Kızılcık Şerbeti.. Lüks çantalar.. Kamuda tasarruf!

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Elif Esen TBMM’de gerçekleşen basın toplantısında Kızılcık Şerbeti dizisinin son bölümündeki milyonluk çanta polemiğine değinerek gelir uçurumunun normalleştirilmesinden söz etti. Esen, “Lüks çantalarının bedeliyle bu ülkede çocukların okul yemekleri, emeklilerin ikramiyeleri gündem olmaktan çıkar” dedi.

kızılcık-şerbeti-lüks-çantalar-kamuda-tasarruf

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Elif Esen TBMM’de gerçekleşen basın toplantısında Kızılcık Şerbeti dizisinin son bölümündeki milyonluk çanta polemiğine değinerek gelir uçurumunun normalleştirilmesinden söz etti. Esen, “Lüks çantalarının bedeliyle bu ülkede çocukların okul yemekleri, emeklilerin ikramiyeleri gündem olmaktan çıkar” dedi.

 

Esen, izlenme oranları en yüksek dizilerden olan Kızılcık Şerbeti’nin son bölümünde karakterler arasında polemik olan milyonluk çanta konusuna değindi.

 

Esen’in açıklamaları şu şekilde:

“Bir hesap yapalım. 40 bin dolar, bu sabahki kurla birlikte 1 milyon 287 bin 872 Türk Lirası yapıyor. Görkem karakteri 2 çanta daha alıp bir de iki katını ödeyince 5 milyon 152 bin 785 Türk Lirası ödemiş bulunuyor. Eh.. bir de Fatih’in öncesinde aldığı çanta olunca 3 çanta için toplamda 6 milyon 441 bin Lira harcandığını seyrediyor izleyici… o esnada bu sahne kurgu olsun yahut olmasın sol alt köşedeki “gerçek bir hikayeden alınmıştır” ibaresi durmaya devam ediyor. 

Görkem’in kayınvalidesi Pembe karakteri ise “Bir şey demedim canım, ev alınır bu çantayla ne gerek vardı yani” demeye devam ediyor.

 

Dizi başlamadan az evvel ve sonrasında ise Türk halkı Kamuda Tasarruf Paketi masalını dinlemeye devam ediyor. Merak edip sosyal medyada bu sahne için yapılan yorumlara baktım. İlginç biçimde çok az insan bu inanılmaz rakamların havada uçuşmasına takılmış, çoğu insan aradaki gerilime, çekişmeye odaklanmıştı. Dizilerle birlikte bazı şeylerin ne kolay normalleştiğini izlemek, yoksul ile ultra zenginler arasındaki uçurumun sıradanlaşmasını gözlemek içimi acıttı. 

 

Bir yanda enflasyona ezilen, eriyip giden ailelerin gelirleri, bir yanda pazarda, markette, mutfakta yangın, et, peynir girmeyen mutfaklar, derslerde açlıktan bayılan çocuklar, İŞKUR’un önünde iş arayan, sırada bekleyen 70’lik 80’lik amcalar, teyzeler var.

Bakın çok net söylüyorum; Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman böyle bir devir, böyle bir yoksulluk yaşamadı.

 

Ama tabi yoksulun cebinden, mutfağından alınan, aileleri borç batağına sürükleyen sistem, iktidar anlayışı parası olanın parasına değer kattı ve haksız ihalelerle, eş dost kayırmalarıyla kendi zenginini, adamlarını oluşturdu. Kur Korumalı Mevduatla zenginin cebine zenginlik katarken Merkez Bankası da zarar etti! Hem yoksul halk hem halkın devletin bankası zararda! Kur korumalı mevduata ödenen rakam ne kadar, 1 trilyon lira. Faize ayrılan rakam ise 1 trilyon 254 milyar!

 

Kamuda tasarrufun hedefinde bu zararların değil de yine zaten zor geçinen memurların olması, Saray’ın günlük 15 milyonluk harcamasıyla Görkem gibi yaşayanların ki epey var artık, ve Emine Erdoğan’ın, -tırnak içinde söylüyorum her ne kadar Hande Fırat “çakma” diye iddia etse de- Lüks çantalarının bedeliyle bu ülkede çocukların okul yemekleri, emeklilerin ikramiyeleri gündem olmaktan çıkar.”

Exit mobile version