MEYDAN
EN güzel küfretme yarışması yapsalar..
Benim favorim Cemal Öztaylan olur!
Kesin kazanır.
Hepimiz yeri geldiğinde bazen sesli bazen sessiz küfretmez miyiz?
Bazen de el kol hareketleriyle falan; dilin söylemediğini vücutla anlatırız.
Öztaylan bu konuda tam tekmil bir abimiz.
Yani, küfretmek bir adama bu kadar mı yakışır desek yeridir.
***
BİTTABİ tanıyıp bilmeyenler için yadırgatıcı bir durum ama.. Tanıyanların hemen hepsi benim gibi düşünüyordur kesin.
Geçen gün, Bandırma’da bir seçim ziyaretinde topluluğun önünde arsa marsa işlerini anlatıyor meselâ. Vatandaşa soruyor, “orada arsa fiyatı ne biliyor musun” diye.. Vatandaşın söylediği rakam üzerine, hem eliyle hem diliyle koca bir ‘nah’ çekiyor Öztaylan.
Salondaki kalabalıktan bir teki bile, “hoop hemşerim, n’apıyon ya öyle, ayıp değil mi, bak bayanlar da var burda” falan demiyor.
Aksine koro halinde gülüyorlar!
Biliyorlar ki, Bandırma delikanlısı Cemal Öztaylan’dan beklenmeyecek hareketler değil bunlar.
Millet alışık.. O sebeple kimse yadırgamıyor, tepki göstermiyor.
***
MESELÂ, Büyükşehir Başkanı Yücel Yılmaz da öyle samimi sohbet ortamlarında falan konuşurken, cümlenin başına sonuna bir iki galiz küfür yerleştiriyor zaman zaman.
Bulunduğum kimi ortamlarda, şahit olmuşluğum var yani.
Hiç yakışmıyor kendisine!
Öztaylan’da ne kadar doğalsa küfür olayı, Yücel Yılmaz’da yapay duruyor.
Eline sigaranın da yakışmadığını düşündüğüm Yücel Yılmaz’a küfretmek de yakışmıyor.
İki beden büyük ceket giymişsin gibi bir durum.
Öztaylan öyle mi?
Eliyle diliyle savurduğu sunturlu küfürler, agresif bakışları ve kırarmış bıyıkları kadar doğal.
***
ÖZTAYLAN günün birinde lanlı lunlu bir konuşma yaptıydı da, gazetelere falan manşet olduydu.
“Hiç öyle konuşulur mu, yakışıyor mu” falan.
Biz de eleştirdiydik tabi… Şimdi hatırlamıyorum, arşive bakmak lazım, kim bilir neler yazdım o zaman.
Ama alıştığın bir duruma dönüşmüşse bu, artık doğal gelmeye başlıyor
***
YANİ, Cemal Öztaylan’a puan kaybettirebilecek bir durum yok ortada.
Bandırma kamuoyu ve kendisini tanıyanlar, bu halleriyle seviyor Delikanlı Cemal’i.
Devam Cemal Abi!
En güzel küfretme yarışması yapılırsa favorim sensin.
***********
Her geçen yıl birer birer masadan eksiliyor dostlar!
Bir yılda üç yazarımızı kaybettik.
Ali Osman Kırca gitti öte tarafa. Genç adamdı, mesleğinin ehliydi. Jeofizikçiydi; “ne iş yaparsın” diye soranlara, “alemin kuyusunu kazıyorum” diye yanıt verirdi.
Kalemi güçlüydü. Eski zamanda bizim gazetede çok yazdı çizdi; vefatından birkaç ay öncesinde yeniden yazmaya başlamıştı. Biz ısrarcı olduk, özellikle depremsellik üzerine bilimsel yazılar kaleme aldı.
Ellili yaşların ortasındaydı henüz; rahatsız olduğu belliydi. Hastaneden randevu bile aldık O’nun için, randevu günü yaşama veda etti.
Ardından, emekli diplomat, yazar ve ressam Daver Darende’yi yitirdik.
Yıllarca Cumhuriyet’te ve Politika’da diplomasi alanında yazdı. Başarılı, üretken bir ressamdı; eserlerinde İstanbul’u konu ediyordu. Kitapları da vardı Daver Darende’nin.
Rahatsız olmasına karşın yazılarını sürdürdü. Haftada bir arayıp bizim ekipteki arkadaşlara telefondan yazdırıyordu yazılarını.
Daver Bey’in ölüm haberi hepimizi üzdü.
Dün de Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi’nin emektar öğretim üyelerinden Dr. Süleyman Sönmez’i son yolculuğuna uğurladık.
Bir yıldır kanserle boğuşuyordu.
Balıkesir coğrafyasını karış karış bilen, toprağın altını ve üstünü iyi tanıyan, gezmiş, görmüş, okumuş, yazmış, araştırmış, kendi branşında başarılı bir bilim insanıydı.
Yazarımız İsmail Orhan Sönmez’in de babasıydı aynı zamanda.
En son Necatibey Eğitim Fakültesi’ndeki hatıralarını yazıyordu. NEF’le ilgili üçüncü yazısı gönderecekti.
Yazmak, Süleyman Bey’e yaşam enerjisi veriyordu.
Dün sabah vefat ettiğini öğrendik; öğle namazına müteakip son yolculuğuna uğurladık hocamızı.
İşte böyle dostlar.
Nasıldı o şarkının sözleri:
Gücüne gitsin şarkılar / anason kokarken sofralar / yaşlandırıyor seni aynalar / her geçen yıl birer birer / masadan eksiliyor dostlar…