazot, yem fiyatlarındaki artıştan dertli.. Sütü istediği paraya satamamaktan şikayetçi.. Tarım Kredi’nin faizlerinden muzdarip.. Bankaya kredi borcunu ödemekte zorlanan.. Tarlasını ekip biçmekten vazgeçen, hayvanları kesime yollayan köylü milleti mi?

Ne onlar, ne bunlar…

Tatilin tadını çıkaranlar kim peki?

Asgari ücretle dört kişilik aileyi geçindirmeye çalışırken kafayı yiyen vatandaş da değil.

Emekliyi zaten saymıyoruz. On bin lira aylıkla kaderiyle baş başa bırakılan gariban emeklinin değil tatil, evinin penceresinden dışarıya bakmaya bile takâti yok!

 

***

MEMURLAR azizim, memurlar. Her iş onlara göre dönüyor bu memlekette. Dokuz günlük bayram tatili onlar için; sana bana değil. Dini ve resmi bayramları hafta sonuyla birleştirip tatili uzatıyorlarsa, onlar için.. Seninle, benimle ilgisi yok.

Memur bayram tatilinde diye mahallenin bakkalı bile dükkanı açmıyor; kepenkleri indirmiş adam.

Öğle saatinde lokantaya gidiyorsun, kuru – pilav için.. Tüm masalar dolu. Öğle arası rezervasyonları memurlara özel.

Akşam altıda, yedide dükkan kapatıyor esnaf. Memur beşte çıkıyor, alacağını alıyor, sen yedide mesaiyi bitiriyorsun meselâ, bir şey alacaksın, dükkan kapanmış. En çok da kış günlerinde yaşanıyor bu. Esnaf bile memura göre şekil veriyor mesaisine.

Devlet onlara çalışıyor.. Hani, ‘devlet memuru’ diyoruz, yani devlet için çalışanlar.. Tam tersidir aslında. Memur için çalışan devlet formatında bizimki.

Zam yapılacaksa, önce onlarınki konuşuluyor.

Karı koca ikisi de memur; maaş güzel.. Hayat pahalılığı varsa da, ona göre maaş güncellemesi de var.

Çocuklar özel okulda.. Krediyle de olsa bir otomobil alınıyor; taksitleri tıkır tıkır ödeniyor.

Kışlık daire zaten alınmıştır; bir de yazlık mı baksak?

Yok be yaa.. Yazlık dertli iş. Kıştan yaparız rezervasyonu, yazın on gün Antalya’da, Bodrum’da, beş yıldızlıda bakarız keyfimize. Yazlıkta olsan, yemek yap, bulaşık yıka, çamaşır çitile, temizlik, süpürge falan.

Misafir gelir çoluk çocuk, onlara yedir içir.. Yok denizdi, plajdı.. Hem yorgunluk, hem masraf. Yap tatilini güney illerinde şöyle on gün; kafanı dinle, ye iç.. Ooohh…

 

***

ÖYLE değil mi yani? Siz ne sanıyordunuz ki; sanayici mi, tüccar mı, iş insanı mı tatil yapıyor?

Yazlığı vardır sahilde en fazla.. İşten güçten gidemez. Çoluk çocuk orada, kendisi işinin başında.

Cumartesi akşamı atlar arabaya gider yazlığına, balkonda, bahçede kısa pas mangal.. İki kadeh bir şey içebildiyse, ondan mutlusu yok.

Pazar akşamı döner gelir, pazartesi iş başı. Adam ödeyeceği verginin, personel maaşının, sigortanın, kredinin derdinde. Kafası onlarla meşgul. Nasıl denkleştireceğinin hesabını yapıyor.

 

***

FATURAYI memura çıkardık diye, gün aşırı meydanlara çıkıp hayat pahalılığından, geçim sıkıntısından dertlenen memur sendikaları öfkelenecektir bize.

Ama durum böyle sevgili okurlar.

Neden herkes memur olmak istiyor?

Senin iş garantin yok.. Yarın kapının önüne koyabilirler.

Siftah yapamama olasılığın var esnafsan.

Ekip biçiyorsan, hep zarar hep zarar…

Memurunki öyle mi? Sabit gelir. Devlet çatlasa da, patlasa da o maaş ödeniyor.

Tatil de onlar için.

Hele de bizim gibi memur şehirlerinde, hayat onlar üzerine kurgulanıyor.

Daha ne olsun?

 

Malum Kişi

 

Exit mobile version