BİR belediye başkanı, kendi görev alanının dışına çıkıp başka vilayetlerde, başka bölgelerde siyasi propaganda yapabilir mi?
“Oralar benim memleketim, istediğim zaman giderim” diyebilir.
Atla arabana, bindir çoluk çocuğu, bas gaza.
Bir otobüs dolusu gazeteciyi yanında götürdün mü.. Aha işte bunca lafı ederler önünden ardından.
Otobüsteki gazeteciler, senin tabanının itibar etmediği kalem erbabıysa bir de..
Bittin yani!
***
KAÇ gündür ülkece Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz turuyla yatıp kalkıyoruz.
Gazetelerde İmamoğlu manşetleri, ekranlarda İmamoğlu’nun Karadeniz ziyaretleri, iktidara yakın gazetecilerle şen şakrak görüntüler, ‘yaparsın – yapamazsın’ atışmaları, tartışmalar, siyaseten niyet okumalar falan…
Memleketin tek derdi bu mu?
Enflasyon ve Suriyeliler gündemi, İmamoğlu’nun çok gerisine düştü.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın düellosu bile İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi kadar etki yaratmadı.
***
İMAMOĞLU’nun gündemin ilk sırasına oturmasının ana nedeni, iktidarın bir numaralı hedefi olması.
İstanbul’u CHP’ye ve İmamoğlu’na kaptıran AK Parti iktidarı için derin bir yaradır.
Bu yüzden her fırsatta, attığı her adımdan siyasi bir çıkarım söz konusu. Genellikle icraatlarına yönelik ağır ithamlarla gündeme getirilen İmamoğlu, itibarsızlaştırma operasyonlarının bir numaralı adresi.
Anamuhalefeti ve Millet İttifakı’nı temsilen İstanbul gibi bir dünya kentini yönetmesine seyirci kalabilir mi iktidar?
***
İMAMOĞLU, AK Parti’ye İstanbul’da seçim kaybettiren bir politikacı olmanın kıvancı ve belki de biraz şımarıklığından olsa gerek, meydan okuyucu stratejiler kurguluyor.
Bazı eylemleriyle İstanbul’un Belediye Başkanı’ndan çok, partisinin lideri havasında!
Karadeniz gezisindeki hal ve hareketleri buna örnek.
CHP Genel Merkezi de bu durumun farkında. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, toplumdaki İmamoğlu sempatisinin gölgesinde kalmak istemiyor.
Fakat İmamoğlu o sempatiyi galiba yavaş yavaş eritiyor.
ARKASINDAN yürüyen nice insanı tepkilendiren şu ‘gazeteci tercihi’ meselâ.
İktidarla içselleşmiş, hâttâ gazetecilik ilkelerini kenara atıp kayıtsız şartsız iktidar destekçiliğini görev edinmiş kalem erbabını yanına katıp Karadeniz yolculuğuna çıkması.. CHP tabanında, seçmen kitlesinde, sempatiyle bakan insanlarda yoğun tepkilere neden oldu.
Bunun üstüne bir de, “vız gelir tırıs gider” şamarını yedi mi o kitle?
***
TAMAM, İstanbul metropol.. O’nu yöneten muhterem de ‘dünya ligi’nde oynuyor.
Ama sonuçta Büyükşehir Belediye Başkanı.
İstanbul’un mücavir alanından mesul.
Bizim Yücel Yılmaz’ın Balıkesir’in mücavir alanından mesul olması gibi. İkisi denk yani.
Tek fark, Balıkesir metropol değil.
..ve fakat bizim Yücel Yılmaz da dünya liginde top koşturmaya çalışıyor. Uluslararası kuruluşlarda falan yetki ve sorumluluk sahibi. İngilizce’yi de İmamoğlu’ndan daha iyi konuştuğuna eminim.
Peki bizim Yücel Yılmaz da aynısını yapsa.. Meselâ, “Doğu Anadolu turuna çıkıyorum” deyip, yanına beni ve kendisi gibi düşünmeyen bir iki gazeteciyi alıp götürse Van’a, Ağrı’ya, Erzurum’a falan.
Eh, bizim buradaki havuzcu arkadaşlar, Yücel Yılmaz’ı silkeleyip pestilini çıkarmaz mı?
Hatırlayın, şuncacık bir ‘mekânın sahibi’ muhabbetinden sonra kaç kalemşor sırt çevirdi, kaç tanesi saldırıya geçti. Bir röportaj yüzünden hem basın alemi, hem sosyal medya Yücel Yılmaz’ı lime lime doğradı.
Sonunda bir şeyi çok iyi öğrendi..
Gazeteci milletiyle çok yan yana gelmiyor, basınla ilişkilerini diplomatik seviyede yürütüyor; eleştiren, vurup kıran olsa da pek oralı görünmüyor. İlişkilerini basın dairesi üzerinden idare ediyor falan.
Siyasi durumdan bakarsak mevzuya.
Yücel Yılmaz veya herhangi bir AK Partili belediye başkanının, kendi sorumluluk alanının dışına çıkıp, başka vilayetlerde görüntü yapmasına, siyasi avantaj sağlama çabasına, “ağanın şeyi üstüne şey olmaz” ilkesine karşın “benim şeyim kıymetli” modunda yoluna devam etmesine izin verirler mi?
Bir panelde, “bu memlekette bir şey olacaksan ya Trabzonlu olacaksın, ya İmam Hatip’li” dedi diye lobilerin ağır saldırısına maruz kalmışlığı da var bizimkinin.
Yani, şuncacık bir tespit, şuncacık bir lakırdıdan ne marazlar doğuyor!
***
ŞUNU demek istiyorum: Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi, Muhittin Böcek gibi, Tunç Soyer gibi Millet İttifakı’ndan seçilmiş bir belediye başkanı.
Ötekilere bakıyorsunuz; hiç öyle ‘siyasi lider’ havasında değiller; işlerine güçlerine bakıyorlar.
İmamoğlu gibi, kendi sorumluluk alanlarının dışına çıkma teşebbüsleri yok.
İmamoğlu farklı atraksiyonlarla öne çıkıp kendini sürekli gündemde tutmak istiyor. Bu sayede ardındaki desteği çoğaltacağını, bu desteğin kendisini cumhurbaşkanlığına bile taşıyabileceğini düşünüyor.. Yani ben öyle yorumluyorum mevzuyu.
Karadeniz gezisindeki gelişmeler ekseninde bakarsak.. Hep var olacağını düşündüğü destek her an kitlesel bir kösteğe dönüşebilir!
Yani, “kimle istersen onunla git; karşı görüştekinin de gönlünü kazan” fikrindeysem de..
Nagehan Alçı’yla verilen otobüs pozu, İmamoğlu sevenler için travmadır artık.