İmamoğlu’na operasyon: Siyasi mühendislik!

Artık kendisi siyasi yasaklı olmuş birisinin siyasi yasaklardan medet umar hale gelir mi sorularının bir önemi, anlamı kalmadı çünkü bu uyduruk ‘ahmak’ davası tam da ‘siyasi yasak’lardan, siyasi mühendisliklerden medet umar hale gelmenin en yalın halidir.

ekrem-imamoğlu-siyasi-yasak

 

Günlerdir iktidara yakın gazetecilerin ‘kesin bilgi’ İmamoğlu’nun cezası İstinaf Mahkemesince onaylandı haberleri üzerinden ‘siyasi yasak’ köpürtülmeye devam ediliyor. Siyasi baskılardan uzak olması gereken yüce Türk Mahkemeleri’nin siyasi baskılardan ne kadar bağımsız olduğunu kamuoyunun takdirine bırakalım! Diğer taraftan bu haberler bir ‘sızdırma’ mıdır yoksa iktidar cenahı böyle bir kararın altyapısını oluşturup, olası siyaset yasağına kamuoyunu mu hazırlamaktadır…

Ve maalesef kamuoyu İmamoğlu’na getirilecek ‘siyasi Yasak’a hazır hale getirildi!

Artık kendisi siyasi yasaklı olmuş birisinin siyasi yasaklardan medet umar hale gelir mi sorularının bir önemi, anlamı kalmadı çünkü bu uyduruk ‘ahmak’ davası tam da ‘siyasi yasak’lardan, siyasi mühendisliklerden medet umar hale gelmenin en yalın halidir.

2019’dan itibaren görülmüştür ki, Ekrem İmamoğlu iktidarın en korkulu rüyası, en güçlü rakibidir. Öyleyse bir şekilde ‘önü kesilmeli’dir.

ORC Araştırma, 16-20 Eylül tarihlerinde 17-29 yaş aralığındaki bin 950 katılımcı ile bir anket yaptı. Katılımcılara, ‘’En sevdiğiniz siyasetçi kimdir?’’ sorusu soruldu.

Verilere göre ilk iki sırada AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yer aldı. Ankete verilen yanıtlara göre…

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yüzde 21,9. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: Yüzde 17,4. Ankara BB Başkanı Mansur Yavaş: 16,5. CHP Genel Başkanı Özgür Özel: 10,06. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Yüzde 9,1. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Yüzde 7,2.

Gençler arasında yapılan anket ve diğer kamuoyu araştırma sonuçları da göstermektedir ki İmamoğlu, Erdoğan iktidarına son verecek en yakın tehdittir. Seçimlerin iptali, engellemeler halktaki teveccühün yükselişini önleyememişse ‘siyasi Yasak’la siyaseten tasfiye etmektir.

İktidarın bu ‘siyaset dışı’ hamleleri ve ‘siyasi yasak’ üzerinden CHP içinde özellikle Mansur Yavaş çevrelerinde İmamoğlu Yavaş rekabeti yaratıp bunun üzerinden CHP de bir adaylık rekabeti kavgası körüklenebilir mi arayışlarının tüm hızıyla devam ettiği çok net görülmektedir. Hatta CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ‘ben aday değilim’ demesine rağmen Özgür Özel’i de adaylık tartışmaları içine çekme gayretlerinin devam ettiği çok açıktır.

Erdoğan sınırsız iktidar olanakları, kamuoyu oluşturma gücü ve siyasallaştırdığı yargı eliyle muhalefeti dizayn ederek tekrar aday olma şartlarını oluştururken aynı zamanda rakibini de belirlemek istemektedir.

 

İMAMOĞLU CUMHURBAŞKANI ADAY İLAN EDİLMELİDİR…

O halde CHP, Erdoğan’ın bu oyununa boşa çıkarabilir mi, nasıl?

İktidarın yargı üzerinden kurmak istediği bu siyaset mühendisliğini boşa çıkarmak için CHP yapacağı hamle, alacağı kararla CHP içinde yaratılmak istenen adaylık rekabetinin olmadığı ve CHP’nin topyekûn iktidarın tuzaklarına karşı Ekrem İmamoğlu’nun yanında olduğunu gösterecek hamleler yapmasıdır. Her ne kadar iktidar çıkmamış bir karar üzerinden mahkemeleri etki altında bırakmak istiyor olsa da, CHP henüz kesinleşmemiş karar üzerinden ‘siyasi yasak’ kesinmiş gibi tavır almamıştı…

Ama gelinen noktada kaçınılmaz hale gelen CHP üst yönetiminin bugün İstanbul’da, İmamoğlu’na verilmesi muhtemel ‘ceza’ ve ‘siyasi yasak’ karşısında İmamoğlu gündemli yapılacak toplantı olağanüstü önemli hale gelmiştir; bütün dikkatler bu toplantıdadır.

CHP bugünden Cumhurbaşkanı adayının Ekrem İmamoğlu olduğunu ilan ederek hem parti içindeki adaylık tartışmalarını hem de iktidarın hazırlamakta olduğu tuzağı bozmuş olur. Bundan sonra verilecek karar CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının önüne kesmek için yapılmış olacaktır. Bu karar demokratik olmaz demek veya aday olmayı düşünenlerin önünü kesmek değil, iktidarın kurduğu siyasi mühendislik karşısında iktidar olma yolunda sonuç alıcı önemli bir siyasi hamledir.

Böyle bir hamle sonrası Türkiye yakıcı sorunlar yerine iktidar tarafından yaratılan suni-sanal gündemleri değil Türkiye’nin yakıcı sorunlarını tartışmaya başlar, fiilen erken seçim süreci de başlamış olur.

Exit mobile version