İNSANLAR KATLEDİLİRKEN ÖLEN TAVŞANA AĞLAMAK!

 

“HALKLAR savaş değil, birlikte barış içinde bir arada yaşamak istiyor. Halklara rağmen egemenlerce uygulanan savaş politikaları, Ermeni ve Azeri halklarını birbirine kırdırmaya çalışıyor.”

Çeşitli çevre örgütlerinin, platformların, STÖ’lerin ve siyasi partilerin içinde olduğu Ekoloji Birliği eşsözcülüğünce kurulmuş bu cümle.

“Halklara rağmen…”

Hangi halklar?

Azerbaycan ve Ermenistan halkları…

“Yaşasın halkların kardeşliği!”

Geçin Allah aşkına bu klişe cümleleri.

“Azerbaycan ve Emrenistan’daki savaşa karşı çıkıyoruz” diyorlar.

Bir gerçeği unutuyorlar!

Ortada işgal var. Ermenistan, yıllar önce durduk yerde Azerbaycan’a saldırmış, sivil halkı katletmiş, önemli bir bölgeyi ele geçirmiş, işgal etmiş.

İşgalci yani.

Bir devletin, başka bir devletin toprağına göz dikmesidir olay.

Bir devletin askeri ve milis güçlerle, bir başka devletin sivil yurttaşlarını katletmesidir.

Bu durumda ortada ‘halkların kardeşliği’ diye bir şey söz konusu olabilir mi?

 

***

ERMENİSTAN’ın 1992’de Dağlık Karabağ’da yaptığı katliam ve toprak işgali ortada ve unutulmuş değil. Unutulmayacak da.

BM Güvenlik Kurulu’nun işgal edilen topraklardan çekilmesini istediği Ermenistan o tarihten bu yana Azerbaycan toprağında.

Yüz binlerce insan işgal edilen toprakları terk etmek zorunda bırakılmış.

Hani kardeşlik şimdi?

 

***

EKOLOJİ Birliği’nin açıklamasından bir cümle daha:

“Savaşlar yalnız insanları yok etmiyor, ekolojik bir kırıma da yol açıyor. Bombalanan, yakılan yıkılan şehirler, ormanlar, tarlalar, su kaynakları…Bu süreçte yok olan yaban hayat ve biyoçeşitlilik. Yaşanılan iklim değişikliği nedeniyle iklim krizi geri dönülmez noktalara gelmişken bir de bu kırıma savaşın neden olduğu ekolojik krizin de eklenmesi ile kriz katmerlenerek büyüyor.”

Tamam, doğayı, yaban hayatını, ekolojik dengeyi, biyoçeşitliliği korumak lazım.

Bir ülkenin bir ülkeyi işgal ve katliamları sürecinde, önceliğimiz şarapnel parçaları isabet eden tavşan, üstüne basılan çiçek, alevlerin kül ettiği tarlalar mı olacak?

Doksan ikide meselâ; karınları deşilerek öldürülen hamile kadınları, gözleri oyulan çocukları, vahşice öldürülüp yakılan insanları öncelemeyecek miyiz?

Savaşa her zaman karşıyız elbet; savaşın insanlık tarihinin çok büyük bölümünde var olduğunu bilerek.. İlle de barıştan yanayız.

..ve fakat barış talepleri gerçeği değiştirmiyor.

Olaya kardeşlik türküleriyle falan bakamayız.

 

***

O uzun ve süslü cümlelerden oluşan açıklamaya, “savaşa karşıyız, halkların kardeşliğini savunuyoruz” klişesiyle beraber..

Keşke, “Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarından bir an önce çekilmeli” diye yazabilseydiniz.

İşgalle yetinmeyip katliamlarla yoluna devam eden Ermenistan’ın bu tavrını protesto edebilseydiniz.

Azerbaycan’ın bu saldırıya verdiği karşılığı haklı gerekçelere oturtabilseydiniz.

 

***

NE Kİ, kırk yıldır devam eden terör olaylarına da “halkların kardeşliği” perspektifinden bakılıyor.

Emperyaller ve savaş tüccarlarının kabarık iştahlarını besledikleri terörün bu ülkedeki ağır tahribatı ortada.

Terörü besleyen kaynak, terör örgütleri, teröristler ve açık niyetleri ortada.

Bu durumda, “barış”, “halkların kardeşliği” mesajları falan neye, kime, kimlere hizmet ediyor?

Ortada tek bir halk var; farklı etnik yapıları, kültürleri, gelenekleri, inanışları olan bir halk.

‘Halklar’ değil.

Zaten kardeşiz. Bunu her fırsatta hatırlatmanın hem anlamı yok, hem de halk yararına bir karşılığı yok.

 

***

SAVAŞ baronları kandan besleniyor. Dünyanın her yerinde savaş var. Ama hep az gelişmişlerde bu savaş.

Çok gelişmişler kendi aralarında savaşmak yerine, az gelişmişlerin savaşlarında güç denemesi yapıyor.

Bu noktada, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısının ardında da yine çok gelişmiş emperyaller ve savaş lordlarının olduğu muhakkak.

Olan her zamanki gibi masum insanlara oluyor.

Bu durum yaşanan gerçeği değiştirmiyor.

Genel bakışta, ortada çapsız ama azgın bir devlet var: Ermenistan.

Ermenistan’da, savaş çığlıkları atan kitlelere karşılık, bir avuç “savaşa hayır” diyen bir avuç Ermeni de yaşıyordur.

Bu da gerçeği ve sonucu değiştirmiyor.

Gerçek şu ki; saldırı varsa, savunma şart.

Azerbaycan da halkını, toprağını, coğrafyasını savunuyor elbet.

 

***

SAVAŞA karşı her zaman barışı savunalım. Ne ki, işgalci ve katliamcı bir devletin emperyalistlerin şımartmasıyla bölgede yaşattığı dehşeti, çiçek böcek muhabbetine indirgemek doğru değil.

Kazdağları’ndaki vahşi altıncılığa karşı gösterdiğiniz direnci hep destekledik; bölgenin doğal değerlerinin yok olma tehdidine karşı sürdürdüğünüz kararlılığa destek verdik. HES, RES ve termik santrallerin yarattığı – yaratacağı tahribata sizinle birlikte dikkat çektik hep.

..ve bakın “savaşa hayır” diyoruz biz de.

Savaşların insanlığa ve yaşadığımız yerküreye verdiği zararı bilerek.

Siz de açıkça söyleyin şimdi: “Ermenistan işgalcidir, bölgede her zaman tehdit oluşturmaktadır; arkasındaki güçlerin desteğiyle katliam yapmaktan çekinmemektedir. Azerbaycan toprağını işgali kan, gözyaşı, acı ve ölüm sebebidir. İşgal ettiği toprakları bir an önce terk etmek zorundadır.”

En azından bu kadarını…

 

Exit mobile version