Fahiş fiyat artışları, ekonomik buhran, fırsatçılık, aç gözlülük, kriz… adına her ne derseniz artık son günlerde büyük, kapsamlı bir boykot çalışması var. Amaç fahiş fiyat uygulayan işletmelere 1-2 günlük ceza vermek.
Serbest piyasanın olduğu bir ortamda zaten fahiş fiyat uygulayan mekanlara, marketlere gidip gitmemek vatandaşın kendi tercihi. Ancak bunu kapsamlı ve ülke genelinde bir boykot hareketine çevirmenin ‘kurunun yanında yaş da yansın‘ düşüncesinden ne farkı var?
5 metre ötedeki kahvehane çayı 10 liraya satıyor, 5 metre berideki kafeterya 50 liraya… Her iki işletmenin de alıcısı var… Kapsamlı boykot yapıp 2 gün gitmemek çayı 10 liraya satan esnafa zarardan başka ne yazar? Bir de sosyal medya üzerinden vatandaşın yumuşak karnına oynayıp, fahiş fiyat eleştiren, zamanında serpme kahvaltısındaki ürün bolluğu ile popüler olmuş ardından ‘bunlar israftır’ söylemleri gündemde uzunca süre yer tutan TÜRES Başkanı Ramazan Bingöl var.
Son günlerde Türkiye’nin gündemine oturan ve sosyal medyada geniş yankı bulan “restoran fiyatlarındaki fırsatçılık” tartışmaları, turizm sektörünü tehdit eden bir krize dönüşme potansiyeline sahip. Türkiye’de Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Başkanı Ramazan Bingöl’ün açıklamaları, bu tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
Bingöl, yüksek fiyat politikaları nedeniyle vatandaşların haklı bir şekilde restoranları boykot etmelerinin anlaşılabilir olduğunu belirtti. Turistlerin de bu durumdan şikayetçi olduğunu vurgulayan Bingöl, turizmin bu şekilde devam etmesinin sürdürülebilir olmadığını dile getirdi. Ancak, tüm bu eleştirilere rağmen, kendi adını taşıyan restoranlarda da yüksek fiyat politikalarının uygulanması dikkat çekici bir paradoksa işaret ediyor.
Restoran fiyatlarının yükselmesindeki ana faktörlerden birinin enflasyon olduğunu ifade eden Bingöl, ancak sadece lokantacıların bu durumdan sorumlu olmadığını belirtiyor. Et, süt, enerji fiyatları, işçilik, vergiler ve kiralar gibi birçok faktörün fiyat artışlarına etki ettiğini dile getiren Bingöl, sektörün içinde bulunduğu zorlu koşullara dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, restoran fiyatlarının makul seviyelerde tutulması ve vatandaşların ekonomik olarak rahatça erişebileceği hizmetlere erişim sağlaması, turizm sektörünün sürdürülebilirliği için önem arz ediyor. Ancak, bu hedefe ulaşabilmek için sadece lokantacıların değil, tüm sektör paydaşlarının iş birliği yapması ve çözüm odaklı adımlar atması gerekiyor. Ayrıca böyle kapsamlı boykot hareketleri üzerine düşünülmemiş, altyapısı hazırlanmamış, yalnızca ‘yapmış olmak için’ yapılması vatandaşa ve esnafa hiçbir katkısı olmayan bir hareket. Eğer bir boykot yapılacaksa denetimsizlik üzerine daha yetkili mercilere yapılmalı.